Görmez: FETÖ, kötülük projesi olduğunu göstermiştir

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: "FETÖ benzeri dini yapıların kilise tarihinde de görüldüğü bilinmektedir. FETÖ, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimiyle küresel bir kötülük projesi olduğunu apaçık bir şekilde göstermiştir"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 11 Ocak 2017 16:19, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Görmez: FETÖ, kötülük projesi olduğunu göstermiştir

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, ne zaman din ve mezhep eksenli bir şiddet olsa gözlerin hemen din adamlarına ve Diyanete çevrildiğini belirterek, "Silahların patronları işlerinden kazanmaya devam ederken, politikacılar, komutanlar ve şiddet profesyonelleri kargaşa, terör ve ölüm buyrukları vermeyi sürdürürken bu çabayı bizden bekleyenler, başarılı olacağımızı gerçekten umabiliyorlar mı?" diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, JW Marriott Otel'de düzenlenen 9. Büyükelçiler Konferansı'nda büyükelçilere hitap etti.

Konuşmasını üç başlık altında takdim edeceğini kaydeden Görmez, bunların "Küresel dünyada din-devlet-toplum ilişkileri ve İslamofobi", "Kendini arayan İslam dünyası, küresel terör ve şiddet sarmalı" ve "Diyanet İşleri Başkanlığı ve yurt dışı din eğitimi ve din hizmetleri" olduğunu söyledi.

Hristiyanlık ve onun kurumlarının, "Batılı" kimliğini besleyen en güçlü aktörler olduğunu ifade eden Görmez, "Batı'daki varlığını kılcal damarlara kadar hissettirmeye devam eden din, kendi içindeki etnik, itikadi ve mezhebi ayrılıkları örtmek için bir 'öteki' üretmiştir. Bu 'öteki' İslam ve Müslümanlardır. İslam ve Müslümanlar üzerinden şekillenen kimlik kurgusu ise eski tarihi düşmanlıklara yaslanarak sanal bir korkuyu, İslamofobi'yi üretmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

- "İslamofobi, bir ötekileştirme projesi"

İslamofobinin arkasında çok yönlü, karmaşık ve karanlık, ekonomik, siyasi ve kültürel emelleri, çıkar ilişkilerini barındıran bir "ötekileştirme projesi" olduğunu vurgulayan Görmez, bugün Şii-Sünni ayrılığı veya diğer mezhep farklılıkları üzerinden çatışma var etmeye çalışanların, oryantalistik bilgiyi silah olarak kullandıklarını kaydetti.

Görmez, "Can suyunu kara cehaletten ve temelsiz ön yargılardan alan İslamofobi projesinin yegane marifeti, yeryüzü toplumları arasına kin, nefret, ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı tohumlarını ekmektir. Bu ise neticede, küresel terörü tetiklemekten başka bir amaca hizmet etmemektedir." dedi.

- "Ardında küresel güçlerin iştahı yatıyor olamaz mı?"

Bugün, İslam beldelerinin önemli bir kısmının "yaralı bilinçlerin, hasarlı ruhların, ölümcül kimliklerin, parçalanmış benliklerin kol gezdiği bir vahşet coğrafyasına" dönüştürüldüğünü belirten Görmez, "İslam dünyasında olup bitenlerin sebeplerini hep hariçte aramak ne kadar basit ve kolaycılık ise sadece din ve mezhebe bağlamak da o kadar basit ve kolaycılıktır." diye konuştu.

Ne zaman din ve mezhep eksenli bir şiddet olursa gözlerin hemen din adamlarına, ilahiyatçılara ve Diyanete çevrildiğine dikkati çeken Görmez, şu soruları yöneltti:

"Silahların patronları işlerinden kazanmaya devam ederken, politikacılar, komutanlar ve şiddet profesyonelleri kargaşa, terör ve ölüm buyrukları vermeyi sürdürürken bu çabayı din adamlarından bekleyenler, gerçekten başarılı olacağımızı umabiliyorlar mı?

Dökülen kanların ardında, halkların ve ülkelerin servetlerini talana girişmiş aç gözlü küresel güçlerin sorgulanamaz iştahı yatıyor olamaz mı?

Bütün savaşlar ve terörün dini hoşgörü yahut müsamaha yokluğundan çıktığına insanları gerçekten inandırabilir miyiz? Bundan önce bizi kim inandıracak durumun böyle olduğuna?

Yeryüzünde sömürgecilik hiç olmamış, altına, gümüşe, petrole ve uranyuma aç savaş lordları, ülkeleri, halkları birbirine hiç kırdırtmamış, bütün bunlar olmamış da sadece dinsel fanatizmden dolayı gerginlikler, çatışmalar, savaş ve terör oluyormuş, öyle mi?

Bağnaz dindarlık, fundamentalizm ve radikalizm, dinler ve mezhepler arasındaki düşmanca duygular... Bütün bunlar olmasaydı savaş ve terör gerçekten ortaya çıkmayacak mıydı? Bizi buna kim inandırabilir? Bütün bunları söyleyecek olsak bize kim inanır?

Din adamları bir aldatmacaya hizmet etseler bile, hangi din bu kandırmacaya hizmet için araç olmaya müsaade edebilir?

Hangi samimi mümin, bir inanç ve ahlakın gerçekten vahşet üretebileceğini kabul edebilir?

Aşırılığa, şiddete, savaş ve teröre karşı olduğumuzu haykırmak elbette gereklidir, peki bu yeterli midir?

Şunu açıkça sormak isterim ki, dini bağnazlık, dini radikalizm, dinler ve cemaatler arası düşmanlık mı daha tehlikeli, yoksa sömürü ve kaynakların talanı yoluyla yaratılmış adaletsizlik, yoksulluk, insan haklarından yoksunluk, eğitimsizlik, cehalet, suça itilmişlik mi daha büyük belasıdır dünyamızın?"

- "Dini bağnazlık, terör tuzağındaki yemlerden biri"

Dini bağnazlığın, terör tuzağındaki yemlerden sadece biri olduğunun altını çizen Görmez, "Dini inançların, değerlerin ve kimliklerin radikal ya da fundamentalist yorumu, dini bağnazlığın bir silah olarak kullanılması, halkların ve cemaatlerin küresel sömürü ve talan altında içine düşürüldüğü adaletsizlik, yoksulluk, insan onurundan yoksunluk altında onuru kırılmış insanların ikna edilmesi için basit bir silahtan ibarettir." değerlendirmesinde bulundu.

Görmez, "Modern zamanlarda ortaya çıkan nevzuhur dini tezahürlerden biri var ki, İslam'ın cihanşümul hak ve adalet anlayışına, sevgi, şefkat ve rahmet mesajına gölge düşürmüş, medeniyet yürüyüşünü sekteye uğratmış, Batı dünyasında İslamofobi'nin oluşmasına sebep olmuş ve medeniyetler arası çatışma üretmek isteyen görüş ve çıkar odaklarının maşası haline gelmiştir." dedi.

- "FETÖ benzeri yapılar kilise tarihinde de görülmüştür"

Bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ve mega idealler peşinde koşarak bir misyon edasıyla hareket eden Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) benzeri yapıların kilise tarihinde de görüldüğüne dikkati çeken Görmez, uluslararası siyasi güçlerden kendilerini korumaları pek mümkün olmayan bu tarz hareketlerin, görünenden farklı bir ajandayı esas aldığını söyledi.

Görmez, ilişkileri ve işleyişleri şeffaf ve legal olmadığı için değerlendirilmesi zor olan bu yapıların ilk bakışta masum bir görünüm sergilediğini ancak FETÖ'nün 15 Temmuz hain darbe girişimi ile bir "küresel bir kötülük projesi" olduğunu açık bir şekilde gösterdiğini dile getirdi.

Görmez, FETÖ'nün, sömürge faaliyetlerine hizmet etmek, sömürge aydınları yetiştirmek üzere bir projeye dönüştüğünü ifade ederek, "Kendilerinin dışındaki hareket ve oluşumlara karşı mücadelede her yolun mubah sayıldığı bu yapılar, her türlü ortama uyum sağlamaya ve gizliliğe büyük önem atfetmektedir. Şahıs merkezli bu hareketlerde ahireti kazanma karşısında akıl ve vahiy devre dışı bırakabilmekte, körü körüne itaat kültürüyle iradeler teslim alınabilmektedir." diye konuştu.

İslam'a göre hakikatin hiç kimsenin tekelinde olmadığını vurgulayan Görmez, şunları kaydetti:

"Mümine düşen görev, hakikati kendi avucunda görmek ve insanları kendi hakikatine davet etmek değil, daima hakikatin yolunda olmaktır. Elbette İslam, yardımlaşma ve dayanışmayı esas alan bir ahlak doğrultusunda birlik olmayı ve tüm Müslümanların ortak hedef, ortak gaye ve ortak idealde birleşmelerini ister. Ancak Kur'an, Hristiyanlık ve Yahudilik örneklerinde olduğu gibi fırka ve hiziplere bölünmeyi, kendinden başkasına cenneti layık görmeyen kibirli ve müstağni dindarlıkları zemmeder. İslam'ın daveti ve tebliği aşikardır. Meşru olan gayeye hiçbir zaman gayrimeşru yöntemlerle ulaşılmaz. Hile yapmak, şantaj uygulamak, desise oluşturmak ve fitne çıkarmak İslami ahlakın asla tasvip etmeyeceği hususlardır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber