AK Parti'nin 2. doğumu ve inşa süreci

AK Parti yarın Ankara'da 3. Olağanüstü Kongresi'ni gerçekleştirecek. Kongre "olağanüstü" ibaresini hak edecek önemli değişimler vaat ediyor. Öncelikle, partinin kurucu lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık iki senelik bir aradan sonra tekrar partinin başına geçecek

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 20 Mayıs 2017 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
AK Parti'nin 2. doğumu ve inşa süreci

AK Parti yarın Ankara'da 3. Olağanüstü Kongresi'ni gerçekleştirecek. Kongre "olağanüstü" ibaresini hak edecek önemli değişimler vaat ediyor. Öncelikle, partinin kurucu lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık iki senelik bir aradan sonra tekrar partinin başına geçecek. Siyasi partilerin modern siyasal hayatın lokomotif kurumları olduğunu hatırlayacak olursak, partinin tekrar kurucu lideriyle bir araya gelecek olmasını partinin adeta ikinci doğumu olarak nitelemek abartı olmaz. Dolayısıyla bunun sıradan bir genel başkan değişimi olmadığını not etmek gerek.

Gerçekten de kongrenin sloganlarına baktığımızda devletin yeniden dizaynı sürecinin arifesinde parti ve ülke siyasetinde bir revizyon gerçekleştirme hedefi olduğunu görüyoruz. Mevcut siyasi tabloda iktidar için alternatifsiz görünse de, AK Parti'nin 15 yıllık sert siyasi ve siyaset-dışı çatışma ortamında doğal olarak yıprandığı ve yenilenmeye ihtiyaç duyduğu açık. Önümüzdeki yeni dönemin geride kalan oligarşik vesayeti yıkma ve akabinde bunun yarattığı kaos ve tepkime dönemlerinden farklı bir vizyona ve enerji yenilenmesine ihtiyaç duyduğu aşikar. Tam da bu noktada kurucu lider ile parti yeniden bir araya getirilerek, yani irade ve enerjileri birleştirilerek "yeni (bir) atılım dönemi"nin hayata geçirilmesine şahit olacağız.

Demokrasi, değişim,reform

Meseleyi biraz daha derinleştirecekolursak, kongrenin alt sloganları"demokrasi, değişim vereform" şeklinde.

Demokrasi ifadesiyle,milli irade olgusunun popülerdemokratik bir hareket olanAK Parti açısından taşıdığıhayati öneme vurgu yapıldığınıgörüyoruz. AK Parti'nin neo-liberalküreselleşme döneminde siyasetinve toplumun zayıflatılmasına karşıgeniş halk kitlelerini özneleştirerekülke yönetiminde söz sahibi yapmayıvaat eden ve dolayısıyla siyasetisistemin merkezine çeken bir hareketolduğunu biliyoruz. AK Partidemokrasi ifadesiyle, siyaseti parçalayanliberal demokratik salvolarave siyaset-dışı odakların girişimlerinekarşı durduğu yeri, yani milli iradeyibir kez daha hatırlatıyor. Bununlabirlikte, demokrasi ifadesiyle ülkedekitlelere "özgürleşim" vaat eden"ilerici" yegane siyasi odağın kendisiolduğunu da ilan etmiş oluyor.

Değişim ise AK Parti'yiiktidara taşıyan ve buradatutan Türkiye sosyolojisiningerçekleriyle bağına işaretediyor. AK Parti'nin en büyük sermayesininülkede yaşanan sosyolojikdönüşüm ve değişim olduğubir gerçek. AK Parti'nin Kemalistoligarşiye karşı değişim arzusu içerisindekitoplumsal çevreyi organizeedip iktidar ilişkilerini dönüşümeuğrattığını bir kez daha hatırlamaktafayda var. Siyasi alanda dışlanmıştoplumsal kesimlerin tanınmasıve ekonomi alanında yenidenbölüşümün revize edilmesi iddialarıyla"adalet," uluslararası siyasetalanında ise ülkenin dünyada hakettiği yeri alması iddiasıyla "kalkınma"değişimin mahiyetini ortayakoyuyordu. Adalet ve Kalkınmapartinin isminde cisimleştiğigibi yeni düzenin hangi zemindekurulacağını ve topluma nesunduğunu ilan ediyordu.

Toplumsal değişim ile parti arasındaki bağın hala yerli yerinde durduğu, ülkede başka bir iktidar alternatifinin olmamasından anlaşılabilir. Ancak her iktidar yapısı bünyesinde zamanla doğal olarak statükocu eğilimler ortaya çıkarır. Buna ek olarak elit düzeyinde alan paylaşımı konusunda bazı çatışmaların ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Yani bir yandan tabanla parti elitleri arasında yabancılaşma diğer yandan da parti elitlerinin kendi aralarında sürtüşme ve ayrışma peyda olabilir. Bu sorunlar sosyoloji değişmeye devam ederken siyasi partiyi yerinde saymaya mahküm edebilir. Böylece, toplum ile siyaset alanları arasında ciddi bir senkronizasyon sorunu ortaya çıkar ve nihayet parti siyaseten anlamsızlaşır. ANAP vakası bunun tipik bir örneğidir.

AK Parti de her siyasi parti gibi bu sorunlardan muaf değil. Partide iktisadi ve ideolojik sorunlar temelinde kapsayıcılık sorunu yaşandığı, hem elit hem de kitle siyaseti düzeylerinde partinin tabanının daralma tehlikesinin ortaya çıktığı göz ardı edilemez. Aynı şekilde, özellikle gençlik ve şehirlileşen muhafazakarlar temelinde yeni sosyolojiye ulaşmakta sıkıntı yaşandığı da bir gerçek. Ortaya çıkan bu parti-toplum yarılması, yeni bir siyasi harekete zemin sunacak duruma henüz ulaşmasa da bir an önce üzerine eğilinmesi gereken bir sorun olarak ortada durmaktadır. Dolayısıyla hayati önem taşıyan değişim vaadinin, parti ile toplum arasındaki bağın yeniden tazelenmesi ve partinin elit düzeyinde ittifak çemberinin yeniden gözden geçirilmesi sinyallerini taşıdığını söyleyebiliriz.

Öncü adımlar

Reform ise dar anlamda16 Nisan'da kabul edilenyönetim sistemi değişiminin,yani yasama-yürütme ilişkilerininyeniden düzenlenmesininuygulamaya konulmasına,geniş anlamda ise devletintepeden tırnağa yeniden dizaynedileceğine işaret etmektedir. Kongrenin ülkenin yönetim sisteminde köklü bir değişimin yaşanmasının hemen akabinde gerçekleştiğini unutmamak lazım. Cumhurbaşkanlığı makamı ile ülkenin iktidar partisinin bir araya gelmesi 16 Nisan'da kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulanmasında ilk adımı teşkil ediyor. Hatırlanacağı üzere yeni sistemle yürütmede çift başlılığa son verilmesi öngörülmüştü. Böylece, yürütmenin iki başı, Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamlarının birleştirilmesinin öncü adımının (bütünüyle 2019 seçimleriyle olacak) atıldığını görüyoruz.

Sonuç itibariyle, 16 Nisan'daki sistem değişimiyle gücünü artırarak önümüzdeki "inşa dönemi"ne hazır hale gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yeni bir misyon bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 yıllık süreçte öncelikli misyonu oligarşinin yıkılmasına ve bunun yaratacağı artçı şokların göğüslenmesine liderlik etmesiydi. Bu dönemler başarıyla geçildikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önünde devletin demokratik zeminde yeniden inşa edilmesine liderlik etmesi misyonu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tekrar siyasetin merkezine taşıyacak 21 Mayıs tarihi, hiç şüphesiz bu inşa sürecinin miladını teşkil etmektedir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber