Kişiye özel akademik ilanının iptali için, aynı üniversitedeki bir profesör dava açabilir mi?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 13 Mart 2018 00:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Kişiye özel akademik ilanının iptali için, aynı üniversitedeki bir profesör dava açabilir mi?

Yardımcı Doçentlik kadrosu için yapılan "kişiye özel" ilanın iptali için aynı Anabilim Dalında görevli Profesör dava açabilir mi?

Danıştay, yardımcı doçentlik kadrosu için yapılan ilanın "kişiye özel, kişiyi tarif eder" bir ilan olduğunun tespiti ve bu kadro için yapılmış olan atamanın iptali istemiyle aynı Anabilim Dalında Profesör olan davacının söz konusu ilan için alınan Akademik Kurul kararında davacının karara katılmadığının belirtilmiş olması durumda dava açabileceğine karar verdi.

(X) Üniversitesi Veterinelik Fakültesi (Y) Ana Bilim Dalı yardımcı doçentlik kadrosu için "kanin parvovirüslü köpeklerde yaşam süresini etkileyen faktörler üzerine çalışmış olmak ve yurt dışı deneyimi olması" şartı ile ilan yapılmıştır. Aynı ana bilim dalında görev yapan Profesör tarafından da söz konusu ilanın hizmet gerekleriyle ilişkilendirilemeyecek nitelikte "kişiye özel, kişiyi tarif eder" bir ilan olduğunun tespiti ve bu kadro için yapılmış olan atamanın iptali istemiyle dava açılmıştır. İdare Mahkemesi, yardımcı doçentlik kadrosuna başka bir kişinin atanması ile ilgili olarak tesis edilen işlemin profesör olan davacının, kişisel, meşru ve güncel menfaatini etkilemeyeceği gerekçesi ile davanın ehliyet yönünden reddine karar vermiştir.

Danıştay ise, işlemin tesisine katılma yetki ve görevi bulunan kişilerin ortak iradesi ile belirlenen kollektif işlemlere karşı bu kişilerin dava açabilmeleri için karara muhalif kalmaları koşulu arandığını belirterek; dosyanın incelemesinden söz konusu kadro ilan edilmeden önceki kadroya ilişkin Akademik Kurul kararında, yardımcı doçentlik kadrosuna ilişkin ilanda yer alan ön şartın açıkça yer aldığı ve davacının da bu karara muhalif kaldığının belirtildiği dolayısıyla davacının söz konusu davayı açma ehliyeti bulunduğu sonucuna varmıştır.

Danıştay kararında ayrıca İptal davalarının, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardan olduğunu fakat idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasının gerektiğini belirtmekle birlikte; dava açma ehliyetinin dar yorumlanmasının Anayasa'nın idari işlemlere karşı yargı yolunu açan 125. maddesi ile "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesine aykırılık teşkil edeceği sonucuna varmıştır.

T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas No : 2015/4584

Karar No : 2017/9978

Karar Tarihi: 28.12.2017

İstemin Özeti : İdare Mahkemesinin 24/10/2014 gün ve E:2014/1856, K:2014/1272 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : Sümeyra ÖZGEN

Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava, ....... Üniversitesi Veteriner Fakültesi ........... Ana Bilim Dalı'nda öğretim üyesi olan davacı tarafından, ....... Üniversitesi Veteriner Fakültesi ........... Ana Bilim Dalı yardımcı doçentlik kadrosu için yapılan ilanın "kişiye özel, kişiyi tarif eder" bir ilan olduğunun tespiti ve bu kadro için yapılmış olan atamanın iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, öğretim üyesi olarak görev yapan davacının, söz konusu anabilim dalında profesör olduğu, yardımcı doçentlik kadrosuna başka bir kişinin atanması ile ilgili olarak tesis edilen işlemin davacının kişisel, meşru ve güncel menfaatini etkileyecek hukuki bir etki ve sonuç taşımadığı gerekçesi ile davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun, 4577 sayılı Kanunla değişik 2. maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar "iptal davası" olarak tanımlanmış, aynı Kanunun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.

İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardandır. Ancak, yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlal edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır.

İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, kişilerin kendisine doğrudan etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkı doğar ve bu durum idarenin işleyişini olumsuz etkiler.

Menfaat ilişkisi koşulunun varlığı davanın esasının incelenebilmesi için aranan ön şartlardan biri olup sınırları hukuki duruma göre değişmekte ve davanın durumuna göre taraf ilişkisinin kurulması idari yargı yerince belirlenmektedir.

Kamu gücü kullanılarak tesis edilmekle birlikte tek bir kişi veya hiyerarşik düzende yer alan birden fazla kişi tarafından tesis edilen işlemler ile birden fazla kişinin ortak iradelerinin birleşmesiyle oluşabilen işlemler (kollektif işlemler) bakımından yargı yerince aranan subjektif ehliyet koşulu hukuki yönden farklı değerlendirilmektedir.

Zira yetkili kişi veya kişilerce tesis edilen idari işlemlere karşı işlemin tesisine katılma imkanı bulunmayan ancak bu işlemden hak ve menfaatleri ihlal edilen kişiler tarafından dava açılabilmesi mümkün ise de, işlemin tesisine katılma yetki ve görevi bulunan kişilerin ortak iradesi ile belirlenen kollektif işlemlere karşı bu kişilerin dava açabilmeleri için karara muhalif kalmaları koşulu aranmaktadır.

Kurul halinde idari karar alınmasındaki amacın farklı görüşlerin beyan edilmesi suretiyle kamusal yarar bakımından hukuken en doğru kararın alınmasının sağlanması olduğu, bu itibarla karara muhalif kalan üyelerin tutanağa geçirilmesinin zorunlu olduğu kuşkusuzdur.

Dava dosyasının incelenmesinden; ....... Üniversitesi Veteriner Fakültesi ........... Ana Bilim Dalı yardımcı doçentlik kadrosu için "kanin parvovirüslü köpeklerde yaşam süresini etkileyen faktörler üzerine çalışmış olmak ve yurt dışı deneyimi olması" şartı ile talep edilmesi için Dekanlığa arzına karar verilmesine ilişkin 27.12.2013 tarihli Akademik Kurul kararında davacının karara katılmadığının belirtildiği, ön şart da belirtilmek suretiyle 14.05.2014 tarihinde yardımcı doçentlik kadrosunun ilan edildiği ve atama yapıldığı, ....... Üniversitesi Veteriner Fakültesi ........... Ana Bilim Dalı'nda öğretim üyesi olan davacı tarafından, ....... Üniversitesi Veteriner Fakültesi ........... Ana Bilim Dalı yardımcı doçentlik kadrosu için yapılan ilanın akademik gerekler ve gelenekler çerçevesinde kadro ilanında ilgili birimin ihtiyacının esas alınması gerektiği, bu nedenle kadro ihtiyacının ilgili birim, anabilim dalı yada bölümün ihtiyaçlarına göre belirleneceğinden bu birimlerin akademik kurullarının bu konudaki görüşlerinin esas alınması gerektiği, kadroyu daha fazla hak eden bir akademik personelin yerleşmesi halinde kamuya ve topluma katacakları gözönüne alındığında kamunun, toplumun ve kamu ve toplumun bir üyesi olarak kendisinin hakkının ihlal edileceği, söz konusu ilanın hizmet gerekleriyle ilişkilendirilemeyecek nitelikte "kişiye özel, kişiyi tarif eder" bir ilan olduğunun tespiti ve bu kadro için yapılmış olan atamanın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacı iddiaları ile kadro ilan edilmeden önceki Akademik Kurul kararında, yardımcı doçentlik kadrosuna ilişkin ilanda yer alan ön şartın açıkça yer aldığı ve davacının karara muhalif kaldığı da dikkate alındığında, davacının söz konusu davayı açma ehliyeti bulunduğu sonucuna varılmış olup, dava konusu olay açısından dava açma ehliyetinin dar yorumlanmasının Anayasa'nın idari işlemlere karşı yargı yolunu açan 125. maddesi ile "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesine de aykırılık teşkil edeceği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda, her ne kadar, davacı söz konusu anabilim dalında profesör olduğundan, yardımcı doçentlik kadrosuna başka bir kişinin atanması ile ilgili olarak tesis edilen işlem davacı açısından hukuki bir etki ve sonuç taşımamakta ise de, davacı iddiaları ve kurul kararına muhalif kalması karşısında, dava konusu ilan ile davacının menfaat ilgisinin varlığının kabulü gerektiğinden, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Mahkeme kararında usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 28.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber