'FETÖ dini cemaat değil, istihbarat servisidir'

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İBB Lojistik Destek Merkezi ve Arıcılar Camisi'nin işgaline ilişkin davanın gerekçeli kararında, "Ortadaki örgütün bir dini cemaat olmayıp bir istihbarat servisi oldugu açıktır." ifadesine yer verildi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Ekim 2017 13:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'FETÖ dini cemaat değil, istihbarat servisidir'

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Lojistik Destek Merkezi ve Arıcılar Camisi'nin işgal edilmesine ilişkin davanın gerekçeli kararında, örgütün dini cemaat değil, istihbarat servisi olduğu belirtildi.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Ekim'de karara bağladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Lojistik Destek Merkezi ve Arıcılar Camisi'nin işgal edilmesine ilişkin davadaki tutuklu 7 sanıktan 5'inin ağırlaştırılmış müebbet ve 200'er yıl hapis cezası, 2 sanığın da müebbet ile 166'şar yıl hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin gerekçeli kararın yazımını tamamladı.

Mahkemenin 86 sayfalık gerekçeli kararında FETÖ'nün kuruluşu ve yapılanmasına yer verildi.

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in 1970'lı yıllardan sonraz dini motifleri istismar eden bir yapılanma içerisinde hareket ettiği, 13-18 yas grubundaki ögrenciler ve genç kesim üzerinde yogunlasarak görüslerini ulastırdıgı sempatizan grubuyla bu örgütü kurduğu anlatılan kararda, Gülen'in dönemsel iktidar dengelerini okuyarak siyasi partilerden özerk kalmaya özen gösterdiği, "din, siyaset ve para" üçgeninde etkinligini artırarak örgütünü gelistirdigi kaydedildi.

Kararda, 1990'lı yılların basından itibaren yurt dısına açılmaya baslayan örgütün, hızlı büyümeyle kısa zamanda dünya genelinde 160 ülkede faaliyet gösterir hale geldigi ifade edilerek, 21 Mart 1999'da saglık sorunlarını gerekçe göstererek ABD'ye giden Gülen'in aralarında eski CIA Yöneticisi George Fidas, eski CIA Ajanı Graham Fuller, eski CIA Ajanı ve eski ABD'nin Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz'in de bulundugu 27 kisinin referans mektupları sayesinde burada oturma izni aldıgı kaydedildi.

"Gülen, Pensilvanya'da CIA korumasında"

Gülen'in, Pensilvanya'da CIA koruması altında ikamet ettiği ve örgütü de buradan yönettiği belirtilen kararda, örgütün, devlet modeline paralel bir yapılanmayla gizlice basta siyaset, mülkiye, adliye, askeriye ve emniyet olmak üzere devletin tüm kılcal damarlarına sızarak yasama, yürütme ve yargıda kadrolasarak teşkilatlandığı dile getirildi. Kararda, Gülen'in konuşmalarından alıntılar yapıldı.

Kararda, örgütün sadece Türkiye'deki degil, yapılanmaya gittigi her ülkedeki anayasal rejimleri degistirmeyi hedeflediği anlatılarak, Gülen'in amacına ulasmak için örgüt üyelerine, anayasal müesseselerdeki güç dengesini lehlerine çevirinceye kadar "esnek ve iki yanlı olma", "sivrilmeden can damarları içinde dolanma", "gizlenme", "varlıgını fark ettirmeme" seklinde tanımladıgı "tedbir" stratejisini uygulattığı aktarıldı.

Bu strateji doğrultusunda örgüt üyelerinin tespit edilmelerini engellemek için "kod" isimler kullandıkları, dısarıya karsı "dindar degil" imajı olusturmak için özel çaba gösterdikleri belirtilen kararda, şu tespitlere yer verildi:

"Eve-lojmana herkesin görebilecegi sekilde alkollü içkilerle gelerek, bunu lavabo veya banyoya bosalttıktan sonra bos siseleri aksamdan kapı önüne herkesin görebilecegi sekilde koyarak 'alkol kullanıyor' intibası uyandırmaya çalısmışlardır. Çocuklarına, dogrudan dini bir anlam çagrıstırdıgı yönünde toplumsal algı bulunan (Muhammed, Ebubekir, Enes, Hacı vb.) isimler koymaktan özellikle kaçınmışlar, bu isimleri tasıyanlar mahkeme kararıyla adlarını degistirme yönüne gitmişlerdir. Örgütün ilk dönemlerinde bası kapalı bayanlarla evlenen örgüt üyelerinin kamuya girdikten sonra eslerinin basını açtırdıkları, esleri bunu kabul etmeyen örgüt üyelerinin bosanarak bası açık örgüt üyesi kadınlarla evlenmişlerdir. Bu davranıs biçimleri örgüt üyelerinin örgütsel kimliklerini saklama ve farklı bir kisilik algısı olusturmaya dönük çabalarının açık kanıtıdır."

''Örgüt içinde 'Ru be ru' görüşmeleri yapılıyordu''

Gerekçeli kararda, örgüt içi haberlesmede "Ru be ru" olarak adlandırılan yüz yüze görüsmenin tercih edildiği belirtilerek, bunun mümkün olmadıgı durumlarda kurye ve dijital aygıtlar üzerinden özel olarak gelistirilmis kripto yazılımlar (ByLock vb.) kullanarak, özel not göndererek, internet agı, sosyal medya veya basın yayın organları üzerinden kimligi gizleyen yazılımlar tercih edilerek haberlesildiği kaydedildi.

TSK imamları ile TSK mensubu örgüt üyeleri arasındaki haberlesmede "yüz yüze görüsme yapma", "bulusma yerine sinyal verici cihazla gitmeme", "telefon vb. dijital aygıtlarla iletisim kurmama" prensiplerine uyulduğu dile getirilen kararda, üyelerin, telefonla iletisim kurma zorunlulugunun bulunması halinde kamuya açık alanlardaki kulübelerden iletisim kurdukları bildirildi.

Kararda, örgütün amaç ve stratejisi dogrultusunda kamu ve kuruluslarına sızan ve kendini gizleyen mensuplarının, yürüttükleri kamu görevi geregi elde ettikleri bilgi ve belgeleri kurum dısına çıkartarak örgüte aktardıkları anlatılarak, şöyle devam edildi:

"Kamu kurum ve kuruluslarında çalısan örgüt mensuplarının, personel hakkında din, dil, ırk, siyasi düsünce, etnik köken ve mezheplerine, örgüte baglılık derecelerine göre fisleme yapmışlar, kisilerin zaafları ve kötü alıskanlıkları kayda alınmıştır. Bu kayıtlar, her bir kamu kurum ve kurulusunun birim sorumluları tarafından örgüt üyelerinden temin edilen bilgiler sentezlenerek tutulup bir üst sorumlu aracılıgıyla örgütün veri havuzuna aktarılmıştır. Devletin resmi makamlarında bulunan her türlü gizlilik içeren bilgi, belge ve kayıtlar, kamu personeli hakkında yapılan fislemeler, o kurumda çalısan örgüt üyeleri tarafından örgütün birim ve bölge sorumlularına ulastırılmış, bilgi havuzunda toplanan bu tür veriler örgütün amaç ve stratejisi dogrultusunda kullanılmıştır. Örgüt liderinin tedbir diye tanımladıgı gizlilik stratejisi, terör örgütleri ve istihbarat servislerince uygulanan ve istihbarat literatüründe IKK (istihbarata karşı koyma) olarak adlandırılan koruyucu güvenlik tedbirlerindendir. Örgüt liderinin belirledigi strateji çerçevesinde kamu kurum ve kuruluslarına sızan örgüt üyelerinin, yine istihbarat literatüründe espiyonaj ve kontraespiyonaj olarak tanımlanan teknikleri kullanmaları göz önüne alındıgında, ortadaki örgütün bir dini cemaat olmayıp bir istihbarat servisi oldugu açıktır."

"Gülen subliminal mesaj verdi"

Fetullah Gülen'in, üyelerine örgüt yararına olmak kaydıyla gerektiginde her türlü büyük günahı (intihar-canlı bomba olma, öldürme, zina, hırsızlık, soru çalma, devlete isyan, yalan yere yemin, rüsvet verme vs.) dahi isleyebilecekleri yönünde subliminal mesaj verdiği belirtilerek, Gülen'in, örgüt yararı için "hakim de avukat da kiralanabilecegini" söyleyerek bu yönde örgütsel bilinç asıladığı kaydedildi.

Gerekçeli kararda, FETÖ elebaşısı Gülen'in "mehdi, mesih, kainat imamı" oldugu inancı etrafında sekillenen, sadece liderin bilip (rüyalar yoluyla) erisebildigi tartısılmaz yasaların varlıgına inanılan kendine özgü bir inanç ve ideolojisi olduğu belirtildi.

Lojistik Destek Merkezi'nin işgali

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Lojistik Destek Merkezi'nin konumu ve stratejik öneminin anlatıldığı kararda, kalkışmanın yaşandığı 15 Temmuz günü, sanıklar eski Binbaşı Özgür Araz, eski Yüzbaşılar Muhammed Hayretin Şahin, Yavuz Selim Dayi ve Levent Güngör'ün Kara Harp Akademileri Komutanlığı'nda öğrenci subay olduğu kaydedildi.

Sanıkların akademide "başhoca" olarak bilinen ana dava sanıklarından eski Albay Ahmet Zeki Gerehan'dan talimat aldıkları ifade edilen kararda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Lojistik Destek Merkezi'ne gitmekle görevlendirilen Yavuz Selim Dayi, Muhammet Hayrettin Şahin ve Levent Güngör'ün, Özgür Araz komutasına verilecek alay personeliyle binayı ele geçirdiği, öncelikle iş yeri personelinin telefonlarının toplandığı, darbe teşebbüsüne katılan birliklerin yemek ihtiyaçlarının karşılanması için 10 bin kişilik yemek çıkartılması yönünde talimat verildiği anlatıldı.

Araz'ın sanık Ayhan Bağdat'ın emri altında bulunan erlerle birlikte bina çevresinin kuşatılması talimatını vermesi üzerine askerlerin saat 22.13'te binanın çevresinde bahçeyi çevreleyen duvar dibine sıralı halde konuşlandığı ve mevzi aldığı dile getirilen kararda, Özgür Araz'ın erlerin başındaki Ayhan Bağdat'ın yanına gelerek "Polis gelirse sıkın" şeklinde emir verdiği aktarıldı.

Karar

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu sanıklar, eski Binbaşı Özgür Araz, eski Yüzbaşılar Yavuz Selim Dayı, Muhammed Hayrettin Şahin ile Levent Güngör, Üsteğmen Ayhan Bağdat'ın "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 18 kişiye karşı ayrı ayrı "cebir ve şiddet kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak" ve benzer suçlardan toplam 200'er yıl hapis cezası verdi.

Heyet, Mehmet Türkmen Seyhan ile Fatih Alkan'ı da "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan müebbet ile çeşitli suçlardan da 166 yıl 8'er ay hapisle cezalandırdı.

MELİKE GALLENKUŞ

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber