'Radikalleşmenin Avrupa'da başlaması ayrı bir endişe kaynağı'

Başbakan: Dünyada terörün ve savaşların giderek yaygınlaştığını görmekteyiz. Radikalleşmenin yanı sıra yabancı düşmanlığı gibi akımların da özellikle gelişmiş ülkelerde artmaya başladığına şahit oluyoruz. Üstelik bu radikalleşme dalgasının demokrasilerinin gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa'da başlamış olması ayrı bir endişe kaynağıdır, dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 18 Ekim 2017 10:53, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Radikalleşmenin Avrupa'da başlaması ayrı bir endişe kaynağı'

Başbakan Binali Yıldırım, Conrad Otel'de düzenlenen "TRT World Forum"un açılış oturumuna katılarak konuşma yaptı.

Başbakan Yıldırım: "Dünyada terörün ve savaşların giderek yaygınlaştığını görmekteyiz. Radikalleşmenin yanı sıra yabancı düşmanlığı gibi akımların da özellikle gelişmiş ülkelerde artmaya başladığına şahit oluyoruz. Üstelik bu radikalleşme dalgasının demokrasilerinin gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa'da başlamış olması ayrı bir endişe kaynağıdır

TRT World, doğru habercilik yapılarak kişileri gerçeklerden haberdar etmek, sesini duyuramayanların sesi olmak üzere kuruldu. Bir anlamda mevcut medya anlayışına itiraz olarak TRT World doğmuş oldu. Habercilikte büyük haksızlıklara maruz kalmış bir ülkenin ve bir siyasi hareketin mensubu olarak ifade etmek isterim ki habercilikte gerçeği ve sadece gerçeği vermek yeterlidir

Türkiye'nin misyonu, hakikate hizmet, mazlumların sesi, aklı ve vicdanı olmaktır. TRT World'ün bunu küresel anlamda en iyi şekilde yaptığına şahit oluyoruz. Tarihiyle medeniyet mirasıyla geniş coğrafyaya yayılan kardeşlik bağlarıyla kıtaları birbiriyle birleştiren Türkiye, dünyanın vicdanı olarak hareket ediyor, etmeye de devam edecek."

"(Somali'deki bombalı saldırı) Bu vahşi terör saldırısında hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Bu alçak terör hadisesini şiddetle lanetliyorum."

Dünyada terörün ve savaşların giderek yaygınlaştığını görmekteyiz. Radikalleşmenin yanı sıra yabancı düşmanlığı gibi akımların da özellikle gelişmiş ülkelerde artmaya başladığına şahit oluyoruz. Üstelik bu radikalleşme dalgasının demokrasilerinin gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa'da başlamış olması ayrı bir endişe kaynağıdır."

Avrupa'da göçmen ve yabancı düşmanlığı akımının son yıllarda siyasi alanı da adeta etki altına aldığını görüyoruz. Bu bizim esasen bir süreden beri gündeme getirdiğimiz endişeleri de teyit ediyor. Bu gelişmeleri dikkate alarak Türkiye, kapsayıcı ve kucaklayıcı politika anlayışını sürdürmeye devam ediyor. Her ne kadar Suriye'nin derdiyle dertleniyorsak Arakan'ın derdini de ihmal etmiyoruz. Filistin'in yardımına ne derece koşuyorsak Somali'nin yardımına da koşuyoruz."

"Faaliyetlerimiz Türkiye olarak kendi topraklarımızla sınırlı değil. Dünyanın neresinde insanların başına bir bela gelse, bir felaket gelse yardıma ihtiyacı olan kim varsa zaman kaybetmeden orada Türkiye hayır kurumlarıyla Kızılayıyla, AFAD'ıyla, TİKA'sıyla bütün sivil toplum örgütleriyle hemen hazır ve nazır olarak yetişiyor. Bir anlamda Türkiye yaptıklarıyla dünyanın vicdanı olmaya devam ediyor. Nerede kanayan bir yara varsa medeniyetimizin, değerlerimizin bize yüklediği tarihsel sorumluluğu yerine getiriyoruz."

Çağımızda ne yazık ki yükselmekte ve yaygınlaşmakta olan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve diğer ayrımcılıklar insanları ötekileştirmekte ve toplumları daha bölünmüş ve kırılgan hale getirmektedir. Bu tür eğilimlere karşı hep birlikte karşı konulmasına, saygı ve hoşgörüyü temel alan değerler üzerinde yükselen kapsayıcı bir dilin mutlaka geliştirilmeye ihtiyaç vardır. Şiddete varan aşırıcılık ve radikal ideolojileri besleyen eğilimlere asla fırsat vermemeliyiz

Nerede ve hangisinde karşımıza çıkarsa çıksın terörü insanlık düşmanı olarak görüyoruz. Terör insanlığın baş belasıdır. Terör her yerde ama demeden, fakat demeden, ayrım gayrım yapmadan lanetlenmelidir, küresel iş birliğiyle terörün üzerine şiddetle gidilmelidir."

Suriye'de kalıcı ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya, İran ve Türkiye olarak Astana sürecini başlatmış bulunmaktayız. Bu girişimlerimizi Birleşmiş Milletler şemsiyesinde, Cenevre sürecine taşımış bulunmaktayız. Astana'da varılan mutabakat çerçevesinde, Suriye İdlib bölgesinin güvenliğinin sağlanması ve oradaki çatışmaların sonlandırılması için biz, Rusya ve İran'dan oluşan bir güvenlik çemberi oluşturma çalışmalarına başladık. Toprak bütünlüğü esasına dayanan, halkın demokratik taleplerine saygı gösteren, istikrarlı müreffeh bir Suriye'nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisi olmaya devam edeceğiz."

Irak konusunda da tutumumuz açık ve nettir. Türkiye Irak'ın toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin muhafazasına büyük önem vermektedir. Uluslararası toplumun ikazlarına rağmen Kuzey Irak'ta, Irak anayasasını açıkça ihlal eden ve meşru olmayan bir referandum gerçekleşmiştir. Irak hükümetinin kendi ülkesinin sınırları içerisinde, anayasal egemenliğini tesis etmek üzere attığı adımlar yerindedir ve destekliyoruz. Türkiye olarak bu konuda bizim de atabileceğimiz adımlar mevcuttur. Bunları da birer birer hayata geçiriyoruz. Hava sahamızı kapattık, sınır kapılarının merkezi yönetime devredilmesi sürecini başlatık. Dolayısıyla Irak'ın toprak bütünlüğü içerisinde bütün etnik grupların bir arada yaşayacağı bir Irak geleceği konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz."

Bugün BM yıllardan beri devam eden Afganistan, Filistin, Kıbrıs ve daha birçok bölgedeki sorunlara çözüm üretebiliyor mu? Üretemiyor. Neden? Çünkü taraf tutuyor. BM Güvenlik Konseyi'nin 5 biraderi var. Bu 5 biraderin bir tanesi birilerinden taraf oluyor, tek başına bütün çözümü tıkıyor. Öbürü de ona karşı başka bir bölgedeki sorunda taraf oluyor, o da tıkıyor . Dolayısıyla sorunlar çözülmüyor. Sorunların torunlara havalesi devam ediyor. Böyle bir yere varamayız."

Fırat Kalkanı ile 2 bin kilometrekarelik bir alanı DEAŞ'tan tamamen temizledik ve buraya Suriyeli kardeşlerimizin dönüp yerleşmesini sağladık. Bölgede Fırat Kalkanı Harekatı ile 3 bin 600'ün üzerinde DEAŞ terör örgütü mensubunu etkisiz hale getirdik. Bugün hiçbir ülke, DEAŞ ile mücadelede Türkiye'nin gösterdiği başarıyı tek başına gösterememektedir. Bununla da kalmadık 4 bin 500 DEAŞ terör örgütü elemanını tutukladık, cezaevine koyduk ve 50 binden fazla yabancı savaşçının ülkemiz üzerinden bölgeye geçmesine engel olduk."

Terör bir sonuçtur. Onun için ülkemiz, Suriye ve Irak'taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ, PKK, YPG, PYD gibi terör örgütleriyle amansız mücadelesini sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizin meşru demokratik rejimini kanlı bir darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden terör örgütüyle de karalılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu anlamda terörle mücadele konusunda dost ve müttefik ülkelerden temel beklentimiz samimiyet ve daha fazla iş birliğidir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber