'İslam düşmanı Wilders konuşacak, Soylu susturulacak. Bu dijital faşizmdir'
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara değinen Çelik, "Demokratik protesto sınırı aşıldı. Terörle ilkisaklı bazı gruplar bu işlerin içinde. Yayınlanan bildiride gördük ki mesele atanan kişiyle ilgili değil. Türkiye'nin egemenlik hakkına dönük açıklamalar oldu" dedi. Twitter'ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sansür uygulamasını eleştiren Çelik, "PYD/PKK'nın sözde liderlerinin hesapları açık, İslam düşmanı Wilders'ın hesabı açık ama Diyarbakır annelerinin ve Türkiye'deki siyasilerin hesaplarına erişim kısıtlaması getiriliyor. Bu dijital faşizm ve diktatörlük getirir" ifadelerini kullandı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Boğaziçi Üniversitesi, hepimizin göz bebeği bir üniversite, Türkiye'nin en büyük kazanımlardan bir tanesi. Dolayısıyla bundan sonrasında artık eğitim-öğretim hayatının orada sağlıklı bir şekilde işlemesine odaklanmak gerektiği herkesin en önemli hassasiyeti olmalıdır." dedi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi. MYK toplantısında kongre süreci ve çalışmaların ele alındığını aktaran Çelik, ekonomi, teşkilat çalışmaları, iç ve dış politikalar konusunda değerlendirilmelerin yapıldığını belirtti.
Çelik, çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminin 526'ncı gününe girdiğini anımsatarak, şunları söyledi:
"Çocuklarına kavuşanların yaşadıkları mutluluktan büyük bir memnuniyet
duyuyoruz"
"Bu eyleme katılan evlatlarına kavuşmak için bu eylemde bulunan annelerin
yaklaşık olarak aile sayısı 200'ü buldu. Aynı şekilde 22 haftadır da Şırnak'taki
anneler bu eylemleri vicdan nöbetini ortaya koyuyorlar. Bu vicdan eyleminde
çocuklarına kavuşanların yaşadıkları mutluluktan büyük bir memnuniyet duyduğumuzu
ifade etmek istiyoruz."
Çelik, iç ve dış güvenlik operasyonlarının yoğun şekilde sürdüğüne işaret ederek, "Türkiye, terörle en ilkeli mücadele eden ülkedir, terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan. Maalesef müttefiklerimiz, halen bu ayrımı yapmak ve bunu sağa sola kabul ettirmek konusunda yanlış bir ısrar içindedirler. PKK ile bu mücadeleyi sürdürdüğümüz gibi aynı şekilde geçen haftalarda DEAŞ'a göz açtırmayan güvenlik güçlerimizin çok önemli operasyonları gerçekleştirildi. PKK'nın yanı sıra DEAŞ ile ilgili de önemli operasyonlar oldu." ifadelerini kullandı.
Çelik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye Twitter tarafından uygulanan sansüre ilişkin, şunları kaydetti:
"Daha önce de söylediğim gibi sosyal medya şirketleri, birer özgürlük
mecrası olarak ortaya çıktılar ama şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan
subjektif kararlarla keyfi kararlarla birer kamu otoritesi gibi davranıyorlar.
Örneğin şu soruyu soralım, PKK/PYD yöneticilerinin hesaplarına resmi onay
verirken, mavi tık verirken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yöneticileri niçin
bundan mahrum bırakılıyor bunu neye göre yapıyorsunuz?
Şimdi en son Diyarbakır annelerinin eylemlerini anlatan Twitter hesabı engellendi.
Buradaki keyfi kararın arkasındaki ilkeler nedir? 'Buradaki keyfi karar değil'
diyorsanız, bunun arkasındaki ilkeler nedir? Hiçbir şekilde böyle bir şey gözükmüyor."
Hollanda'daki aşırı sağcı siyasetçi Geert Wilders'ın en büyük nefret suçu
üreticisi ve en büyük nefret siyaseti üreticisi olduğuna dikkati çeken Çelik,
şöyle devam etti:
"Peygamberimize, İslam'a ve Müslümanlara, göçmenlere dönük nefret suçunun direkt merkezine oturan tweetlerini niçin engellemiyorsunuz? Buna dönük bir engelleme niye gerçekleştirmiyorsunuz? Bütün bunları yaparken de hangi mahkeme kararı ya da hangi ilkeler bütününe göre hareket ediyorsunuz? Bu kararı verenler neye göre hareket etmiş oluyorlar bunların net bir şekilde bilinmesi lazım. Sosyal medyalar, bir özgürlükçü mekanizma olarak çıktı ama şimdi ulusal iradeleri aşan ulusal iradelerle kavga eden milli egemenlikle kavga eden, hukukla kavga eden birer mekanizmaya dönüşmeye başlıyor. Tabii bu arkasından bir dijital faşizm getirecektir bir dijital diktatörlük getirecektir. Artık yeni mücadele alanı, yeni kriz alanı siber alandır."