Tarımın Mevzuatla İmtihanı!
Tarımda mevzuat düzenlemeleri tüm yönleri ile bir bütün olarak ele alınıyor mu? Tarım sektöründe başarıyla sonuçlanmayan her çıkış tarıma daha çok zarar vermiyor mu? Tarımsal mevzuatta güvenilirliği sağlamak için neye ihtiyaç var?
Tarım Bakanlığının onca tecrübesine, onca yetkisine, onca imkan ve bilgi birikimine rağmen çiftçinin, vatandaşın, tüketicinin, sivil toplum kuruluşlarının gerisinde bir basiret performansı sergilemesi ülkemiz tarımı açısından talihsiz bir durumdur.
Bunu neden söylüyoruz?
Günlük rutin iş ve işlemler haricinde, daha önce değişik vesilelerle zikredilen, gündem oluşturulan, ülke tarımının geleceğine yön vereceği dile getirilen, tarımın ve dolayısıyla çiftçinin, üreticinin, tüketicinin sorunlarını çözeceği üzerinde ısrar edilen ancak saman alevi gibi ısıtmadan sönen çıkışların bolluğundan dolayı söylüyoruz. Bunun son halkası da gıda ve hobi bahçeleri konularını da içeren ve ilk olarak 24.06.2020 tarihinde meclis gündemine giren ve görüşülmesi Ekim ayına bırakılan ve şimdide bazı maddeleri askıya alınan ya da geri çekilen "Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi" başlıklı yasa teklifi oldu. Bu yasa tasarısının en çok tartışılan kısımları şimdilik belki bir basiret üzere geri çekildi. İlk başlarda tepkilere cevap olarak; tartışılan kısımlar için "kanun çıkarılsın mevzuatla düzenleme yapılır" içerikli açıklamalar denendi ama doğal olarak kabul görmedi.
Mevzuat tüm yönleri ile bir bütün olarak ele alınmalıdır!
Bir türlü gerçekleşmeyen ya da bir düzene kavuşturulamayan geçmişten günümüze; havza bazlı üretim düzenlemesi, Semerat Holding düzenlemesi, yerel tohum düzenlemesi, destekleme düzenlemeleri, hayvancılık düzenlemeleri, bitki ıslahçı hakları düzenlemeleri, tohumculuk düzenlemeleri gibi tarımın temelini oluşturan birçok konunun hala mevzuatla düzenlenememesi, işi başta sıkı tutmak gerektiğinin göstermektedir. Yoksa iyi tasarlanamamış her tasarıdan sonra aynı tartışmalar devam edecektir. Hazırlanan kanun tasarılarında bilerek veya bilmeyerek eksik bırakılan ya da yeterince netlik arz etmeyen mevzualar, işleyişi hızlandırmak ve kolaylaştırmak yerine işleyişi tıkayabiliyor ve işi daha zorlaştırarak çetrefilli hale getirebiliyor.
Mevzuat alanında en bariz örneklerden biri de "Tohumculuk Kanunu"dur. Gerçekten ülkemiz tarımının yararına düzenlenmiş midir?
Her şeyden önce devletin Tarım Bakanlığı gibi bir teşkilatı varken tohumculuğu bir sivil toplum kuruluşuna devreder mantıkla kurgulandığı için tepeden tırnağa yenilenmesi gerekmektedir. Çünkü kanunda yeterince açık olmayan cümleler ve eksik bırakılan maddeler farklı yorumlanarak bol bol kullanılmaktadır. Örneğin Tohumculuk kanununda "kendi üyeleri için eğitim verebilir" ibaresinden yola çıkarak tüm ülkedeki ziraat mühendislerini kendi verdikleri paralı kursa mecbur bırakan ve bakanlığında bir zaman seyrettiği ama daha sonra mesnetsiz bir şekilde protokolle karara bağladığı, kanunda karşılığı olmayan durumların varlığı çiftçide, üreticide ve ziraat mühendislerinde karşılığını bulamamaktadır. Bu tohumculuk kanununda "bu alanda sadece bir sivil toplum kuruluşu kurulabilir" diyerek belli bir kitleden oluşan belli sayıdaki bir tek sivil toplum kuruluşunu işaret etmesinin tarım için sakıncası görülmelidir. Günümüz şartlarında birçok meslek grubunda bu tür tek yetkili sivil toplum kuruluşlarının sakıncaları bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Zira tarım sektöründe devlet destekli zorunlu üyelik olmasa bu tür tekilleştirilmiş birliklere birçok ziraatçı, çiftçi ve üreticinin üye olması muhal görünüyor.
Tarımsal mevzuatta güvenilirliği sağlamak için neye ihtiyaç var?
Bizim tarımımızda, tarıma teknolojik ürünler gibi günlük modellemeler, günlük popüler çıkışlar ve coşkun söylemler ve görsellerle yaklaşmak ve gündem etmek pek tutarlı bir durum değildir.
Tarımda tutacak mevzuat, proje ve icraatlar tarımın bünyesine uygun olmak zorundadır. Bugün aldığınız telefon, bilgisayar hatta araba yarın düşük model durumuna düştüğü için ve bu teknolojik alanlarda oluşan boşluğu ve kopukluğu görsel reklamlarla, coşkun söylemlerle kapatma çabası doğal karşılanabilir ancak aynı durum tarım için çok geçerli değildir.
Mevkisel bakımdan kimilerinin yaptığı gibi, yerinde kalma ve mümkünse biraz daha yükselme aşklarını içeren ve ağırlıklı olarak görsele kaçan çıkışlar tarımın ruhuyla ters orantılıdır. Çünkü tarım başta insan olmak üzere tüm canlıların temel ihtiyaçları olan belenme, giyinme hatta barınmayı kapsayan ve doğal olarak da her sektörle bağı olan özel bir alandır. Yani bir cep telefonu, bir bilgisayar, bir araba modeli gibi ihtiyaç olarak başlayıp ucu lükse ve şatafata kaçan bir tarafı yoktur.
Mevzuat sorumluluk ve hizmet merkezli olmalıdır
Tarımda buğday, fasulye, ayçiçeği, pirinç, et, sebze, meyve, vs.... gibi ürünler üretilir, direk kullanılır veya gıdanın hammaddesi olarak işleme tabi tutulur ve sonuçta tüketime arz edilir. Bu süreçte en sağlıklı ve kaliteli üretimi yeterli miktarda ve uygun fiyata mal etme düzenini ve sistemini kurup yöneten kuruluş ve sektör, tarım bakanlığı ve onun kılavuzluğundaki kuruluşlardır. Burada temel unsur sorumluluk ve hizmettir. Sorumluluk ve hizmetin reklamı olmaz, gösterişi olmaz, en azından abartılmaz, gizlemesi de olmaz. En azından tutarlı olmak zorundadır. İşin ağırlık merkezi sorumluluktan ve hizmetten reklama ve görsele taşındığı an kantarın topuzu kaçar. Son dönemlerde tarım en çok bu tür tutumlardan güven kaybetmiştir. Abartılı söylemlerle uygulamaların birbirine uymamasından, devamı gelmemesinden, tarım kaybetmektedir. Abartılı söylemler ve gösterişli projelerle gündeme girmeyi başaranlar, tarımda bir süreliğine öne çıkmış, önemli mevkilere getirilmiş sonra bu söylem ve projeler beklenen başarıyı ve karşılığı bulamayınca, bunları gündeme getirenler mevkilerinden alınmıştır. Bu süreç tarımda son dönemin modası gibi tuhaf bir döngü halini almıştır. Bu döngünün tarıma zaman kaybettirmekten başka getirisi olmamıştır.
Tarımda efor sarf edilecek alanlar göz ardı mı ediliyor?
Aslında tarımın reklama, coşkun törenlere, heyecanlı söylemlere, popüler çıkışlara ihtiyacı yoktur. Tarımda efor sarf edilecek alanlar bellidir; Toprağın korunması ve verimli tutulması, sulamanın yaygınlaştırılması, tohumun kaliteli, verimli, uygun fiyata ve yerli menşeli olması, gübrenin, tarımsal ilacın uygun, ucuz ve yerli kaynaklı olması, çiftçinin zorla temsilciliğine soyunanlarla değil bizzat çiftçiyle muhatap olunması, kırsaldan ve tarımsal alandan uzaklaşmanın durdurulması, tağşiş ve taklit konusunda cezanın dışında önleyici tedbirlerin alınması, üretilen ürünlere, aracısı-tefecisi az, uygun pazarların bulunması, tüketicinin korunması, israfın azaltılması, tarımsal eğitimin ve araştırmanın önemsenmesi, tarımsal sivil kuruluşların tekelleşmenin etkisinden kurtulması, tarımsal teknolojinin daha gerçekçi ve uygulanabilir bir şekilde oluşturulması, desteklerin yerinde ve kalıcı etkileri olacak şekilde dizayn edilmesi gibi temel konular olmalıdır.
Her gündem boşluğunda ne anlama geldiği tam olarak anlaşılamayan "tarımsal hasılada birinciyiz" demeye, filmin en can sıkıcı yerinde, ülkemizin büyük çoğunluğu eğimli arazilerden oluştuğu halde başarısı meçhul "elektrikli traktörü" film arası yapmaya, medyada en çok taklit ve tağşiş listeleri yayınlayarak anılmaya gerek duyulmamalıdır.
Bu aşamadan sonra tarımda, "Kervan yolda dizilir" mantığı ile bundan önceki dönemlerde de sık sık yaşandığı ve birçok tasarıda olduğu gibi; tartışılan kısımlar için "kanun çıkarılsın mevzuatla düzenleme yapılır" içerikli açıklamalar uygulamada geçerliliğini yitirmiştir.
"Tarımsal hasılada birinciyiz" cümlesini kurduktan sonra örnekleri ile şu cümleleri de kurabiliyor muyuz?
Çiftçi tohumunu gübresini ve diğer tarımsal girdisini uygun fiyatlara alabiliyor, banka ve diğer borçlarını günü gününe ve zorlanmadan ödeyebiliyor, ürününe pazar bulabiliyor ve değerinden satabiliyor, aracıya tefeciye ezilmiyor, ülkemizin her bir köşesinde çoğunlukla yerli menşeli tohumlar ekiliyor, tüketici gıda fiyatları karşısında şaşırmıyor, gıda fiyatları artışı istikrarlı ve dengeli, tarım bakanlığının tüm birimleri sektöre ve tarıma hakim, sivil toplum kuruluşları adı altında kimse tarım bakanlığının kurumlarını yönlendirmeye veya yönetmeye yeltenmiyor. Başarılı ve çalışkan bürokratları yerinden etmeye, önünü kesmeye çalışmıyor. Tarım bürokrasisinde ve işleyişinde herkes uzmanlık alanına ve tecrübesine göre değerlendiriliyor... Diyebiliyor muyuz? Bunları gerçekçi bir şekilde diyebiliyorsak tarımda iyi yoldayız demektir.
Tarım; çiftçiler, üreticiler ve tarımsal hafıza dışda tutularak, haber seçerek, bir konu vuzuha kavuşturulmadan daldan dala atlayarak, popülizme sarılarak yönetilecek kadar lüks bir alan değildir!
M. Murat GÜN