'2010 KPSS kapsamında, 2 bin 371 kişinin ilişiği kesildi'

Yılmaz, "2010 KPSS soruşturması kapsamında, 2 bin 371 kişinin ilişiği kesilmiştir." açıklamasını yaptı.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Kasım 2017 21:46, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'2010 KPSS kapsamında, 2 bin 371 kişinin ilişiği kesildi'

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 2010 KPSS soruşturması kapsamında 2 bin 371 kişinin Bakanlık ile ilişiğinin kesildiğini bildirdi.

Yılmaz, Milli Eğitim Bakanlığının 2018 bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Eğitimin önemine işaret eden Yılmaz, eğitime kesinlikle siyasetin karıştırılmasını istemediklerini ifade ederek, "Eğitim hepimizin ortak zorunluluğudur." dedi.

Eğitimin Türkiye'yi ekonomik olarak ilk 10 ülke arasına getirecek bir sistem olduğuna işaret eden Yılmaz, bunun için eğitimde başarıyı yakalamak gerektiğini, herkes için kaliteli eğitim ve fırsat eşitliğinin sağlanması gerektiğini vurguladı.

Bilgi ekonomisine geçişi kolaylaştırmanın en önemli basamağının yetişmiş insan gücü ile olduğunun altını çizen Yılmaz, bütün bakanlıkların ihtiyaç duyduğu nitelikli personel kaynağının da eğitim olduğunu söyledi. Yılmaz, "Diyoruz ki Türkiye'de ne eksiklik varsa bunun bütün sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığı, bunu kabul ediyoruz. Sağlıkta memnuniyette 70'in üstünde bir rakam var. Bunu eğitim sistemine borçluyuz. Doktorlar, hemşireler, hastabakıcılar, hastane yöneticileri bizim eğitim sistemimizden çıktı." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin ihracatının 36 milyar dolardan 154 milyar dolara çıktığını belirten Yılmaz, buradaki başarının da eğitimden kaynaklandığını ifade etti.

Kaliteli eğitimin sadece ekonomiyi ileri götürmeyeceğini, aynı zamanda demokrasinin kökleşmesine de katkı sağlayacağını kaydeden Yılmaz, "Ben inandığımı söylüyorum. Eğitim iyiye gidiyor diyorum. Adeta bizi desteklediğini söyleyenler bile 'İsmet Bey böyle diyor ama adeta gerçeği ifade etmiyor.' şeklinde yaklaşıyor. Ben de o zaman diyorum ki; Allah için eğitimin kötüye gittiğini nereden çıkardınız?" diye konuştu.

İsmet Yılmaz, uluslararası sınav olan TIMMS sınav sonuçlarını değerlendirirken, 2015'te bu sınavda bir başarının yakalandığını söyledi. Yılmaz, "TIMSS'teki başarı ile Fransa ile aşağı yukarı aynıyız. Fransa, öğrenci başına 15 bin dolar harcıyor, biz 3 bin dolar harcıyoruz. 3 bin dolar harcamakla Fransa'nın yakaladığı başarıyı yakalıyoruz. Bu büyük bir başarıdır. Çok net. TIMMS'e herkes baksın. TIMMS'teki 1999'daki seviyesi ile son verilerini karşılaştırın." dedi.

Mevlana'nın "Yüzde ısrar etme doksan da olur, insan dediğinde noksan da olur." sözünü dile getiren Yılmaz, kendilerinin de eksiklerinin olabileceğini belirtti.

PISA'da Türkiye'nin ortalamasının arttığını aktaran Yılmaz, "2006'da Türkiye'nin ortalaması 424 iken 425'e çıktı. Türkiye'nin sırası 54'te. Önce 47 idi. 57 ülke arasında 47'nci olmuşsunuz, sizden sonra 10 ülke geliyor. Şimdi ise 72 ülke katılmış, 54'üncü sırada. PISA'ya bakışım belli. Vietnam, ABD'nin önünde. PISA'da önde olmak eğitimde çok ileri gittiği anlamına gelmez. Vietnam'ın ABD'den çok daha iyi eğitim verdiğini söyleyebilir misiniz? Vietnam, orta gelişmişlik düzeyini bile yakalamamış bir ülke." ifadelerini kullandı.

- "BM raporlarına bakın"

Türkiye'de eğitimin iyiye gittiğini yineleyen Yılmaz, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişmişlik Raporu'nda Türkiye'nin eğitime ayırdığı paylara ilişkin verilere bakılmasını istedi.

Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, 2015'te milli gelirden eğitime ayrılan payın yüzde 5,8 iken bu oranın OECD ülkelerinde 5,2 olduğunu kaydetti. Yılmaz, bu rakamlara il özel idarelerinin bütçesinden eğitime ayrılan payın, vatandaş hibelerinin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının şartlı eğitim yardımının, ücretsiz kitapların, 60 bine yakın güvenlik ve temizlik görevlisi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından aktarılan ödeneklerin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesinden verilen üzüm ve süt dağıtımı ödeneklerinin de eklenmesi gerektiğini söyledi.

Uluslararası raporların Türkiye'deki değerleri sağlıklı bir şekilde almadığının altını çizen Yılmaz, en son OECD Eğitime Bakış Raporu'nda da gerçek bilgilerin yansıtılmadığını ifade etti.

Raporda, Türkiye'de engelli öğrencilerin belli bir kademeden sonra eğitime devam etmediğinin yer aldığını aktaran Yılmaz, "300 binin üzerinde engellimiz var. 200 binin üzerinde öğrenci, kaynaştırma eğitimine gidiyor. Takip etmediğinden bunların kaynaştırma eğitimi ile eğitimlerine devam ettiğini bilmiyor. İlkokuldan sonra hemen bu öğrenci sayısında bir azalma olduğunda bunu Türkiye'nin bir başarısızlığı olarak görüyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

- "Velileri, evlatlarını dershaneye gönderme baskısından kurtardık"

Yılmaz, velileri ders kitabı alma yükünden, çocuklarını dershaneye gönderme baskısından kurtardıklarını söyledi.

Çocuğu üniversite sınavına girecek bir velinin, kendisine, "TEOG'da dershaneye göndermiştim ama şimdi dershaneye gitmiyor." dediğini aktaran Yılmaz, "Dedim ki siz de sorun lütfen. Arkadaşlarınız arasında dershaneye giden var mı? İnan ki 'Yok' dedi. Biz geldiğimizde dershaneye giden öğrenci sayısı 4 milyondu. Şimdi ise 15 bin." ifadelerini kullandı.

Muhalefet milletvekillerinin itirazları üzerine Yılmaz, tek bilim grubunda hizmet veren özel öğretim kursları bulunduğunu ifade etti.

Özel okullara giden öğrencilerin eğitim giderlerine katkı verdiklerini, üniversite öğrencilerini öğrenim harcı yükünden kurtardıklarını anlatan Yılmaz, "Bugün Türkiye'de eğitimde kalite konuşuluyorsa bu, eğitimde alt yapının büyük ölçüde tamamlanmış olmasından kaynaklanıyor. Siz hiç, 'Hastanesi olmayan bir yerde beyin cerrahı yok' denildiğini duydunuz mu?" diye konuştu.

Yılmaz, kız öğrencilerin yükseköğretimde okullaşma oranının erkek öğrencilerin önüne geçtiğine dikkati çekerek, okul öncesi eğitimi de yaygınlaştırdıklarını, yüzde 10 dolayında olan bu oranın son verilere göre yüzde 74'ün üzerine çıktığını bildirdi.

- "80 milyonun hepsini eşit derecede görüyoruz"

İsmet Yılmaz, bir milletvekilinin, "Kahkaha Gülleri" adlı masal kitabının toplatılmasına ilişkin haberlerle ilgili sorusu üzerine, kitabın ders kitabı olmadığını, Bakanlıkla da bir ilişiğinin bulunmadığını söyledi. Yılmaz, kitaptaki gibi bir içeriği onaylamalarının da mümkün olmadığını dile getirdi. Yayıncının, "bir süre Özbekistan'da görev yapan bir öğretmen tarafından hazırlanan bir masal derlemesi olduğu" bilgisinin kendisine ulaştığını anlatan Yılmaz, kitabın yayıncı tarafından 2009'da toplatıldığını belirtti.

Yılmaz, "2010 KPSS soruşturması kapsamında, 2 bin 371 kişinin ilişiği kesilmiştir." açıklamasını yaptı.

Bir milletvekilinin, "Bu evlatlarımızı tarikatlara emanet etmeyin, yurtlarınızın kapasitesini artırın." dediğini aktaran Yılmaz, "Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz. Anahtarı birisinden alıp da diğerine vermek gibi bir durum olmaz. 80 milyonun hepsini eşit derecede görüp gerekenleri yapmaya çalışıyoruz." dedi.

Yılmaz, 2002'de YURTKUR'un 182 bin kapasitesi bulunduğunu, bunu 622 bine çıkardıklarını, Bakanlığa bağlı kurumlardaki 349 bin olan kapasiteyi de 536 bine yükselttiklerini kaydetti.

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Hiç kimseyi istemediği bir bölüme göndermeyeceğiz dememize rağmen yine basında, önemli olan tepki oluşturmak, 'Çocuklarımızı zorla imam hatibe göndereceksiniz, meslek lisesine göndereceksiniz.' deniyor. Böyle bir şey yok. Eğitim bölgelerinde, o bölgede olan öğrencilerin hepsini alacak kadar birimler oluşturacağız." dedi.

Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) ve üniversitelerin 2018 yılı bütçeleri üzerinde milletvekillerinin sorularını cevapladı.

Başbakan Binali Yıldırım'ın Maliye Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına talimat verdiğini bildiren Yılmaz, bu bakanlıklarla yürüttükleri ortak çalışma sonunda özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerindeki ders saatlerini artırmak istediklerini söyledi.

Yılmaz, 39 bin 300 sözleşmeli öğretmen ataması yapıldığını, bunlardan 200'ünün henüz göreve başlamadığını belirtti.

Cinsel taciz suçundan dolayı devlet memurluğundan 165 kişinin çıkartıldığını kaydeden Yılmaz, ayrıca 16 kişinin kademe ilerlemesinin durdurulduğunu, 101 kişiye de aylıktan kesme cezası verildiğini ifade etti.

İmam hatip liselerinin yatırım ödeneğinin yüzde 17, mesleki ve teknik liselerin yüzde 32 olduğunu anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Meslek liselerinin bütçesi, geçen yıl 13 milyardı. 2002 yılında eğitimin toplam bütçesi 10,5 milyardı. Üniversiteler dahil toplam eğitime ayırdığımızın 2002'dekinden daha fazlasını, geçen yıl sadece mesleki eğitime ayırdık. Bütçenizden neye fazla kaynak ayırdıysanız ona öncelik vermişsiniz demektir. Bizim bakanlığın önceliği mesleki eğitim. Mesleki eğitimi memleket meselesi olarak görüyoruz."

İzmir Karaburun'da Kur'an-ı Kerim dersinin zorla seçmeli ders olarak okutulduğuna yönelik iddialar hakkında ise Yılmaz, "Böyle bir şey yok. İl müdürüyle de görüşüldü, denildi ki, 'Bizim böyle bir talebimiz yok. Böyle bir hakkımız yok, zorlayabilmek mümkün değil'. İl müdürü bana doğru olmadığını söylüyor, eğer zorlama varsa çok net soruşturmayı açarız." diye konuştu.

- Atatürk'ün müfredattaki yeri

Müfredatta Atatürk ile ilgili azaltma yapıldığı iddialarına değinen Yılmaz, şöyle devam etti:

"Atatürk ile ilgili beden eğitimi ve spor dersinde, coğrafyada, çağdaş Türk ve dünya tarihinde, fen liselerinin fizik, kimya ve matematiğinde, Atatürk'ün geometri üzerine yaptığı çalışmalar da dahil olmak üzere var. Fizikte var, görsel sanatlarda var. Atatürk'ün sanata ve sanat eğitimine verdiği önem, Atatürk'ün müzelerin kurulmasındaki katkıları var. Kimyada var, müzikte var. Türk kültür ve medeniyet tarihinde var, Türkçe'de var. Türkçe dersinde her sınıf düzeyinde sekiz temanın işenmesi zorunludur. Bu sekiz temanın da üç tanesi her yıl işlenecektir. Üç temadan bir tanesi milli mücadele ve Atatürk. Hayat bilgisi ilkokul bir, iki ve üçte var. İlkokul bire giden bir çocuğun okulunun, evinin adresini bilmesi beklenmiyor. Deniyor ki 'Çocuğun cebine evinin adresini koyun, telefon numarası da koyun'. İkinci sınıfa geçtiğinde artık çocuk evinin adresini bilir, telefonu bilir diye düşünülüyor. İlkokul birdeki (öğrenci), hayat bilgisinde Atatürk'ün hayatını bilir. 'Bunları kazansın.' diyoruz."

Bir kişinin, "Atatürk, Vardar Ovası'nı çok severdi, bunu neden kaldırdınız?" şeklinde gazetede eleştirisi bulunduğunu dile getiren Yılmaz, "Vardar Ovası da Estergon Kalesi de kırmızı gülün alı da var. 'Atatürk'ün bütün sevdiği şarkılardan bir repertuar oluşturulur.' deniyor. Kaldı ki bu Atatürkçülük dersinde de inkılap tarihi dersinde de ayrı. İnkılap tarihinde Atatürk'ün bütün o değerlerinin, altı ok dahil olmak üzere Türkiye'nin çağdaşlaşmasına, demokratikleşmesine ne kadar katkısı olduğunun, ne kadar vazgeçilmez olduğunun mutlaka öğrencilere öğretilmesi isteniyor. Allah aşkına böyle bir şey olduktan sonra 'Atatürk azaltıldı, Atatürk çıkarıldı' denir mi? Denmez ama deniyor." şeklinde konuştu.

Zazaca ve Kurmanci dillerine yönelik verilen eğitimler hakkında bir soruya karşılık Yılmaz, Bingöl ve Batman İl Milli Eğitim müdürlüklerince hazırlanan materyalin Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından onaylandığını, 2016-2017 eğitim öğretim yılında, yaşayan diller ve lehçeler dersi çerçevesinde, diller ve lehçeler kapsamında Kurmanci'yi 17 bin 294 kişinin, Zazaca'yı da 2 bin 34 kişinin seçtiğini bildirdi.

- "Okullar arası kalite farkını ortadan kaldırarak liselere sınavsız geçişi amaçlıyoruz"

Eğitimin her kademesinde öğrenciye beceriler katmanın çağdaş eğitimin amacı olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle konuştu:

"Öğrencilerimizi sınava değil, hayata hazırlamamız gerektiğini söylüyoruz. Mevcut sistemde öğrenci, 8. sınıfta gireceği sınav için 6, 7. ve 8. sınıflarda hazırlık yapıyor. Bu zamana kadar gelmiş sistemlerden, bu yeni gelen sistemin daha iyi olduğunu söyledim. İnanıyoruz ki bu getirdiğimizde, şu sakıncaları kaldıracağını düşünerek söylüyoruz. Bu dönem, gençlerin fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan gelişme dönemidir. En yüksek beceri kazanma dönemi olan 13-16 yaş arası gençler sadece bu sınavla uğraşmakta. Sınav sorusu çözme dışında bir şey yapmadan yaşamaya mecbur bırakılmaktadır. Siz evladınıza bu konuda farklı bir destek vermezseniz, başka birisi verirse mahalle baskısı altında kaldığınızı hissedip evladınıza karşı görevinizi hakkıyla yerine getirmemiş bir aile bireyi durumuna düşüyorsunuz."

Bu konudaki tespitleri Sakarya Üniversitesinin bir araştırmasından aldıklarını açıklayan Yılmaz, araştırmada yer alan tespitleri aktardı.

Yılmaz, eğitim sistemini değiştirmediklerini, ölçme ve değerlendirmeyle öğrencilerin liseye kayıtlarının yapılmasının daha iyi olacağını ifade etti.

Yılmaz, şöyle devam etti:

"Temel eğitimden ortaöğretime geçiş için bir sınav uygulanması genel kabul görmektedir. Bu sınavın fırsat eşitliğini de sağlaması gerekir. Önceliğimiz eğitimde fırsat eşitliğidir. Temel eğitimden ortaöğretime geçişte uygulanacak bir sınava katılım için öğrencilerin, herhangi bir kısıtlama olmaksızın bir ön değerlendirme sürecinden de geçmeksizin, sınava özgür iradeleri ve hedefleri doğrultusunda katılmalarının daha adil olacağını değerlendirdik. Önümüzdeki süreçte, öğrencinin yetenek, ilgi ve başarısını ilkokuldan başlayıp izleyerek, okullararası kalite farkını da ortadan kaldırarak liselere sınavsız geçişi amaçlıyoruz."

Milletvekillerinin soruları üzerine Yılmaz, "Nitelikli okulların niteliği nedir? Öğrenciyi sınavla almış olması. Bu, diğerlerinin niteliksiz olduğu tanımını getirmez. O zaman illa derseniz 'Bunlar nitelikli', 'Diğerleri daha nitelikli' dememiz lazım." şeklinde konuştu.

Milli Eğitim Bakanı Yılmaz fen liseleri, sosyal bilimler liseleri ve proje okullarının sınavla öğrenci aldığını aktararak, şu ifadelere yer verdi:

"Öğrenci kendisi seçecek. İsterse girer, isterse girmez. O zaman da evinin yanında tercih ettiği okula girecek. 'Tercihle serbestlik mi olur?' Evet, tercihinizi serbest iradeyle yaparsanız pekala hem tercih ettiğiniz hem de istediğiniz yere gireceksiniz. 'Hiç kimseyi istemediği bir bölüme göndermeyeceğiz.' dememize rağmen yine basında, önemli olan tepki oluşturmak, 'Çocuklarımızı zorla imam hatibe göndereceksiniz, meslek lisesine göndereceksiniz.' deniyor. Böyle bir şey yok. Eğitim bölgelerinde, o bölgede olan öğrencilerin hepsini alacak kadar birimler oluşturacağız. Arkadaşlar bu konuda çalışıyorlar. Mayısta açıklayacağımızı söyledik. Dolayısıyla hiç kimse merak etmesin. 'Şimdiden göçler başladı', 'Güzel okulun yanında evim kira var' deniyor. Biz şu anda ortaokulu, adrese dayalı olarak yapıyoruz. Ortaokulda adrese dayalı olarak yaptığımız halde evini satıp başka yere taşınanı gördünüz mü? Hiç merak etmeyin. İlkokul da ortaokul da lise de aynıdır. Önümüzdeki dönemde evlatlarımızı çok daha iyi bir eğitim sistemine kavuşturacağız."

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumlarına ilişkin soru üzerine de Yılmaz, şunları söyledi:

"Hiç kimsenin bunların eylemini desteklememesi lazım. Eğer desteklerseniz bunları ölüme sürüklersiniz. 'Mücadele' doğrudur ama mücadele hak, hukuk içerisinde yapılmalıdır. Hiç kimsenin kendisini öldürme hakkı dahi yoktur. Dolayısıyla burada bir haksızlık yapılmaktadır. Öğretmenler o haksızlığı öncelikle kendisine yapmakta. Bunun yanlış olduğunu ben söylüyorum, herkesin de söylemesi lazım."

Yılmaz'ın konuşmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM ve üniversitelerin 2018 yılı bütçeleri ve 2016 yılı kesin hesapları komisyonda kabul edildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber