İstanbul Milli Eğitimde 'asalet' rehaveti

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 30 Kasım 2012 01:14, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer YILDIZ göreve başladıktan sonra İstanbul'un duayen müdürü Ömer BALIBEY'in yerinin doldurulmasının zorluğundan bahsetmiştik. Bu süreçte sayın YILDIZ'ın en önemli şansı koltuğu Ömer BALIBEY'den devralan il müdürüne olan tepkilerdi.

Koltuğun doldurulması gelenin gideni aratmaması elbet ki temennimizdi. İlk günlerinde ?yeni bir şeyler söylemek lazım? cümleleriyle koltuğu doldurmaya çalışan sayın YILDIZ'ın ilk icraatları ve söylemleri umut vericiydi.

Bir yöneticinin kamuoyunu ve paydaşları yanına çekmek için çaba sarf etmesi tabii ki en doğal olanı. Kamuoyunun bunun devamını ya da söylenenlerin icraata dönüşmesini beklemeleri de doğal.

Fakat son dönemlerde tüm il müdürlerinin havuza alınıp vekil yapılmasının akabinde kadroların verilmeye başlanmasıyla beraber kadro alan ender müdürlerden birisi de Sayın YILDIZ olmuştur.

Bu dönemde maalesef icraatın yerini rehavet almıştır. Bu rehavet kadro almış (asaleten atanmış) olmanın vermiş olduğu bir rehavet gibi görülmektedir. Bu yargı sadece bizim değil birçok okul ve ilçe yöneticisinin ortak paydasıdır.

Bunu örneklerle açıklayacak olursak;

İstanbul her icraatta diğer illere örnek olması gerekirken yanlışlıklarda, mevzuata aykırı uygulamalarda örnek olmaktadır.

1- Birçok İl, yönetici atamalarını ertelemek yerine mevzuatın verdiği yetkiyi kullanarak sınava dayalı atamaları yapmıştır ve yapmaktadırlar. Bu önemliydi çünkü bir çok okulun normu 4+4+4'e göre değişmiş, norm fazlası öğretmen ve yöneticiler ortaya çıkmıştır. Bunları eritmek için dahi bir fırsat varken bu kullanılmamaktadır. İstanbul bırakın atama yapmayı atama yaptığı dönemde (İsteğe bağlı yer değiştirmede) İstanbul Lisesini duyurudan çıkarma skandalına dahi imza atabilmiştir.

2- Bakan DİNÇER ilçelerde olmayan kadrolara yapılan şube müdürü görevlendirmelerini iptal edin dediği halde bazı ilçelerde hatırı sayılır kişilerin kaymakamlık görevlendirmelerine İstanbul İl MEM göz yumabilmektedir. (Ben görmedim, duymadım, bilmiyorum? )

3- Kuralsızlıkları biraz daha gözler önüne serecek olursak;

a- Güngören Mehmetçik İlköğretim Okulu önce Mehmetçik Ortaokuluna dönüştürülmüş ardından(okulların açılması sırasında) Mehmetçik İmam Hatip Ortaokulu yapılmıştır. Bu okuldaki ortaokul öğrencileri (5,6,7,8.sınıf) aynı bahçede bulunan Abdi İpekçi Ortaokuluna aktarılmıştır. Yeni kayıt olan İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri (sadece 5.sınıflar) bu okulda devam etmektedirler. Yani branş öğretmeni normu düşmüştür. Bu okulda (İmam Hatip) çalışmak isteyen öğretmenlerden dilekçe alınmış ve kararnameleri de gönderilerek bu okulla ilişkilendirilmişlerdir. Diğer öğretmenler norm fazlası öğretmen atama başvurularında başvuru yapmak istediklerinde İlçe MEM evraklarını İl'e yollamış ve norm fazlası muamelesine tabi tutmuştur. Bu öğretmenler İl MEM ile görüştüklerinde ise norm fazlası olmadıkları için başvuramayacakları cevabıyla karşılaşmışlardır. Öğrencisi olmayan Mehmetçik Ortaokulu öğretmenleri nasıl olur da norm fazlası olmazlar anlaşılır değildir. Bu konuda dahi açıklayıcı bir cevaba ulaşamayan öğretmenler bizlere ulaşmışlardır.

b- Yeni açılan kurumlara öğretmen atmasının nasıl yapılacağı yönetmelikte var olduğu halde bu okullara norm fazlası öğretmenlerin ataması yapılmış ve yeni açılan kurumlarda bazı okullar ilan edilmemiştir. Oysa ki yönetmelik norm fazlası öğretmenler ile il içi yer değiştirme yapabilecek durumdaki öğretmenlerin hizmet puanı esasına göre atanmaları gerektiğini düzenlemektedir. Yönetmelik kuralı değil adeta emir demiri keser kuralı işletilmektedir. Bunlara iki örnek verecek olursak şu anda süreci devam eden yeni açılan kurumlar arasında, Küçükçekmece Okan Melikoğlu İlkokulu ve Kağıthane Süleyman Şah İlkokulu'nun görülmemesini gösterebiliriz.

c- Norm fazlası öğretmen atamaları için ne bir takvim ne de bir uyarı olmaksızın duyuruya çıkılmış adeta isteyen başvursun istemeyen başvurmasın denilmiştir. Bu söylenirken de gelecekte resen atamanın söz konusu olup olmayacağı dahi vurgulanmamıştır. Yönetmelik öncelikle ilçe içine daha sonra il içine işaret ettiği halde ilk kapan kazanır misali dilekçeyi verenin ataması yapılmaya çalışılmaktadır. Süreç halen devam etmektedir.

İstanbul MEM'in rehavet dönemine girdiğini anlatmaya yukarıdaki örnekler dahi yeterlidir. Bu konularda tek yetkili ve etkili kişinin İl Müdürü olduğunu emrinde çalışan personelin sadece emri yerine getirdiğini de belirtmek gerekir. Onlar yeri geldiğinde gece gündüz çalışarak iş yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Ama yetişen iş dostlar muhabbette görsün misali olup çoğu zaman mevzuata uygun olmamaktadır.

Bu konuda sayın bakanın tedbir alacağından adımız gibi eminiz. Bu nedenle sayın Bakanın çok önemsediği İstanbul ili için yılbaşına kadar köklü bir değişiklik yapması beklenmektedir. Bu beklentinin kaynağı biz değil, bakanlık bürokratlarının söylemleridir.

Bir öğretmen arıyor ve diyor ki; ben kurallarla uyan, adam değil hak arayan ve kollayan, dayısı olsa bile başvurmayan bir öğretmenim ama öyle uygulamalarla karşılaşıyorum ki haksızlığa uğruyorum. Bu nedenle de isyandayım, moralim bozuk, canım sıkkın ve çalışma şevkim kalmadı. Bu yüzden bu işlerin peşini bırakıp kulağımı tıkayacağım ve yıl sonuna kadar burada kalıp öğrencilerime faydalı olmaya çalışacağım.

İşte İstanbul MEM'in hali?

Bizden söylemesi. Biz söyleyelim ki yanlışlık karşısında susup dilsiz şeytan olmayalım. Bu söylemlerimizden bir nebze esinlenip kış uykusundan uyanıp, rehavetten sıyrılmak isteyenler olabilir mi diye ümit ederken, bakanlığın aynı durumların bir çok ilde var olduğunu bu konularda bakanlığın bütünlük sağlamak gibi bir misyonu olması gerektiğini hatırlatmak isteriz?

Saygılarımla?

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber