16 adet seçilmiş Danıştay Kararı

Danıştay Kararları dergisinin son sayısı yayımlandı. Memurlar.net ziyaretçileri için söz konusu dergiden 16 adet karar seçtik. Emeklilik, başka kurumun yaptığı unvan değişikliği sınavına girme, başkasının yerine sınava giren öğretim üyesine uygulanacak ceza, aylıktan kesme cezası alan kişinin il müdürü olup olmayacağı, yönetmelik değişiklikleri sırasında yüksek öğrenimde okuyanların kazanılmış hakkından bahsedilip bahsedilemeyeceği gibi konulara dair kararlar için başlığa tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 11 Şubat 2010 17:38, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01

EMEKLİLİK VE MAHKEME KARARININ UYGULANMASI

T.C.
DANIŞTAY Beşinci Daire
Esas No : 2007/81 Karar No : 2009/1103

Özeti : Davacının bir başka kuruma geçmiş veya emekliye ayrılmış olmasının, verilen yargı kararının uygulanmasını engellemeyeceği hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : Sağlık Bakanlığı
İsteğin Özeti : Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 17.5.2006 günlü,
E:2005/2078, K:2006/1154 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Cevabın Özeti : Temyizi istenen kararın yöntem ve yasaya uygun
olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Jale Kalay
Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, davacının 7.9.1999 günlü
işleme karşı açtığı davada Dairemizce verilen 16.12.1999 tarih ve E: 1999/4627 sayılı yürütmenin durdurulması kararı üzerine, davacının halihazırda kurumlararası nakil yoluyla Çevre Bakanlığı Personel Daire Başkanlığı görevine geçmiş ve Sağlık Bakanlığı ile kurumsal bağının kalmamış olması nedeniyle sadece özlük haklarının iadesini 1.2.2000 tarihli dilekçesiyle talep ettiği; bu istemi doğrultusunda, dava konusu işlemin kurulduğu tarihten Çevre Bakanlığı Personel Daire Başkanlığı görevine başladığı tarihe kadar yoksun kaldığı maaş ve özlük haklarının davacıya 9.2.2000 tarihli onay ile ödendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının; açmış olduğu dava sonucunda verilen yargı kararının işlemin iptaline yönelik kısmının aynen uygulanması yönünde bir istemde bulunmamış olması, anılan kararın sadece özlük ve parasal haklarının iadesi kısmının uygulanmasını talep etmesi ve bu talebinin de yerine getirilmesi; öte yandan; kurumlararası nakil yoluyla geçmiş olduğu Çevre Bakanlığı'ndaki görevinden de emekliye ayrılmış olması karşısında; hakkında verilen yargı kararının işlemin iptaline yönelik kısmının uygulanması yolundaki 1.9.2005 tarihli başvurusunun kabulünün, artık davalı idarenin takdir yetkisi kapsamında kaldığı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarece kurulan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Mehmet Akkaya
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:
Dava; Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta iken 7.9.1999 tarihli müşterek kararname ile görevden alınan davacının, anılan işleme karşı Danıştay'da açmış olduğu davanın lehine sonuçlanması üzerine, yargı kararının uygulanması istemiyle yaptığı 1.9.2005 tarihli başvurunun reddine ilişkin 6.9.2005 tarihli işlemin iptali ile 20.000.-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 17.5.2006 günlü, E:2005/2078, K:2006/1154 sayılı kararıyla; davacının, görevden alınmasına ilişkin işleme karşı açtığı davada 31.10.2002 tarihinde verilen iptal kararından önce 31.1.2000 tarihinde kendi isteğiyle Çevre Bakanlığı'na naklen atandığı ve Eylül 2002 tarihinde de bu görevden kendi isteğiyle emekliye ayrıldığının anlaşıldığı; bu itibarla, ortada maddi ve hukuki koşullara göre uygulanması gereken bir iptal kararı bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği; öte yandan, davacının mahkeme kararının uygulanmasından dolayı uğradığını iddia ettiği manevi zararının tazmin edilmesine de hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, bir başka kuruma geçmiş veya emekliye ayrılmış olmasının verilen yargı kararının uygulanmasını engeller nitelikte olmadığını ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olduğu vurgulanmakta ve 138. maddesinin son fıkrasında "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" yolunda açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin 4001 sayılı Yasayla değişik 1. fıkrasının birinci tümcesi de "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur" şeklindeki kuralıyla Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan "hukuk devleti" ilkesine uygun bir düzenleme getirmektedir. Söz konusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını "aynen" ve "gecikmeksizin" uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
Öte yandan, iptal davası açılabilmesi için, ilgililerin dava konusu edilen işlem nedeniyle menfaatlerinin ihlal edilmiş olması yeterli olup, bu işlemle ilişkilerinin dava sonuna kadar sürmesi gerekmemektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı görevinden alınmasına ilişkin 7.9.1999 günlü müşterek kararnamenin Danıştay Beşinci Dairesi'nin 30.11.2002 günlü, E:1999/4627, K:2002/4108 tarihli kararıyla iptal edildiği, anılan kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 24.3.2005 günlü, E:2003/262, K:2005/158 sayılı kararıyla onandığı; iptal davası devam ederken, davacının 31.1.2000 tarihinde kurumlararası nakil yoluyla Çevre Bakanlığı'na daire başkanı olarak geçtiği ve Eylül 2000 tarihinde de emekliye ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda da değinildiği üzere, 7.9.1999 tarihli görevden alınma işlemi nedeniyle, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının menfaatinin ihlal edildiği açık olup, davacının bu işlemle ilişkisinin dava sonuna kadar sürmesi gerekmemektedir.
Bu durumda, söz konusu anayasal ve yasal düzenlemeler uyarınca davalı idarenin bağlı yetki içerisinde bulunduğu açık olup, bu doğrultuda davalı idarenin ilgili idarelerle gerekli koordinasyonu sağlayarak davacıyı Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı görevine iade etmesi gerekirken, dava sürmekte iken adı geçenin başka bir kuruma geçtiği ve daha sonra emekliye ayrıldığı gerekçesiyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 9. İdare Mahkemesi'nce verilen 17.5.2006 günlü, E:2005/2078, K:2006/1154 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 9.3.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
X- Davacının bu davaya konu işlemin kurulmasına yol açan 1.9.2005 günlü başvurusunun; "emekliye ayrılmış ve bu nedenle kamu görevi ile hukuki irtibatı kesilmiş bir kişinin, henüz kamu görevinde iken hakkında tesis edilmiş bir görevden alma işlemi ile ilgili olarak idari yargı merciince verilmiş iptal kararının uygulanması suretiyle eski görevine iade edilmesi istemi" olarak kabul edilmesi ve anılan yargı kararının uygulanabilirliğinin de bu husus gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hakkında kurulan görevden alma işleminin iptali istemiyle açtığı davada yürütmenin durdurulması veya iptal kararı verilen kamu görevlisinin, bu karar verilmeden veya verilen kararın gerekleri yerine getirilmeden önce kendi isteğiyle emekliye ayrılması durumunda, ortada birbirinden bağımsız iki ayrı işlemin mevcut olduğu görülmektedir. Bu işlemlerden birincisi, kamu görevlisinin açmış olduğu iptal davası üzerine yürütülmesi durdurulan ya da iptal edilen görevden alma işlemi, diğeri ise, kendi isteğiyle emekliye ayrılması yolunda kurulan işlemdir.
Bu işlemlerden birincisi hakkında verilmiş bulunan yürütmenin durdurulması ve iptal kararlarının yerine getirilmesi gerekli ise de; kamu görevlisinin isteği üzerine idare tarafından emekliye şevki yolunda yeni bir işlem kurulmuş olduğundan, artık ortada yerine getirilmesi gerekli bir yargı kararının varlığından sözetmeye hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda; emekli statüsünde olan ve davalı idareye yaptığı 1.9.2005 günlü başvurusunun "kamu görevine açıktan atanma" istemini içerdiğinin kabulü zorunlu bulunan davacının, yukarıda da açıkça belirtildiği üzere "uygulanabilirlik" niteliğini kaybeden (bir başka ifadeyle, hukuken davacının eski görevine atanması sonucunu doğurması mümkün olmayan) bir iptal kararının varlığından bahisle ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Emeklilerin Yeniden Hizmete Alınması" başlığını taşıyan 93. maddesi ile bu konuda idareye tanınan takdir yetkisini ortadan kaldırmak suretiyle, eski görevi olan Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı görevine iade edilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesine olanak bulunmadığından, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına karşıyız.


HATALI SORUNUN İPTAL EDİLEREK SINAV DEĞERLENDİRİLMESİ YAPILMASI

T.C.
DANIŞTAY Beşinci Daire
Esas No : 2008/2042 Karar No : 2009/357

Özeti : Davalı idarelerce, hatalı olan sorunun, iptal edilerek değerlendirme dışı bırakılması suretiyle yapılan hesaplamada ve davacının başarısız sayılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalılar) : 1- Milli Eğitim Bakanlığı
2-Adalet Bakanlığı
Karşı Taraf (Davacı) : ...
İstemin Özeti : Ankara 14. İdare Mahkemesince verilen 26.12.2007
günlü, E:2007/1689, K:2007/1675 sayılı kararın dilekçelerde yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Vecdi Karanfil
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği
düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Mehmet Akkaya
Düşüncesi : Davacının katıldığı Adalet Bakanlığı taşra teşkilatı yazı
işleri müdürlüğü görevde yükselme sınavında, davalı idarelerce hatalı olması nedeniyle iptal edilen sorunun değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle yapılan puan hesaplamasında davacı aleyhine bir belirleme olmadığı ve davacının başarısız sayılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmakla, dava konusu işlemlerin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:
... Adliyesi Sulh Ceza Mahkemesi Zabıt Katibi olarak görev yapan davacı, Milli Eğitim
Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Adalet Bakanlığı
Personelinin Görevde Yükselme Sınavında 69,697 puan alarak başarısız sayılması üzerine
başarılı sayılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Milli Eğitim Bakanlığının 11.1.2007 günlü işleminin ve bu nedenle görevde yükseltilmemesine yönelik Adale Bakanlığı'nın 24.1.2007 günlü ve 191 sayılı işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.
Ankara 14. İdare Mahkemesince verilen 26.12.2007 günlü, E:2007/1689,| K:2007/1675 sayılı kararla; görevde yükselme sınavında iptal edilen soruya davacının sınav sırasında harcadığı emek ve zamanın, yanlış olarak cevaplanan sorulara harcanması durumunda bu soruların doğru cevaplanma ve böylece doğru cevap sayısının artması ihtimali dikkate alındığında, adı geçenin iptal edilen soruları doğru cevaplandırdığı kabul edilerek, sınav puanının hesabında iptal edilen sorunun da değerlendirmeye alınmasının hak ve nesafet kurallarına daha uygun olduğu sonucuna ulaşıldığı, iptal edilen sorunun doğru cevaplandırdığı kabul edilerek buna göre yapılacak hesaplamada, davacının puanının başarılı sayılması için yeterli olan 70 puana denk gelmesi karşısında, dava konusu başarısız sayılma işleminde ve buna dayanılarak görevde yükseltilmeme işleminde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemler iptal edilmiştir.
Davalı idareler, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
25.3.2004 gün ve 25413 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin 15'inci maddesinde, görevde yükselmeye tabi kadrolara atanmak isteyenlerin yapılacak sınavda başarılı olmalarının şart olduğu, 18'inci maddesinde sınavın şeklinin yazılı olduğu ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilgili birimine yaptırılabileceği, 19'uncu maddesinde de sınavda 100 üzerinden 70 puan alanların başarılı sayılacağı ve sınav sonucunda başarılı olanların aldıkları puanlara göre başarı listesinin düzenleneceği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, taşra teşkilatı yazı işleri müdürlüğü kadroları için yapılacak görevde yükselme sınavının Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından 18.11.2006 tarihinde gerçekleştirildiği, davacının bu sınavda 100 soru üzerinden 69 soruyu doğru cevaplandırdığı, değerlendirmede "(doğru sayısı/soru sayısı)xl00=Puan" formülünün kullanıldığı, Adalet Bakanlığı Sınav Kurulu'nun 30.11.2006 gün ve 9 no'lu kararı ile sınavın (A) kitapçık türünün 84'üncü, (B) kitapçık türünün 57'nci ortak sorusunun, birden fazla doğru cevap şıkkının bulunduğu gerekçesi ile iptal edildiği, kullanılan formüle göre davacının "69/99X100=69.697" puan alarak sınavdan başarısız sayıldığı anlaşılmaktadır.
Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin yukarıda yer verilen hükümleri dikkate alındığında, görevde yükselme sınavında bu sınava giren adaylardan 70 puan alan her aday sınavda başarılı olmakta ve ayrıca sınavda alınan puanlara göre yapılan sıralamada başarılı olanların başarı sırası belirlenmektedir. Davacının katıldığı görevde yükselme sınavı da, başarılı olanları ve başarı sırasını belirlemeye yönelik bir sınavdır. Bu husus dikkate alındığında, davalı idarelerce hatalı olan sorunun iptal edilerek değerlendirme dışı bırakılması suretiyle yapılan hesaplamada ve davacının başarısız sayılmasında hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarelerin temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 14. İdare Mahkemesince verilen 26.12.2007 günlü, E:2007/1689, K:2007/1675 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 30.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


HASTANE BAŞMÜDÜRLÜĞÜNE ATAMADA İDARENİN TAKDİR YERKİSİ VARDIR

T.C.
DANIŞTAY
Beşinci Daire
Esas No : 2007/2093 Karar No : 2009/502
Özeti : Bir göreve atanmak isteyen ve koşulları taşıyanlar arasından atama yapma konusunda idarenin takdir yetkisi bulunduğu hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan (Taraflar) : 1 - İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Vekili : Av. ...
2- ...
İsteğin Özeti : İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 28.12.2006 günlü, E:2005/2589, K:2006/3140 sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının dilekçelerde yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Davalı İdarenin Cevabının Özeti: Cevap verilmemiştir.
Davacının Cevabının Özeti : Davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : Mahmut Ersert
Düşüncesi : Dava konusu işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının iptale ilişkin kısmının bozulması, davacının ise temyiz istemin reddi gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : İsa Yeğenoğlu
Düşüncesi : Hastaneler Başmüdürlüğüne yapılacak atama
görevde yükselme sınavına tabi olmadığı gibi, boş bulunan bu kadroya atama yapma konusunda takdir yetkisine sahip olan idarenin boş kadroyu duyurmaya zorlanmasına hukuken olanak bulunmaması karşısında dava konusu işlemde hukuka aykırılık ; işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu kararın bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:
Davacı, İstanbul Üniversitesi Hastaneler Başmüdürlüğü görevine ...'nın atanmasına ilişkin 1.8.2005 günlü işlem ile bu göreve atanması yolunda 5.8.2005 ve 30.9.2005 tarihli başvurularının reddine ilişkin 10.10.2005 tarihli işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 28.12.2006 günlü, E:2005/2589, K:2006/3140 sayılı kararıyla; boş kadro olduğuna ilişkin ve atanacak kişilerde aranılan koşulları belirleyen bir duyuru yapılmadan takdir yetkisinden bahisle bir kişinin kadroya atanması sonucunu doğuran işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, bu işlemin iptali nedeniyle boş kadro için yapılacak duyuru üzerine davacının atama isteminin idarece değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiğinden, bu aşamada maddi kayıptan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın parasal haklara ilişkin kısmının ise reddine karar verilmiştir.
Davalı idare ve davacı, İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
İdarenin, bir kadroya atama yapma konusunda sahip bulunduğu takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığı, bu yetkinin kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleri göz önünde tutularak kullanılması gerektiği idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bununla birlikte, takdir yetkisine dayanılarak tesis edilen işlemler üzerindeki yargı denetimi, hukuka uygunluk unsuru ile sınırlı olup, idarenin takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği ve yerindelik denetimi yapılamayacağı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 2. fıkrasında açıkça vurgulanmış bulunmaktadır.
18.4.1999 tarihli ve 23670 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'in 2. maddesinde bu Yönetmeliğin başmüdürler hakkında uygulanmayacağı, 8.3.2000 tarihli, 23987 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yükseköğretim Üst Kuruluşları İle Yükseköğretim Kurumları Personeli Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 16. maddesinde üniversite hastaneleri başmüdürlerinin görevde yükselme sınavına tabi olmadıkları, 8. maddesinde "görevde yükselme suretiyle atama yapılacak boş kadroların ve görevde yükselme eğitimi ve sınavının" duyurulacağı kurala bağlanmıştır.
Görevde yükselme sınavına tabi olmayan kadrolara atanacakları seçme konusunda takdir hakkı bulunduğu kuşkusuz olan ve boş bulunan bir kadroya kamu yararı ve hizmet gereklerini gözeterek en uygun kişiyi atama konusunda, gerekli nitelikleri taşıyanlar arasında tercihte bulunma hak ve yetkisine sahip olan davalı idarenin, bu yetkisini belirli bir kişi lehine kullanmaya yargı kararı ile zorlanamayacağı gibi; bu husustaki yargısal denetimde, işlemin diğer unsurları yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı sürece, anılan kadroya atanma koşullarını taşıyan iki kişi arasında birinin niteliklerinin daha iyi olduğu gerekçesiyle idarenin takdir yetkisini kaldırarak bu kişinin atanması sonucunu doğuracak şekilde iptal kararı verilemeyeceği ve bu kadroların boşalması halinde atama yapmadan önce boş kadroları duyurmaya zorlanmasına olanak bulunmadığı açıktır. Belirtilen hukuksal duruma göre, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan dava konusu işlemlerin hukuka aykırı bulunmaması nedeniyle bu işlemler nedeniyle herhangi bir parasal kayıptan söz etme olanağıda bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddine, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 28.12.2006 günlü, E:2005/2589, K:2006/3140 sayılı kararın iptale ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 10.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


TEDVİREN GÖREVLENDİRMEDE TAZMİNAT VERİLMEZ

T.C.
DANIŞTAY İkinci Daire
Esas No : 2008/4125 Karar No : 2009/294

-Özeti : Asilde aranan şartlara sahip olmayan davacının, malmüdürlüğü görevini tedviren yürütmesi nedeniyle, kendisine tazminat şeklinde olsa dahi vekalet aylığı ödenemeyeceği hakkında.

Kararın Düzeltilmesini İsteyen (Davalı): Maliye Bakanlığı Diğer Davalı : Gümüşhane Valiliği
Karşı Taraf : ...
İsteğin Özeti : Trabzon İdare Mahkemesi'nin 21.04.2005 günlü,
E:2004/1240, K:2005/389 sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Onbirinci Dairesi'nin 02.11.2007 günlü, E:2005/2605, K:2007/7696 sayılı kararının davalı tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: Nafı Alantar
Düşüncesi : Karar düzeltme isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Semra Şentürk
Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:
Dava, ... Malmüdürlüğü'nde Muhasebe Memuru olan ve Malmüdürlüğü görevini tedviren yürütmekle görevlendirilen davacı tarafından, 04.08.2003 - 02.09.2003 tarihleri arası 30 gün, 30.09.2003 - 12.10.2003 tarihleri arası 12 gün olmak üzere toplam 42 gün ve 02.08.2004 tarihinden itibaren de görevde kaldığı sürece mahrum kaldığı vekalet aylığı ve tazminatlarının ödenmesi için yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 18.08.2004 günlü işlemin iptali ile yoksun kalınan vekalet aylığı ve tazminatların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Trabzon İdare Mahkemesi'nin 21.04.2005 günlü, E:2004/1240, K:2005/389 sayılı kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 86. maddesi ve 99 seri Nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği'nde, vekalet görevi ve vekalet aylığı verilmesi koşullarının belirlendiği, Maliye Bakanlığı Atama ve Görevde Yükselme Yönetmeliği'nin 31. maddesinde, malmüdürlüğü görevinin (C) hizmet grubunda yer aldığı, bu göreve atanabilmek için (D) hizmet grubunda yer alan görevlerde veya denetmen kadrolarında en az iki yıl çalışmış olma şartı öngörüldüğü, 657 sayılı Yasa'da bir görevin tedviren yürütülmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiş olmakla beraber, yukarıda sözü geçen tebliğ uyarınca idarece tedvir görevi verilen kişinin Anayasa'nın angaryayı yasaklayan 18. maddesi hükmü uyarınca fiilen yürüttüğü görev karşılığı bazı maddi haklara sahip olacağı, bu tazminat miktarının hesaplanmasında o görev için verilecek vekalet aylığının esas alınması gerektiği, buna göre, asilde aranılan koşulları taşımaması nedeniyle vekaleten atanması yolundaki başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği, ancak, malmüdürlüğü görevini tedviren yürütmekle görevlendirilen davacıya fiilen yürüttüğü bu görev nedeniyle başvuru tarihinden itibaren vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın tazminat olarak ödenmesi gerektiği, başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin maddi kayıpların tazminine ilişkin istemin süre aşımı yönünden incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu 18.08.2004 günlü işlemin iptali istemine yönelik davanın reddine, vekalet aylığına tekabül edecek tazminat isteminin ise kısmen kabulüyle başvuru tarihi olan 04.10.2004 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle vekalet aylığına tekabül edecek orandaki tazminatın davalı idarece hesaplanarak davacıya ödenmesine, vekalet aylığına eşdeğer tutarda tazminat dışındaki tazminat isteminin reddine, başvuru tarihinden önceki döneme ait tazminat isteminin ise süre aşımı yönünden reddine hükmedilmiştir.
Davalı idarenin, anılan kararın kabule ilişkin kısmına karşı yapmış olduğu temyiz başvurusu Danıştay Onbirinci Dairesi'nin 02.11.2007 günlü, E:2005/2605, K:2007/7696 sayılı kararıyla reddedilerek İdare Mahkemesi kararı onanmıştır.
Davalı idare, davacının Malmüdürlüğü'ne atanabilmek için gerekli şartları taşımadığından, tazmin şeklinde olsa dahi davacıya vekalet aylığının ödenmesinin mümkün olmadığını öne sürmekte ve karar düzeltme isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kabule ilişkin kısmının bozulmasını istemektedir.
Davalı idare tarafından verilen karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54/1-c maddesine uygun bulunduğundan, Danıştay Onbirinci Dairesi'nin 02.11.2007 günlü, E:2005/2605, K:2007/7696 sayılı karar kaldırılarak uyuşmazlığın esasına geçildi.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 86. maddesinde vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartları düzenlemiş olup, maddenin ilk paragrafında "Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedeniyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabilir." hükmüne yer verildikten sonra, Kanun'un 174. maddesinde vekalet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılmasının şart olduğu, aynı Kanun'un 175. maddesine 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5. maddesi ile eklenen paragrafta da kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet edenlere vekalet aylığı ödenebilmesi için, vekilin asilde aranan şartları taşımasının zorunlu olduğu hükümleri yer almıştır.
17.05.1987 günlü, 19463 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 99 sayılı Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği'nde ise;
"1- Bir görevin vekaleten yürütülmesi halinde görevin gerekleri ve nitelikleri değişmeyeceğinden bu görevi vekaleten yürütecek olanların asil memurda aranan şartlara sahip olmaları gerekmektedir. Bu sebeple;
a) 1-4. dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Kanun'un 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları,
b) 5-15. dereceli kadrolara vekalet ettirileceklerin öğrenim durumları itibariyle tesbit olunan yükseltebilecek dereceyi aşmamak kaydıyla vekalet ettirilecekleri kadronun derecesinin, kazanılmış hak aylık derecesinin üç üst derecesinden fazla olmaması gerekmektedir.
2- Asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde, hizmetin aksamadan yürütülebilmesi bakımından herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir görevin öncelikle varsa yardımcıları yoksa asilde aranan şartlara en yakın personel tarafından tedviren gördürülmesi mümkün görülmektedir.
3- 657 sayılı Kanun'un vekalet ücreti ödenmesine ilişkin 175. maddesinde göre, tedvir dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılması mümkün bulunmamaktadır." kuralı yer almıştır.
Danıştay'ın istikrar kazanmış bulunan kararlarına göre, personel rejiminde tedviren görevlendirmenin hukuki bir dayanağı olmayıp bir görevin o kadroya atama veya asilde aranan şartlara sahip vekil marifetiyle gördürülmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, ... Malmüdürlüğü'nde Muhasebe Memuru olarak görev yapan ve en son 02.08.2004 tarihinden itibaren 03.08.2004 tarihli valilik oluruyla ... Malmüdürlüğü görevini yürütmek üzere tedviren görevlendirilen davacının, mahrum kaldığı vekalet aylığı ile tazminatlarının ödenmesi için yaptığı başvurusunun reddi üzerine bakılmakta olan davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan hükümler uyarınca, bir göreve vekaleten atanan kişiye vekalet ettiği göreve ilişkin vekalet aylığı, yan ödeme ve tazminatın ödenebilmesi için vekilin asilde aranan şartları taşıması gerekmektedir.
Diğer taraftan, Anayasa'nın 128. maddesinde belirtilen, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlemlerinin kanunla düzenleneceği şeklindeki hükmü karşısında, asilde aranan şartlara sahip olmayan kimselerin bir görevi yürütmek üzere vekaleten veya yetkili kılınmak suretiyle görevlendirilmeleri halinde, düzenli bir ödemeden yararlanabilmeleri için, yasal bir dayanağın bulunması gerektiği de açıktır.
Dolayısıyla asilde aranan şartlara sahip olmayan davacının malmüdürlüğü görevini tedviren yürütmesi nedeniyle kendisine tazminat şeklinde olsa dahi vekalet aylığı ödenmesi mümkün olmadığından, vekalet aylığına tekabül edecek tazminat isteminin kısmen kabulüyle başvuru tarihi olan 04.10.2004 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle vekalet aylığına tekabül edecek orandaki tazminatın davalı idarece hesaplanarak davacıya ödenmesine hükmedilmesi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle Trabzon İdare Mahkemesi'nce verilen 21.04.2005 günlü, E:2004/1240, K:2005/389 sayılı kararın kabule ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 27.01.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YÖNETMELİĞİN İLGİLİ HÜKMÜ İPTAL EDİLMEMİŞ İSE TÜM ATANALAR GERİ ALINAMAZ

T.C.
DANIŞTAY İkinci Daire
Esas No : 2008/5865
Karar No : 2009/33

Özeti : Dava konusu atamanın dayanağı olan yönetmelik hükmünün tamamının, yürütülmesinin durdurulmasına dair verilen bir yargı kararı bulunmadığı gibi, davacıya verilen takdir puanının, davacının eğitim kurumu müdürlüğüne yapılan atamasında etkisinin bulunmaması karşısında, yargı kararının uygulandığından bahisle atamanın geri alınmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ... Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : Manisa Valiliği
İsteğin Özeti : Manisa İdare Mahkemesi'nin 10.07.2008 günlü, E:2007/2610, K:2008/1388 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Şermin Birtane
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği
düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Filiz Z.Gürmeriç
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, işin gereği düşünüldü:
Dava, Manisa Merkez ... İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yapan davacının, önceki görev yeri olan Manisa İli, ... İlköğretim Okulu'na Müdür olarak atanmasına ilişkin 7.12.2007 günlü, 49796 sayılı işlemin iptali ve 5.000TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Manisa İdare Mahkemesi'nin 10.07.2008 günlü, E:2007/2610, K:2008/1388 sayılı kararıyla; 11.1.2004 günlü, 25343 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin, 4.3.2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişik 26.maddesindeki sözlü sınav ve EK-4 Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Yer Değiştirme Formu'nun takdir puanına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davalarda Danıştay İkinci Dairesinin 14.8.2006 tarihli, E:2006/493 sayılı ve 7.11.2006 tarihli, E:2006/878 sayılı kararlarıyla yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, bu maddeler kapsamındaki tüm atamaların geri alınmasına yönelik başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan bir başka davada da Danıştay İkinci Dairesinin 12.9.2007 tarihli, E:2007/2022 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, bu kapsamda davacının atamasının geri alınarak dava konusu işlemle önceki görev yerine iade edildiği, dolayısıyla yargı kararlarının gereğinin yerine getirilmesine yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, ilgili Yönetmelikte aranan koşullan taşıdığını ileri sürmekte ve anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 11.1.2004 tarih ve 25343 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlan Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 4.3.2006 tarih ve 26098 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 22 nci maddesiyle değişik 26 nci maddesinde, yapılacak duyuru üzerine eğitim kurumu müdürlerinin il içinde yer değiştirme suretiyle atama isteğinde bulunabilecekleri, bunların yer değiştirmelerinin, Ek-4 Eğitim Kurumlan Yöneticilerinin Yer Değiştirme Formu üzerinden "Sözlü Sınav ve Değerlendirme Komisyonunca" yapılacak değerlendirmeye göre belirlenecek puanları esas alınmak suretiyle tercihleri ve atanmak istedikleri eğitim kurumlarındaki açık yönetici norm kadroları dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirileceği hükmüne; Yönetmelik ek EK-4 Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Yer Değiştirme Formu'nda ise 'Tercih etmiş olduğu okul türüne göre komisyonca takdir puanı verileceği" hanesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; 4.3.2006 günlü, 26098 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin bazı maddelerinin iptaline karar verilmesi istemiyle Dairemizin 2006/493 ve 2006/878 esasına kayıtlı davaların açıldığı, Dairemizin 14.8.2006 günlü, E:2006/493 sayılı kararı ile anılan Yönetmeliğin sözlü sınava dair düzenlemeleri, 1. "Merkez Değerlendirme ve Sözlü Sınav Komisyonu;" "İl Değerlendirme ve Sözlü Sınav Komisyonu;"na ilişkin düzenlemeleri, yukarıda yer verilen 26.maddeye değişiklik getiren 22. maddesinin 2. fıkrasındaki "sözlü sınav ve" ibaresi ve Ek-4 Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Yer Değiştirme Formu'nun takdir puanına ilişkin kısmının yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği, anılan Yönetmeliğin yürütülmesi durdurulan hükümleri uyarınca gerçekleştirilen tüm atama işlemlerinin geri alınması amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin Danıştay İkinci Dairesi'nin 12.9.2007 günlü, E:2007/2022 sayılı kararıyla yürütülmesinin durdurulduğu, bu karar üzerine davalı idarece çıkarılan 14.11.2007 günlü, 2007/84 sayılı genelge uyarınca dava konusu işlemle davacının Manisa Merkez ... Okulu Müdürlüğü görevinden alınarak önceki görev yeri olan Manisa İli, ... İlköğretim Okulu'na Müdür olarak atandığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davacının atanmış olduğu ... İlköğretim Okulu Müdürlüğü görevine davacı ile birlikte dört kişinin başvurduğu, takdir puanının düşülmesi sonucunda davacının 427 puanla birinci sırada bulunduğu ve birinci tercihi olan ... İlköğretim Okulu Müdürlüğüne atandığı anlaşılmakta olup; davacının atamasının dayanağı olan Yönetmeliğin 26.maddesinin tamamının yürütmesinin durdurulmasına dair verilen bir yargı kararı bulunmadığı gibi, EK- 4 değerlendirme formunda yer alan takdir puanının da davacının ... İlköğretim Okulu Müdürlüğüne atanmasında bir etkisinin bulunmaması karşısında, yargı kararının uygulandığından bahisle bu görevinden alınarak önceki görev yeri olan Manisa İli, ... İlköğretim Okulu'na Müdür olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Manisa İdare Mahkemesi'nce verilen 10.07.2008 günlü, E:2007/2610, K:2008/1388 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, kullanılmayan 22.90TL yürütmeyi durdurma harcının isteği halinde davacıya iadesine 13.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


ASKERİ KURUMLARA SİVİL MEMUR ALIMINDA BOY ŞARTI ARANABİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Kurulu
Esas No: 2006/1597
Karar No: 2008/1900

Özeti : Kamu hizmetine girmede aranılacak özel şartların, yasaya ve görevin niteliğine uygun olması gerektiği hakkında.

Karar Düzeltme İsteminde Bulunan (Davacı) : ...

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf (Davalı) : Milli Savunma Bakanlığı

İstemin Özeti : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nca verilen ve
Danıştay Danıştay Onikinci Dairesinin 1.12.2004 günlü, E:2003/4046, K:2004/3866 sayılı kararının onanmasına ilişkin bulunan 20.10.2005 günlü, E:2005/2110, K:2005/2510 sayılı kararına karşı, davacı kararın düzeltilmesi isteminde bulunmaktadır.

Savunmanın Özeti : Kararın düzeltilmesi isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Tuncay Dündar'ın Düşüncesi : Yapılan işin niteliği de göz önüne alındığında, 657 sayılı Yasa'da uygun olmayan Yönetmelik kuralının iptali gerektiğinden davanın bu kısmı yönünden karar düzeltme isteminin kabulü, davanın diğer kısımları yönünden ise, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Erkan Cantekin'in Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nca, işin gereği görüşüldü: Dava, davacının askeri sivil memur (veri hazırlama kontrol işletmeni) olamayacağına ilişkin Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığınca düzenlenen 31.1.2003 günlü rapor ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı 600 Yataklı Mevki Asker Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen 19.3.2003 günlü raporun, atamasının yapılmamasına ve durdurulmasına ilişkin işlemin ve Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin 85. maddesinin iptali istemi ile açılmıştır.
Danıştay Onikinci Dairesinin 1.12.2004 günlü, E:2003/4046, K:2004/3866 sayılı kararıyla; dava konusu edilen ve davacının askeri sivil memur adayı olamayacağına ilişkin sağlık kurulu raporlarının, kesin karar almaya yetkili makama ışık tutan ve idari işlemin hazırlığı niteliğinde olup, tek başına idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem olmadığı, dolayısıyla bu raporların ancak hazırlığını oluşturan idari işlem ile birlikte dava konusu edilebileceği, öte yandan davacının iptalini istediği sağlık kurulu raporlarını ve yönetmelik maddesini, atamasının yapılmamasına ilişkin olarak tesis edilen 16.12.2003 günlü idari işlem ile birlikte E:2003/5649 sayılı dosyada dava konusu ettiği, bu nedenle davanın bu kısmının esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı, davanın Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin 85. maddesinin iptaline gelince; Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin, Sivil Personel Göreve Alınırken Yapılacak Sağlık İşlemleri başlıklı 85.maddesinde ise , Türk Silahlı Kuvvetlerine alınacak bayan memurlarda boy alt sınırırın 150 cm. ( 150 cm.dahil ) olarak uygulanacağı hükmüne yer verildiği, 657 sayılı Yasa ve mevzuat hükümlerine göre, belli görevlere atanabilmek için kendi hizmet özellikleri de dikkate alınarak kurumlarca özel koşulların aranmasının Yasa gereği olduğu , Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli sivil personelin sağlık işlemlerini düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ile de sivil personelle ilgili kanunlar gereğince silahlı kuvvetlerde görevli personeli kapsayacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerine alınacak bayan memurlarda boy alt sınırının 150 cm. (150 cm.dahil) olması şartı aranmasında üst normlara ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı gerekçeleri ile, davanın, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin 85. maddesinin iptali istemine ilişkin kısmının reddine, davanın davacının askeri sivil memur (veri hazırlama kontrol işletmeni) olamayacağına ilişkin Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığınca düzenlenen 31.1.2003 günlü rapor ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı 600 Yataklı Mevki Asker Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen 19.3.2003 günlü raporun iptali ile atamasının yapılmamasına ve durdurulmasına ilişkin işlemin iptali istemine ilişkin kısmının ise 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Anılan kararın temyiz istemi Danıştay İdari dava Daireleri Kurulu'nun 20.10.2005 günlü, E:2005/2110, K:2005/2510 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Davacı, Yönetmeliğin dava konusu ettiği maddesi ile burada yer alan kriterlere dayalı rapor ve işlemlerin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın düzeltilmesi isteminde bulunmaktadır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20.10.2005 günlü, E:2005/2110, K:2005/2510 sayılı kararının Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığınca düzenlenen 31.1.2003 günlü rapor ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı 600 yataklı Mevki Asker Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen 19.3.2003 günlü rapor ve atamasının yapılmamasına ilişkin işleme ilişkin bölümünün (atamasının yapılmamasına ilişkin işleme karşı açılan E:2006/1598 sayıh dosyada bu istem incelenmiştir.) usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen hususların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın Yönetmeliğin 85. maddesinie ilişkin kısmına gelince; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesi uyarınca davacının karar düzeltme istemi kabul edilerek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 20.10.2005 günlü, E:2005/2110, K:2005/2510 sayılı kararının Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin 85. maddesine ilişkin kısmı kaldınlılarak temyiz incelemesine geçildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin "Sivil Personel Göreve Alınırken Yapılacak Sağlık İşlemleri" başlıklı 85. maddesine 4.5.1993'de eklenen ek paragrafda "Türk Silahlı Kuvvetlerine alınacak bayan memurlarda; boy alt sınırı 150 cm. (150 cm. dahil), kilo sınırı ise boy ölçülerinin son iki rakamının 5 Kg. (5 Kg. dahil) fazlalığı ve 15 Kg. (15 Kg. dahil) noksanlığı olarak uygulanır" kuralı yer almıştır.

Anayasanın 70.maddesinde, hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım yapılamayacağı, 128/2. maddesinde de; Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilmiştir. Anayasanın 128. maddesinin 2. fıkrası hükmüne paralel olarak, 657 sayılı Yasanın 48.maddesinde, Devlet memurluğuna alınacak kişilerde aranılacak genel ve özel şartlar belirlenmiş bulunmaktadır. Bu maddenin "özel şartlar" bölümünde, kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında bazı koşulların ayrıca belirleneceği sonucuna ulaşılmakta ise de, yönetmelik gibi alt düzenlemelerde getirilen kısıtlamaların, yasaya ve görevin niteliğine uygun olması gerektiği de açıktır.
Dava konusu düzenleme Yasada yer almadığı gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan "bayan" sivil memurların görevlerinin niteliğinin de bu yönde bir düzenlemeyi gerektirmediği açıktır.
Bu itibarla dava konusu Yönetmeliğin 85. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "boy alt sınırı 150 cm. (150 cm. dahil)" ibaresinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 20.10.2005 günlü, E:2005/2110, K:2005/2510 sayılı kararının Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığınca ve 600 Yataklı Mevki Asker Hastanesi Baştabipliğince düzenlenen raporlar ile atamasının yapılmamasına ilişkin işlem yönünden Daire kararının onanması yolundaki kısmına yönelik olarak karar düzeltme isteminin REDDİNE oybirliğiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin 85. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "boy alt sınırı 150 cm. (150 cm. dahil)" ibaresi yönünden karar düzeltme isteği kabul edilerek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararının bu kısmının kaldırılmasına temyiz isteminin kabulü ile Danıştay Onikinci Dairesinin 1.12.2004 günlü, E:2003/4046, K:2004/3866 sayılı kararının bu kısmının Bozulmasina, oyçokluğuyla 6.11.2008 gününde karar verildi.

KARŞI OY

X- Danıştay Dava Daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar hakkında ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir. Kararın düzeltilmesi dilekçesinde öne sürülen hususlar ise adı geçen yasa maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymamaktadır.

Bu nedenle, davacının karar düzeltilme isteminin tamamıyla reddedilmesi gerektiğinden, kararın karar düzeltme isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmına karşıyız.


YÖNETMELİK DEĞİŞİNCE, OKUYANLARIN KAZANILMIŞ HAKKINDAN BAHSEDİLEBİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY
İdari Dava Daireleri
Kurulu
Esas No: 2005/1988
Karar No: 2008/1826

Özeti : Düzenleyici işlemlerin kural olarak kazanılmış hak oluşturmayacağı, kaldırılmaları ve değiştirilmelerinin her zaman olanaklı olduğu; eğitim ve öğretimin kalitesini artırmak amacıyla yönetmelikte yapılan değişikliklere, davacıların devam eden öğrencilik statüleri nedeniyle tabi olacağı ve kazanılmış haktan söz edilemeyeceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğü

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf (Davacılar) : 1-...

2-...

İstemin Özeti : Trabzon İdare Mahkemesince verilen 15.6.2005 günlü,
E:2005/614, K:2005/591 sayılı ısrar kararını davalı idare temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti : Trabzon İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Mustafa Karabulut'un Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi ısrar kararının Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Radiye Tiryaki'nin Düşüncesi: Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencileri olan davacılar tarafından, 01.02.1989 tarih ve 20067 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Sınav Değerlendirme ve Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin 3. maddesinin 3. fıkrası ile 11., 12., 16.,18., 20., 21 ve 23. maddelerini değiştiren ve 17. ve 19. maddelerini yürürlükten kaldıran 5.2.2004 tarih ve 25364 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim, Sınav Değerlendirme ye Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bir Ek Madde ile İki Geçici Madde Eklenmesine Dair yönetmeliğin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemi iptal eden idare mahkemesi kararını temyizen inceleyerek bozulmasına karar veren Danıştay 8. Dairesinin bozma kararına uymayarak kararında ısrar eden idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

2547 sayılı Yasa ve ilgili Yönetmeliklerin verdiği yetkiye dayanılarak eğitim, öğretim ve sınav sisteminde eğitimin kalitesini ve verimini artırmak amacıyla ve tüm öğrencileri kapsayacak şekilde her zaman düzenleme yapılabileceği açık olduğundan, davalı idarece eğitim öğretim kalitesini artırmak amacıyla yeni yönetmelikle yapılan düzenlemede hukuka ve kazanılmış haklara aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, kararında ısrar ederek dava konusu işlemi iptal eden idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle mahkeme ısrar kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencileri olan davacılar tarafından 1.2.1989 tarih ve 20067 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Sınav Değerlendirme ve Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin 3. maddesinin 3. fıkrası ile 11., 12., 16., 18., 20., 21 ve 23. maddelerini değiştiren ve 17. ve 19. maddelerini yürürlükten kaldıran 5.2.2004 tarih ve 25364 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim, Sınav Değerlendirme ve Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bir Ek Madde ile İki Geçici Madde Eklenmesine Dair Yönetmeliğin iptali istemiyle açılmıştır.

Trabzon İdare Mahkemesi 15.7.2004 günlü, E:2004/437, K:2004/751 sayılı kararıyla; dava konusu Yönetmelikle getirilen değişiklikleri belirttikten sonra, iptal istemine konu edilen Yönetmelik kurallarının öğrencilerin aleyhine olduğu; eğitim-öğretim yılının tanımında, sınavlar, notlar, başarılı öğrencilerin belirlenmesi, harf sistemine göre daha önce (50-59) not aralığında olan (DD) notunun başarısız not olarak kabul edilmesine ilişkin kurallar içeren Yönetmeliğin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

Anılan karar temyizen incelenmesi sonucunda Danıştay Sekizinci Dairesi 21.3.2005 günlü, E.-2004/4041, K:2005/1280 sayılı kararıyla; 2547 sayılı Yasa ve ilgili yönetmeliklerin verdiği yetkiye dayanılarak üniversitenin eğitim, öğretim ve sınav sisteminde, eğitimin kalitesini ve verimini artırmak amacıyla her zaman düzenleme yapabileceği, bu düzenlemenin tüm öğrencileri kapsayacağı ve uygulanmasına engel bir durum yoksa hemen uygulamaya geçilebileceği, bu durumda eğitim ve öğretim kalitesini artırmak amacıyla yapılan değişikliklere davacıların devam eden öğrencilik statüleri nedeniyle tabi olacağı ve kazanılmış haktan söz edilemeyeceğinden (Geçici maddelerle 2003-2004 eğitim öğretim yılı için bir defaya mahsus eski uygulamanın devam etmesi dışında) yeni yönetmelikle yapılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; Trabzon İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak 15.6.2005 günlü, E:2005/614, K:2005/591 sayılı kararıyla ilk kararında ısrar etmiştir.

Davalı idare, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
2
577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun 2. maddesinde idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işleılerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, idari mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacakları hükme bağlanmıştır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 44. maddesinin 3. fıkrasında, üniversite senatolarının ön lisans ve lisans düzeyi öğretimlerde sürdürülecek esasları, devam, ara sınav sayısı ve bunların başarı notuna katkısı, uygulama, sınav ve bütünleme gibi şartları yönetmeliklerle belirleyebilecekleri hükmü yer almakta ve davalı idare tarafından dava konusu Yönetmeliğin eğitim ve öğretimin kalitesini artırmak amacıyla çıkarıldığı belirtilmektedir.

İdare Mahkemesi, Yönetmelik değişikliğinden önceki kimi düzenlemelerin öğrenciyi daha çok çalışmaya teşvik ettiği, geçme notunun sınıfın genel başarı durumuna göre belirlenmesinin öğrencinin lehine olmadığı yolundaki ısrar kararının hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşan öznel saptamalara ısrar kararının gerekçesinde yer vermiştir.

Öte yandan, düzenleyici işlemlerin kural olarak kazanılmış hak yaratmayacağı, kaldırılmaları ve değiştirilmelerinin her zaman olanaklı olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Düzenleyici işlemlerin kişilere uygulanması suretiyle bireyselleşmesi halinde kazanılmış hak yaratacakları ve bu durumda da düzenleyici işlemlerde yapılacak değişikliklerde idari istikrarın ve/veya kazanılmış hakların korunması gerekeceği hukuk devleti ilkesinin bir sonucudur.

Davada kazanılmış hakların ihlali ile ilgili bir uyuşmazlık söz konusu olmadığı gibi Fakülte 1. sınıfta tabi olunan Yönetmeliğin öğrenim tamamlanıncaya kadar değiştirilemeyeceğinden bahsetmek de hukuken olanaklı değildir. Bu itibarla, Yönetmeliğin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile Trabzon İdare Mahkemesinin 15.6.2005 günlü,

E:2005/614, K:2005/591 sayılı ısrar kararının Bozulmasina, dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 23.10.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava; Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencileri olan davacılar tarafından 1.2.1989 tarih ve 20067 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Sınav Değerlendirme ve Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin 3. maddesinin 3. fıkrası ile 11., 12., 16., 18., 20., 21 ve 23. maddelerini değiştiren ve 17. ve 19. maddelerini yürürlükten kaldıran 5.2.2004 tarih ve 25364 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim, Sınav Değerlendirme ve Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bir Ek Madde ile İki Geçici Madde Eklenmesine Dair Yönetmeliğin iptali istemiyle açılmıştır.

1.2.1989 tarih ve 20067 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Karadeniz Teknik Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Sınav Değerlendirme ve Öğrenci İşleri Yönetmeliğinin üniversite öğrencilerine birinci sınıftan itibaren uygulandığı ve öğrencilerin davayı açtıkları tarihte üniversitede öğrenim gördükleri dikkate alındığında, davacıların kazanılmış haklarının bulunduğu, yapılacak yönetmelik değişikliğinde bu haklarının korunması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buna karşın, dava konusu Yönetmelik değişikliği davacıların kazanılmış haklarının ihlaline yol açacak nitelikte kurallar içerdiğinden hukuka uygun bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu İdare Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği oyu ile karara karşıyız.


DAVACI, OKULA YAPILAN ÖĞRETMEN ATAMASININ İPTALİNİ İSTEYEBİLİR

T.C.
DANIŞTAY
İkinci Daire
Esas No : 2008/1077
Karar No : 2009/365

Özeti : Davacının görev yaptığı okula, kendisiyle aynı branşta bulunan öğretmen atanmasına ilişkin işlemin iptalini istemekte; kişisel, meşru ve aktüel menfaatinin bulunduğu hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : 1-Milli Eğitim Bakanlığı 2-Malatya Valiliği

İsteğin Özeti : Malatya İdare Mahkemesi'nin 16.11.2007 günlü, E:2007/1839, K:2007/2642 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevapların Özeti : Temyizi istenen kararın yöntem ve yasaya uygun
olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Asiye Değirmenci
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : S. Sema Kabukçu
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Malatya Merkez Turgut Özal Anadolu Lisesi matematik öğretmeni olan davacı, norm kadro fazlası durumuna düşeceği ve ek ders ücreti alamayabileceğinden bahisle ...'in aynı okula matematik öğretmeni olarak atanmasına ilişkin 29.6.2007 gün ve 43580 sayılı işlem ile bu atamanın düzeltilmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin Malatya Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün 27.9.2007 günlü işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.

Malatya İdare Mahkemesi'nin 16.11.2007 günlü, E:2007/1839, K:2007/2642 sayılı kararıyla; davacının görevli bulunduğu okula kendi branşında başka bir öğretmenin atanması sonucunda kendisinin norm fazlası durumuna düşebileceği veya ek ders ücreti akmayabileceği durumunun güncel olmadığı, varsayıma dayalı ihtimal dahilinde olduğu, dolayısıyla dava konusu işlemle davacı arasında kişisel, meşru ve güncel menfaat ihlalinin bulunmadığı anlaşıldığından, açılan bu davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği gerekçesiyle 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 14/3-c ve 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı; hukuka uygun olmayan dava konusu atama işlemi nedeniyle şahsının hak ve menfaatlerinin doğrudan ihlal edildiğini ileri sürmekte ve mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin (a) fıkrasında idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davaları olarak tanımlanmış ve sübjektif ehliyet koşulu menfaat ihlali olarak yer almıştır.

Öte yandan, gerek doktrinde gerek yargı içtihatlarında iptal davası açılabilmesi için menfaat ihlali koşulu sübjektif ehliyet koşulu olarak kabul edilmekte ve genelde kişisel, meşru ve güncel bir menfaatin varlığı ve bunun ihlali menfaat ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmaktadır. Davanın niteliğine ve özelliğine göre, idari yargı yerlerince davacının idari işlemle ciddi ve makul bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması dava açma ehliyetinin varlığı için yeterli görülmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından matematik öğretmeni olarak görev yaptığı Malatya Turgut Özal Anadolu Lisesi'ne, aynı İl Kubilay Lisesi matematik öğretmeni ...'in Fen, Sosyal Bilimler, Spor, Güzel Sanatlar, Anadolu Öğretmen ve Anadolu İmam Hatip Liseleri sınavında başarılı olduğundan 29.6.2007 günlü Bakanlık işlemiyle atanması üzerine norm kadro fazlası konuma getirildiği ileri sürülerek söz konusu atamanın ve bu atamanın düzeltilmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali için bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, davacının görev yaptığı Turgut Özal Anadolu Lisesindeki mevcut matematik
öğretmeni sayısı ile matematik öğretmenliği norm kadronun ...in bu okulda görevde başladığı sırada 6 olduğu, dava konusu atama işlemi sonucu okuldaki matematik öğretmeni sayısının T ye yükselmesiyle birlikte davacının hizmet puanı itibariyle norm kadro fazlası olma durumuyla karşı karşıya kaldığı, söz konusu okulun matematik branşındaki öğretmelerden hizmet puanı az olanın norm kadro fazlası durumda olacağı dikkate alındığında, davacının kişisel, meşru ve aktüel menfaatinin, dava konusu atamadan hiç etkilenmeyeceğini söylemek olanaksızdır.

Bu durumda, davacının, görev yaptığı okula kendisiyle aynı branşta bulunan ...'in atanmasına ilişkin işlemin iptalini istemekte kişisel, meşru ve aktüel menfaati bulunduğundan, dava konusu uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Malatya İdare Mahkemesi'nce verilen 16.11.2007 günlü, E:2007/1839, K:2007/2642 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 30.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YASAL DÜZENLEME YOK İSE FAZLA ÇALIŞMA VERİLEBİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY
Beşinci Daire

Esas No : 2006/3585
Karar No : 2008/6379

Özeti : Hakim ve Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan davacılar tarafından, yasal sınırları aşan fazla çalışmanın ve yasal sınırlar içinde kalmakla birlikte olumsuz koşullarda yapılan çalışmanın karşılığı olarak, kendilerine maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmedilmesi istenilmekte ise de; Anayasa'nın 140/3. maddesinde yer alan hüküm nedeniyle, fazla çalışma karşılığında verilecek ücretin yasa ile düzenlenebileceği, bu konunun T.B.M.M.'nin takdirinde olduğu; yasama organının düzenlemediği bir konuda mahkemenin karar vermesinin yerindelik denetimine gireceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar) : 1-..., 2- ...,

Karşı Taraf : Adalet Bakanlığı

İsteğin Özeti : ... eski, halen ... Hakimi ve ... Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan davacıların, bir hakim ve savcının bakabileceği işin çok üstünde işe bakmak zorunda kaldıklarını, yargıya verilen imkanların çok kötü olduğunu, haftalık çalışma saatlerinin üzerinde fazla çalışan diğer kamu görevlilerine aylıklarının dışında ek ödeme yapıldığı halde hakim ve savcılara fazla çalışma karşılığı herhangi bir ücret ödenmediğini, Anayasa'nın 18.1 maddesinde düzenlenen angarya yasağına ve insan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelere i aykırı hareket edildiğini öne sürerek, yasal sınırlar içinde kalan ancak olumsuz koşullardayapılan çalışma ile yasal sınırları aşan fazla çalışma karşılığı olarak 2.000 YTL maddi tazminatın, haksız çalışma koşullan ve yasal sınırları aşan sürelerde yaptırılan fazla çalışma nedeniyle uğranılan manevi zararlara karşılık olarak 20.000 YTL manevi tazminatın dava tarihinden başlayarak hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtıkları davanın; Anayasa'nın 140/3. maddesinde, hakim ve savcıların özlük işlerinin kanunla düzenleneceği amir hükmü karşısında, davacıların fazla çalışmalarının karşılığında verilecek ücretin kanunla düzenleneceği, dolayısıyla, bu konunun yasama organınca belirleneceği, Mahkeme tarafından bu konunun irdelenmesinin ise yargı mensuplarına verilecek ücretin Anayasa'nın amir hükmüne rağmen yargı organınca belirlenmesi sonucunu doğuracağı, bunun ise fonksiyon gaspı sonucunu doğuracağı, zira bu konunun T.B.M.M.'nin takdirinde olduğu ve mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacağı ancak, hukukilik denetimi yapabileceği, yasama organının düzenlemediği bir konuda mahkemenin karar vermesinin yerindelik denetimine gireceği, bu nedenle, açılan davanın hukuki dayanaklarının bulunmadığı gerekçesiyle reddi yolunda Gaziantep 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 9.11.2005 günlü, E:2004/1014, K:2005/1635 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Bülent Küfüdür
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği
düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Filiz Z. Gürmeriç
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce, Üye ...'un; "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 5. maddesinde "Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller" düzenlenmiş, maddenin 1. fıkrasında birden fazla idari işleme karşı aynı dilekçe ile dava açılması koşulları kurala bağlandıktan sonra, 2. fıkrasında birden fazla davacının müşterek dilekçe ile dava açma esasları belirlenmiştir. Madde hükmü çerçevesinde, birden fazla kişinin müşterek dilekçe ile dava açabilmeleri için, davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunması, davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekmektedir. ... Hakimi ve ... Cumhuriyet Savcısı olan davacılar tarafından, olumsuz koşullarda mesai yaptıklarından bahisle yasal sınırları aşan fazla mesai karşılığı olarak 2.000.-YTL. maddi, haksız çalışma koşulları ve yasal sınırları aşan sürelerde yaptırılan fazla mesai nedeniyle uğranılan manevi zarara karşılık olarak 20.000.-YTL. manevi tazminatın dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan bu davada; davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. Zira, farklı görevleri yürüten davacılar, farklı sayıda hukuki uyuşmazlıkları çözümlemek ve farklı sürelerde mesai yapmak durumundadırlar. Davacıların, sadece evli olmaları hak ve menfaatlerinde iştirak bulunduğu sonucunu doğurmaz. Açıklanan nedenle, 2577 sayılı Yasa'nın 5. maddesinde uygun olarak düzenlenecek dilekçelerle yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddi gerekirken, esasa girilerek hüküm kurulmasında hukuki isabet bulunmadığı" yolundaki görüşüne karşılık; oyçokluğuyla; davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması koşulunun bakılan davada gerçekleştiği, bu nedenle, davacıların tek dilekçe ile birlikte dava açabilecekleri sonucuna varılarak, temyiz istemi incelenip, işin gereği düşünüldü:

İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Gaziantep 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 9.11.2005 günlü, E:2004/1014, K:2005/1635 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacılar üzerinde bırakılmasına, 22.12.2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava; Hakim ve Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan davacıların, bir hakim ve savcının bakabileceği işin çok üzerinden işe bakmak zorunda bırakıldıklarını, yargıya verilen imkanların çok kötü ve yetersiz olduğunu, haftalık mesai saatlarinin çok üstünde çalıştıklarını, çoğu zaman eve iş götürdüklerini, Cumartesi-Pazar ve tatil günlerinde çalıştıklarını, bu durumun Anayasa'ya ve insan haklarına aykırı olduğunu ileri sürerek, maddi ve manevi yönden zarara uğradıklarından bahisle tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Manevi zarar, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşam gücünü azaltan olaylar nedeniyle duyulan acıyı, ızdırabı veya kişilik haklarının zedelenmesi nedeniyle şeref ve haysiyetini rencide edilmesini ifade ettiği gibi, günlük yaşamı zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı da kapsamaktadır.

Anayasa'nın 18. maddesinde; hiç kimsenin zorla çalıştırılmayacağı, angaryanın yasak olduğu, 49. maddesinde; Devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için gerekli tedbirleri alacağı, 50. maddesinde de, dinlenmenin, çalışanların hakkı olduğu hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 24. maddesinde; herkesin, dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçüde sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izine çıkmaya hakkı olduğu, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 4. maddesinin 2. bendinde de, hiç kimsenin zorla çalışmaya tabi tutulamayacağı belirtilmiştir.

2992 sayılı, Adalet Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 2. maddesinin (a) bendinde; kanunlarda öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz ve ıslah kurumları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek, (b) bendinde de; adalet hizmetleriyle ilgili konularda, gerekli araştırmalar ve hukuki düzenlemeleri yapmak, görüş bildirmek, Adalet Bakanlığı'nın görevleri arasında sayılmıştır.

Yine, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu sorumluluk türü, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp, demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihatlarıyla saptamak zorundadır. Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.

İdari faaliyetten zarar gören kişi, faaliyetin ilişkili olduğu kamu hizmetinden yararlanan durumunda veya faaliyetin içinde, kamu hizmetinin görülmesine katılan bir kişi olabileceği gibi, idari faaliyette, kamu hizmeti ile hiçbir yönden ilişkisi olmayan üçüncü bir kişi de olabilir.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuki kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğu, idarece yürütülen hizmetin kuruluşunda, düzenlenmesinde ve işleyişinde ortaya çıkan her türlü bozukluk, aksaklık ve eksikliktir.
Bu bağlamda, hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturur.

İncelenen olayda, davacıların manevi tazminat istemi, Hakim ve Cumhuriyet Savcısı olarak bakabilecekleri işin çok üzerinde işe bakmak, hafta sonu ve tatillerde ve mesai saatleri dışında çalışmak ve çoğu zaman eve iş götürmek zorunda kaldıkları, bu durumun sağlıklarını, sosyal yaşamlarını ve özel hayatlarını olumsuz etkilediği ve yargı mensuplarının belirtilen olumsuz koşullar içinde hizmet vermesinde davalı idarenin sorumluluğunun bulunduğu savına dayanmaktadır.

Buna karşılık davalı idare, yargının iş yükü fazlalığını, hakim-savcı sayısının yetersizliğini genel olarak kabul etmekle beraber, yargının kadro ve fiziki imkanlarının arttırıldığını, davacıların çalışma koşullarını ve iş yükünü bilerek kendi istekleri ile mesleğe girdiklerini, idarenin üzerine düşeni imkanlar dahilinde yerine getirdiğini savunmuştur.

Ülkemizde, uyuşmazlıkların sayısının, niteliklerinin ve suç işleme oranının her geçen gün arttığı, buna karşın Hakim ve Cumhuriyet Savcısı ve yardımcı adliye personeli sayısının ise aynı oranda artmadığı, bu nedenle, hakim ve savcıların bakabilecekleri işin çok üzerinde işe bakmak zorunda kaldıkları, dolayısıyla, davaların makul sürede sonuçlandırılamadığı, etkin soruşturma yapılamadığı, adil yargılanma ilkelerinin tam anlamıyla uygulanamadığı; ayrıca, yargının sahip olduğu olanakların çağdaş normlara uygun olmadığı, bilinen ve davalı idare tarafından da kısmen kabul edilen bir olgudur. Nitekim, ülkemizde yargının sorunları ile ilgili hazırlanan ulusal ve uluslararası çalışma raporlarında da, yukarıda belirtilen tespitlere her zaman yer verilmektedir.
Görevi adalet dağıtmak olan Hakim ve Cumhuriyet Savcılarının, adaletin sağlıklı işlememesi nedeniyle üzüntü duymamaları düşünülemez. Bir toplumda yargıya sağlanan imkanların yetersizliği nedeniyle adil yargılanma ilkelerinin tam olarak uygulanmaması, adalet dağıtmakla görevli yargı mensuplarının manevi şahsiyetinin olumsuz etkilenmesi için yeterli bir nedendir.

Bununla beraber, uygulanan terfi ve denetim sistemi ile, davasının karara bağlanması geciken vatandaşların haklı şikayetlerinin getirdiği baskı sonucu, iş yükü ne olursa olsun, verilen işin büyük bir kısmını belli zaman dilimi içinde incelemek (çıkarmak), bu nedenle mesai saatlerinin dışında, hafta sonu tatillerinde ve çoğu zaman evde çalışmak zorunda bırakılan hakim ve savcıların aile ve sosyal yaşantılarında meydana gelen sıkıntıların manevi bir zarar oluşturduğu kuşkusuzdur.

Bu şekilde ortaya çıkan bir manevi zararda, adalet hizmetlerini geliştirmekle ve iyileştirmekle görevli davalı Bakanlığın hukuki sorumluluğunun bulunduğu açıktır.

Bu durumda; toplumda uyuşmazlıkların ve suçun artmasını önleyecek tedbirlerin zamanında alınmamasının; yargı mercilerinin iş yükünün sürekli ve önemli ölçüde artmasına karşın, hakim-savcı ve yardımcı personel sayısının, yargı mercilerinin donanım ve olanaklarının aynı ölçüde yeterli düzeye getirilmemesinin, adalet hizmetinin işletilmesine ilişkin hizmet kusuru oluşturduğu; davacıların maddi tazminat istemlerinin reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamakta ise de; adı geçenlerin, oluşan bu durum sonucu meydana gelen manevi zararlarına karşılık, Mahkeme'ce takdir edilecek miktarda manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesi gerektiğinden, davanın, manevi tazminat istemine ilişkin kısmının da reddine karar verilmesinde hukuksal isabet bulunmadığı; bu nedenle, Mahkeme kararının manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle, Dairemiz kararının "manevi tazminat yönünden de onama" kısmına katılmıyorum.


MEMUR BAŞKA BİR KURUMDAKİ UNVAN DEĞİŞİKLİĞİ SINAVINA KATILABİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY
Beşinci Daire
Esas No : 2008/1987
Karar No : 2009/54

Özeti : Bir kurumun açtığı unvan değişikliği sınavına, diğer kurumların personelinin katılamayacağı hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...
Karşı Taraf : TCDD Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. ...

İsteğin Özeti : Malatya Adliyesi'nde zabıt katibi olarak görev yapan ve kimya mühendisliği bölümü mezunu olan davacının, TCDD Genel Müdürlüğü'nün ilan etmiş olduğu 16.6.2007 tarihinde yapılacak olan unvan değişikliği sınavına katılma istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 6.6.2007 günlü, 29235 sayılı işlemin iptali istemiyle açtığı davanın; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ve Bağlı Ortaklıkları Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin amacına ilişkin 1. maddesi ve kapsamına ilişkin 2. maddesi dikkate alındığında, sözkonusu Yönetmeliğin anılan idarenin memur kadroları ile sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilen personeli kapsadığı, davacının ise bu kapsamda yer almadığı, öte yandan her ne kadar Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin Ek-3. maddesinde ve davalı idare Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin 16. maddesinde unvan değişikliği sınavına katılacaklarda kuruluşta veya öğrenim durumu ile ilgisi olmayan görevlerde çalışma şartı aranmayacağı kurala bağlanmış ise de, bu hükmün belirli bir süre çalışma şartı aranmayacağı şeklinde anlaşılması gerektiği, aksine yorumun niteliği gereği her kurum ve kuruluşun kendi bünyesindeki personelinin yükselmesi ve unvan değişikliğine yönelik olarak yapılacak görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavının amacıyla bağdaşmayacağı dolayısıyla kurulan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddi yolunda Malatya İdare Mahkemesi'nce verilen 29.11.2007 günlü, E:2007/1008, K:2007/2998 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Işın Aka Delice
Düşüncesi : Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin "Amaç" başlıklı 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin amacının liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak Devlet Memurları ile 399 sayılı KHK'ye tabi sözleşmeli personelin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu hüküm altına alınarak, kamu kurum ve kuruluşlarına unvan değişikliği sınavı sonucunda liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde en iyi personeli istihdam etme olanağı tanınırken, bu hükme paralel olarak aynı Yönetmeliğin Ek-3 maddesinde unvan değişikliği sınavlarına katılacaklarda, kurumda veya öğrenim durumları ile ilgili bulunmayan görevlerde belirli süre hizmet yapmış olma şartının aranmayacağı hüküm altına alınmış olup, kurumların açtığı unvan değişikliği sınavlarına diğer kurumların personelinin de katılmasına imkan tanınmıştır. Bu nedenle, Malatya Adliyesi'nde zabıt katibi olarak görev yapan davacının, TCDD Genel Müdürlüğü'nün ilan etmiş olduğu unvan değişikliği sınavına katılma istemini TCDD Genel Müdürlüğü ve bağlı Ortaklıkları Personeli olmadığından bahisle reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Mehmet Akkaya
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Malatya İdare Mahkemesi'nce verilen 29.11.2007 günlü, E:2007/1008, K:2007/2998 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 15.1.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
X- 18.4.1999 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik" de, görevde yükselme ve unvan değişikliğiyle ilgili olarak, nesnel ölçütler getirilmiş ve hak edenlerin bir üst göreve yükselmeleri konusunda, kariyer ve liyakat ilkeleri esas alınmıştır.

Uygulamada, unvan değişikliği bakımından da görevde yükselme değerlendirmelerinin yapılması ve bu konuda uyuşmazlıkların doğması üzerine, Yönetmelikte düzenlenmeyen bu konu, Dairemiz kararlarıyla giderilmeye çalışılmıştır.

Bu bağlamda, gördükleri mesleki veya teknik eğitim sonucu belirli unvanları kazanan, ama kurumda memur olarak çalışanların bu kadrolara atanmalarının, yalnızca sınıf ve unvan değişikliği olup görevde yükselme niteliği taşımadığı, bu unvanları kazanmış olan memurların sınıf ve unvan değişikliği için yapılacak sınavı kazanmalarının zorunlu olmakla birlikte, yapılacak bu sınavın görevde yükselme sınavı dışında, o unvanla ilgili ve dışarıdan o unvan alımları için yapılacak sınavla aynı nitelikte olması gerektiği yolundaki Dairemiz içtihadı, İdari Dava Daireleri Kurulu'nca da benimsenmiştir.

Anılan Yönetmelikte, 21.9.2004 tarihi itibariyle yapılan değişiklik, yargı kararları doğrultusunda yapılmış ve Ek Madde 3 ile konu düzenlenmiştir. Madde, yargı kararları ışığında hazırlandığına ve maddede, görevde yükselme sınavında olduğu gibi, kurum personeline hasren bir düzenleme yapılmadığına göre, maddeyi kurum personeline uygulanacak şekilnde, daraltıcı bir yorumla anlayış, kamu hizmetinin en ehil kişilerce yürütülmesini benimseyen, 657 sayılı Yasa'nın olmazsa olmaz ilkelerinden kariyer ve liyakat ilkeleriyle de bağdaşmaz.
Kaldı ki, unvan değişikliği sınavlarına katılacaklarla, kurumda belirli bir süre hizmet yapmış olma koşulu yanında, öğrenim durumları ile ilgisi bulunmayan görevlerde belirli süre hizmet yapmış olma koşulu da aranmamaktadır.

Maddedeki "veya" sözcüğü de, kurum bağlantısını zorunlu olmaktan çıkarmaktadır. Aksine bir uygulama, bağlı ve ilgili kuruluşlar bakımından uygulamada sorunları önümüze koyan bir uygulama olur.

Yönetmeliğin Ek 1 inci maddesi ile kurumlara naklen atama yetkisi verilmesi yanında, Ek 3 üncü madde ile unvan değişikliği sınavı getirilmesi de, hizmetin gerektirdiği ivedi durumlar dışında, kurum dışından katılacakları da kapsayan bir sınavın varlığını ortaya koymaktadır.

Davanın reddi yolundaki Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.


AYLIKTAN KESME CEZASI ALAN İL MÜDÜRÜ OLABİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY
Beşinci Daire
Esas No : 2007/2918
Karar No : 2009/175

Özeti : 657 sayılı Yasa'nın 132/4. maddesinde; aylıktan kesme ve/veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların atanamayacakları görevler arasında il müdürlüğü görevi sayılmadığına göre; il müdürlüğü görevinin daire başkanlığı görevi ile eşdeğer olduğundan bahisle, kendisine aylıktan kesme cezası verilen davacının, il müdürlüğü görevi için aranan koşullardan birini yitirdiğinden söz etmeye hukuken olanak bulunmadığı hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
... Vekili : Av. ...

Karşı Taraf : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

İsteğin Özeti : Ankara 6. İdare Mahkemesi'nce verilen 7.12.2006 günlü, E:2005/1190, K:2006/2194 sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Bekir Şimşek
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği
düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : İsa Yeğenoğlu
Düşüncesi : 657 sayılı Yasa'nın 132. maddesinde, aylıktan kesme ve
kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların atanamayacakları görevler arasında il müdürlüğü sayılmamış olup, SHÇEK Antalya İl Müdürü olarak görev yapan davacının almış olduğu aylıktan kesme cezası nedeniyle bu görev için aranan koşullardan birini kaybettiği nedeniyle Genel Müdürlükte 1. dereceli uzman kadrosuna atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık; davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle , temyize konu kararın bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Dava, Antalya Sanayi ve Ticaret İl Müdürü olarak görev yapan davacının, başka bir göreve atanmak üzere görevden alınmasına ilişkin 25.5.2005 günlü, 2005/7108 sayılı müşterek kararname ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü'ne 1. dereceli uzman olarak atanmasına ilişkin 31.5.2005 günlü, 585 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 6. İdare Mahkemesi'nin 7.12.2006 günlü, E:2005/1190, K:2006/2194 sayılı kararıyla; davacının il müdürü olarak görev yaptığı dönemde, hakkında aylıktan kesme cezası verildiği, bu cezanın iptali istemiyle açılan davanın Mahkemece reddedildiği, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Personeli Yönetmeliğinin 8/a maddesi uyarınca davacının İl Müdürü olarak atanma koşullarını kaybettiği, anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, İdare Mahkemesi'nce verilen kararın hukuka aykırı olduğu öne sürmekte ve kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C maddesinde; memurun brüt aylığından 1/30 ile 1/8 arasında kesinti yapılmasını gerektiren eylem ve durumlar, aynı Kanunun 125/B maddesinde ise eylemin ağırlık derecesine göre memurun bulunduğu kademede ilerlemesinin 1-3 yıl durdurulmasını gerektiren eylem ve durumlar sayılmış, Kanunun "Uygulama" başlıklı 132. maddesinin 4. fıkrasında, kendilerine disiplin cezası olarak aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilenlerin, valilik, büyükelçilik, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerine atanamayacakları öngörülmüştür. Böylece, Kanun ile aylıktan kesme ve/veya kademe ilerlemesini durdurma cezası alanların atanamayacakları görevler sınırlı olarak sayılmıştır.

İncelenen olayda; davacı, Antalya Sanayi ve Ticaret İl Müdürü olarak görev yapmakta iken, başka bir göreve atanmak üzere 25.5.2005 günlü, 2005/7108 sayılı müşterek kararname ile görevden alınmış, 31.5.2005 günlü, 585 sayılı işlem ile de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü'ne 1. dereceli uzman kadrosuna atanmış, bu işlemlerin iptali istemiyle açılan davada almış olduğu aylıktan kesme cezasından dolayı il müdürlüğüne atanma koşullarından birini kaybettiği gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.

657 sayılı Kanun'un yukarıda açıklanan 132. maddesinde; aylıktan kesme ve/veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların atanamayacakları görevler arasında İl müdürlüğü görevi sayılmadığına göre, il müdürlüğü görevinin daire başkanlığı görevi ile eşdeğer olduğundan bahisle, davacının il müdürlüğü görevi için aranan koşullardan birini yitirdiğinden söz etmeye hukuken olanak bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, davacının almış olduğu disiplin cezasına konu eylem 657 sayılı Kanun'un 76. maddesi uyarınca davacının il müdürlüğü görevinden alınmasını gerektirir nitelikte olmadığından, dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; davacının temyiz isteminin kabulüyle, Ankara 6. İdare Mahkemesi'nce verilen 7.12.2006 günlü, E:2005/1190, K:2006/2194 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 21.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


EMNİYETTE NAKLEN ATAMA

T.C.
DANIŞTAY
Beşinci Daire
Esas No : 2008/4210
Karar No : 2009/1251

Özeti : Emniyet Hizmetleri Sınıfı mensubu olarak görev yapanların, en az bir kez ikinci bölgede hizmet görmelerinin, yönetmelikte bulunan mazeretler söz konusu olsa bile zorunlu olduğu, ikinci bölgeye ilk kez atanmada sicil numarası, rütbe ve branşlarına göre yapılacak olan sıralamanın gözönünde bulundurulacağı; buna karşın, ikinci kez ikinci bölge hizmetine gönderileceklerin ise, birinci bölgeye dönüş yılları ve dönüş yılları aynı olanlar arasında da sicil numarası sıralamasının esas alınacağı ve her ne suretle olursa olsun hizmet nedeni ile üç kereden fazla erteleme isteminde bulunulmayacağının açık olduğu; ikinci bölge hizmetinde bulunmayan personel ile birinci bölgeye davacıdan daha önce dönen personel varken, davacının ikinci bölge ikinci hizmet sırası geldiği ileri sürülerek naklen atanmasına ilişkin dava konusu işlemde, ilgili yönetmelikte belirtilen kurallara ve eşitlik ilkesine uyarlık bulunmadığı hakkında.

Kararın Düzeltilmesini İsteyen (Davacı): ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : İçişleri Bakanlığı

İsteğin Özeti : Danıştay Beşinci Dairesi'nin 5.5.2008 günlü, E:2007/6593, K:2008/2519 sayılı kararının dilekçede
yazılı nedenlerle düzeltilmesi isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti : Kararın düzeltilmesi yolundaki davacı isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Mustafa Bölükbaşı
Düşüncesi : Davacının kararın düzeltilmesi yolundaki istemi kabul
edilerek Dairemizin 5.5.2008 günlü, E:2007/6593, K:2008/2519 sayılı kararının kaldırılması ve İdare Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Filiz Z. Gürmeriç
Düşüncesi : Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:
Dava; Ankara Emniyet Müdürlüğü emrinde 2. Sınıf Emniyet Müdürü rütbesiyle İl
Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yapan davacının, ikinci bölge ikinci görev süresi
geldiğinden bahisle Hakkari Emniyet Müdürlüğü emrine atanmasına ilişkin 30.6.2006 gün ve
500171 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 4. İdare Mahkemesi'nce verilen 18.6.2007 günlü, E: 2006/1813,
K:2007/1633 sayılı kararla; davacıyla aynı dönemde mesleğe girenler ile rütbe olarak aynı durumlarda olan bazı personelin şark hizmeti sırası gelmesine rağmen atamalarının yapılmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması için ara kararıyla sorulan hususlara verilen yanıttan Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün davacının ikinci şark hizmeti sırası için erteleme talebinde bulunmadığı, Emniyet Teşkilatında rütbeli personel sayısında yeni durumlara göre atama planlarının yapıldığı, yapılan planlamada personel fazlalığı olan birimde bulunduğu ilde hizmet süresini dolduran 2. bölge şark hizmeti sırası gelen ve bulundukları birim amirlerince hizmetinde verim alınmayarak başka bir ilde istihdamı uygun görülen personelin başka görev bölgelerine atandıklarının belirtildiği, Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde belirlenen sicil numarası esası, bölgelerdeki kadro ve personel ihtiyacı gibi somut ve hukuken kabul edilebilir kriterlere göre atama yapılması gerektiği, davalı idarece davacıyla aynı rütbe ve kıdemde bulunan personelden 2. bölgeden önceki dönüş yılları ve sicil numaraları esası alınarak yapılacak sıralamada 2. bölge ikinci şark sırası gelen personelin atamalarının yapılması gerekirken, davacının bulunduğu Ankara Emniyet Müdürlüğünün görev erteleme talebi bulunmadığı gerekçesiyle Hakkari Emniyet Müdürlüğü emrine atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

Davalı idarenin anılan karara karşı yapmış olduğu temyiz başvurusu Danıştay Beşinci Dairesi'nin 5.5.2008 günlü, E:2007/6593, K:2008/2519 sayılı kararıyla kabul edilerek İdare Mahkemesi kararı bozulmuştur.
Davacı, dava konusu işlem hukuka aykırı olduğundan işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunu ileri sürmekte ve Danıştay Beşinci Dairesi'nce verilen kararın düzeltilmesi suretiyle İdare Mahkemesi kararının onanmasını istemektedir.
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizce verilen 5.5.2008 günlü, E:2007/6593, K:2008/2519 sayılı karar kaldırılarak uyuşmazlığın esasına geçildi:

11.9.1992 gün ve 21342 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin; "Hizmet Bölgeleri ve Süreleri" başlıklı Beşinci Bölümünün "Hizmet Bölgeleri" başlıklı 21. maddesinde; Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup olanların atama ve yer değiştirmeleri için yurdun birinci ve ikinci bölge olmak üzere iki hizmet bölgesine ayrıldığı, "Bölgeler ve Hizmet Süreleri" başlıklı 23. maddesinde; personelin, Yönetmelikte belirtilen süre kadar en az bir defa ikinci bölgede hizmet görmesinin zorunlu olduğu, Yönetmelikte öngörülen mazeretler dahil, her ne sebeple olursa olsun ikinci bölge hizmetinden sarfınazar edilemeyeceği, "İkinci BölgedeGörevlendirilecek Personelin Sıralaması" başlıklı 24. maddesinde; ikinci bölgeye ilk defa atanacak personelin sırasının, birinci bölgedeki hizmet sürelerine bakılmaksızın sicil numarası, rütbeleri ve hizmet branşlarının gözönüne alınarak bu bölgedeki kadro ve personel ihtiyacına göre tespit edileceği, ikinci bölgeye bir defadan fazla atanacak olanların sırasının ise bu bölgeden önceki dönüş yılları ve sicil numaralarının esas alınarak yapılacağı, birinci bölgede çalışan branşlı amir ve memurların ikinci bölgedeki hizmetlere gönderilmelerinin, kendi aralarında sicil numarası esasına göre ve bölgelerdeki kadro ve personel ihtiyacı gözönünde bulundurularak yapılacağı, "Ertelemeler" başlıklı Altıncı Bölümünün "Hizmet İhtiyacı Sebebiyle Erteleme" başlıklı 29. maddesinde ise; atama sırası geldiği veya hizmet süresini doldurduğu için diğer bir bölgeye atanacak personelden, merkez teşkilatında Genel Müdür veya daire başkanları, illerde valiler, Genel Müdürlüğe doğrudan bağlı birimlerde birim amirleri tarafından, hizmetleri sebebiyle yerlerinde kalmaları gerekçeli olarak bildirilenlerin durumlarının Genel Müdürlükçe incelenerek karara bağlanacağı, bu şekilde yerlerinde bırakılmış olanların ertesi yıl haklarında zaruri bir gerekçeye dayanan yeni bir erteleme teklifi olmadığı takdirde, hizmetle yükümlü oldukları bölgelere atanacakları, birinci bölgeden ikinci bölgeye gidecekler ve ikinci bölgeden birinci bölgeye dönecekler için dördüncü defa erteleme teklifinde bulunulmayacağı düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen Yönetmelik maddelerine göre, Emniyet Hizmetleri Sınıfı mensubu olarak görev yapanların en az bir defa ikinci bölgede hizmet görmelerinin Yönetmelikte bulunan mazeretler söz konusu olsa dahi zorunlu olduğu, ikinci bölgeye ilk defa atanmada sicil numarası, rütbe ve branşlarına göre yapılacak olan sıralamanın gözönünde bulundurulacağı, buna karşın, ikinci kez ikinci bölge hizmetine gönderileceklerin ise birinci bölgeye dönüş yılları ve dönüş yılları aynı olanlar arasında da sicil numarası sıralamasının esas alınacağı ve her ne suretle olursa olsun hizmet sebebi ile üç kereden fazla erteleme talebinde bulunulmayacağı açıktır.

Davacının ikinci bölge hizmetine hiç gitmeyenler ve kendisinden daha önce birinci bölgeye dönüp ataması yapılmayanlar olduğunu iddia etmesi üzerine bu hususun açıklığa kavuşturulması bakımından Dairemizce verilen 3.12.2008 ve 21.1.2009 günlü ara kararlarına davalı idarece gönderilen yanıtların incelenmesinden ise; davacının 1989 ve 1995 yılları arasında Tunceli'de görev yaparak ikinci bölge birinci hizmet süresini fazlasıyla tamamladığı, 1995 yılında Ankara İli'ne atandığı, 2006 yılında davalı idare tarafından 1995 ve daha önceki yıllarda birinci bölgeye dönenlerin ikinci bölgeye atanmasının planlanması sonucu, dava konusu işlemle ikinci bölge ikinci hizmetini görmesi için Hakkari İli'ne atandığı, davacı gibi 2. Sınıf Emniyet Müdürü rütbesinde olup da ikinci bölge hizmetini Yönetmelik hükmü gereği bir kez dahi yapmayan personelin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, ikinci bölge hizmetinde bulunmayan personel ile birinci bölgeye davacıdan daha önce dönen personel varken davacının ikinci bölge ikinci hizmet sırası geldiğinden bahisle Hakkari İli'ne atanmasına ilişkin dava konusu işlemde, yukarıda anılan Yönetmelikte belirtilen kurallara ve eşitlik ilkesine uyarlık, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle, Ankara 4. İdare Mahkemesi'nce verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan 18.6.2007 günlü, E:2006/1813, K:2007/1633 sayılı kararın yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına; davacının kararın düzeltilmesi istemi nedeniyle yatırdığı 50,00 YTL posta pulu, 28,90 TL harç pulu ücreti olmak üzere toplam 78,90 YTL yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 12.3.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- Davacı tarafından karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar Danıştay Beşinci Dairesinin 5.5.2008 günlü, E:2007/6593, K:2008/2519 sayılı kararının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, karar düzeltme isteminin reddi gerektiği oyu ile karara karşıyız.


BAŞKASININ YERİNE SINAVA GİREN ÖĞRETİM ÜYESİ MESLEKTEN ATILABİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY Sekizinci Daire
Esas No : 2008/4027 Karar No : 2008/8266

Özeti : 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, Üniversitelerarası Yabancı Dil Sınavında bir başkasının yerine sınava girdiğinin tespiti üzerine, hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarma cezasını, fiilin öğretim elemanı görev kimliği dışında gerçekleştirildiğinden bahisle iptal eden mahkeme kararında, hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan : Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : Ondokuz Mayıs Üniversitesi , Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak görev yapan davacının, kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 13.04.2007 gün ve 2007/21-2 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada; davacının Üniversitelerarası Yabancı Dil Sınavında bir başkasının yerine sınava girerek yaptığı olumsuz tutum ve davranışlardan sorumluluğunun öğretim elemanı sıfatı ile değil, sınava katılan öğrenci kimliği ile ilgili olduğunun kabulünün hakkaniyete daha uygun olacağı, bu sebeple öğretim elemanı görev kimliği dışında üzerine atılı fiili işlediği sabit olmakla, eylemine uygun disiplin cezası ile cezalandırılması gerekirken kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden Samsun 1. İdare Mahkemesinin 31.12.2007 gün ve E:2007/1120, K:2007/1802 sayılı kararının, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Nilüfer SÜLKÜ'nün Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Gülsen BİŞKİN'in Düşüncesi : Kardiyoloji Ana Bilim Dalında Öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, ÖSYM tarafından yapılan Üniversitelerarası Yabancı Dil Sınavında kendi yerine bir başkasının sınava girmesini sağladığı tespit edilerek, Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11/b-6 maddesi uyarınca "Kamu Görevinden Çıkarma Cezası" ile cezalandırılmasına ilişkin işlemi iptal eden Mahkeme kararı temyiz edilmiştir.
Davacının sabit bulunan suçu, Mahkemece öğretim elemanı sıfatı ile değil öğrenci kimliği ile işlediğinden bahisle işlem iptal edilmiş ise de, söz konusu suçun, kamu hizmeti ve öğretim elemanı sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici suç olarak kabulü gerektiği açık olup aksi yolda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Uyuşmazlık, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi olarak görev yapan davacının kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemden doğmuştur.
Yüksek Öğretim Kurumlan Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 11. maddesinin b/6 fıkrasında kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak eyleminin cezasının kamu görevinden çıkarma olduğu belirtilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapan davacının Öğrenci Seçme ve Yerleştirme | Merkezi (ÖSYM) tarafından düzenlenen Üniversitelerarası Yabancı Dil Sınavında Yrd.Doç.Dr. j ...'nın yerine sınava girmesi ile ilgili olarak yapılan soruşturma sonucunda fiilinin sabit görülerek, soruşturmacı tarafından yukarıda anılan yönetmeliğin ll/b-6 maddesi kapsamında değerlendirilmekle beraber Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca daha önce disiplin cezası almaması ve çalışmalarının başarılı olması nedeniyle alt ceza uygulanmak suretiyle görevden çekilmiş sayılma cezası ile cezalandırılması yönünde teklif getirildiği,ancak iyi halin değerlendirilmeyerek Yüksek Disiplin Kurulu'nun 13.04.2007 gün ve 2007/21 sayılı kararı ile davacının kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırıldığı, Mahkemelerince davacının fiilin öğretim elemanı kimliği ile değil sınava katılan öğrenci kimliği ile ilgili olduğunun kabulü ile eylemine uygun disiplin cezası ile cezalandırılması gerekirken kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmeyerek iptal edildiği anlaşılmıştır.
Olayda,söz konusu fiilin davacının öğretim üyesi sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici bir hareket olduğundan şüphe bulunmayıp davacı ve yerine sınava girdiği şahıs hakkında Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 21.12.2006 gün ve E:2006/605, K:2006/720 sayılı kararı ile resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 206/1 ve 52/2 maddeleri gereğince ayrı ayrı 2.500.00.-YTL adli para cezası ile cezalandırıldıkları görülmüştür.

Bu durumda, davacının yürüttüğü görev ve fiilinin niteliği gözetilerek verilen cezada hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Samsun 1. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine 16.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.


İŞKENCE YAPAN POLİS TAZMİNAT ÖDER

T.C.
DANIŞTAY
Onuncu Daire
Esas No : 2006/1212
Karar No : 2009/652

Özeti : Davacının gözaltında bulunduğu sürece kolluk kuvvetince yapılan sorgulamasında kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldığı hususu Adli Tıp raporu ile sabit olduğundan, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu düzenini, genel ahlakı ve Anayasa'da yazılı hak ve hürriyetleri korumakla görevli kılınan polisin, bu yetkiyi kullanırken kanunen tanımlanan görev alanı dışına çıkmak suretiyle davacıya hukuka aykırı eylem ve işlemi ile verdiği zararı tazminle yükümlü olduğu hakkında.

Temyiz Eden (Davacı) : ...
Vekilleri : Av. ... - Av. ...

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı): İçişleri Bakanlığı
İstemin Özeti : Bir cinayet soruşturması nedeniyle 3 gün süre ile
gözaltında tutulan davacının bu süre içerisinde kendisine kötü muamelede bulunulduğundan ve işkence edildiğinden bahisle duyulan acı ve üzüntünün karşılığı 200.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açılmıştır.

İstanbul 2. İdare Mahkemesince, "Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş, 129. maddesinin 5. fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek Kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği hükme bağlanmış, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13. maddesinde de benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Dava konusu olayın niteliği dikkate alındığında, halkın can ve mal emniyetinin korunması şeklinde ortaya çıkan kamu hizmetinin düzenlenmesindeki yetersizlik, diğer yandan kamu personeli üzerindeki denetimin gereğince yapılmamış olmasından dolayı hizmetin kötü işlemesi biçiminde gerçekleşerek idarenin kamu hizmetinin yürütülmesindeki kusurunu ortaya koyduğu, bu şekilde meydana gelen zararın hizmeti yürütmekle görevli idarece tazmin edilmesi gerektiği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda zabıta tarafından suç delillerinin tespiti veya faillerinin yakalanması amacıyla yetkili kılınan polisin, bu görevini yerine getirirken kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun davranmasının hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez bir gereği olduğu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun Onuncu faslında zabıta amir ve memurları ile Cumhuriyet savcılarının ifade alma ve sorguya çekme sırasında uyması gereken usul ve esasların düzenlendiği, 135/(a) maddesinde, ifade verenin veya sanığın beyanının özgür iradesine dayanması gerektiği, bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma gibi iradeyi bozan bedeni ve ruhi müdahalelerin yapılamayacağı belirtilmiştir.

Dava konusu olayda, 6.5.2002 tarihinde İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından gözaltına alınan davacının gözaltı süresince kolluk kuvvetince yapılan sorgulamasında kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldığı hususunun İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nca düzenlenen 26.7.2002 tarih ve 246 sayılı rapor ve dosyadaki diğer bilgi ve belgeler uyarınca sabit olduğundan, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu düzenini, genel ahlakı ve Anayasa'da yazılı hak ve hürriyetleri korumakla görevli kılınan polisin, bu yetkiyi kullanırken kanunen tanımlanan görev alanı dışına çıkmak suretiyle davacıya hukuka aykırı eylem ve işlemi ile verdiği zararı tazminle yükümlü olduğu gerekçesiyle" davanın kısmen kabulü ile, kişisel durumu, olayın oluş şekli ve niteliği göz önüne alındığında sorgulama sırasında kötü muamele ve işkenceye maruz kalan davacı lehine 100.000 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Taraflarca hukuka aykırı olduğu ileri sürülen anılan Mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti : Temyiz isteminin hukuki dayanağının bulunmadığı ileri sürülerek reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: İbrahim Kaylan
Düşüncesi: Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Nevzat Özgür
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü: Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhineaçılabileceği şeklinde emredici bir kurala yer verilmiştir. Anayasanın sözü edilen maddesindeki "kendilerine rücu edilmek kaydıyla" ibaresinin; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idareye karşı açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etmeyi amaçladığında kuşkuya yer bulunmamaktadır. Bu hüküm karşısında, gözaltında bulunduğu sürece davacıya kötü muamelede bulunan ve işkence yapan ilgililerin kişisel kusuru bulunduğu açık olduğundan, hükmedilen tazminatı ödeyecek olan idarenin, sorumluluğu saptanan ilgili kişi veya kişilere yasal yollar çerçevesinde rücu etmesi Anayasa hükmü gereği bulunmaktadır.

İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz istemlerinin reddi ile İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 30.3.2005 tarih ve E:2003/1410, K-.2005/492 sayılı kararının onanmasına, idare aleyhine hükmedilen tazminatın bu olayda kişisel kusuru bulunan kişi ya da kişilere rücu edilmesi için kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığına tebliğine 6.2.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


HUZUR AHHKI ÜCRETİ ALAN KİŞİNİN EMEKLİ AYLIĞI KESİLİR Mİ?

T.C.
DANIŞTAY
Onbirinci Daire
Esas No : 2006/18
Karar No : 2008/8562

Özeti : Emekli aylığı almakta iken, huzur hakkı ücreti ödenen bir göreve atananların, emekli aylıklarının kesilemeyeceği hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :...
Vekilleri : Av. ... - Av. ...

Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
(T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü)
Vekilleri : Av. ...Av. ...

İsteğin Özeti : Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı İdari İşler
Müdürlüğünde görev yapmakta iken 17.5.1994 tarihinde isteği üzerine emekliye ayrılan ve Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulu Yönetmeliği uyarınca aynı belediyede danışma kurulu üyesi olarak göreve başlayan davacı tarafından, emekli aylıklarının kesilerek 15.5.2000-31.1.2002 tarihleri arası ödenen emekli aylıklarının adına borç çıkartılmasına ilişkin işlemin iptali ile 10.000-YTL maddi, 5.000-YTL. manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada; Ankara 9. İdare Mahkemesi 31.12.2004 günlü ve E:2002/857, K:2004/1999 sayılı kararıyla; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunun Ek 11. maddesinde, Emekli Sandığı Kanununa tabi daire, kurum ve ortaklıklar ile bunların Sosyal Sigortalar Kanununa tabi iş yerlerinde emekliye tabi olmayan ücretli, geçici kadrolu veya yevmiyeli hizmetlere tayin edilen emeklilerin buralarda çalıştıkları sürece aylıklarının kesileceği, bunları çalıştıranların vazifeye başladıkları tarihten itibaren bir ay içerisinde yazı ile Emekli Sandığına bildirecekleri kuralına yer verildiği, olayda ise Emekli Sandığından emekli aylığı almakta iken Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulunda üye olarak göreve başlayan davacının, emekli aylıklarının yukarıda yer alan Kanun uyarınca kesilmesinde ve ödenen aylıkların tahsili amacıyla borç çıkarılmasına ilişkin işlemde mevzuata aykırılık görülmediği, davacının dava konusu işlem nedeniyle 10.000-YTL maddi, 5.000-YTL manevi tazminat isteminin ise davanın ret ile sonuçlanması nedeniyle yerinde görülmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı vekili tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : Fatma Özlü
Düşüncesi: Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Mehmet Ali Samur
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Dava, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı İdari İşler Müdürlüğünde görev yapmakta iken 17.5.1994 tarihinde isteği üzerine emekliye ayrılan ve Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulu Yönetmeliği uyarınca aynı belediyede danışma kurulu üyesi olarak göreve başlayan davacı tarafından, emekli aylıklarının kesilerek 15.5.2000- 31.1.2002 tarihleri arası ödenen emekli aylıklarının adına borç çıkartılmasına ilişkin işlemin iptali ile 10.000-YTL. maddi, 5.000-YTL. manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun Ek 11 maddesinde, T.C. Emekli Sandığı Kanununa tabi daire kurum ve ortaklıklar ile bunların Sosyal Sigortalar Kanununa tabi işyerlerinde emekliye tabi olmayan ücretli, geçici kadrolu veya yevmiyeli hizmetlere tayin edilen emeklilerin buralarda çalıştıkları sürece emekli aylıklarının kesileceği, bunları çalıştıranların vazifeye başladıkları tarihten itibaren bir ay içinde yazı ile T.C. Emekli Sandığına bildirecekleri öngörülmüş, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyesinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun 17. maddesine dayanılarak hazırlanan Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulu Yönetmeliğinin 10. maddesinde ise, Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulu üyelerine toplantıya katıldıkları her bir gün için toplantı tutanağı karşılığı en yüksek devlet memuruna ödenen maaş ve diğer ödemeler toplamının otuzda biri tutarında hakkı huzur ücreti ödeneceği düzenlenmesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Sandıktan emekli aylığı almakta iken 3030 sayılı Yasanın 17. maddesine istinaden çıkarılan Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulu Yönetmeliği kapsamında Bursa Büyükşehir Belediyesinde danışma kurulu üyesi olarak göreve başlayan ve aynı Yönetmeliğin 10. maddesi uyarınca toplantı karşılığı hakkı huzur ücreti alan davacının ücretli göreve başladığından bahisle, emekli aylıklarının kesilerek 15.5.2000- 31.1.2002 tarihleri arası ödenen tutarın borç çıkarılması üzerine görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, belli bir konuyu görüşmek için toplanan bir kurulun üyelerine toplantı başına ödenen para olan hakkı huzur ücretinin yukarıda belirtilen 5434 sayılı Kanunun Ek 11. maddesinde sayılan ücretler kapsamında süreklilik arzeden bir ödeme olarak kabulü mümkün olmadığından, 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun 17. maddesine dayanılarak hazırlanan Bursa Büyükşehir Belediyesi Danışma Kurulu Yönetmeliği uyarınca görevlendirilen ve 10. maddesi uyarınca da hakkı huzur ücreti alan davacının durumunun 5434 sayılı Kanunun ek 11. maddesi kapsamında değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır.
Bu durumda, Bursa Büyükşehir Belediyesinde yukarıda belirtilen Yönetmelik hükmü uyarınca danışma kurulu üyesi olarak görevlendirilen ve toplantı başına hakkı huzur ücreti alan davacının emekli aylıklarının kesilerek adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığından davacının durumunu 5434 sayılı Kanunun Ek 11. maddesi kapsamında değerlendirilmek suretiyle davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan, mahkemece bozma kararı üzerine verilecek kararda davacının maddi manevi tazminat isteminin de yeniden değerlendirileceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne Ankara 9. İdare Mahkemesinin 31.12.2004 günlü ve E:2002/857, K:2004/1999 sayılı kararının bozulmasına yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, gereksiz olarak alınan 17,00- YTL temyiz başvuru harcının istemi halinde davacıya iadesine, 28.10.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


EMEYLİYE AYRILAN VE SONRA TEKRAR GÖREVE BAŞLATILAN KİŞİNİN AÇIKTA GEÇEN SÜRELERİ HİZMETTEN SAYILIR

T.C.
DANIŞTAY
Onbirinci Daire
Esas No : 2008/9733
Karar No : 2008/8624
Özeti : Mahkeme kararına istinaden fiili hizmet süresi zammından yararlanmak suretiyle emekliye ayrılan, bilahare Danıştay bozma kararı sonucu fiili hizmet süresinden yararlanamayacağının ortaya çıkması üzerine emekliliği iptal edilerek tekrar göreve başlayan davacıya, emekliye ayrılmasında kusur atfedilemeyeceği ve emekliye ayrılma ve tekrar göreve başlama tarihleri arasındaki sürenin hizmetinden sayılması gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
... Vekilleri : Av. ...

Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (T.C Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü)
Vekili : Av....
İstemin Özeti : Soma Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.'de koruma ve güvenlik görevlisi olarak görev yapmakta iken fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmamasına ilişkin işlemin idare mahkemesince iptali üzerine 16.1.1998 tarihinde emekliye sevkedilen, ancak anılan kararın Danıştay Onuncu Dairesince bozulması üzerine emeklilik için yeterli hizmet süresi bulunmadığından emeklilik onayı iptal edilerek 20.9.2000 tarihinde görevine iade edilen davacının, emeklilikte geçen sürenin fiili hizmetinden sayılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dosyanın incelenmesinden, davacının fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması isteminin reddine ilişkin işlemin Ankara 1. İdare Mahkemesinin 26.12.1996 gün ve E:1996/16, K:1996/1566 sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine davacının isteği üzerine 25 yıl 9 ay 24 gün toplam hizmet süresi üzerinden 16.1.1998 tarihinde emekliye ayrıldığı, söz konusu mahkeme kararının Danıştay Onuncu Dairesinin 27.3.2000 gün ve E:1997/2766, K:2000/1184 sayılı kararıyla bozulması ve Ankara 1. İdare Mahkemesinin de bozma kararına uymak suretiyle fiili hizmet süresi zammına ilişkin açılan davayı reddetmesi sonucu, davacının emeklilik onayı iptal edilerek 20.9.2000 tarihinde görevine iade edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda yargı kararlarının icaplarına göre yasal süre içinde işlem tesis etmek ve eylemde bulunmaktan başka seçeneği bulunmayan, bu yönde de işlem tesis eden davalı idarenin bu işlemden dolayı herhangi bir kusur veya sorumluluğunun bulunmaması karşısında, dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 12.09.2005 gün ve E:2005/1633, K:2005/1279 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Hakan Baş
Düşüncesi : Temyiz edilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : Mehmet Ali Gümüş
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Dosyanın incelenmesinden, 16.01.1998 tarihinde emekli olan, ancak fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması yolundaki mahkeme kararının Danıştay Onuncu Dairesince bozulması üzerine emeklilik için yeterli hizmet süresi bulunmadığından emeklilik onayı iptal edilerek 20.9.2000 tarihinde görevine iade edilen davacının, emeklilikte geçen sürenin fiili hizmetinden sayılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, davanın reddine karar veren Ankara 10. İdare Mahkemesi kararının, davacının açıkta geçen süreye ilişkin özlük ve parasal hakların ödenmemesine ilişkin istem yönünden inceleyerek bozulmasına dair Dairemiz kararı sonrasında Ankara 10. İdare Mahkemesinin 12.9.2005 gün ve E:2005/1633, K:2005/1279 sayılı kararıyla, davanın sadece davacının emeklilikte geçen süresinin fiili hizmetinden sayılması istemine ilişkin olması nedeniyle bozma kararına uyulmayarak ısrar edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17.4.2008 gün ve E:2005/3486, K:2008/1224 sayılı kararıyla, davacının istemi doğrultusunda açıkta geçen sürenin davacının fiili hizmetinden sayılıp sayılamayacağı hususunda inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının ısrar hükmünün onanarak, "davacının açıkta geçen sürelerinin fiili hizmetinde sayılıp sayılmayacağı" yolundaki isteminin incelenmesi için Dairemize gönderildiği anlaşılmakla işin esasına geçildi.

T.C. Anayasasının 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 138. maddesinin 4. fıkrasında, Yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceği ve yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hükmü yer almış, anılan Anayasa maddelerine parelel olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28.maddesinin 3. fıkrasında, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemelerinde maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği kuralına yer verilmiştir.

Buna göre faaliyetlerini hukuka uygun biçimde yürütmek zorunda olan idarenin, bir işlemin iptaline ilişkin yargı kararına uyması ve bu kararın amaç ve kapsamı doğrultusunda işlem tesis etmesi ya da eylemde bulunması hukuk devleti ilkesi gereğidir.

Yargı mercilerince hukuk kurallarının yorumu ve uygulamasındaki farklılıklar nedeniyle meydana gelen zararlarda, Devletin mutlak sorumsuzluğunun kabul edilemeyeceği, aksi takdirde, yargılama faaliyetlerine karşı dolayısıyla hukuka karşı güvensizlik doğacağı açıktır.

Bir kamu hizmeti yerine getirilirken kişilere verilen zararın idare hukuku ilkeleri gereğince tazmini zorunludur. Hizmet kusuru olmasa dahi "kamu zararı" olarak kabul edilen bu zararın kişilerin üzerinde bırakılmaması, idareye yükietilmesi hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygundur. Yargı kararlarının uygulanması nedeniyle ilgililerin uğradığı hak kayıpları ve zararın da bu şekilde değerlendirilmesi gerekir.

Dava konusu olayda; davacı mahkeme kararına istinaden fiili hizmet süresi zammından yararlanmak suretiyle emekliye ayrılmıştır. Danıştay bozma karan nedeniyle fiili hizmet süresinden yararlanamayacağının ortaya çıkması üzerine emekliliği resen iptal edilerek tekrar göreve başlatılmış, emekli aylıkları ve ikramiyesinin geri istenilmesine rağmen açıkta kalan süreye ilişkin özlük haklan iade edilmemiştir. Mahkeme kararı uyarınca fiili hizmet süresi zammından yararlanarak emekliye ayrılmasında davacıya kusur atfetmek mümkün değildir. Kişilerin lehlerine verilmiş mahkeme kararını uygulatmak ve kararın sağladığı haklardan yararlanmak istemeleri tabiidir. Davacıda fiili hizmet süresi zammından yararlanması gerektiği yönünde verilen mahkeme kararına göre bu haktan yararlanarak emekli olmuştur. İptal karan olmasaydı davacı görevine devam edecek, özlük haklarında bir kaybı bulunmayacaktı.

Bu durumda, davacının emekliye ayrılma ve tekrar göreve başlama tarihleri arasındaki sürenin emekliliğe esas süre hesabında lehine değerlendirilerek hizmetinden sayılması gerektiğinden aksi yönde verilen idare mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Ankara 10. idare Mahkemesinin 12.09.2005 gün ve E.2005/1633, K:2005/1279 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 31.10.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber