Üniversitelerde idari personel olmak

Haber Giriş : 17 Haziran 2010 17:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Prof. Dr. Tahir HATİPOĞLU

Bugüne dek hep üniversitelerdeki akademik personeli yazdım.

Oysa üniversitede öğrenci, idari personel ve öğretim elemanı bir bütündür. Hepsine birden ?akademik çevre üyeleri? denir.

İdari personel 657 sayılı DMK'na göre çalışır. En üst amir üniversite genel sekreteridir. Üniversitelerde en mağdur kesim bunlardır.

Bunların sesleri solukları çıkmaz. Örgütleri de yoktur.

Olmasalar, üniversitede hiçbir iş yürümez. Üniversitenin belleği bunlardır. Akademik yöneticiler gelip geçicidir. Durum bu iken, YÖK'le birlikte, idari personel ?bellek? olmaktan çıktı. Çünkü, rektör değiştikçe idari amirler de değişir oldu. Çok yanlış. İdari personelde süreklilik olması gerekir.

Uygulamada durum vahim. Her dekan ve rektör sekreteri değiştiriyor. Sonuçta; yönetimde olanların hepsi sürekli acemilerden oluşuyor; ?dün ne oldu? bilen olmuyor. Böyle bir kurumda haliyle işler aksıyor. Yalan-yanlış öyle çok iş yapılıyor ki, üniversiteye pahalıya mal oluyor.

YÖK yasasına göre genel sekreter 657 sayılı memurlardan olmalıdır. Rektörler ne yapıyor; yasayı çiğneyerek bir öğretim üyesini genel sekreter yapıyor. O da yönetimden anlamıyor. Bana göre Türkiye'de akademik personel kadar idari personel sıkıntısı vardır. Bu tür yanlışlar idari personelin yetişmesini de önlüyor.

YÖK buna bir çözüm bulmak zorundadır. Bunun için yasaya gerek yoktur. Alınacak bir karar yeterlidir. Bu işin dozu öylesine kaçtı ki, daire başkanlıklarına bile profesör doçent atanmaya başladı. İşin en hazin yanı, öğretim üyeleri idari personel olmaktan hoşlanıyorlar.

Öğretim üyesi az denir; bir yığın üye idarede harcanır.

Rektörler, 13b4 maddesiyle bu personeli ?üniversite içi sürgünle? sürekli cezalandırıyor.

İdari personel maddi yönden de mağdurdur. Bu uygulamayla manevi yönden de mağdur oluyorlar. Bu insanların önünü açmak gerekir. Yükselme umudu olan memur kendisini yetiştirir. Genel sekreter, yüksekokul ve fakülte sekreteri, daire başkanı olmak onların hakkıdır. Bugünkü uygulama yasaya ve vicdana aykırıdır.

Manevi yön yok, maddi yön yok, sürekli ezilme; idari personel ilk fırsatta üniversiteyi terk ediyor. Sonuçta deneyimsiz personelle çalışılıyor.

Üniversite sayısı aniden artınca idari personel sıkıntısı çekiliyor.

657 sayılı yasaya bağlı olduklarından işlerinden atılmaları, akademik personel kadar kolay değildir. Ancak, 13b4 ve 52/f maddelerine göre yurt içinde sürgün edilebilmektedirler.

Bir de rektörler danışmanlık diye bir ?unvan? icat ettiler. Her öğretim üyesi zaten danışmandır. Ayrıca danışılmaz da. Bunların işi idari personele karışmaktır; işleri yokuşa sürmektir. Rektör, kendine oy sağlamak için onlarca danışman atar.

Bu iş çığrından çıkmıştır. Acilen çeki düzen gerekir. Disiplin suçu dışında, fakülte ve yüksekokul sekreterleri, genel sekreter ve daire başkanları değiştirilmemelidir.

Türk Eğitim Sen geçtiğimiz günlerde bu konuyu bir sempozyumda tartıştı (Nisan 2010). Bildiriler sunuldu. Arkası gelmedi. Sendikalar bu işe el atsalar çözerler. Üyelerinin çoğu bunlardan olmasına rağmen onlar da oralı olmuyorlar.

Üniversiteye memur olan genç insan, ileride amir olacağını bilirse, kurumuna sahip çıkar. Shakespare, ?Bütün dünler, yarının fenerleridir? diyor. Üniversite yönetiminde dünü bilecekler memurlardır.

Kıdemli Yeni Zihniyet Yökçüler bu işe el atmalılar ve rezalete son vermelidirler.

Anayurt

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber