İDDK, iş sözleşmesinde 'esaslı değişikliğe' açıklık getirdi

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "haftalık çalışma süresi 45 saattir" ibaresinin iptaline ilişkin davayı sonuçlandırdı.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 26 Ocak 2023 00:10, Son Güncelleme : 27 Aralık 2022 14:11
İDDK, iş sözleşmesinde 'esaslı değişikliğe' açıklık getirdi

Düzenlemeyi hukuka aykırı bulan Daire kararı bozuldu.

Danıştay 8. Daire: Çalışma saatinin 40'dan 45'e çıkartılması esaslı değişikliktir.

Dava konusu düzenleme ile, çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğuna ilişkin İş Kanunu'ndaki düzenlemeye uygun bir değişiklik yapılmış ise de, 5910 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin 3. fıkrasında yer verilen "Halen görev yapmakta olan TİM ve birliklerin personeli aynı statü ve özlük hakları ile görevlerine devam ederler." düzenlemesi kapsamında davacının kazanılmış hakları ve haklı beklentilerinin dikkate alınmadığı; ayrıca, İş Kanunu'nun personel yönetmeliği uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliğin ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabileceği, bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişikliklerin işçiyi bağlamayacağı, işçi tarafından değişiklik önerisi bu süre içinde kabul edilmez ise, işverenin değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebileceğine ilişkin 22. maddesinin 1. fıkrası ve haftalık çalışma süresinin sözleşmelerle 45 saatin altında belirlendiği durumlarda ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve 45 saate kadar yapılan çalışmaların fazla sürelerle çalışma olduğu ve fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücretin normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmi beş yükseltilmesiyle ödeneceğine ilişkin 41. maddesinin 3. fıkrasının dikkate alınmadığının anlaşıldığı, bu nedenle, yapılan düzenlemede hukuka uygunluk görülmediği gerekçesi ile iptaline karar verilmiştir.

İDDK farklı yorumladı

4857 sayılı Kanun hükümlerine tabi olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerde istihdam edilen personelin haftalık çalışma süresinin en fazla kırkbeş saat olarak belirlenmesi mümkündür.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerde istihdam edilen personelin haftalık çalışma süresi kırk saatten kırkbeş saate çıkarılmıştır.

Bu durumda, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerin personel giderlerinin, gelirlerinin yüzde kırkını geçmesini önlemek amacıyla tesis edilen dava konusu düzenlemede 4857 sayılı Kanun'a ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.

Diğer yandan, işverenin, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabileceği, bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişikliklerin işçiyi bağlamayacağına ilişkin 4857 sayılı Kanun'un 22. maddesinin 1. fıkrası ile halen görev yapmakta olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerin personelinin aynı statü ve özlük hakları ile görevlerine devam edeceklerine ilişkin 5910 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin 3. fıkrasının, uygulamaya yönelik hükümler olduğu anlaşıldığından, söz konusu hükümlerin davalı idarenin Yönetmelik ile düzenleme yapma yetkisini ortadan kaldırmayacağı açıktır.


T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2022/575
Karar No: 2022/2034

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Bakanlığı
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ: Av. ...

İSTEMİN KONUSU:
Danıştay Sekizinci Dairesinin 04/11/2021 tarih ve E:2018/2344, K:2021/5116 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

30/12/2017 tarih ve 30286 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "haftalık çalışma süresi 45 saattir" ibaresinin, 5. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "ay sonunda ödenir" ibaresinin ve 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Mart, Haziran, Eylül ve Aralık ayları sonunda... ikramiye ödenir." ibaresinin iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Sekizinci Dairesinin 04/11/2021 tarih ve E:2018/2344, K:2021/5116 sayılı kararıyla;

Anayasa'nın 124. ve 135. maddeleri, 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 6/c maddesi, 05/07/1993 tarih ve 93/4614 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İhracatçı Birliklerinin Kuruluşu, İşleyişi, İştigal Sahaları, Organlar, Üyelerin Hak ve Yükümlülüklerine Dair Karar'ın 27. maddesinin 6. fıkrası, 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrası, 19. maddesinin 4. fıkrası, 20. maddesi, 03/09/2009 tarih 27338 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliği'nin 3. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi, 5. maddesinin 1. fıkrası ile 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22., 41. ve 63. maddelerinde yer alan kurallar aktarılarak;

Dava konusu Yönetmelik'in 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "haftalık çalışma süresi 45 saattir" ibaresi yönünden;

Dava konusu Yönetmelik değişikliğinin 3. maddesinin 1. fıkrası ile asıl Yönetmelik'in 14. maddesinin 1. fıkrasının "TİM ve Birlik merkezinde ve/veya irtibat bürolarında çalışan personelin ortalama toplam haftalık çalışma süresi 45 saattir. Günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgenin ve hizmetin özelliklerine göre TİM tarafından tespit edilir ve tüm Genel Sekreterliklere bildirilir." şeklinde değiştirildiği,

Davacının, 25/03/2009 tarihinde İstanbul Maden ve Metaller İhracatçıları Birliği bünyesinde daimi hizmet sözleşmesi ile göreve başladığı ve halen belirtilen görevde olduğu,

Davacı tarafından; değişiklik öncesi Yönetmelik'te haftalık çalışma süresinin 40 saat olarak düzenlendiği, yapılan değişiklik ile haftalık çalışma süresinin 45 saat olarak belirlendiği ve aylık 22,5 saat ilave edildiği, aylık ödenen ücrette herhangi bir değişiklik yapılmadığı, aslında yapılanın zımnen ücret tenzili olduğu, İş Kanunu'nun 41. maddesinin 3. fıkrasında yer verilen düzenlemeye aykırı olarak yaptığı fazla çalışmanın karşılığının ödenmediğin iddia edildiği,

Davalı idare tarafından ise; İş Kanunu'nun 63. maddesindeki haftalık çalışma süresinin en fazla 45 saat olduğuna ilişkin hükme uygun düzenleme yapıldığı, 5910 sayılı Kanun'un 19. maddesinin 4. fıkrasına göre, Birliğin personel giderlerinin, gelirlerin %40'ından fazla olması halinde Türkiye İhracatçılar Meclisinin teklifi ile Birliğin sona erdirilme riski ile karşı karşıya kalacağı, artan iş yükünün ilave personel ile giderilememesi nedeniyle mevcut personelin çalışma saatinin artırılması yoluna gidildiğinin belirtildiği,

İdarelerin düzenleyici işlemler yapabilme yetkisinin Anayasa'nın 124. maddesine dayanan anayasal bir yetki olması nedeniyle, idareler tarafından mevzuatla verilen görevlerin yerine getirilmesi amacıyla düzenleyici işlemler yapılabileceğinin kuşkusuz olduğu, idarelerin, normlar hiyerarşisine aykırı olmayacak şekilde, hizmet etkinliğinin sağlanması için gerekli önlemleri alma, bu kapsamda mevzuat değişikliği yapma hususunda takdir yetkisine sahip olduğu, kamu hizmetlerinin hangi koşullar altında ve nasıl yürütüleceğini önceden saptamak her zaman mümkün olmadığı için, gelişen durumlara ayak uydurmak ve ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayabilmek amacıyla düzenleyici işlemler üzerinde gerekli değişiklikleri yapma hususunda idarelerin takdir yetkisi bulunduğu hususunda kuşku bulunmadığı, ancak, bu düzenlemeler yapılırken, Anayasa'da yer alan hukuk devleti ilkesi uyarınca, kazanılmış hak, haklı beklenti, idari faaliyetlerin belirliliği ve hukuki güven ilkesi gibi ilkelerin de göz önünde bulundurulması gerektiği,

Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin temel gereklerinden birinin, kazanılmış haklara saygı gösterilmesi olduğu, kazanılmış haklara saygının, hukuk güvenliği ilkesinin bir sonucu olduğu, kamu görevlilerinin kazanılmış haklarının, istihdam türüne bağlı olarak tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haklar olduğu, objektif ve genel hukuksal durumun şart işlemle özel hukuksal duruma dönüşmesinin kazanılmış hak yönünden yeterli olmadığı, kural işlemlerin her zaman değiştirilebilir ya da yargı organları tarafından Anayasa'ya veya kanuna aykırı görülerek iptal edilebileceği, kural işlemin değişmesi ya da ortadan kaldırılmasının, ona bağlı kişi ile ilgili şart işlemi de etkileyeceği, kişinin, yeni kuraldaki tasarrufa göre oluşan statüde yerini alacağı, bu nedenle bir statüye bağlı olarak ileriye dönük, beklenen hakların kazanılmış hak kapsamında değerlendirilmeyeceği, (AYM, E.2016/133, K.2017/155, 15/11/2017, §.95)

Kişilere belirli haklar sağlayan hukuk kurallarının muhataplarında bir beklentiye yol açmasının mümkün olduğu, hak beklentisinin, bir kişinin mevcut kurallar uyarınca bir hakkı elde etme beklentisini ifade ettiği, bir kuralda öngörülen koşulları taşıyan kişilerin o kuralın ilişkin olduğu hakkı hukuken ve fiilen elde etmeleri, kendileri yönünden kazanılmış hak oluşturmakla birlikte henüz bu hakkı kazanmamış kişilerin de söz konusu hakkı elde etme noktasında bir beklenti içinde olmalarının olağan olduğu, kişilerin hukuka güveni, hukuk devleti yönünden önemli olup kişilerin bu güveninin yine hukuk tarafından korunmasının asıl olduğu ve bu korumanın, hukuki güvenlik ilkesi olarak adlandırıldığı, hukuk güvenliği ilkesinin hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletinde yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı, (AYM, E.2016/133, K.2017/155, 15/11/2017, §.96)

Kişilerin mevcut kurallar çerçevesindeki tüm beklentilerinin mutlak suretle hukuken korunması ise kuralların değişmezliğine yol açabileceği gibi kuralların değiştirilmesini anlamsız kılabilecek sonuçlara da yol açabileceği, oysa hukukun, toplumun değişimine ve gelişimine koşut olarak değişime açık ve yaşayan bir varlık olduğu, bu nedenle her değişiklikte olduğu gibi kişilerin değişen kurallardan etkilenmesinin söz konusu olabileceği, bir kuralda yapılan değişikliğin kişilerin elde etmeyi bekledikleri haklara etkisinin saptanmasında, söz konusu kuralın değiştirilme gerekçelerinin de gözetilmesinin zorunlu olduğu, bu anlamda değiştirilen kuralın, beklenen hakların yanı sıra kazanılmış haklar yönünden dahi etkili olabileceğinin de belirtilmesi gerektiği, kamu düzeni, genel sağlık gibi haklı nedenlerle daha önce elde edilmiş bir hakkın kullanımı yönünden getirilen ek koşulların mevcut hak sahipleri yönünden gözetilebilmesinin de mümkün olduğu, (AYM, E.2016/133, K.2017/155, 15/11/2017, §.97)

O halde, her beklentinin hukuken korunmasının söz konusu olmadığının öncelikle belirtilmesinin zorunlu olduğu, bir beklentinin hukuken koruma görebilmesinin ön koşullarından birini haklı beklenti seviyesine ulaşmasının oluşturduğu, haklı beklentinin tespitinde ise, kişilerin bu hakkı elde etmeye ne kadar yakın olduklarının ve kural değişikliğinin bu hakkın elde edilmesine etkilerinin, kural değişikliğine neden olan gerekçelerin gözetilmesi gerektiği, bu kapsamda kuralda gerçekleşen değişiklik sonucu ilgililerin bu haktan mahrum kalıp kalmadıkları ya da söz konusu değişikliğin bu hakkı elde etmeleri yönünden zorlaştırıcı bir etkisi olup olmadığının da dikkate alınacağı, haklı beklentinin var olup olmadığının, yapılan bu inceleme sonucunda tespit edileceği, bazen de kişinin haklı beklentisinin, kişiye mutlak olarak eski kuralın bir hak kazandırmasını değil ancak yeni kurala geçiş sürecinde özellikli konumunun gözetilerek farklı ve geçici bir düzenleme yapılmasını gerekli kılabileceği, (AYM, E.2016/133, K.2017/155, 15/11/2017, §.98)

İdarenin ister düzenleyici işlem, ister bir taahhüt, isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleri olarak tanımlanan haklı beklentilerinin de idarelerce düzenleyici işlemlerinin kaldırılmaları ve değiştirilmeleri aşamasında göz ardı edilmemesi gerektiği,

Dava konusu düzenleme ile, çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğuna ilişkin İş Kanunu'ndaki düzenlemeye uygun bir değişiklik yapılmış ise de, 5910 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin 3. fıkrasında yer verilen "Halen görev yapmakta olan TİM ve birliklerin personeli aynı statü ve özlük hakları ile görevlerine devam ederler." düzenlemesi kapsamında davacının kazanılmış hakları ve haklı beklentilerinin dikkate alınmadığı; ayrıca, İş Kanunu'nun personel yönetmeliği uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliğin ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabileceği, bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişikliklerin işçiyi bağlamayacağı, işçi tarafından değişiklik önerisi bu süre içinde kabul edilmez ise, işverenin değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebileceğine ilişkin 22. maddesinin 1. fıkrası ve haftalık çalışma süresinin sözleşmelerle 45 saatin altında belirlendiği durumlarda ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve 45 saate kadar yapılan çalışmaların fazla sürelerle çalışma olduğu ve fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücretin normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmi beş yükseltilmesiyle ödeneceğine ilişkin 41. maddesinin 3. fıkrasının dikkate alınmadığının anlaşıldığı,
Bu nedenle, yapılan düzenlemede hukuka uygunluk görülmediği,

Dava konusu Yönetmelik'in 5. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "ay sonunda ödenir" ibaresinin ve 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Mart, Haziran, Eylül ve Aralık ayları sonunda ... ikramiye ödenir." ibaresi yönünden;
Dava konusu düzenlemeler ile ikramiyeler ve aylığın ödenme zamanında değişiklik yapıldığı, yapılan değişikliğin kazanılmış hakları ihlal etmediği ve haklı beklentileri zedeleyecek bir boyuta ulaşmadığı görüldüğünden, söz konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmediği gerekçeleriyle,

30/12/2017 tarih ve 30286 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "haftalık çalışma süresi 45 saattir" ibaresinin iptaline, Yönetmelik'in 5. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "ay sonunda ödenir" ibaresi ile 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Mart, Haziran, Eylül ve Aralık ayları sonunda ... ikramiye ödenir." ibaresi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davalı idare tarafından, Türkiye İhracatçılar Meclisinin de hasım konumuna alınması gerektiği, İş Kanunu'nun 63. maddesindeki haftalık çalışma süresinin en fazla 45 saat olduğuna ilişkin hükme uygun düzenleme yapıldığı, 5910 sayılı Kanun'un 19. maddesinin 4. fıkrasına göre, Birliğin personel giderlerinin, gelirlerin %40'ından fazla olması halinde Türkiye İhracatçılar Meclisinin teklifi ile Birliğin sona erdirilme riski ile karşı karşıya kalacağı, artan iş yükünün ilave personel ile giderilememesi nedeniyle mevcut personelin çalışma saatinin artırılması yoluna gidildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacı tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın iptale ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT:

5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde "Birlik"in, "İhracatçıları örgütlendirmek suretiyle ihracatı artırmak ve dış ticaretin ülke menfaatine uygun olarak gelişmesini sağlamak üzere, özel bütçeye sahip ve tüzel kişiliği haiz olarak kurulan ihracatçı birliğini,"; (d) bendinde "TİM"in, "Birliklerin koordinasyonunu sağlamak, ihracatçıların sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalarda bulunmak, dış ticaretin ülke menfaatine uygun olarak gelişmesine yardımcı olacak çalışmalar yapmak ve ihracatçıları en üst düzeyde temsil etmek üzere, ihracatçı birliklerinin üst kuruluşu olan özel bütçeye sahip ve tüzel kişiliği haiz Türkiye İhracatçılar Meclisini," ifade ettiği belirtilmiştir.

5910 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrasında, "Birlik; TİM'in teklifi, Müsteşarlığın uygun görüşü ve Bakanlık onayı ile kurulur, ilgili tebliğin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte tüzel kişilik kazanır."; 11. maddesinin 1. fıkrasında, "Birliklerin üst kuruluşu olarak kurulan TİM'in merkezi İstanbul'dur."; 19. maddesinin 4. fıkrasında, "Birliklerin ve TİM'in personel giderleri, gelirlerinin yüzde kırkını geçemez."; 20. maddesinde, "TİM ve birlik genel sekreterliği; genel sekreter ve yardımcıları ile diğer personelden oluşur. TİM ve birliklerde istihdam edilenler, bu Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılacak yönetmelik hükümleri ile 4857 sayılı İş Kanunu ve İnsan Kaynakları Yönetmeliği hükümlerine tabidir."; Geçici 1. maddesinin 3. fıkrasında, "Halen görev yapmakta olan TİM ve birliklerin personeli aynı statü ve özlük hakları ile görevlerine devam ederler." hükümlerine yer verilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesinin 1. fıkrasında, "İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir."; 41. maddesinin 1. fıkrasında, "Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır..."; aynı maddenin 3. fıkrasında, "Haftalık çalışma süresinin sözleşmelerle kırkbeş saatin altında belirlendiği durumlarda yukarıda belirtilen esaslar dahilinde uygulanan ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve kırkbeş saate kadar yapılan çalışmalar fazla sürelerle çalışmalardır. Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmibeş yükseltilmesiyle ödenir."; 63. maddesinin 1. fıkrasında, "Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır. Yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok yedi buçuk, haftada en çok otuz yedi buçuk saattir." hükümleri yer almaktadır.

03/09/2009 tarih ve 27338 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliği'nin "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde personelin, 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi olarak daimi, özel ve belirli süreli hizmet sözleşmeli olarak TİM, birlik, irtibat bürosu ve sosyal tesislerde istihdam edilen personeli ifade ettiği belirtilmiş, "Çalışma saatleri, devam zorunluluğu ve fazla çalışma" başlıklı 14. maddesinin 1. fıkrasında, "TİM ve Birlik merkezinde ve/veya irtibat bürolarında çalışan personelin ortalama toplam haftalık çalışma süresi 45 saattir. Günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgenin ve hizmetin özelliklerine göre TİM tarafından tespit edilir ve tüm Genel Sekreterliklere bildirilir." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa Mahkemesinin 18/07/2012 tarih ve E:2011/85, K:2012/109 sayılı kararında da belirtildiği üzere Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri, 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi İle İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile tüzel kişilikleri oluşturulmuş, kendi üyeleri arasından yargı gözetiminde yapılacak seçimle organları belirlenen, Anayasa'nın 135. maddesinde öngörülen özellikleri taşıyan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır.

Anayasa'nın 124. maddesinde, kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.

İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil, türev nitelikte olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Anayasa'ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun olarak kullanması gerekmektedir. Kanunun öngördüğü düzenleme yetkisinin yine kanunda belirtildiği gibi kullanılması, kanun hükmü, bir konunun yönetmelikle düzenlenmesini öngörüyorsa, düzenlemenin yönetmelikle yapılması zorunludur.

Ayrıca, normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

5910 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 2. fıkrasında, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerde istihdam edilenlerin, bu Kanun ve bu Kanun'a dayanılarak çıkarılacak yönetmelik hükümleri ile 4857 sayılı İş Kanunu ve İnsan Kaynakları Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.

4857 sayılı Kanun'un 63. maddesinin 1. fıkrasında ise, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok kırkbeş saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı, yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresinin; günde en çok yedi buçuk, haftada en çok otuz yedi buçuk saat olduğu hükme bağlanmıştır.

Dolayısıyla, 4857 sayılı Kanun hükümlerine tabi olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerde istihdam edilen personelin haftalık çalışma süresinin en fazla kırkbeş saat olarak belirlenmesi mümkündür.

Dava konusu Yönetmelik değişikliğinin 3. maddesinin 1. fıkrası ile Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliği'nin 14. maddesinin 1. fıkrası; "TİM ve Birlik merkezinde ve/veya irtibat bürolarında çalışan personelin ortalama toplam haftalık çalışma süresi 45 saattir. Günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgenin ve hizmetin özelliklerine göre TİM tarafından tespit edilir ve tüm Genel Sekreterliklere bildirilir.", şeklinde değiştirilmiştir.

Böylece, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerde istihdam edilen personelin haftalık çalışma süresi kırk saatten kırkbeş saate çıkarılmıştır.

Davalı idare tarafından; 5910 sayılı Kanun'un 19. maddesinin 4. fıkrasında, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerin personel giderlerinin, gelirlerinin yüzde kırkını geçemeyeceği kuralına yer verilmesi nedeniyle artan iş yükü karşısında ilave personel alımı yapılamadığı, bu nedenle mevcut personelin haftalık çalışma süresinin artırıldığı belirtilmektedir.

Bu durumda, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerin personel giderlerinin, gelirlerinin yüzde kırkını geçmesini önlemek amacıyla tesis edilen dava konusu düzenlemede 4857 sayılı Kanun'a ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.

Diğer yandan, işverenin, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabileceği, bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişikliklerin işçiyi bağlamayacağına ilişkin 4857 sayılı Kanun'un 22. maddesinin 1. fıkrası ile halen görev yapmakta olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birliklerin personelinin aynı statü ve özlük hakları ile görevlerine devam edeceklerine ilişkin 5910 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin 3. fıkrasının, uygulamaya yönelik hükümler olduğu anlaşıldığından, söz konusu hükümlerin davalı idarenin Yönetmelik ile düzenleme yapma yetkisini ortadan kaldırmayacağı açıktır.

Bu itibarla, temyize konu Daire kararının, 30/12/2017 tarih ve 30286 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birlikleri İnsan Kaynakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "haftalık çalışma süresi 45 saattir" ibaresinin iptaline ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;

2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen dava konusu düzenlemenin iptali, kısmen davanın reddi yolundaki Danıştay Sekizinci Dairesinin 04/11/2021 tarih ve E:2018/2344, K:2021/5116 sayılı kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,

4. Kesin olarak, 06/06/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber