İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Erdoğan: Bu şehre ihanet ettik, ben de sorumluyum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi'ne katıldı. İstanbul ile ilgili konuşan Erdoğan, "Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 21 Ekim 2017 16:11, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Bu şehre ihanet ettik, ben de sorumluyum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadim şehirlerin en önemli güzelliğinin, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurması olduğunu belirterek, "İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Esenler Belediyesi'nin ev sahipliğinde Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi"nde konuştu.

Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen, programa katkı sunan tüm bakanlıklara, kurumlara, üniversitelere, danışma ve bilim kurulunda görev alanlara teşekkür eden Erdoğan, dünyanın 60 farklı ülkesinden zirveye katılan misafirlerin katkı, öneri ve eleştirilenin kendileri için son derece kıymetli olduğunun altını çizdi.

Bu tarz toplantılarda farklı kesimleri, fikir ve tecrübeleri bir araya getirmenin, onlardan istifade etmenin yollarını aramanın asıl olduğunu belirten Erdoğan, zirvenin, hem sivil toplumu hem akademiyi hem de ana vazifesi doğrudan vatandaşa hizmet olan belediyeleri aynı zeminde buluşturduğunu, birleştirdiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tartışılan başlıklar arasında klasik meselelerin yanında, göç, mülteciler, çevre sorunları gibi güncel temaların da yer almasını oldukça faydalı bulduğuna işaret ederek, gerek dün ve bugün yapılan takdimlerin gerekse kültürel porgramlar sırasındaki fikir teatilerinin verimli ve bereketli geçtiğine inandığını kaydetti.

Şehirlerin serencamının aynı zamanda insanlığın da serüveni ve yolculuğu olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kahire'den Roma'ya, Timbuktu'dan Semerkant'a, Kudüs'ten Pekin'e kadar her kadim şehir, üzerinde yaşayan izlerini, hatıralarını bugüne taşır. Şehir sadece mekan değildir. Şehir, bunun ötesinde insanın hayata, kendine ve etrafındaki tüm varlıklara dair tasavvurunun tecessüm etmiş halidir. Büyük İslam mütefekkiri İbn Haldun şehirlerin de bir ruhu olduğunu ve insanların zamanla yaşadıkları şehirlerin ruhuyla iç içe geçtiğini, özdeşleştiğini ifade ediyor. Medeniyetler kendi ruhunu, tarihi ve kültürel değerlerini inşa eden şehirler doğurmuş, bazı durumlarda ise şehirler, bir medeniyetin menşe, memba, kurucu unsuru olmuştur. Bizim fikir dünyamızda medeniyet şehirdir. Şehir de Medine'dir."

- "İslam şehirlerinde dünya ile ahiret iç içedir"

Erdoğan, Medine'nin, İslam tarihininde medeniyetin kurucu ve sembol şehri olduğunu, Batı medeniyetine bakıldığında ise kurucu şehir misyonunu Atina ve Roma'nın üstlendiğini aktardı.

Bu iki şehrin insanla, tabiatla ve aşkın olanla kurduğu ilişkinin, sadece kendi dönemlerindeki mimariye, idareye ve beşeri düzene değil, aynı zamanda modern Batı paradigmasına da yansıdığının görüldüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu iki farklı model arasındaki temel ayrım ise şudur; İslam nedeniyetinde yaratıcı ile yaratılan arasındaki ilişki doğrudan mekana, yani şehre yansırken, Batı'da bu daha çok karşıtlık ve çatışma üzerinden şekillenmiştir. Fark budur. Tevhit, yani vahdet, yani birlik ve bütünlük, tüm İslam şehirlerinin alameti farikasıdır. Batı'da birbirine zıt görülen unsurlar, İslam medeniyetinde şehrin içine ahenkle meczedilmiştir. Medine'de çarşıyla cami, medreseyle pazar yeri, ölümle hayat bir bütündür. Şehrin merkezini mabetler, yani ulu camiler oluşturur. Ulu caminin etrafında ise medreseler, aşevleri, bedestenler, ticarethaneler, hanlar, hamamlar bulunur. İslam şehirlerinde ihtişam ile sadelik, vakar ile tevazu, yeni ile eski, dünya ile ahiret iç içedir ve bir aradadır. Cami avlularında bulunan mezarlıklar insanın ölümü her an yanında taşıdığını, dünya hayatının geçici olduğunu, asıl baki olanın ibadet, taat, hayır ve hasenat olduğunu hatırlatır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, her an ölecekmiş gibi uhraya çalışmak, bakmak, hayatı bu şekilde tarif etmek, anlamlandırmak işte gerçek bu."

- "İstanbul'un her sokağında da saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yanında şehirlerin de zamanla tekemmül eden, yeni gelenlerle her daim yoğrulan, kendini yenileyen bir karakteri, şahsiyeti olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterini kaybetmeden, yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. İstanbul'da tüm ihtişamıyla Batı Roma'nın, Bizans'ın izlerini görürken, aynı zamanda Medine'nin tevazuna ve manevi derinliğine de şahitlik edersiniz. Bu dikey mimariyle olanları kastetmiyorum, ondan öncesini kastediyorum. Yani ben çocukluğumu arıyorum İstanbul'da. Bu kutlu şehrin her bir köşesinde, Allah rahmet etsin merhum Turgut Cansever'in şu ifadesi çok anlamlıdır, belediye başkanlığımda zaman zaman bana danışmanlık da yapmıştı, Turgut Hocamız derdi ki 'Ecdat tüm ruhunu taşa ve ahşaba nakşetmiş.' Böyle bir inceliğe ve estetiğe şahit olursunuz. Hani bazı şehirler vardır iyi yazılmış kitap gibidir. Okumaya, anlamaya, onu yaşamaya doyamazsınız. Başlar ve o kitabı bitirirsiniz. Nasıl bir kitap, sayfalarına, satır aralarına gizlenmiş bilgi hazineleriyle doluysa, İstanbul'un her sokağında da saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır."

Üstat Necip Fazıl Kısakürek'in "Canım İstanbul" şiirinden dizeler okumak isteyen Erdoğan, simultane çeviride yaşanabilecek sorunlara karşı şiiri yavaş okuyacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kısakürek'in, "Tarihin gözleri var, surlarda delik delik / Servi, endamlı servi, ahirete perdelik / Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at / Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat / Şahadet parmağıdır göğe doğru minare / Her nakışta o mana, öleceğiz ne çare / Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet / Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet / O manayı bul da bul / İlle İstanbul'da bul / İstanbul, İstanbul..." dizelerini aktararak, "Evet İstanbul işte böyle bir şehir. Buna doyum olmaz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'de belediyeler iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın kilididir. Çünkü demokrasi, yerel yönetimlerde, belediyelerde başlar. Yerel yönetim eğer bu yanıyla güçlü değilse hiçbir partinin iktidarda başarı şansı yoktur. 2019 yılı için de bu durum aynı olacaktır. Mart ve kasım ayları... 2019 yılındaki diğer seçimlerin anahtarı mart ayındaki mahalli idareler seçimidir. Biz hazırlıklarımızı bu anlayışla yürütüyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet'ten bu yana ilmin, kültürün, siyasetin, sanatın ve ticaretin "payitahtı" olduğunu söyledi.

İstanbul'un bugün tüm yaşadıklarına rağmen halen ayakta olduğunu ve Türk-İslam medeniyetinin kalelerinden biri olmayı sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, "İşte belediye başkanı olduğum zaman 8 milyon nüfus, şimdi 15 milyon nüfus... Böyle bir şehir. Dünyada eşi benzeri olmayan, nadide şehirlerden bir tanesi." diye konuştu.

Çoğu zaman elde olanın kıymetinin kaybedilince anlaşıldığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizler çoğu zaman elimizdekinin kıymetini ancak onu kaybedince anlıyoruz. Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz her biri başlı başına bir hazine olan emsalsiz değerlerin hakkını yeterince veremiyoruz. Bunun en bariz görüldüğü alanların başında şehirleşme ve mimari geliyor. Son yıllarda şehirleşme noktasında ciddi sorunlarımızın olduğunu, eksiklerimizin, hatalarımızın olduğunu daha önce defaatle birçok toplantıda ifade ettim. Estetikten, incelikten ve köklü medeniyet değerlerimizden yoksun tekdüze bir mimari anlayışının giderek yaygınlık kazandığını görmekten üzüntü duyuyorum. Adeta kibrit kutularının ölçülerini aşacak şekilde benzer taş yığınlarının olduğu bir şehir, bu bizim medeniyetimizde yok. Şehirleri birbirinden farklı kılan, ayıran, bu ayrılıklardan güzellikler çıkaran ayrıntılar birer birer yok oluyor. Maalesef maddi kaygılar birçok hassasiyetin önüne geçiyor. İnsan ile şehir, şehir ile tabiat, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki hassas denge yeterince gözetilmiyor."

Dünyada üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü almış tek mimar olan merhum Turgut Cansever'ın "Şehir insanı terbiye ettiği gibi kötü şehir de insanı ahlaksızlaştırır." sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunu derken yansımalarının sadece maddi olmayacağını, insana da sirayet edeceğini ifade etmiştir. Bizim evlerimiz genişlese de ne söyleyeceğim biliyor musunuz, gönüllerimiz daralıyor. Bu çok önemli. Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor. Şehirlerimiz giderek milyonlarca insanın hep birlikte yalnız olduğu yerlere dönüşüyor. Eşyanın hakimiyet kurduğu, bencilliğin arttığı, gösteriş, şatafat ve hamiyetsizliğin yaygınlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Ne yazık ki böyle bir şehir atmosferinde sevgi de merhamet de hoşgörü ve tahammül de giderek azalıyor, adeta insanın kimyası bozuluyor. İnsanı ve tabiatı merkeze almayan hiçbir projenin ne kadar albenili olursa olsun benim gözümde hiçbir değeri yoktur."

- "Şehirler onu yönetenlerin ve sakinlerinin aynası"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şehrin bir karakteri, şahsiyeti ve ruhu olduğunu, bu ruhla şehrin sakinlerini olgunlaştırdığını ve medenileştirdiğini ifade etti.

Her şehrin, onu kuranların, yönetenlerin ve sakinlerinin adeta aynası olduğuna işaret eden Erdoğan, bu sabah bir programa katıldığı İbn Haldun Üniversitesi'nin yapılacak yeni binasının mimarisinin İstanbul'a örnek olacağını dile getirdi.

Proje ile iftihar ettiğini dile getiren Erdoğan, "Burayı örnek olarak göğsümüzü gere gere gösterebileceğiz. Bir şehrin serencamını izleyerek, orada yaşayanların hayat tarzı, düşünce yapısı, kültürü ve öncelikleri konusunda kolayca fikir sahibi olursunuz. Bizlerin meseleye bu şekilde yaklaşması, şehirlerimizin bize atalarımızın mirası olması yanında, çocuklarımızın bir emaneti olduğunun bilinciyle hareket etmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Gelenekten ilham alıp yeni tasarımların ortaya konması, kopyalamak yerine uyarlama yoluna gidilmesini isteyen Erdoğan, gönül, mana, değerler ve maddiyat arasındaki altın oranın da gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı.

"Vahşi kapitalizmin hırslarına asla kapılmamalıyız." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu konuda AK Parti olarak hamdolsun pak bir sicile, çok ciddi bir birikime sahibiz. Bizler mahalli idarelerdeki başarılarımızla milletimizin teveccühünü kazanmış, ibra olmuş, akabinde iktidara gelmiş bir partiyiz. Bu hareketin kuruluşunun üzerinden 1,5 yıl bile geçmeden iktidar olması, öncelikle Türkiye'nin yerel yönetim anlayışında gerçekleştirdiği köklü devrimin sonucudur. Türkiye'de belediyeler iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın kilididir. Çünkü demokrasi, yerel yönetimlerde, belediyelerde başlar. Yerel yönetim eğer bu yanıyla güçlü değilse hiçbir partinin iktidarda başarı şansı yoktur. 2019 yılı için de bu durum aynı olacaktır. Mart ve kasım ayları... 2019 yılındaki diğer seçimlerin anahtarı mart ayındaki mahalli idareler seçimidir. Biz hazırlıklarımızı bu anlayışla yürütüyoruz. Milletimizin bizden beklentilerinin farkındayız. Bugüne kadar daima milletimizin verdiği mesajları doğru okuyan, yorumlayan ve buna göre adımlarını atan bir parti olduk. Kuruluşundan bu yana kendisiyle yarışan, başarı çıtasını sürekli yükselten bir hareket olarak, bir dava olarak bizim bırakın geriye gitmeye, yerinde saymaya dahi tahammülümüz yoktur."

- "İstanbul'un çöp dağları"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, belediyelerde yönetimi devraldıkları ilk dönemde vatandaşların beklentilerinin daha ziyade altyapıyla ilgili sorunlarının çözülmesi olduğunu anlattı. Vatandaşların şehirlerin orta yerindeki çöp dağlarının kaldırılmasını, yazın sularının kesintisiz akmasını, kışın kirli hava solumaktan kurtulmayı istediğini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"1994'ün önünde İstanbul'da çöp dağları var mıydı? Vardı. İstanbul'da sular akıyor muydu? İstanbul'da hava kirliliği... Hatta bazı medya grupları maske dağıtıyordu maske, kirli hava solumayalım diye. Ama bunu gençler tabii bilmiyor. Bunların hepsini aştık, su sorunumuz yok, hava kirliliği bitti. Bütün bunların yanında çöp dağları diye bir şey söz konusu değil. Şimdi bütün mesele, gerçek anlamda bir Medine olma yoludur. Yani medeniyet yarışında öne çıkma yoludur."

1996 yılında yapılan Habitat Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde İstanbul için "Dünyadaki en temiz şehirlerden bir tanesi" dendiğinin de kayıtlara girdiğini hatırlatan Erdoğan, Habitat'ın dünyada belediyecilik zirvesi olduğuna işaret etti.

İkinci zirvenin Türkiye'de yapıldığına değinen Erdoğan, "İki sene öncesini görseydiler, İstanbul'un ne dertte olduğunu, ne durumda olduğunu göreceklerdi. O bir felaketti. Ama hamdolsun kısa zamanda onları aştık. Altyapı sorunlarını kısa zamanda aştık. İnsanlarımızın beklentileri de değişmeye başladı." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Zekata muhtaç olanların olmadığı bir toplumu inşa etmemiz lazım. Sadakaya muhtaç olanların olmadığı bir toplumu inşa etmeliyiz. Hatta hatta dünyanın değişik yerlerinde bunun olmadığı bir insanlığı, dünyayı inşa etmemiz lazım, varsa da bugün olduğu gibi elimizin oralara uzandığı bir dünyayı inşa etmeliyiz." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Esenler Belediyesi'nin ev sahipliğinde Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kongre Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, milletin belediyelerden beklentilerinin farklılaştığını dile getirdi.

Belediyelerden temel hizmetlerin yanı sıra vatandaşın derdiyle dertlenmesini, kapısını çalmasını, halini hatırını sormasını, iyi ve kötü gününde yanında olmasını beklediğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Artık ileriye gideceğiz. Daha farklı olacağız. Yani o Medine'deki belediyecilik anlayışı var ya neydi o belediyecilik anlayışı? 'Kapıyı açık bırakmak, kilit vurmamak.' Yaşlılarımız bilir; eskiden bizim kapıyı kilitleme diye bir sorunumuz var mıydı? Kapıyı açık bırakır çıkardık. Niye? Güven vardı, güven. Kimsenin, birileri gelir de hırsız içeri girer diye bir endişesi yoktu. Böyle bir güvenin olduğu toplum gerçek manada Medine'dir. Bizim zekata muhtaç olanların olmadığı bir toplumu inşa etmemiz lazım. Sadakaya muhtaç olanın olmadığı bir toplum inşa etmeliyiz. Hatta hatta dünyanın değişik yerlerinde bunun olmadığı bir insanlığı, bir dünyayı inşa etmemiz lazım. Varsa da bugün olduğu gibi elimizin oralara uzandığı bir dünyayı inşa etmeliyiz. Kendine değer verildiğini hissetmek isteyen vatandaşlarımız, belediyesinin çocukları için park, torunları için kreşler kurmasını bekliyor. Nitelikli kültür, sanat, spor faaliyetleri, daha temiz, daha yeşil, daha huzurlu mekanlar şeklinde bu beklentileri saymaya devam etmek mümkün. Vatandaşlarımızın tüm bu taleplerini görmek, anlamak, kendimizi buna göre adapte etmek zorundayız. Bir belediye yönetimi ancak şehrinde yaşayanların ihtiyaçlarına cevap verebildiği ölçüde başarılı olur. Bu hakikati ıskaladığınız anda çözülme ve geriye gidiş de başlamış demektir."

Dünyada sivil toplumun gücü ve etkinliğinin giderek arttığına işaret eden Erdoğan, hatta birçok alanda sivil toplumun devlete öncülük ettiğini, rehberlik yaptığının görüldüğünü kaydetti. Erdoğan, zirveye 60 ülkeden sivil toplum örgütlerinin katıldığını hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Biz tarih boyunca gücümüzü, dayanışmamızı özellikle vakıflardan, sivil toplum örgütlerinden almış bir milletiz. Bugün de dünyanın en köklü, en dinamik vakıf ve sivil toplum geleneğine sahibiz. Türkiye, belediye hizmetlerinden dış politikasına kadar her alanda yeni bir döneme giriyor. Şüphesiz bu yeni süreçte sivil toplum kuruluşlarımızın vakıf ve derneklerimizin çok önemli rolleri olacaktır. Sivil toplumun gücünü arkamıza alarak hizmetlerimizin kalitesini artırabilir, kendi imkanlarımız yanında onların dinamizmini kullanarak şehrimizin kılcallarına kadar nüfuz edebiliriz. Kızılayımız bunlardan bir tanesidir, AFAD'ımız bunlardan bir tanesidir. Diyanet Vakfımız bunlardan bir tanesidir. Nerede darda kalan varsa bu vakıflarımız oraya ulaşır. Yeşilayımız bunlardan bir tanesidir."

- "Dumancılar varsa, sigarayı bırakması lazım"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kötü alışkanlıkları olanların bunları bırakması gerektiğini vurgulayarak, salonda bulunanlara şöyle seslendi:

"Dumancılar varsa, sigarayı bırakması lazım. Yani biz vatandaşlarımızın sigarayı bırakmasını niçin istiyoruz? Herhalde kendimiz için istemiyoruz, onun sağlığı için istiyoruz. Hem kendine zarar veriyor, cebine zarar veriyor evde de hanımefendiye zarar veriyor, çocuklarına zarar veriyor. Biliyorsunuz bu olayda iki şey var. Bir aktif içici var, bir de pasif içici var. Aktif içici kendisi, pasif olan hanımı. Temenni ederim ki hanım içmiyordur ama zarar kimde biliyor musunuz? Pasif içici daha çok zarar görüyor. Ben şimdi niye cebinde sigarayı gördüğüm yerde duruyorum, 'Ver şu sigarayı' deyip alıyorum. Cumhurbaşkanı bununla uğraşır mı? Ben uğraşıyorum. Biliyorsunuz, sigarayı alıyorum, adını soyadını yazıyorum, telefon numarasını yazıyorum, tarih, imzayı da attırıyorum, sigarayı alıp müzeye kaldırıyorum. Bu mücadeleyi hep beraber vereceğiz."

Erdoğan, gençlere seslenerek, "Gençler, sakın sigara alışkanlığınız filan olmasın. Ona göre. Bazen böyle gençleri sigara içerken gördüğümde içim gidiyor, yanıyorum. Canımdan gidiyor. Bilmiyor ki yarın ne olacak. Ona göre." dedi.

Gençlik vakıflarının, üniversite öğrencileriyle ilgilenen vakıfların Türkiye'nin geleceğinin alt yapısını oluşturduklarını kaydederek, şunları aktardı:

"Gençlerimize musallat olan bu uyuşturucu alışkanlığından gençlerimizi kurtarmamız gerekiyor. İşte medeni şehirde bu da var. Şehirleşmenin getirdiği siyasi, ekonomik, sosyal sorunları güvenlik sıkıntılarını aşmanın yolları üzerine hep beraber kafa yormalıyız. Şehirlerimizi ancak el birliği ve dayanışma içinde cennet tasavvurunun bir parçası gibi güzelleştirebilmeliyiz. Zirvenin bu yönde atılmış doğru bir adım olduğuna inanıyorum. 'Niyet hayır, akıbet de inşallah hayır olur.' diyorum."

- Notlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşması öncesi yanına gelen engelli bir kız çocuğunu severek, çocuğa oyuncak hediye etti.

AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Çiğdem Karaaslan ve Ravza Kavakcı Kan, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, İstanbul Valisi Vasip Şahin, ev sahibi Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu da katılanlar arasında yer aldı.

Esenler Belediye Başkanı M. Tevfik Göksu, konuşma sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Fuzuli'nin Hazreti Muhammed için yazdığı "Su Kasidesi"nin ebru sanatçısı Hikmet Barutçugil tarafından ebruya uyarlanmış tablosunu hediye etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber