İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Mahır Ünal: FETÖ'yü vesayet sistemi güçlendirdi

Hafızamızla alay etmesinler.. Özal'dan, Çiller'e, Demirel'den Mesut Yılmaz'a kadar hepsinin FETÖ ile ilişkisi vardı. Elitlerin kurduğu vesayetçi sistemin oluşturduğu mağduriyetleri kullanarak FETÖ devlet içinde örgütlendi

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 20 Kasım 2017 09:19, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Mahır Ünal:  FETÖ'yü vesayet sistemi güçlendirdi

  • FADİME ÖZKAN

AK Parti 15 yıldır iktidarda. Bu sure icinde AK Parti icin rakipleri acısından secim kazanmak hic zor degildi. En yakın rakibiyle arasında hep yuzde 20-25 fark vardı. Ama 2019 yuzde 50 +1 zarureti nedeniyle AK Parti icin ilk kez zorlu bir secim mi olacak?

Cumhurbaskanlıgı hukumet sistemini biz teklif ettigimizde "birileri siz Tayyip Erdogan icin bir sistem getiriyorsunuz" dedi. Biz de onlara "hayır Tayyip Erdogan icin bir sistem getirsek mevcut sistemi degistirmeyiz" dedik. Neden? Cunku mevcut sistemde bizim secim kazanmak gibi bir sıkıntımız soz konusu degil. Biz Turkiye'nin artık siyasi istikrar konusunda sorun yasamaması icin boyle bir sisteme gecmesi gerektigine inanıyorduk. Her zaman sunu soyledik; Turkiye kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız. Dolayısıyla bu sistem degisikliginde secim kazanmak oldukca zor, cunku 50 + 1 gibi bir barajımız var artık.

BARAJ YÜZDE 50 + 1 ARTIK

Yuzde 10 barajının indirilmesi tartısması konusu ama?

Secim barajı konusuyorlar ama Turkiye'de secim barajı 50 + 1 artık. 50 + 1'i almayan bir partinin secim kazanması mumkun gorunmuyor. Ama sunu da gozden uzak tutmamak gerekiyor. Recep Tayyip Erdogan'ın liderliginde kendisini yenileyen guncelleyen AK Parti'nin secim kazanmak gibi bir sorunu yok.

EKSEN KAYMASI SONA ERDİ

Tayyip Bey sıkca "bu is eskisi gibi kolay olmayacak" diyor ama?

2014'te Recep Tayyip Erdogan'ın cumhurbaskanı olması ile birlikte siyasette bir eksen kayması yasandı. Cunku bizim siyasi hareketimizin lideri secim yoluyla cumhurbaskanı oldu. Diger taraftan anayasal olarak siyaset ile ilisigi kesildi. Simdi bir siyasi partinin liderinin siyaset ile ilisiginin kesilmesi demek o siyasi hareketin kacınılmaz olarak sorun yasaması anlamına geliyordu. Biz 2007'de bunu konusmaya baslamıstık zaten. 2007'de cumhurbaskanının halk oylaması ile secilecegi kararı alındıktan sonra biz dedik ki "gelin su sistem degisikligini gerceklestirelim". Cunku anayasada bir Cumhurbaskanı tanımı var. Fakat bu Cumhurbaskanı siyasi kimlik olmayacak ama halk tarafından secilecek. Bir yerde secim varsa orada siyaset var demektir. Siyaset varsa peki bu cumhurbaskanının siyasetle ilisigi nasıl kesilecek? Dedik "bir sistem krizi cıkmadan sistem degisikligini saglayalım". Ama maalesef 2016'ya kadar bu degisiklik gerceklesmedi. Ne zamanki sistem degisikligi 2016'da gerceklesti ve "cumhurbaskanının siyaset ile ilisigi kesilir" maddesi degisti, Cumhurbaskanımızın siyasete donmesinin onundeki engel kaldırılınca, siyasetteki eksen kayması da ortadan kalktı. Ve Cumhurbaskanımız siyasete genel baskan olarak tekrar dondu. Simdi belediyelerde, teskilatta, hukumette her alanda ciddi bir revizyona gitti. Bu revizyonun sonunda da AK Parti yeniden kendi heyecanını, kendi dinamizmini, kendi ic butunlugunu kazanıyor. Gecmis uc yılda eksen kaymasından dolayı yasanan sorunlarını hızla iyilestiriyor.

KAPININ ARDINDAKİ KAPININ ÖNÜNDE

Erdogan partisine doner donmez elestiriler yoneltmeye basladı. Hem tavsiyede bulundu, hedef gosterdi. Elestirel yaklasımın sonucunu belediyeler ve teskilatlardaki istifalarda gorduk. Veya TEOG'da yasanan. TEOG AK Parti hukumetlerinin koydugu bir sınav sistemiydi. Simdi AK Parti Genel Baskanı olarak Erdogan muhalefet ediyor. Ya da sehirlerin mimarisiyle ilgili "hatamız buyuk, ben de sorumluyum" dedi. Ya da FETO. "Benim de hatam var, Allah affetsin" dedi. Sorum su: Sayın Erdogan kendi partisine muhalefet eden lider olarak mı dondu siyasete? AK Parti'de revizyon AK Parti'ye icerden muhalefet mi demek?

Recep Tayyip Erdogan'ın cok farklı ve degisik bir liderlik tarzı var. Kendi ifadesiyle "kapının arkasındakini kapının onunde de konusurum" demesi konusmalarında surekli samimiyet ve durustluk cagrısında bulunması. Cunku Cumhurbaskanımızın literaturunde samimiyet cok guclu bir kavramdır. Samimiyet. hesapsız olmak demektir. Samimiyet kalbinde ve zihninde olanı ifade edebilme, paylasabilme cesaretidir. Bu aynı zamanda durustluktur de. Ayn Rand durustlugu tanımlarken der ki "durustluk komsunun tavugunu calmamak degildir, durustluk insanın kalbinde ve zihninde olanı soyleyebilme cesaretidir".

Tayyip Erdogan'ın liderligi samimi, durust, cesareti merkeze alan bir liderlik ve bu yonuyle de zaten degistiren, donusturen tasıyan bir liderlik butun bunları milletinin onunde yapıyor. Yani mesele yine konusmalarında kullandıgı bir sey vardır, der ki "her sey aziz milletimizin gozunun onunde cereyan ediyor". Yani milletten birsey kacırmamayı, milletten bir sey saklamamayı ne kendisi ile ilgili ne de baska bir seyle ilgili ilke haline getirilmis bir liderligi var Cumhurbaskanımızın. O yuzden samimidir durusttur cesurdur. Eger kendisi ile ilgili bir elestiriye inanıyorsa bunu cok rahat bir sekilde kendisi dile getirir, bunun faturasını ustlenir. Bu aynı zamanda su anlama da gelir, gecmiste Turk siyasetinde liderler kendi kararlarının, sonuclarının sorumlulugunu ustlenmediler. Ama Recep Tayyip Erdogan siyasetinin ve liderliginin en temel ozelligi budur, kendi sorumlulugunu ustlenir. Kendi kararlarının sonuclarının ortaya cıkardıgı sorumluluga da sahip cıkar. Bu cok kıymetli bir seydir, bunu da hic cekinmeden kamuoyunun onunde dile getirir tartısır. Bu dedigim gibi hem bir samimiyetin durustlugun hem her seyin milletin gozunun onunde cereyan etmesi gerekliligine olan inancının da bir sonucu. Bence Tayyip Erdogan'ın sevilmesinin ve Tayyip Erdogan'a duyulan buyuk guvenin de altında yatan bu samimiyeti durustlugu ve cesareti diye dusunuyorum.

AK PARTİ RUTİNE HİÇ TESLİM OLMADI

15 yıldır iktidarda olan bir partiden bahsediyoruz. Bir hakim parti ve 15 yıl once 3-4 yasında olan cocuklar artık secmen. Hem genel anlamda toplumun hem AK Parti secmeninin olası yorgunlugunu silmek, yenilenme hissini verebilmek gibi bir fayda da umuluyor mu burada?

Bu anlamda da cok kıymetli. Iktidarları yok eden temel sey rutindir. Cumhurbaskanımız 15 yıl icerisinde hicbir rutine teslim olmadı. Her zaman yeniligin degisimin yanında oldu. Yeni fikirlerin yanında oldu. Recep Tayyip Erdogan liderliginin degisimi nasıl yonettigini iyi incelemek gerekir. Simdi dusunun 2002'de iktidara geldigimizde "efendim biz soyle bir Turkiye teslim aldık" diye hep anlatıyoruz. Ama gozden kacırdıgımız bir sey var. 2002 de evet siyasi, ekonomik, sistem olarak bircok acıdan adeta tukenmis bir ulke ve devlet teslim aldık. Ama bir sey daha teslim aldık. Soguk savas sonrası donusume direnen bir vesayet odagı vardı. Gecmis kavrayısla, deneyimle mevcut sistemi korunması gerektigine ve guvenligin ancak boyle saglanacagına inanan statukocu bir vesayet aklı vardı. Her turlu yenilige ve degisime karsı cıkan, toplumdan gelen degisim taleplerini baskılayan, bunun icin 28 Subat'ı gerceklestirmis bir vesayetci akıl vardı. Ama bir de 40 yıldan beri devlete sızarak, kadrolasarak devleti ele gecirmis bir yapı vardı. Yani millet secimle AK Parti'yi iktidara getirdiginde AK Parti bir sey gordu. Bir tarafta bu sozunu ettigim vesayet odakları bir tarafta da devlete sızmıs devletin emniyetinde devletin yargısında devletin diger kurumların da ciddi anlamda yapılanmıs ama gorunmeyecek kadar saklı ve cok sonra farkedilecek bir yapılanma vardı.

HEM ESKİ VESAYETÇİLER HEM FETÖ

Bunu boylece tum cıplaklıgıyla gordunuz mu iktidara ilk geldiginizde?

Biz once sunu gorduk. Bizim ilk carptıgımız yer neresiydi? Once ona bakmak gerekir. Simdi biz FETO'den ve diger magdur kesimlerden farklı olarak burada magdur kesimleri acmak istiyorum. Devleti niye ele gecirmek ister birileri? Devlet magduriyet uretmeye basladıgı zaman birileri bu magduriyeti sonlandırmak icin devleti ele gecirmek ister. Kimisi kadrolasır, kimisi devlete sızar ama biz gelenek olarak ne yaptık? Devlete sızmadık, kadrolasmadık. Ne yaptık biz? Biz, siyaset yoluyla, sandık yoluyla iktidar olmak icin bir cizgiyi bir yolu takip ettik. Bu sure zarfında bizi marjinallestirmek istediler, sistem dısına itmek istediler bir suru bir sey yaptılar ama biz ne yaptık? Israrla sistemde, demokratik mesru zeminde kalarak iktidara geldik. Yani digerlerinden farklı, yani devletin kendisine ait oldugunu dusunen elitlerin dısında, vesayetci elitlerin dısında ya da devletin bu magduriyetlere son vermesi icin devleti ele gecirmesi gerektigine inanan FETO yapılanmasının dısında biz, milletle beraber bir yol yuruduk ve iktidara geldik. Yani cunku devleti ele gecirmek icin bir mesruiyet olusturması gerekiyor cunku o donemde dusunun bu yapı askeri okul sınavlarına giriyor, askeri okul sınavlarından bu yapı atılıyor. Iste hatırlayın 90'lar- 95'ler ve bu yapı neyi kullanıyordu? Bu yapı bir dini grup gorunumundeydi ve dindar insanların bu konudaki hassasiyetlerini kendisine kalkan olarak kullanıyordu. Bunu tabi bu gun daha net goruyoruz. Dolayısı ile biz geldigimizde iki tane yapı vardı. Yani Allah askına simdi bizim hafızamızla alay mı ediyorlar? Bu yapının Turgut Ozal'la iliskisini; bu yapının Mesut Yılmaz'la iliskisini, bu yapının Suleyman Demirel'le iliskisini, bu yapının Tansu Ciller'le iliskisini, bu yapının 1986'da, 1997'de butun bu surecte emniyette nasıl yerlestigini hatırlıyoruz. Ondan sonra askeri okullara girmek icin neler yaptıgını bunların hepsini biliyoruz ama burada asıl ayrım su bence burada kıymetli olan da bu; bu yapı hangi mesruiyet zemininde bunu yapıyor? Butun bunları devletin o donem devleti ele gecirmis elitlerin urettigi magduriyetleri sona erdirme iddiasını kendisine mesruiyet zemini yapmıs. Burası onemli. Biz iktidara geldigimizde bizimle kim savastıysa biz onunla mucadele ettik. Bizimle kim savastı? Bizimle savasanlar, soguk savas yıllarındaki devlet aklını idari yapılanmayı ve siyasi sistemi muhafaza etmek isteyenler bizimle savastılar. Yani mesela vesayet odakları ve statuko. Cunku yıllarca devleti milletten korumayı kendisine gorev edinmis ve dolayısıyla milletin iktidar olmaması gerektigine inanmıs yani siyasetin bu islere aklı ermez diye dusunmus ve her siyaset her sandıktan cıkıp iktidar oldugunda da onu on yıl sonra darbeyle kovalamıs bir gelenek vardı biz geldigimizde.

DİNDARLARI FETÖ'YLE AYNI TORBAYA KOYDULAR

Kamuoyunun cevabını bekledigi bir konu bu. Netlestirelim isterim. AK Parti 2002'de iktidara geldiginden itibaren eski vesayet odaklarının baskısı altında oldugunu biliyoruz. Saldırı statukodan geliyordu ama 79'dan itibaren devlet icine sızdırılan yapı da sızmaktaydı. Zaman icinde devlet icinde kıdem almaktaydılar. Siz iktidara geldiginizde kadrolar bakımından bunları elinizin altında hazır mı buldunuz? Erdogan'ın "Yanıldık, Allah affetsin" muhasebesini de hatırlatarak soralım, AK Parti FETO tarafından nasıl yanıltıldı? FETO ile yollar kesisti, FETO'nun FETO oldugunun ne zaman farkına varıldı?

Bakın burada oncelikle bir seyleri netlestirerek gitmek lazım, Recep Tayyip Erdogan samimi bir sekilde bu ozelestiriyi yaptı. Peki, digerleri niye bu ozelestiriyi yapmıyorlar? Yani sonucta sivil toplum orgutu gorunumlu, dini bir grup gorunumlu bu yapı, melek gorunumunde iste hosgoru, iyi niyet, dinler arası diyalog iste Turkcenin ve Turk dilinin dunyada yaygınlasması icin iyi niyet elcisi gibi gozuken bu yapı, herkesi kandırdı bakın herkesi kandırdı. Simdi birileri bize diyor ki "biz sizi bu konuda uyarmıstık. 2004'de sizi uyarmıstık. Biz sizi 2010'da uyarmıstık." Hayır, siz bizi uyarmadınız. Siz, irtica konusunda tıpkı daha once konusmamın basında soyledigim o soguk savas yıllarındaki aklı muhafaza etmek isteyen, devleti ele gecirmis elitlerin pozisyonunu ve ayrıcalıklarını korumak isteyenlerin, iktidarlarını korumak isteyenlerin, dini dindarları ve degisim talebinde bulunanları tehdit olarak gorenlerin bir diliydi bu. Bakın sadece FETO'ye karsı degil, fetullahcı orgut diyorlardı o zaman, mili gorusu de ondan sonra F tipini de, diger dini yapılanmaları da devletin laiklikten daha dogrusu soyle bir cumle kullanıyorlardı; diyorlardı ki "laiklik icin tehdit olan unsurlar. Devletin laiklik niteligini ortadan kaldırılmasını isteyenler." Diye butun dindarları, butun dini grupları aynı torbaya koyuyorlardı. Dolayısıyla burada bu yapıyla mucadele etmiyorlardı butun dindarlarla, degisim talebinde bulunan butun kesimlerle kavga ediyorlardı.

FETÖ DİNE BASKIYI MAZERET OLARAK KULLANDI

Peki, bu baskı sizi biraz daha FETO ile yan yana yurumeye dogru itti mi?

FETO ile yan yana yurumeye itmekten ziyade vesayet odakları ile mucadele eden butun sivil yapılarla yani biz ne yaptık? Biz dedik ki; "bu vesayetle mucadele etmenin yolu daha cok demokratiklesme, daha cok ozgurluk, daha cok seffaflık." dedik. Dolayısıyla devleti seffaflastırırken mesela biz sunu yapamazdık; eski devlet aklının yaptıgı gibi insanları fisleyemezdik, insanların gecmiste oldugu gibi inanclarına bakıp, yasam bicimlerine bakıp, yasam tarzlarına bakıp onlarla ilgili onları andıclayamazdık. Biz cunku carenin demokratiklesmek oldugunu, daha cok ozgurluk oldugunu, devletin seffaflastırılması oldugunu, sivil toplumun daha guclendirilmesi gerektigini soyledik ve bunu uyguladık. Bunu yaparken sivil toplum orgutu gorunumlu bu yapı da dogal olarak bizim bu demokratiklesme, ozgurlesme, sivil toplumun guclendirilmesi yolunda attıgımız adımlardan faydalandı. Yani sunu yapmadık; "efendim su adam fetullahcı, su adam Milli Goruscu, su adam alevi" demedik. Burada asıl sorgulanması gererken bu iklimi olusturanlar yani fetullahcı teror orgutu ya da F tipini onların ifadesiyle, gecmisteki ifadesiyle olusturan temel yapı, akıl nedir diye soracak olursanız; dine ve dindarlara donuk baskı bu yapıyı ortaya cıkardı.

AK PARTİ'Yİ NİÇİN KAPATMAK İSTEDİLER?

Eski istihbaratcılar diyorlar ki; "hukumete FETO'nun devleti ele gecirmeye yonelik bir yapılanma oldugunu, risk tasıdıgı bilgisi sunuldu ama dikkate alınmadı". Sunulan bilgi yeterli ya da ikna edici mi degildi?

Tam burada ayrıstırdıkları ve eksik verdikleri bilgi su; yani o gun devleti ele geciren elitler yargıyı da, orduyu da, MIT'i de, diger istihbarat birimlerini de elinde tutan yapılar sadece bu yapıyı tehdit olarak gormuyorlardı. Onların tehdit algısı neydi? Irticaydı ondan sonra laiklik karsıtı yapıların odagı haline gelen yapılardı. Ya AK Parti'yi de aynı kefeye koymuyorlar mıydı? AK Parti konusunda da uyarıyorlardı. Yani bunlar bu yapıyla ilgili uyarmıyorlardı. Bunlar milli gorusle ilgili de uyarıyorlardı, AK Parti ile ilgili de uyarıyorlardı. AK Parti'yi neden kapatmak istediler? AK Partiye karsı neden "ordu goreve" cagrısı yaptılar? Ak Parti'yi laiklik karsıtı fiillerin odagı olarak neden gosterdiler? Yani bunların tek tehdit unsuru olarak bunları gormuyorlardı. Kendileri icin, kendi iktidarları icin, kendi vesayetleri icin tehdit olarak gordukleri butun yapılar icin bu uyarıyı yapıyorlardı. AK Parti icin de yapıyorlardı bunu.

İLK AYRIŞMA 2010'DA BAŞLADI

Peki AK Parti ilk ne zaman fark etti? Bu yapının sivil mesru bir yapı degil bilakis AK Parti'nin mesruiyetinden, siyasi gucunden faydalanarak devleti ele gecirmeye calısan bir ihanet sebekesi oldugunu ilk ne zaman nasıl fark edildi?

Bu yapıyla ilgili oncelikli olarak cumhurbaskanımız cok ciddi bir mucadele verdi. 17-25 Aralıktan sonra meydanlarda bangır bangır bu yapıyla ilgili cıglık cıglıga insanları uyarırken birileri ne diyordu? Birileri diyordu ki "ya iste fazla da abartmayalım" ama 15 Temmuz'da bu yapının nasıl vahsi bir yapı oldugunu, nasıl gozu donmus bir yapı oldugunu gorduk. Yani hic kimse, hicbir akıl bu yapının ucakları ele gecirip meclisi bombalayacagını, helikopterlerden sivil halkın uzerine ates acacagını yani hicbir tahayyul, hicbir tasavvur bunu dusunemezdi oncelikle bunu dogru koyalım. Peki, biz bunlarla ilgili ilk ne zaman fark ettik? 7 Subat 2012'de MIT tırları. Öncesinde ne vardı? Cumhurbaskanı'mızın Davos'taki çıkışı. Bir soylem analizi calısması yaptık. Yani geriye donuk kim hangi olayda ne demis. Mesela 2009 da Cumhurbaskanımız Davos'ta "one munite" dedikten sonra bunlarda bir tavır degisikligi ortaya cıktı. Bunu gorduk biz o zaman sonra Mavi Marmara'da onların bir soylemi oldu: "Iradeden izin alınması gerekirdi", ve ondan sonra yavas yavas bir ayrısma ortaya cıktı. Bunların guneydeki cok sevdigi ulke olarak gecen ulke ile bir irtibatının oldugu ortaya cıktı. O ulkeyle Turkiye'nin arasında olusan krizlerde o ulkenin yanında durduklarını gorduk.

HSYK İÇİN STRATEJİK OYUN ÇEVİRDİLER

Aslında daha da once 2010 referandumunda HSYK'yı ele gecirmek icin girisimlerde bulundular?

Orada cok stratejik bir oyun oynadılar, mesela bunların HSYK'yı ele gecirmelerine engel olacak sey 12 bin 500 hakim ve savcının her birinin bir adaya oy kullanmasıydı bizim teklifimiz bunlar da ısrarla carsaf liste diyorlardı bakın bu nokta cok kritik. CHP bunların teklifini anayasa mahkemesine goturdu ve anayasa mahkemesinden carsaf liste kararı cıkarttılar.

2010 HSYK, KILIÇDAROĞLU'NUN İLK İCRAATIDIR

AK Parti'nin dahili yok yani?

Bu Kemal Kılıcdaroglu'nun kaset operasyonu ile birlikte genel baskan olmasından sonraki ilk icraatıdır. Yani anayasa mahkemesine gittiler biz sonradan da goruyoruz ki mahkeme zaten bunların etkisinde ve carsaf liste uzerinden HSYK da istedikleri sonucu aldılar. Daha sonra ise Yargıtay'da istedikleri sonucu aldılar.

FETÖ KADEME KADEME DEŞİFRE OLDU

Sunu anlamak istiyorum; AK Parti "bir dakika, bu cemaat gorunumlu yapı bizim gucumuzu kullanarak bize ragmen bir sey yapıyor" idrakini ilk HSYK olayında mı yasadı?

Bu kademe kademe bir seydir. Once diyorsunuz ki Davos'ta 'one munite' den dolayı butun ummet Erdogan'ı alkıslarken bunlar burun kıvırıyor. Burada bir tuhaflık var diyorsunuz sonra Mavi Marmara'da yine butun ummet tek yumruk olmus Israil'in yaptıgı katilama karsı tek bir yurekken gbutun cografya bunlar diyor ki bir dakika burada "iradeden izin alınmalıydı" diyorlar. Sonra bakıyorsunuz carsaf listeyi savunuyorlar ve CHP uzerinden anayasa mahkemesine goturuyorlar. Sonra dershane konusunu gundeme getirdikce biz onlar farklı bir dil kullanmaya baslıyorlar. Siz istihbaratı tek bir havuzda toplamak istiyorsunuz, istihbaratın dıs guclerden ozellikle Mossad etkisinden istihbaratı temizlemek istediginizde bunlar MIT'e ve Hakan Fidan'a saldırmaya baslıyorlar. Ve Hakan Fidan'a hamle yapıyorlar bu hamle yapıldıgında biz bu hamlenin direk basbakanımıza oldugunu gorduk yani Erdogan'a. Bu cok net ve acıktı. 7 Subat 2012 ve 17-25 Aralık 2013 ve tabi oncesinde dershane olayı var. Dershane olayında bunların attıkları mansetler var ve o zaman bir sey goruyorsunuz mesela dershane olayında kim bunların yanında durmus diye bakıyorsunuz CHP yanlarında durmus. O donemde Kemal Kılıcdaroglu'nun yaptıgı acıklamalarda elinizde hic bir delil yokken bunları neye dayanarak suc orgutu oldugunu soyleyebiliyorsunuz, diyor. Simdi aynı Kemal Kılıcdaroglu bize diyor ki: "o zaman bunlara karsı niye geregini yapmadınız? 2004-2010 yılları arasında ortada hic bir delil yokken bunlara karsı ne yapabilirsin? Kaldı ki 17-25 Aralık gibi bir olay gerceklesmis ve bunların yargıyı ele gecirdikleri ortaya cıkmıs. Nereden ortaya cıkmıs kumpası duzenleyen kolluk paralel, savcı paralel, 18 Aralık'ta benim mecliste yaptıgım bir konusmadır bu bir gun sonra. Hakim paralel CHP'lilere sordum: "insaf edin kollugu yargısı savcısı medyası paralel olan bu yapının yaptıgının darbe olmadıgını nasıl soyleriz?" Meselenin hukuki boyutu ayrı burada bir suc var mı yok mu bakalım. Savcısı hakimi medyası paralel olan bir yapıda burada suc var mı diye bakamayız.

Parti içinde ne tur tartısmalar oldu? Partinin kendi yetkili kurumları bir araya geldiginde FETO ile ilgili ne tur konusmalar yapılıyordu? 2010 HSYK oyununu gördükten sonra FETÖ'ye karşı ortak karar alınamadı mı, bu surecte partiden kimi isimlerin konusmaları ya da Pennsylvania ziyaretleri oldu, bu idrak onceden olmussa taktik miydi bu adımlar?

7 Subat 2012'den sonra bu yapı hamle yapıp basaramayıp geri cekilince bunu inkar ettiler. MIT hamlelerinden olmadı, bu tamamen savcını inisiyatifi diyerek geri cekildiler.

DARBE DAVALARINI KUMPASA ÇEVİRDİLER

Ergenekon, Balyoz davaları gorulurken Erdogan bu yapının yaptıklarına karsı tavırlıydı, Ilker Basbug tutuklandıgında yuz ifadesini hic unutmuyorum.

Dusunulenin aksine Cumhurbaskanımız her zaman hukuka, kuvvetler ayrılıgına hep saygı duydu, yargıya mudahale etmedi ama halka zaman zaman burada bir yanlıs oldugunu da soyledi. Daha sonra kumpas ortaya cıktı ama birileri sanki 27 Mayıs, 12 Eylul, 12 Mart, 28 Subat yasanmamıs gibi bir algı olusturuyor. Biz kumpastan sunu kastediyoruz: Turkiye'nin darbelerle hesaplasma imkanını darbe davalarını sulandırılarak bir kumpasa donusturdu Fetoculer. Maalesef bu davalar adil yargılamadan cıkıp kumpasa donustu, bizim kastettigimiz bu. Biz 17-25 Aralık'tan sonra cok net bir sekilde mucadeleye basladık. Bunun bir paralel devlet yapılanması oldugunu soyledik ve devlette Milli Guvenlik Kurulu kararıyla bunu tescil etti ondan sonra biz teskilatta belediyede teskilatlarımızda ve bunların hepsinde ince ince temizlik yaptık 2013'den sonra.

17-25 ARALIK'TAN SONRA KİM FETÖ'NÜN YANINDA?

Ondan sonra karsınıza cıktı mı FETÖ ya da şimdi kılık degistirmis bicimde partiye sızmaya calısanlar oldu mu?

Yok, burada net bir sey var ben Kahramanmaraslıyım. Ben orada kim kimdir herkesi biliyorum yani herkes kendi ilinde bunları tek tek tanıyor zaten bunlar gizli degil zaten Is dunyasında Tuskon zaten belli, egitimde, yargıda zaten hepsi ortadaydı. Darbe ile ordudakilerde, bylock ile burokrasidekilerde desifre oldu bizim onları tanımama diye bir sıkıntımız yok. Millet bu konuda rahat olsun onlar gerektigi sekilde yargılanıyor burada sorun su ana muhalefet bir kaset operasyonuyla basa gelen devlete karsı yapılan tum oyunlara alet olan Kemal Kılıcdaroglu'nun yaptıkları bence iyi incelenmeli. Bize diyor ki siz soyleydiniz boyleydiniz kardesim gec bunları 17-25 Aralıktan once ne oldugunu gec sen 17-25 aralıktan sonra bunların paralel devlet yapılanması ortaya cıktıktan sonra kim ne yapmıs ona bak. Kim kalkan olmus kim sozculeri olmus kim perdelemis kim bunlarla alakalı davaları uluslararasında itibarsızlastırmak icin calısmıs, bir propaganda uretmis asıl buraya bakalım asıl mesele burada.

DEĞİŞİM TALEBİ TABANDAN GELDİ

AK Parti'deki revizyona dönelim. AK Parti kendini 2019 icin hazırlarken haliyle teskilatlara da elestiriler oldu iste istifa surecleri yasandı vesaire ve bir metal yorgunluktan bahsedildi, baska tur elestiriler oldu yeniden onu arındırmak, yeniden yapılandırmak icin. Bu anlasılıyor elbette ama teskilatlar bir anlamda zan altında kaldı mı? Teskilatların psikolojisi ne? Parti'nin tabanı ve teskilatları, yukarıdan gelen bu degisim basıncına nasıl tepki veriyor?

Bu degisim basıncı yukarıdan gelmedi, asagıdan geldi. Cunku 16 Nisan oncesinde cok ciddi bir degisim talebi vardı zaten. Yani butun toplum kesimlerinden, Ak Parti'nin yerel yonetimlerine, teskilatlarına donuk o uc yıllık eksen kayması doneminde liderin siyasi hareketin liderinin, siyasi hareketin basında olmadıgı donemde olusmus bazı sapmalar vardı. Bu sapmalarla ilgili zaten tabandan gelen bir talep vardı. 16 Nisan'dan sonra da Genel Baskan oldugu andan itibaren Tayyip Bey, asagıdan gelen talepleri zaten karsıladı. Bakın! Burada yapılanların ozellikle Belediyeler ile ilgili yapılanların demokratik oldugunu nerden biliyoruz: 1- Gelen taleplere donuk, 2-Keyfi olmaması, 3-Yuksek bir siyasi risk alınarak bunların yapılmıs olması, 4-Bir toplumsal talebi karsılayacak demokratik bir mekanizma yoksa o talebin karsılanmasına biz antidemokratik diyemeyiz. Bu konuda bir demokratik mekanizma olusturulmalıdır deriz. Simdi bir sey daha gorduk, bu konuda belli demokratik mekanizmalar olusması gerekiyor. O yuzden AK Parti bu gectigimiz zaman zarfı icerisinde bu yenilikleri yaptı. AK Parti'nin bakın bir sey soyleyeyim AK Parti'nin en onemli ozelligi, degisimi yonetebilmesidir. Biz degisimi yonetirken dort seye bakarız: Korunması gerekenler neler? Degistirilmesi gerekenler neler? Tamamen yıkılması gerekenler neler? Yeniden yapılması gerekenler neler? Bu dort sey bizim icin onemli. Biz neyi koruruz: Biz degerlerimizi, ilkelerimizi yani bunlar korunması gerekenlerdir degerler, ilkeler, inanclar bunlar korunması gerekenlerdir. Degistirilmesi gerekenler nedir? Bakıs acımız, meseleyi kavrayıs bicimimiz, sorun cozme yontemlerimiz bunlar degistirilmesi gerekenlerdir. Yıkılması gerekenler nelerdir? Zaman icerisinde kullanılmıs, bir yontem olarak kullanılmıs ama artık sorun cozme acısından ozelligi kalmamıs seyler bunları artık tamamen ortadan kaldırmanız gerekir. Yeniden yapılması gereken nedir? Az once soyledigim gibi yeni bir toplumsal talep vardır bu toplumsal talebi karsılayacak yeni bir demokratik mekanizma insa etmeniz gerekir. Simdi bu dort seyi yaparak biz ciddi anlamda zaten degisim yonetimini gerceklestiriyoruz. Tayyip Erdogan'ın da yaptıgı bu!

BAHÇELİ DEVLETİN BEKASINI ÖNCELER

AK Parti ile MHP 2019 icin stratejik ortak mı? Simdi 16 Nisan'da, 15 Temmuz sonrasında hep birlikte hareket etti iki parti. 2019'a giderken de Bahceli'nin son "Birlikte hareket edecegiz" acıklaması ve yuzde 50 barajını hatırlatması AK Parti'yi ortaklıga dogru mu itiyor?

Simdi burada meseleyi iki acıdan ele almak lazım. Bir: Sayın Devlet Bahceli devletin bekası soz konusu oldugunda her zaman secilmis mesru hukumetin yanında yer aldı. Cunku secilmis mesru hukumeti kıymetli yapan nedir, millet tarafından secilmis olmasıdır. O yuzden bir guvenlik, bir siyaset ustu mesele, devletin bekası bunlar soz konusu oldugunda zaten cok tutarlı bir sekilde Sayın Devlet Bahceli secilmis mesru hukumetin yanında yer alır.

Olması gereken de budur. Butun dunyada da boyledir. Ve 15 Temmuz'dan sonra da zaten butun yerli ve milli unsurlar Cumhurbaskanı'mızın sık sık sozunu ettigi: Tek Millet! Tek Bayrak! Tek Vatan! Tek Devlet! Bu ust baslıkta zaten bir ittifak halindeler. Ve biz de hep sunu soyluyoruz diyoruz ki biz: millet, bayrak, vatan, devlet bu dort konuda hassasiyeti olan herkesle siyaset ustu bir ittifakımız var, zaten muttefikiz. Bu ayrı bir konudur. Simdi secim ittifakları secime giderken yani isin hukuki ve teknik kısmı olur, olmaz bunlar tamamen Partilerin yetkili organlarının, kurullarının istisareleri sonucunda verecegi kararlar. Yani Sayın Devlet Bahceli'nin orada kastettigi temel sey dun sergiledigi durusu ve tutarlılıgı bugun de sergilemeye devam ediyor oldugunun altını cizdi sadece. Bu konuda da her zaman hassasiyetini biz Sayın Devlet Bahceli'nin takdirle karsıladık ve Ataturkcu oldugunu oyleyen Cumhuriyet Halk Partisi'nin de bir milli siyaset, Ataturk'un cunku 1929'da dile getirdigi ve altını cizdigi milli siyaset anlayısının bugun CHP'de olmadıgını biz net olarak goruyoruz. Yani CHP'de bir milli siyaset anlayısı yok. Yani dusunun Cumhuriyet Halk Partisi'nin yaptıgı tek bir sey var, bir bakıyorsunuz PYD ile beraber bir bakıyorsunuz PKK ile beraber bir bakıyorsunuz DHKPC ile beraber, bir bakıyorsunuz iste Turkiye aleyhine acıklama yapan bir yabancı devletin Dıs Isleri Bakanı ile beraber. Simdi ne yaptılar HDP ile ittifak halinde CHP ne yaptı? Israrla Turkiye'yi DAES'in yanına itmeye calıstılar degil mi? Ve ustelik DAES'i bir teror orgutu olarak 2013 bizim acıklamamıza ragmen. Cunku bunlara birileri diyordu ki; siz ısrarla Turkiye'yi DAES'e destek olmakla suclayın. Bunlar ne yaptılar? FETO, PKK, CHP, HDP bunlar ne yaptılar? Israrla tekrar tekrar hic kimseyi dinlemeden Turkiye ISID'e destek oluyor, Turkiye DAES'e destek oluyor bunu surekli tekrar ettiler degil mi? Peki simdi DAES'in ve PYD'nin aslında iki ortak kardes oldugu ortaya cıktı. Peki, bunlarda bir utanma var mı? Yok, maskeleri dustu mu dustu. CHP Genel Baskan Yardımcısı acıklama yaptı "PYD'de CHP ve HDP gibi bir mesru partidir" diye. Kemal Kılıcdaroglu PYD'nin mesruiyeti ile ilgili bir suru acıklama yaptı PYD'lerinin DAES ile ortak oldugu ortaya cıktı. Bunlar o kadar samimiyetsiz ve durust degiller ki bir kere olsun cıkıp ta su konuda biz yanlıs yaptık dediler mi? Bir kere olsun oz elestiri yaptılar mı?

DEMİRTAŞ VE KATALANLAR

Demirtas, tutuklanmasının nedeninin AK Parti ve MHP ittifakını bir zemin olusturmak oldugunu iddia ediyor? Cevabınız?

Demirtas diye bir aktor sadece Turkiye'de yasar. HDP diye bir siyasi parti sadece Turkiye'de olur. Bunu su anlamda soyluyorum: Simdi Ispanya'da Katalan bolgesindeki Katalanlar bir referandum yaptılar sonucları ne oldu? Bakın! Sadece referandum yaptılar. Katalan lider tutuklandı, Bakanlar tutuklandı. Kimse agzını acıp da bir sey soyledi mi? Turkiye'de teror orgutuyle birlikte hareket eden, teror orgutu ile iltisaklı oldugu bilinen, teror orgutunun verdigi talimatları yerine getiren, teror orgutunun soyledigi her sozu tekrar eden, tero orgutunun her turlu talimatını yerine getiren, kendisine dair bir siyaseti ve iradesi olmayan bir yapı var. Bunlar ozgurlukten bahsediyorlar, barıstan, demokrasiden bahsediyorlar; yıldızları cocukların ustune ortu yapıyorlar, Cocukları daga cıkaran sizsiniz, cocukları katleden sizsiniz, insanlar sizin gibi dusunmedigi icin bolgedeki insanları katleden sizsiniz her turlu fasist, baskıcı, tek tipci uygulama size ait. Kan sizde! Silah sizde! Olum sizde! El yapımı patlayıcılar sizde! Insanların hayatını cehenneme ceviren sizsiniz ve bir de utanmadan kalkıp demokratik siyasetin bir aktormussunuz gibi konusuyorsunuz! Siz dunyanın baska bir ulkesinde olsanız bunları yapabilirmisiniz.Almanya da yapın bakalım ne oluyor?

Secim barajı mevzuu siyasetin gundeminde. CHP yuzde uc diyor, Bahceli indirelim diyor, AK Parti ne dusunuyor?

Su anda secim barajı konusu bizim gundemimizde yok. Yani su anda biz secim barajı konusu AK Parti olarak gundemimize almadık su anda bizim gundemimizde yok. Sozcu olarak bu benim karar verecegim bir konu degil. Onumuzdeki surecte partinin yetkili organlarında konusulur, tartısılır veya tartısılmaz ama su anda gundemimizde yok.

Yani, Bahceli'nin talebinin de su anda sizde bir karsılıgı yok?

Daha once ben de yaptıgım acıklamalarda dedim ki siyasi partilerin bu konuyu tartısmasından son derece memnunuz, bu konunun konusulması, tartısılmasında biz bir sakınca gormuyoruz ama su anda bizim gundemimizde olan bir konu degil.

KESİCİ'NİN SKANDAL CEVABI

Adı CHP'nin Cumhurbaşkanı adayları arasında geçen CHP'li İlhan Kesici, "Fetullah Gülen'in 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?" sorusuna "bilmiyorum" dedi! Yorumunuz nedir?

"Bunlar darbe girişimine karşı verilen mücadelenin itibarsızlaştırılması için "kontrollü darbe, tiyatro" gibi ifadelerin kullanmışlardı. Görüyoruz ki bu bakış açısı hala devam ediyor. 15 Temmuz gecesi verdiğimiz 250 şehit, 2 binin üzerinde gazimiz var. Şu anda, şehitlerimizin kemikleri sızlıyor. Şimdi birileri yine bazı kulaklara bir şeyler fısıldamaya başladı. Şimdi yine bazı çevreler Türkiye'ye dönük bir şeyler yapılacakmış gibi sürekli bir psikolojik harekat içerisinde. Bu da bunun bir parçası.17-25 Aralık tekrardan Amerika'da pişirilip Türkiye'ye dönük bir operasyon olacakmış, Türkiye'ye dönük yeni bazı yaptırımlar uygulanacakmış' gibi bir psikolojik harekatın parçası. Dün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Kuvay-ı Milliye güçleriyle birlikte verdiği mücadelede olduğu gibi bugün de Recep Tayyip Erdoğan dimdik, milleti temsil eden bir lider olarak aynı şekilde yerli ve milli unsurlarla ittifakını sürdürerek, yoluna devam ediyor." Bu tutum içerisinde olanlar tarihimize kara bir leke olarak geçecekler.

NATO'NUN FETÖ'CÜLERİ NASIL KORUDUĞUNU BİLİYORUZ

NATO tatbikatında skandal bir olay oldu. Değerlendirmeniz nedir?

"15 Temmuz sonrası NATO'nun FETÖ'cüleri nasıl koruduğunu biliyoruz, Aynı NATO'nun sınır güvenliğine en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemde bizi nasıl yalnız bıraktığını biliyoruz. Bunu münferit bir olay olarak görmüyorum. Öyle kuru bir özürle geçiştirilecek bir şeyde değil. Müttefiklerimiz tarafından beslenen, propagandası yapılan Türkiye ve Erdoğan düşmanlığının bir sonucu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber