Küçük atölyesinde ürettiği ziller 160'dan fazla ülkeye satılıyor

Müzik piyasasına 1623 yılında savaş kalkanı, kilise çanı ve mehter takımına bando malzemesi yaparak başlayan Zilciyan ailesinden mesleği öğrenen Mehmet Tamdeğer, şimdi küçük atölyesinde kalay kokusu içerisinde ürettiği bateri zilleri 160'dan fazla ülkeye satıyor

Kaynak : Cumhuriyet
Haber Giriş : 25 Kasım 2018 13:51, Son Güncelleme : 25 Kasım 2018 13:54
Küçük atölyesinde ürettiği ziller 160'dan fazla ülkeye satılıyor

İstanbul Esenyurt'taki küçük bir atölyede 160'dan fazla ülkeye satılan "İstanbul Mehmet" zilleri üretiliyor. Atölyenin içerisine doğru girdiğimizde bizi keskin bir kalay kokusu karşılıyor.

Her zil için önce bakır-kalay karışımı eritilip kalıp tavalarına dökülüyor. Ardından istenilen boyuta uluşana kadar silindirden gecirilerek genişletiliyor ve soğutuluyor. Sonra da çekiçlenip müzik türüne göre ayırlıyor. Atölyenin üst katında bulunan ofise doğru çıktıkça çekiç sesleri ve kalay kokusu biraz da olsa azalıyor ancak burada da İstanbul Mehmet markasının tarihi karşılıyor bizleri.

Markanın sahibi 78 yaşındaki Mehmet Tamdeğer, 68 yıllık bateri zili üretiminde birlikte çalıştığı gerek çalışma arkadaşları, gerek müşterileriyle olan fotoğraflarını duvara asmış. Kimler yok ki fotoğraflarda? Tamdeğer'in mesleğinde her şeyi öğrendiği Zilciyan ailesinden ustası Mikhail Zilciyan, ünlü bateristler Tony Williams, Billy Hart ve daha niceleri...

Tencere kapağı yapıyorum oğlum

Küçük yaşlarda babasını kaybeden Tamdeğer, ailesinin geçimini sağlayabilmek için 10 yaşında Samatya'da bulunan Zilciyan'ın zil atölyesinde çalışmaya başlamış. "Zilciyan ailesiyle 1950 yılında tanıştım. Kirkor Usta vardı kapının önünde çekiçle bir şeye vuruyordu. 'Ne yapıyorsun' dedim 'Tencere kapağı yapıyorum oğlum' dedi. 'Usta, görüntü tencere kapağına benziyor da değil yani' dedim 'Tencere kapağı yapıyorum oğlum' dedi tekrar. Bir iki gün geçti 10 yaşımdaydım o zamanlar babam yeni ölmüştü, bende iş bakıyordum Zilciyanın atölyesine gittim işe girmek istediğ imi söyledim 'patrona soralım dediler' ihtiyaç varmış aldılar" diyor.

Tamdeğer meslekte öğrendiği her şeyi Zilciyan'dan öğrendiğini, "Kömür kırdık, su taşıdık yavaş yavaş ustalaşmaya başladık. Uzun bir zaman sonra sağ kolu oldum. Zil hakkında tüm sırlarını anlatırdı bana. Amerika'ya gittiğinde uzun süre gelmezdi o zaman bütün işlerini ben yapardım, zilleri ben kontrol ederdim, ben tornasını yapardım" sözleriyle anlatıyor.

Formülü biliyorduk

Tamdeğer, Zilciyan ailesinin bu işe savaş kalkanı yaparak başladığını sonrasında kilise çanı yaptıktan sonra mehter takımının ekipmanlarını yapmalarıyla birlikte zil üretimine geçtiklerini belirtiyor. Zilciyan ölmeden bir sene önce fabrikayı kapattığını, 2 sene Kuveyt'te kuyumculuk yaptığını belirten Tamdeğer, "2 senenin sonunda Türkiye'ye geri döndüm. Zil işini biliyorduk. Zilciyan'ın yanında birlikte çalıştığımız Agop ile bu işi yapmaya karar verdik. Zilciyan'ın yerini tutabileceğimize dair bir umudumuz yoktu" diyor. Zilciyan öldükten sonra gazetelerde çıkan 'Zilciyan öldü bu iş kapandı' 'Formülüyle birlikte gitti' diye çıkan haberlere Tamdeğer, "Halbuki biz formülü biliyorduk" diyor.

Tamdeğer, yurtdışına ilk satışlarını Zilciyan'ın Amerika'daki şubesine yaptıklarını söylüyor. Tamdeğer, yurtdışına kalıcı olarak satışlarının başlamasını ise, "Billy Hart diye bir davulcu var gösteriye gelmiş. Bizim atölyeye getirdiler zilleri çok beğendi. Çok sayıda zil aldı. Giderken bana dedi ki 'bak şimdi sana kimleri yollayacağım' ondan sonra arka arkaya müşteriler gelmeye başladı" sözleriyle açıklıyor.

Tony Williams'a Zilciyan ile birlikte çalıştığı yıllarda bir zil yaptığını ama bu zilin geçen yıllarda kırıldığını ve aynı zili çok uzun uğraşlar sonrası yeniden yapmalarının kendilerini MİPA ödülünü aldırdığını, "2015'te bu ödülü biz 1'inci olarak aldık. Zilciyan 3. oldu. Ayaklarım yere basmıyor tüm düya duydu" sözleriyle anlatan Tamdeğer Türkiye'ye geldiklerinde tek bir gazetede fotoğraf altı olarak verildiklerini de söylemeyi unutmuyor.

Bir ressamın tablosu gibi

Tamdeğer, yaptığı işi çok sevdiğini "68 senedir bu işi yapıyorum. Bu işi ölünce ancak bırakırım, para pulla bir işim yok bu işin hastasıyım. Ben öldükten sonra çocuklarım bu işi devam ettirecek" sözleriyle anlatıyor. Çalışırken zaman zaman bazı kazalar da geçiren Tamdeğer, zilin ana maddesi olan ba kır ve kalayı eritirken gözüne sıçradığını ve bundan dolayı bir gözünün görmediğini söylüyor. Yaptığı işin en sevdiği tarafını "Bu işin en güzel tarafı bir ressamın tablosu gibi olması yani yaptığım bir zilin aynısını bir daha yapamam, buradan aldığın zil dünyada sadece sende olacak" sözleriyle ifade ediyor

Barış Önal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber