Sorun tezgahta değil tarlada!
82 milyonun gundemi 'tanzim satış'... Ancak uzmanlar gıda fiyatları konusunda 'kalıcı' tedbirlere ihtiyaç olduğunu vurguluyor ve çözum adresi olarak tarlayı gösteriyor. Çiftçiyi ekin ekemez duruma getiren sıkıntılar hem ureticiyi hem manavı çaresiz bırakıyor. Bu dönguyu aşmak için planlı tarım politikasından piyasa kurallarının yeniden oluşturulmasına kadar birçok başlıkta adım atılması gerekiyor
Tarımda kendine yeten ülkelerin başında gelen Türkiye, yüksek gıda fiyatlarına karşı tanzim satışla karşılık verdi. Çiftçi-tüccar-aracı-hal zincirini bir süreliğine ortadan kaldıran hükümet, ucuz gıdanın önünü açtı.
Kimileri bunun geçici bir çözüm olacağını söylerken, bir tarafta uygulamadan oldukça memnun. Tanzim satışın 2.5 ay daha devam edeceği belirtilirken, asıl sorunun tezgahta değil tarlada olduğunu söyleyenlerde mevcut. Ülkede yaklaşık 40 milyon ton yaş sebze-meyve üretimi var. Rakamlara göre Türkiye'nin mevcut potansiyeli dünyaya kıyasla yüzde 4. Üretimin ise sadece yüzde 5'inin ihraç edildiği ifade ediliyor. İç pazara sunulan kısımda ise yüzde 20 ila 30 arasında fire var. Geçen ayın enflasyonuna tuz biber olan gıda fiyatları zincirinde oldukça kötü bir tablo mevcut. Tarladan alınan ürün tezgaha gelene kadar 10 katı fiyat görüyor. Bu durumda kazanan çiftçi değil aradaki zincir oluyor. Ekonomistler ise bu konuda tarla için birçok çözüm odaklı yaklaşımlar ortaya koyuyor.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe "Türkiye'de gıda fiyatlarında yaşanan artışın nedenlerini doğru tespit etmek gerekir. Türkiye gibi tarımda kendi kendine yetme potansiyeli olan bir ülkede tarım ürünlerinin "denetimli" satışa sunulması, uygulanan tarım politikalarının yanlışlığını gösterir. Dünyanın hemen her ülkesinde çiftçileri destekleyen politikalara önem verilmektedir. Türkiye'nin de bir an önce çiftçilerin üretim maliyetini düşürecek, örneğin mazottan alınan verginin kaldırılması, gübrenin desteklenmesi gibi, önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekir. Aksi takdirde tarım bölgelerinde yaşayanların üretime olan ilgisizlikleri artmaya devam edecektir. Çünkü tarımdan elde ettikleri gelir çiftçilerin geçinmesine yetmediği için pek çok ailenin tarım dışı istihdama yönelmesi sonucunu doğruyor. Bu nedenle tarımla uğraşanların hayatlarını idame ettirebilmelerine yetecek bir geliri tarımdan elde etmelerine imkan verecek politikalar devreye sokulmalıdır. Maalesef tarım politikası konusu sadece gıda ürünlerinin fiyatlarının yükseldiği dönemde gündeme geliyor. Diğer zamanlarda pek konuşulmuyor" açıklamasını yaptı.
Tarımda çalışan sayı düşüyor
Son dönemde azalan desteklerle birlikte çiftçinin motivasyonunun da azaldığını belirten Ekonomist Mustafa Sönmez "Bu da tarımı önemli bir nüfus için geçim alanı olmaktan çıkardı. Tarımsal üretimi gerçekleştiren çiftçi sayısı hızla azalıyor. 2000'de 21.5 milyon olan istihdam içinde tarımsal istihdam 7.7 milyon ile yüzde 36'ya yakın bir büyüklüğe sahipti. 2018'e gelindiğinde ekim ayında istihdam 29 milyondu ama tarımın toplamdaki payı yüzde 18.4'e geriledi. Başka bir ifadeyle, tarımdaki istihdam 17 yılda 2.4 milyon azalarak 5.3 milyona geriledi. Özellikle genç kuşak kırsal nüfusun tarımı deneyimlemeden kentlere akması dikkat çekiyor. Tarım Bakanlığı ortalama çiftçi yaşını 55 olarak tahmin ediyor. "Genç çiftçi" yetiştirilmesi için başlatılan ve gençlere 30 bin TL hibe verilmesinden ibaret projeler ise sonuç vermekten uzak görünüyor" dedi.
TEMEL ÜRÜNLERDE İTHALATA DAYANDIK
Tarımı çok ihmal edildiğine değinen ekonomist Mahfi Eğilmez ise bu konuda yanlış işlerin yapıldığını söyledi. Eğilmez "Bu toprakların temel ürünlerinden olan mercimek ve nohutu karlar altındaki Kanada'dan ithal eder olduk. Bütün dünya tarıma inanılmaz destekler verirken biz destekleri ya kaldırdık ya da azalttık. Hatta Dünya Bankası'nın önerilerine inanıp doğrudan gelir desteği vererek çiftçilik yapan insanlarımızı tarımdan uzaklaştırıp kentlere taşıdık. Oysa Kanada, tarımı desteklemeye devam etti. Çiftçilik yapacak, tarımla uğraşacak olanlara toprak tahsis etti, maddi destek verdi. Mercimek ve nohutu orada yetiştirip bize satmaya başladılar. Sonuçta biz ihraç edeceğimiz mercimek ve nohutu ithal eder duruma geldik, kendi çiftçimize TL ile vermediğimiz desteği Kanada'ya dövizle verir olduk" diye konuştu.
İRAN'DAN İTHAL SOĞAN 4 LİRA, YERLİ 5 LİRA
İthalat Rejimine Ek Karar ile kuru soğanda gümrük vergisi 28 Şubat'a kadar sıfırlandı. Kararın ardından Van'ın İran'a açılan Kapıköy Gümrük Kapısı'ndan ithal soğanlar da girmeye başladı. Yaklaşık 10 gündür ithal soğanların geldiğini belirten işçiler, günlük 3-4 TIR'ın sınırdan geçiş yaptığını söyledi. Her TIR'ın ortalama 22-23 ton aldığını belirtilirken, gelen ithal soğanlar Van'a giriş yaptıktan sonra Türkiye'nin diğer kentlerine gönderiliyor. Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili Faruk Biner, İran'dan kuru soğan ithalatının 10 gündür devam ettiğini söyleyerek "Şu anda İran'dan yoğun bir şekilde kuru soğan ithal ediyoruz. Belli bir süresi var. 28 Şubat son tarih ama bu süre uzatılabilir. Bizim aldığımız bilgiye göre soğanın toptan satış fiyatları 3 lira civarında" dedi. İthal soğanlar Van'da 4 liradan tezgahlardaki yerini alırken, yerli soğanlar ise 5 liradan satılıyor. Öte yandan İran'dan gelen ithal soğanlara Van'da rağbet oldukça az. Manavlar gelen kuru soğanların çok kalitesiz olduğunu belirterek, "Çünkü İran soğanlarında fire çok. Bir torba soğanın çoğunu bozuk veya yumuşamış olduğu için eliyoruz. Bizim yerli soğanlar daha iyi ve kaliteli. Belki bekleme süreleri olduğu için bu sorunlar yaşanıyor" diye konuştu.
ÜRETİMDEN SOFRAYA ZİNCİR KOPUYOR
Üretim sonrasına bakıldığında ciddi sıkıntılar yaşandığını anlatan Tarım Kredi Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, ürün tüketiciye ulaşana kadar zincirlerin zaman zaman sağlıksız işlediğini, hatta bazen koptuğunu söyledi. Bunun da zaman zaman üretici ve tüketicinin mağduriyetine neden olduğuna işaret eden Poyraz "Üretici şikayet ediyor, 'Gayret ettim ama ürünüm para etmedi' diyor. Öbür taraftan tüketici şikayet ediyor, 'Üreticinin 1 liraya satıp, para kazanamadığı ürünü ben niye markette 7 liraya alayım' diyor. O zaman arada bir şeyler var demek ki..." ifadesini kullandı.
BÜYÜK MARKETLER PROJEYE DESTEK VERDİ
Tanzim satış noktalarının piyasada fiyatların düşürülmesinde önemli rol oynadığına işaret eden Fahrettin Poyraz, şunları kaydetti: "Fiyatlarda dün itibarıyla yarıya varan, bazı ürünlerden daha fazla çekilme oldu. Domates bu operasyon başlamadan önce 10 lira ve üzeri fiyatla satılırken, dün biz 3 liradan satışa başladık ve market zincirlerinde de fiyatlarda ciddi düşüş oldu. Salatalık 8 lirayken 4 liraya, biber 11 lirayken 6 liraya, patlıcan 10 lirayken 4,5 liraya, soğan 4 lirayken 2 liraya, patates 4,5 lirayken 2 liraya sattık. Bizim arkamızdan da marketlerde ve manavlarda fiyatlarda ciddi gevşeme oldu. Belli marketler de projeye destek verdi. Özellikle patates ve soğanda 2 liradan satış yapmaya başladılar. Kamuoyuna, 'Bu işin bir piyasası var. Bu piyasada sistemin bozulması noktasında fırsatçılara imkan verilmeyecek. Devlet olarak tüm kurum ve kuruluşlarımızla vatandaşımızın hakkını koruma noktasında sahaya ineriz.' mesajı verildi."
İSTANBUL'DA 300 TONA YAKIN ÜRÜN SATILDI
Tanzim satışı projesinin ilk gününde vatandaşlar tonlarca sebze satın aldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İstanbul'un çeşitli ilçelerine kurulan, tanzim satış alanlarına vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Ucuz sebze satın almak isteyen vatandaşlar, tanzim satış alanları önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Vatandaşlar 118 tonluk satışla en çok domates satın alırken 73 tonluk rakamla soğan ikinci sırada yer aldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıklanan rakamlara göre tanzim satışından ilk gün vatandaşlar, 118 ton domates, 73 ton soğan, 70 ton patates, 16 ton ıspanak, 15 ton salatalık, 2.7 ton patlıcan, 2 ton çarliston biber, 1 ton sivri biber satın aldı.