Tarımda kuraklığa dair iki öneri

Kuraklığın ve susuzluğun gittikçe şiddetini artırmasına karşı bir planımız var mı? Tarımda daha az su isteği olan bitkiler üretimde öne çıkarılamaz mı? Yağmur hasadı planlaması neden ihmal ediliyor? Tarımda akıl ve bilim daha ön plana çıkarılamaz mı?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 14 Aralık 2020 12:26, Son Güncelleme : 14 Aralık 2020 12:27
Tarımda kuraklığa dair iki öneri

Kuraklık ve/veya susuzluk dünyanın büyük bir bölümünde artık hayatın bir gerçeği

Genel manada dünyada, özel manada ülkemizde kuraklık konusu onlarca yıldır gündemimizde ve her geçen gün daha net bir şekilde önümüze çıkmaya devam ediyor. Kuraklık konusuyla ilişkili olarak su yetersizliği, artık temel ihtiyaçlarımızı giderememe noktasına gelmiş bulunmaktadır.

Susuzluk ve kuraklık konusu gündemden hiç düşmemesine rağmen, bu konuda hala kapsamlı ve sürekli bir uygulama geliştirilememiştir. Özellikle su kullanımı ile ilgili tedbirler daha çok günübirlik tavsiyeler ve belli oranda cezai müeyyidelerle sürdürülmektedir. Akıl ve bilim bu konuda henüz etkin bir şekilde harekete geçmemiştir. Özellikle suyun en çok tüketildiği ve zirai ilaçlarla kirletildiği tarımda, alınacak tedbirler ve uygulamalar akılla ve bilimle buluşmayı özlemle beklemektedir.

İklimsel değişiklik ve küresel ısınma ile birlikte kuraklığın şiddeti artmaktadır. Öyleyse bu duruma göre yaşamı ve tarımı şekillendirmekten başka çare yoktur!

Tarımsal üretimde daha az su isteği olan bitki tür ve çeşitlerine yönelinmelidir

Resmi tarım kuruluşları, üniversiteler, özel tarımsal firma ve kuruluşlar, yeni geliştirdikleri veya üretimde kullandıkları bitki tür ve çeşitlerinde kurağa dayanıklılığı birinci sıraya almalıdır. Şu anki uygulamaya göre, resmiyette, tıpkı bitkisel hastalık konusunda olduğu gibi, bitkilerde kuraklığa dayanıklılık özelliği bir yan özellik olarak kabul edilmektedir. Bu uygulama günümüz şartlarına hitap etmemektedir.

Bitkilerde daha az su isteği olan çeşitleri belirlemek ve bu yönde bitki çeşidi geliştirmek için milyonlarca lira harcanarak "kuraklık test merkezleri" kurulmuştur. Bu kuraklık test merkezleri etkin kullanılmalıdır. Ve buradan çıkan sonuçlar uygulamaya mutlaka aktarılmalıdır.

Tarımsal alanın duayenlerinden olan Tarım işletmeleri, tarımsal üretimde, birinci plana kuraklık ve su tüketimi konusunda doğru bitki tür ve çeşitlerini almalıdır. Devletin, sulama konusundaki geniş donanımını ve imkanlarını kullanarak üretilen ürünün miktarı başarı ölçüsü olmamalı, daha az su tüketerek üretilen ürünün miktarı başarı ölçüsü olmalıdır. Bu konuda Tarımsal Araştırmalar yön verici ve ön açıcı olmalıdır.

Bitkisel üretim kuruluşu, çiftçiye ödenecek destek için tespit yapma, tarımsal üretimin istatistiksel sonuçlarını tutturma hesaplarıyla yorulmamalı, yeni bitki tür ve çeşitlerini tescil etme ve sertifika verme noterliğiyle kendini sınırlamamalıdır. Özellikle bitki tescil ve üretiminde, bitkilerin su tüketimini ve hastalığa hassasiyetini ön plana alan mevzuat ve yenileşme çalışmalarını zaman kaybetmeden yapmalı ve uygulamaya geçmelidir. Bölgesel üretimde, ekolojik şartlara göre daha gerçekçi ve uygulanabilir planlama yapmalıdır. Bu konuda araştırma çalışmalarının ve projelerinin kılavuzluğunu dikkate alınmalıdır.

Bitkisel araştırmalarda, kuraklığa dayanıklı veya az su tüketen bitkiler üzerinde yoğunlaşmalı, tespit ve tescil edilerek listelenmeli, planlı bir şekilde üretime dahil edilmelidir

Maalesef, yabancının, su tüketimi ve hastalık konusunda hassas özellikte olduğu için vazgeçtiği bitki çeşitleri ülkemizde hala ilgi görmektedir. Bunun nedeni, bitkisel üretimin istatistiksel olarak sadece para ve kar endeksli ele alınmasıdır. Bu günübirlik bir değerlendirmedir ve geleceğimiz açısından sakıncalı bir uygulamadır. Gerçekçi değerlendireme, yarınları düşünerek kaynakları heba etmeden, özellikle su tüketimini doğru kullanarak kuraklığa ve hastalıklara dayanıklı bitki çeşitlerine yönelmek olmalıdır. Bunun için bitkisel araştırmalar bu alanda yoğunlaşmalı ve kuraklığa dayanıklı veya az su tüketen bitkiler tespit ve tescil edilerek listelenmeli, üretime planlı bir şekilde dahil edilmelidir.

Zirai ilaç kullanımı her yönden ciddi bir sorundur

Zirai ilaç kullanımındaki kontrolsüzlük en başta tatlı su kaynaklarını ve çevreyi kirlettiği için sağlığımızı tehdit etmektedir. Bunun yanında ihtiyacımız olan tatlı suyu kullanılamaz hale getirmektedir. Zirai ilacın, ürün üzerindeki kalıntısı da ayrı bir sağlık sorunudur. Yurt dışına ihraç edilen ürünlerde bu kalıntılara mecburen dikkat ediliyor ancak yurt içi tüketimde bu kalıntılara gereği gibi dikkat edilmiyor. Bu da ayrı bir sorundur. Zirai ilaç kullanımı ve kontrolünde hep sorun çıktığında müdahil olunması bu konuda plansızlığımızı ortaya koymaktadır. Bu plansızlığın ve yetersiz kontrolün nelere mal olduğunu hesaplamaya hacet bile yoktur! Bu tür sorunlar gündem edildiğinde üç-beş gün koşturulup, sonra konu gündemden düşünce her şeyin oluruna bırakılmasının anlamı; kararsızlık ve istikrarsızlıktır!

Yağmur hasadı ve sarnıç modeli

Ülkemiz coğrafyasında, örneğin Konya'da yıllık 320mm yağışla kuraklık benzeri bir iklim yaşanırken hemen burnunun dibindeki Antalya'da yıllık 1000mm'lik yağışla, adeta yaratıcı tarafından, tarafımıza çözüm sunulmaktadır. Uzmanların dile getirdiği, projelendirmeye çalıştığı ancak buna en çok sahip çıkması gereken tarım bakanlığının ciddi bir program dahilinde gündemine henüz almadığı yağmur hasadı ülkemizde çok rahat ve ucuz bir çalışmayla uygulanabilecek bir yöntemdir. Tarım ve Meteoroloji araştırmacılarının önerilerinde, tez ve makalelerinde sıkça gündem ettikleri yağmur hasadı yöntemi, rivayete göre 4000 (M.Ö) yıl önceden beri insanlığın gündeminde var. Umarız en yakın zamanda bizim de gündemimize uygulamalı bir şekilde girer. Sadece su sorunu yaşadığımız günlerde konuşulup geçilmez. Kendi tarihimizde de su sorununu çözmek için yağmur hasadında sarnıçlardan faydalanıldığı bilinen bir gerçektir. Peki, yağmurların yoğun olduğu yerlerde bu projenin uygulanmasının önündeki engel nedir?

Tarımda su ve kuraklık konusunda olduğu gibi diğer tüm sorunlar konuşuluyor. Yani aslında biliniyor, hemde iyi biliniyor. Çözümlerde dağınık olmakla birlikte sürekli gündem ediliyor. Ama bir türlü bir sonuca ve karara bağlanamıyor, sistemleşemiyor, sürekli ve kararlı bir duruşa ulaşılamıyor. Bunun nedeni; sanırım tarımda aklın ve bilimin geri plana itilmiş olması! Sorumuz şu; "neden tarımda akıl ve bilim sürekli geri plana itiliyor"?

M.Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber