Toplu görüşmeler demokratik bir yanılsatmadır

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 27 Ağustos 2007 16:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Sendikaları sendika yapan ve onları kitle örgütü kılan ana unsur; toplu sözleşme ve grev hakkıdır. Sendikalar işverene karşı çalışanlar adına elinde yasalarla belirlenmiş ve teminat altına alınmış yaptırım gücüne olan taraf bir örgüttür. Bugünlerde 2,5 milyon memuru yakından ilgilendiren toplu görüşmelerde (konuşmalar) sanki ortada iki taraf varmış gibi hareket edilmesi sendikacılık adına gerçekten üzücü bir tablodur. Son sözü bir tarafın söylediği diğer tarafın ise buna karşılık elinde yapabileceği hiçbir şeyin olmadığı bir sanal pazarlık sürecinde iki taraftan bahsetmek mümkün müdür?

Toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmayan kamu sendikacılığının bugünkü gördüğü işlev demokratik bir yanılsatmaya hizmet etmektedir. Bunun en iyi örneğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Sendikalar hükümetle uzlaşamadıkları zaman iş hakeme tevdi edilir. Hakem yalnızca tavsiye kararı alabilir. Son karar ise bakanlar kurulunca alınır. Bu süreç tam anlamıyla dön, dolaş yine bana gel mantığıdır. Yani ortada dönen tam bir tiyatrodur. Hal böyleyken sendikaları sendika yapan toplu sözleşme ve grev hakkı için sendikaların ciddi anlamda bir mücadele vermedikleri gözlemlenmektedir. Her yıl gelenekselleşen bir toplu konuşma merasimine tanık olmaktayız. Sadece havada uçuşan sanal rakamlar!

Sendikalar etkisizleştiriliyor;

Devlet müdahalesini alabildiğince genişleten, halkın denetim ve katılımcılığını daraltan, hukuku, demokrasiyi ve özgürlükleri ciddi anlamda kısıtlayan 12 Eylül Anayasasının memur sendikalarının grev ve toplu sözleşme haklarını da yasakladığı bilinen bir gerçektir. Sosyal hak, toplumsal dayanışma, toplumsal çıkar, hukuk, insan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi alanlarda dar ve kısıtlayıcı bir mantaliteye sahip olanların sendikaları da karşı olması ve onların haklarını kısıtlamasına şaşmamak gerekir. Oysa sermayenin sınırsız özgürlüğünün, tek pazarın, haksızlığın, hukuksuzluğun ve antidemokratik tutumların önündeki en büyük engel sendikalardır. Sendikaların etkisizleştirildiği bir toplumsal ilişkide paranın ve gücün küresel imparatorluğuna karşı çalışanların haklarını kim koruyacak?

İçe kapalı, şeffaf olmayan kutsal devlet modellerinde liyakatsizliğin, ayrımcılığın ve her türlü yolsuzluğun beslendiği, ayrıcalıklı ve imtiyazlı sınıfların oluştuğu halkınsa sürekli aşağılandığı ve mağdur edildiği bir toplumsal yapı oluşur. Sendikalar böyle bir toplumsal yapıda demokrasiyi, eşitliği ve hukuku işleterek bağımsız, özgür ve hukukun üstün olduğu bir toplumun inşasında aktif rol oynarlar. Ancak sendikaların etkisizleştirildiği, önem verilmediği, haklarının iade edilmediği, yaşam koşullarının iyileştirilmediği bir ortamda sağlıklı bir sosyal yapının oluşamayacağı aşikârdır. Bu anlamda hükümetlerin memur sendikalarına grev ve toplu sözleşme hakkı mevzu bahis edildiğinde kanunun ilgili maddelerince tehdit etmemeleri ve bununla sendikaları baskı altında tutmamaları gerekmektedir.

Kamu çalışanlarının sendikalaşma haklarını güvence altına alan uluslar arası birçok metnin altına Türkiye'de imza atmıştır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi(1945),Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(1950),Avrupa Sosyal Şartı(1968), Yeni Avrupa için Paris Şartı(1990) ve 87.98.151 sayılı ILO sözleşmeleri gibi. Hükümetlerin AB talepleri doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yaptıkları ülkemizde, kamu çalışanların toplu sözleşme ve grev hakları doğrultusunda bu hakkın iadesi için gerekli adımları artık atmaları gerekmektedir.
Sendikalar üzerine düşeni yapmalı;

Kitle örgütleri olarak artık alışkanlıklarla iş görmeyi bırakıp ortak amaç, hedef ve taleplerimizi netleştirmemiz ve bunu örgütlü, planlı ve programlı bir çalışmaya dönüştürmemiz gerekmektedir. Kendi çıkarlarını çalışanlarının çıkarlarının önünde gören, çalışanların hak ve çıkarlarını perde arkasında hükümetlere peşkeş çektiren bu anlamda çalışanların umutlarını çalan ideolojik örgütlenmelere artık prim verilmemelidir. Kar amacı gütmeyen, bağımsız, özgür, uluslar arası ölçekte bir sendikacılık anlayışıyla haklarımızın iadesini talep etmek zorundayız. Sendikal kazanımların korunmasının ve garanti altına alınmasının neye bağlı olduğu konusunda örgütlerin ciddi bir bilgi ve donanıma ihtiyaçları vardır. Bunun bütün içinde ifade ettiği kendi rolünü ve değerini bilmekle çok yakından bir ilgisi vardır.

Grev ve toplu sözleşme hakkının elde edilemediği bir ülkede sendikalar basit yapılanmalar olarak varlıklarını devam ettirmek mecburiyetinde kalacaklardır. Bu doğrultuda kitle örgütleri kuruluş ilke ve amaçlarına sıkı sıkıya bağlı kalarak, gücünü sadece üyelerinden alan bir kararlılık göstermek zorundadırlar. Sadece çalışanları adına siyaset üretecek olan böylesi bağımsız sivil örgütler hem çalışanların haklarını elde edebileceği gibi aynı zamanda da demokrasinin, özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün de garantisi olacaklardır.

UFUK COŞKUN
ÖĞRETMEN-SEN TEŞKİLATLANMA SEKRETERİ

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber