Kamu Denetçiliği Kurumu, tavsiye kararlarına uymayan kurumları açıkladı

Kamu Denetçiliği Kurumu hazırladığı 2018 yıllık raporunda tavsiye kararlarına uyan, uymayan kamu idareleri ile bilgi-belge göndermeyen kurumları açıkladı.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 06 Şubat 2019 10:33, Son Güncelleme : 06 Şubat 2019 09:24
Kamu Denetçiliği Kurumu, tavsiye kararlarına uymayan kurumları açıkladı

Anayasamızın 74 üncü maddesine göre kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu, 6328 sayılı Kanunun 5 inci maddesi gereğince, idarelerin işleyişi ile ilgili şikayet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlendirilmiştir.

Bu kapsamda, Kamu Denetçiliği Kurumu 2018 yılı içerisinde tarafına yapılan başvurularla ilgili kapsamlı bir rapor hazırlayarak kamuoyuyla paylaştı. (Raporun tamamına ulaşmak için TIKLAYINIZ .)

Söz konusu raporda yer alan bilgilere göre Kamu Denetçiliği Kurumuna 2018 yılında toplam 17 bin 585 şikayet başvuru yapılmıştır. Bir önceki yıl 17 bin 131 olan başvuru sayısı %2,65 artmıştır.

Konulara göre dağılıma aşağıdaki tablo üzerinden bakıldığında ise; şikayet başvurularının yüzde %50'ye yakının kamu personel rejimi ile çalışma ve sosyal güvenlik konularında olduğu göze çarpmaktadır.

Kamu Denetçiliği Kurumu 2018 yılı içerisinde taşeron personelin kadroya geçmesi sebebiyle çıkan uyuşmazlıklar sebebiyle özellikle çalışma ve sosyal güvenlik konusunda şikayet sayısının arttığına raporunda vurgu yapmıştır.

BAŞVURU KONUSU

ŞİKAYET SAYISI

Kamu personel rejimi

4705

Çalışma ve sosyal güvenlik

4319

Eğitim-öğretim, gençlik ve spor

2079

Adalet, milli savunma ve güvenlik

1202

Mahalli idarelerce yürütülen hizmetler

1122

Çocuk hakları

786

Ekonomi, maliye ve vergi

587

Orman, su, çevre ve şehircilik

427

Mülkiyet hakkı

364

İnsan hakları

331

Sağlık

313

Ulaştırma, basın ve iletişim

301

Enerji, sanayi, gümrük ve ticaret

274

Nüfus, vatandaşlık, mülteci ve sığınmacı hakları

208

Diğer konu ve alanlar

117

Engelli hakları

117

Sosyal hizmetler

106

Gıda, tarım ve hayvancılık

78

Ailenin korunması

59

Bilim, sanat, kültür ve turizm

59

Kadın hakları

31

TOPLAM

17585

Kamu Denetçiliği Kurumu ayrıca raporunda 2018 yılı içerisinde idare bazlı şikayet raporunu da paylaşmıştır.

Buna göre, aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere Kamu Denetçiliği Kurumuna en çok şikayet edilen kurumlar, Mahalli İdareler, Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteler olmuştur.

KURUM ADI

ŞİKAYET SAYISI

Mahalli İdareler

1851

Milli Eğitim Bakanlığı

1762

Üniversite ve Fakülteler

1734

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı

1369

Sağlık Bakanlığı

1239

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

1062

Adalet Bakanlığı

816

İçişleri Bakanlığı

749

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü

714

Emniyet Genel Müdürlüğü

473

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı

469

Hazine ve Maliye Bakanlığı

305

Milli Savunma Bakanlığı

298

Karayolları Genel Müdürlüğü

270

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

252

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

207

Tarım ve Orman Bakanlığı

192

Gelir İdaresi Başkanlığı

182

Banka ve Finans Kuruluşları

177

Cumhurbaşkanlığı

140

Gençlik ve Spor Bakanlığı

137

Diyanet İşleri Başkanlığı

126

Başbakanlık (Mülga)

119

Devlet Personel Başkanlığı

116

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü

113

Adli-Yargı Kuruluşları

110

Kişi, Belirtilmeyen, Özel Sektör, Diğer

108

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı

108

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği

101

Diğer İdareler

2.286

TOPLAM

17585

Diğer taraftan, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından alınan kararlara idarelerin yaklaşımları ile ilgili olarak raporda çeşitli örnekler sunulmuştur.

Kamu Denetçiliği Kurumu, Tavsiye Kararı verilen idarelerin, bu karar üzerine tesis edilecek işlemi otuz gün içinde bildirme yükümlülüğü olmasına rağmen bu yükümlülüğün kimi zaman yerine getirilmediğinin gözlemlendiğini ve bu kapsamda Araştırma, Takip ve Değerlendirme Bürosu aracılığıyla idarelerle iletişime geçilerek bu yükümlülüğün idarelere hatırlatıldığını vurgulamıştır.

Söz konusu raporda; tavsiye kararlarına olumlu yaklaşan idarelere örnek olarak; Milli Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Adalet Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Milli Savunma Üniversitesi, Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı, Kağıthane Belediye Başkanlığı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak sıralanmıştır.

Ayrıca, söz konusu raporda tavsiye kararına olumsuz yaklaşan idarelere örnek olarak; Esenyurt Belediye Başkanlığı, Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Hacettepe Üniversitesi, Of Belediye Başkanlığı, Aydın Belediye Başkanlığı, Biga Belediye Başkanlığı, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Başkanlığı verilmiştir.

Öte yandan, Kamu Denetçiliği kurumu tarafından talep edilen bilgi ve belgelere karşı olumsuz yaklaşan idarelere örnek olarak; Türkiye Futbol Federasyonu, Sağlık Bakanlığı, Çankaya Belediye Başkanlığı, Eyüp Sultan Belediye Başkanlığı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı verilmiştir.

Kamu Denetçiliği Kurumunun raporunun idarelerle ilgili yorum ve değerlendirmelerini içeren bölümü aşağıda sunulmuştur.

Yavuz Selim KAPLAN

7.1 İDARELERİN KARARLARIMIZA YAKLAŞIMLARI

Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşu, ülkemizde insan haklarının korunması ve kamu idaresinin iyileştirilmesi alanında hayata geçirilen uygulamaların başında gelmektedir. Bu kapsamda, Kurumumuz idarenin insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir şekilde görev yapmasına, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesine, kamu yönetiminde iyi yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesine, bu kapsamda birey ve idare arasındaki sorunların önüne geçilmesine ve toplumda hak arama kültürünün benimsenmesine ve güçlenmesine önemli katkılarda bulunmaktadır.

Etkin bir şikayet mekanizmasıyla idarelerin hukuka ve hakkaniyete aykırı uygulamalarına karşı vatandaşı korumak ve kamu hizmetlerinin insan hakları ile iyi yönetim ilkeleri çerçevesinde yürütülmesine katkı sağlamak misyonunu üstlenen Kurumumuz, uzun vadede hak arama kültürünün yaygın olduğu bir toplum ve hizmet standartlarının yüksek olduğu bir kamu yönetiminin oluşmasında etkin bir rol oynamayı hedeflemektedir. Tüm bu hedefleri gerçekleştirebilmek için Kurumumuzun geniş kitleler tarafından tanınması ve benimsenmesi son derece önem taşımaktadır.

Ombudsmanın başarısının bir yönünü kuşkusuz, kararlarının idareler tarafından uygulanması oluşturmaktadır. Bu anlamda dünyadaki örneklerine bakıldığında, demokrasinin güçlü olduğu, kamusal faaliyetlere halkın katılımının desteklendiği, kamunun halkın şikayetlerine duyarlı olduğu, toplumsal değerler olarak temel insan haklarının korunmasını ve güçlendirilmesini benimseyen, Ombudsmanlığın bir kültür haline geldiği ve güçlü yetkilerle donatılmış olduğu ülkelerde kararlara uyum oranlarının % 80-90 civarında olduğu görülmektedir.

Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen kararların idareler tarafından uygulanmasının ilk aşamasını esasen Kurumun kamuoyunda ve vatandaşlar nezdinde daha çok tanınması ve etkin bir farkındalığın ortaya konulması oluşturmaktadır. Gerçekten Kurum kararlarına uyulmasının yerleşik bir uygulama haline dönüşmesinin birden çok basamaklı bir merdiven olduğu düşünülecek olursa, Kuruma ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik çalışmalar kuşkusuz merdivenin ilk basamağını oluşturacaktır. Bu kapsamda, Kurumun teşkilat yapısına ilişkin yönergesinde değişiklik yapılarak,

* Kurumumuzun "kamuoyu nezdindeki farkındalığının artırılması hedefi" doğrultusunda Kurumun basınla ilişkilerinin olumlu şekilde yürütülmesinde ve tanıtılmasında etkin rol oynayacak Basın Danışmanlığı,

* Kurumsal iletişimin gerek kamuoyunda, gerek kamu kurumlarında, ve gerekse Sivil Toplum Örgütleri ve diğer kuruluşlarda daha sistematik ve profesyonel bir bakış açısı ile işlevsellik kazandırılmasını teminen Kurumsal İletişim Birimi oluşturulmuştur.

Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen kararların idareler tarafından uygulanmasının ikinci aşamasını yukarıda adı geçen Yönergede 03 Mayıs 2017 tarihli değişiklik ile Strateji Geliştirme Birimi bünyesinde Araştırma, Takip ve Değerlendirme Bürosunun kurulması oluşturmaktadır. Bu Büroya, Kurumumuzca verilen tavsiye, gönderme, dostane çözüm kararlarının etkin takibinin yapılması, yıllık rapor çalışmalarının yürütülmesi ile şikayet başvurularına ilişkin genel/özel istatistiklerin oluşturulması ve buna ilişkin bilgi taleplerinin karşılanması görevleri verilmiştir.

Bilindiği üzere, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasında, Tavsiye Kararı verilen idarelerin, bu karar üzerine tesis edilecek işlemi otuz gün içinde Kurumumuza bildirilmesi yükümlülüğü öngörülmektedir. Bu yükümlülük Tavsiye Kararlarının metinlerinde de ayrıca belirtilmektedir. Ancak bu yükümlülüğün kimi zaman yerine getirilmediği gözlemlenmektedir. Araştırma, Takip ve Değerlendirme Bürosu bu noktada Tavsiye Kararı verilen idarelerle iletişime geçmekte ve söz konusu yükümlülüğü ilgili idarelere bir kez daha hatırlatmaktadır.

Ayrıca; idarelerle yapılan görüşmelerde Kurumumuzun Tavsiye Kararlarının mahiyeti ve idarelere yükümlülüklerin hatırlatılması yanında, Kurumumuz hakkında ve ilgili idareye düşen sorumluluklar hususunda yeterince bilgi sahibi olmayan idarelere öncelikle Kurumumuzun işlevi, hangi durumlarda Tavsiye Kararı verildiği ve Tavsiye Kararı üzerine yapılacak bildirimin kapsamı hususunda bilgilendirme yapılmaktadır. Bunun yanı sıra idarelere Tavsiye Kararının içeriği ve tereddüt oluşması halinde hukuki açıklamalar yapılmak suretiyle idare yetkilileri bilgilendirilmektedir.

Kurumumuzun her takvim yılı sonunda, yürüttüğü faaliyetleri ve önerilerini kapsayan Yıllık Raporu, 6328 sayılı Kurum Kanununun 22 nci maddesi uyarınca Dilekçe ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyona sunulmakta ve Meclis Genel Kurulunda da görüşülmektedir. Bu kapsamda Kurumumuz, denetim faaliyetlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına gerçekleştirmekte ve gücünü Yüce Meclisin manevi şahsiyetinden almaktadır.

Dilekçe ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Alt Komisyon tarafından Kurumun verdiği Tavsiye Kararlarına uymayan, uyamayan ya da istenilen bilgi ve belge taleplerine olumlu yaklaşmayan kurumların temsilcileri Komisyona davet edilerek izahat istenmektedir. Komisyonun bu faaliyeti Kurumumuzun Tavsiye Kararlarının etkinliğini daha da artırmaktadır.

7.1.1 TAVSİYE KARARLARINA OLUMLU YAKLAŞAN İDARELER

Kurumumuzun şikayetleri almaya başladığı günden bugüne değin Tavsiye Kararlarının uyum oranlarına bakıldığında, her geçen yıl bu oranlarda artış yaşandığı görülecektir. Nitekim bu oran 2013 yılında %20 iken; 2016 yılında %42'ye 2017 yılında ise %65'e yükselmiştir. 2018 yılındaki uyum oranı ise % 70 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla idarelerin her geçen yıl Kurumumuz ile işbirliği içerisinde hareket etmeleri memnuniyetle karşılanmaktadır.

Bu kapsamda, 2018 yılında idarelerce olumlu yaklaşılan Tavsiye Kararlarımızdan bazı örneklere aşağıda yer verilmiştir:

Başvuranın İl İçi Yer Değişikliği Talebinin Engellilere Tanınan Yer Değişikliği Mazereti Kapsamında Değerlendirilerek Yerine Getirilmesi

Engelli kamu personeli statüsünde çalışan ilgili, engelli kamu personeline tanınan yer değiştirme hakkından yararlanarak görev yerinin değiştiğini, ancak yeni görev yerinin de engelli durumuna uygun olmaması nedeniyle ikinci kez görevlendirme suretiyle yer değişikliği yapıldığını, kadrosunun yeni görev yerine alınması talebiyle idareye yaptığı başvuruların reddedildiğini belirterek Kurumumuza müracaatta bulunmuştur.

Yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuranın talebinin reddedilmesi işleminin açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, özellikle engellilere yönelik düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda başvurunun kabulü yönünde karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulüne; başvuranın yer değişikliği suretiyle atanma talebinin; Danıştay 2. Dairesi 21/03/2018 tarih ve E: 2016/9697,K:2018/1891 sayılı kararı dikkate alınarak, engellilere tanınan yer değişikliği mazereti kapsamında değerlendirilerek yerine getirilmesi hususunda Milli Eğitim Bakanlığı ve Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Antalya Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 7/11/2018 tarihli cevabi yazısında, karara uyulmak suretiyle başvuranın talebi doğrultusunda il içi yer değişikliği talebinin gerçekleştirildiği bildirilmiştir.

Başvuran ve Aynı Durumda Olan Diğer Personelin Göreve Başlatılmak Suretiyle Mağduriyetlerinin Giderilmesi

Kendi kurumunda aylıksız izinli sayılmak suretiyle bir başka kurumda görev yapan ilgili, asli kurumunca verilen muvafakat yazısının belirlenen sürede görev yaptığı kuruma intikal etmemesi nedeniyle göreve başlatılmaması işleminin iptali talebiyle Kurumumuza başvurmuştur.

Yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; idarenin başvuranı göreve başlatmama işleminin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, dolayısıyla başvuranın en kısa sürede göreve başlatılması yönündeki talebinin kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmak suretiyle, başvurunun kabulüne, başvuranın en kısa sürede göreve başlatılması, iyi yönetim ilkeleri gereği, başvuran ile aynı durumda olan diğer personelin de mağduriyetinin giderilmesi hususlarında Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Tavsiye kararımız neticesinde Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun 19/10/2018 tarihli Olur'u ile başvuran ve aynı durumda bulunan 7 personel görevlerine başlatılmıştır.

Başvuranın Tercih Sıralamasının Dikkate Alınarak Naklen Tayin Talebinin Değerlendirilmesi

Sağlık Bakanlığına bağlı çeşitli illerde uzun yıllar hastane müdürü olarak görev yapan ilgili, mevzuat hükümlerine uygun bir şekilde üç farklı ilden birine hastane müdürü olarak tayin talebinin reddedilmesine ilişkin işlemin iptali talebiyle Kurumumuza başvurmuştur.

Yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuranın talep ettiği illerde bulunan ve gerek vekaleten görev yapılan gerekse boş olan hastanelere başvuranın tercih sıralamasının dikkate alınarak atamasının yapılmasının yerinde olacağı kanaatine varılmak suretiyle personel durumunun en kısa sürede gözden geçirilerek ve başvuranın tercih sıralamasının dikkate alınarak naklen tayin talebinin değerlendirilmesi yönünde Sağlık Bakanlığına Tavsiyede Bulunulmasına3 karar verilmiştir.

Sağlık Bakanlığının 18/10/2018 tarihli cevabi yazısında, başvuranın Balıkesir İlindeki Balya İlçe Devlet Hastanesine naklen tayininin yapıldığı bildirilmiştir.

Sözlü Sınavların İyi Yönetim İlkelerinden Olan "Nesnellik", "Tarafsızlık", "Şeffaflık", "Hesap Verilebilirlik" ve "Kararların Gerekçeli Olması" İlkelerine Uygun Yapılmasını Teminen, İdarenin Bundan Sonra Düzenleyeceği Sözlü Sınavlar Öncesinde Bilgi Soruları ve Cevap Anahtarlarını Hazırlaması, Sınavlara Giren Adaylara Sorulan Sorular ve Adaylar Tarafından Verilen Cevapların ve İlaveten Komisyon Üyelerince Takdir Edilen Puanların Gerekçelerini Ortaya Koyacak Tedbirler Alınması

Başvuran, 2011 yılından beri İstanbul Medeniyet Üniversitesinde çalıştığını, 13/12/2017 tarihinde işten çıkarıldığını ve bu konunun dava konusu yapıldığını, daha sonra 04/12/2017 tarihinde görevde olduğu için sürekli işçi kadrosuna geçmek için başvurduğunu, güvenlik soruşturmasını geçtiğini ancak sözlü sınavda bütün soruları doğru cevaplamasına rağmen komisyon tarafından başarısız sayıldığını, 63 kişilik güvenlik personelinden sadece iki kişinin yapılan sınavda kalmasının haksızlık olduğunu belirterek bu haksızlığın giderilmesi talebiyle Kurumumuza başvurmuştur.

Kurumumuzca yapılan değerlendirme neticesinde; Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımı Sözleşmeleri Kapsamında Çalıştırılmakta Olan İşçilerin Sürekli İşçi Kadrolarına veya Mahalli İdare Şirketlerinde İşçi Statüsüne Geçirilmesine İlişkin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 23 üncü maddesinin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslarda yer alan düzenlemelere uygun olarak sınav komisyonunun oluşturulduğu, ancak, sınav komisyonunun başvuran hakkında mevzuatta belirtilen kriterlere uygun olarak değerlendirme yaptığının sunulan belgelerden tespitinin mümkün olmadığı, yine oy birliğiyle adayların başarılı/ başarısız olarak değerlendirildiği, her bir üye tarafından yapılan değerlendirmenin ve gerekçesinin ayrı ayrı tutanağa geçirilmesi yönünde de mevzuatta bir açıklık bulunmadığı anlaşılmıştır. Başvuranın devam eden davasının yapılan sınav değerlendirmesine etkisi yönünde somut delillerin sunulamamış olması karşısında, idarenin başvuruya konu işleminde hukuka aykırılık tespit edilememiş olması nedeniyle başvuranın sözlü sınavının geçersiz sayılarak sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi talebinin reddine; sözlü sınavların iyi yönetim ilkelerinden olan "nesnellik", "tarafsızlık", "şeffaflık", "hesap verilebilirlik" ve "kararların gerekçeli olması" ilkelerine uygun yapılmasını teminen, İdarenin bundan sonra düzenleyeceği sözlü sınavlar öncesinde bilgi soruları ve cevap anahtarlarını hazırlaması, sınavlara giren adaylara sorulan sorular ve adaylar tarafından verilen cevapların ve ilaveten komisyon üyelerince takdir edilen puanların gerekçelerini ortaya koyacak tedbirler alması yönünde İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörlüğünün 23/10/2018 tarihli cevabi yazısında, taraflarınca bundan sonra yapılacak sözlü sınavlar öncesinde bilgi soruları ve cevap anahtarlarının hazırlanması, sınavlara giren adaylara sorulan sorular ve adaylar tarafından verilen cevapların ve ilaveten komisyon üyelerince takdir edilen puanların gerekçeleriyle ortaya konması hususunda gerekli tedbirlerin alınacağı bildirilmiştir.

Başvuranın SGK Hizmet Dökümünde 9112.11 (Büro İşçisi) Olarak Girilen Meslek Kodunun Fiilen Yaptığı İşe Uygun Hale Getirilmesi

Başvuran; ihale kapsamında kullanılmak üzere doldurduğu formda işaretlediği meslek kodunun idare tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna yanlış bildirildiğini, düzeltilmesi amacıyla yaptığı başvurulara cevap verilmediğini belirterek Kurumumuza müracaatta bulunmuştur.

Yapılan incelemede; başvuranın ihale kapsamında alınacak personelin niteliğini ve yapacağı işi belirlemek amacıyla doldurduğu formda gerekli dikkat ve özeni gösterip teknik hizmetleri seçtiği halde büro personeli olarak bildirilmesinin idarenin kusurundan kaynaklandığı, Dicle Üniversitesi Rektörlüğü tarafından hukuka aykırılık teşkil etmek suretiyle sehven yapılan işlemin, başvuranın 30/06/2017 tarihli dilekçeyle talebine rağmen düzeltilmemesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı değerlendirilerek başvuranın SGK hizmet dökümünde Büro İşçisi olarak girilen meslek kodunun fiilen yaptığı işe uygun hale getirilmesi hususunda, Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına5 karar verilmiştir.

Dicle Üniversitesi Rektörlüğü tarafından gönderilen 01/10/2018 tarihli cevabi yazıda; Tavsiye Kararımıza istinaden sürekli işçi kadrosunda çalışan başvuranın meslek kodunun, fiilen yaptığı işe uygun hale getirildiği bildirilmiştir.

Kanunla İhtilafa Düşmüş Çocuklar İçin Modern Çocuk Adalet Sisteminin Güçlendirilmesine Yönelik Yasal ve İdari Adımların Çabuklaştırılması

Başvuran, Maltepe 2 No'lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, kapasitenin üzerinde çocuğun usulsüz olarak barındırıldığı iddiasına istinaden, yaşanabilecek hukuk ihlallerinin önüne geçilmesini teminen konunun araştırılıp incelenmesi talep etmektedir.

Yapılan incelemeler sonucunda; özellikle yargılaması devam eden ve hakkında kesinleşmiş bir mahkümiyet olmayan çocuklar başta olmak üzere, ülkemizde mevcut çocuk adalet sisteminin çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasını öngörmesi hususu bir tarafa bırakılarak; somut olayda uygulanan ceza infaz, güvenlik ve iyileştirme sisteminin işleyişinin, çocuğun en yüksek yararının gözetilmesini öngören Birlemiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 40 ıncı maddesi hükmü ile çeliştiği; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, "Ailenin korunması ve çocuk hakları" kenar başlıklı 41 inci maddesi ikinci fıkrası hükmü ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun amaç ve ilkeleri ile de uyuşmadığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan gerekçelerle, çocuğun korunması ve en yüksek yararının gözetilmesi ilkesi, suça sürüklenen çocuklar hakkında ıslah edici tedbirlerin öne çıkarılması ilkesi ve muhtemel çocuk suçluluğu ve hak ihlalinin önlemesi adına, toplam kapasitesi 252 kişi olan Maltepe 2 No'lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna ait E Blok'ta yer alan 9 adet koğuşta barındırılan 344 çocuktan, kapasitenin üzerinde olanların bir başka kuruma ivedilikle naklinin sağlanması, bu mümkün değilse aynı Kurumda ilave bir bloğun bu kişilere tahsisi, Kanunla ihtilafa düşmüş çocuklar için bütünü ile özel yasa, usul ve kurumların oluşturulmasını öngören modern çocuk adalet sisteminin güçlendirilmesine yönelik yasal ve idari adımların çabuklaştırılması hususlarında Adalet Bakanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığının 25/10/2018 tarihli cevabi yazısında; 25/09/2018 tarihi itibariyle Maltepe 2 No'lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu E Blokta yer alan 252 kişi kapasiteli 9 adet koğuşta, 320 suça sürüklenen çocuk hükümlü ve tutuklunun barındırıldığı, bu bağlamda; arttırılmış kapasitesi 28 kişi olan 9 koğuşta ortalama 36 hükümlü ve tutuklunun bulunduğunun tespit edildiği, aynı tarih itibariyle yine aynı blokta, ancak farklı koridorda bulunan E/ 10, 11 ve 12 No'lu koğuşların derhal boşaltıldığı, söz konusu koğuşlarda kalmakta olan yaklaşık 150 civarındaki yetişkin tutuklunun diğer koğuşlara nakledildiği, ilgili koğuşların da faaliyete geçmesi ile birlikte, E Blok çocuk bölümünün koğuş sayısının 12'ye çıkarıldığı ve kapasitesinin 84 kişi daha arttırılarak 336 olarak belirlendiği, 26/09/2018 tarihi itibariyle anılan Kurumda barındırılmakta olan 307 suça sürüklenen çocuk hükümlü ve tutuklunun 12 koğuşa yerleştirildiği, koğuşlarda barındırılan kişi sayısının ortalama 25 olduğu ve arttırılmış kapasitenin altında çocuk barındırıldığı, diğer taraftan; Genel Müdürlükleri tarafından ceza infaz kurumlarında bulunan çocukların topluma kazandırılmasına yönelik çalışmaların çok yönlü olarak yürütüldüğü, bunların başında uluslararası standartlar ölçüsünde infaz sisteminin oluşturulması, çocuklarla çalışan nitelikli personelin istihdamı ve bu personele yönelik hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimler ile çocuklara yönelik eğitim-iyileştirme faaliyetlerinin gelmekte olduğu, bu kapsamda; ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutuklu çocukların iyileştirilmesini ve tekrar suç işlemelerini engelleyici eğitim ve iyileştirme çalışmalarının büyük bir titizlikle sürdürüldüğü, yürütülen eğitim ve iyileştirme çalışmalarını üç ana başlık altında toplamak gerekirse, bunlardan birincisinin eğitim çalışmaları, ikincisinin iyileştirme çalışmaları, üçüncüsünün ise sosyal-kültürel ve sportif faaliyetler olduğu, çocuk hükümlü ve tutuklu konumunda bulunan kişilerin hapis cezalarının infazındaki temel amaç, çocuklara yönelik geliştirilen ve sürdürülen tüm eğitim ve iyileştirme çalışmalarıyla, çocukların kurumda bulundukları süreç içerisinde suça sürüklenmelerine neden olan etkenlerin ortaya çıkarılması, elde edilen bilgiler doğrultusunda uygun müdahalelerin yapılması ve etkili yöntemlerin uygulanmasını temel alarak, çocuğun sosyalleşme sürecini kolaylaştırmayı, yeniden toplumla bütünleşmelerinin hedeflendiği, Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutuklu çocukların ikincil mağduriyetlerinin önlenmesi, çocukların sosyalleşme sürecinin kolaylaştırılması ve yeniden toplumla bütünleşmeleri için hükümlü ve tutuklu çocuklara yönelik kurum içinde çok yönlü çalışmalar yapıldığı, bu çalışmaların kurumlarda bulunan öğretmen, psikolog ve sosyal hizmet uzmanları tarafından yerine getirildiği, kurumlarda eğitim ve iyileştirme faaliyetleri çerçevesinde resmi, özel, gönüllü kişi, kurum ve kuruluşlarla birlikte belirli amaçlar doğrultusunda işbirliği yapılmakta olduğu, bu çalışmaların çocuğun yüksek yararına uygunluğu yönünden değerlendirilerek yapılandırıldığı, daha önce hiç eğitim görmemiş ya da eğitimlerini yarıda bırakmış çocuk hükümlü ve tutukluların eğitim ve öğretimlerine devam edebilmelerine ilişkin faaliyetlerin, kurum eğitim ve öğretim servisi tarafından değerlendirildiği, bu bağlamda; birinci kademe okuma yazma ve ikinci kademe okuma yazma eğitimi kursları, örgün ve yaygın eğitime hazırlık ve destek kursları, açık ilköğretim okulu ve açık öğretim lisesi sınavları, üniversite giriş sınavları, meslek eğitimi kursları, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler ile kitaplık ve kütüphane faaliyetleri gibi, çocuğun eğitim-öğretim almasına yönelik her türlü işlemlerin bu servis tarafından yerine getirildiği, öte yandan; kurumlarda eğitim-öğretim çalışmalarıyla birlikte yürütülen en önemli çalışmanın, kurum psiko-sosyal servisleri tarafından yürütüldüğü, çocukların psikolojik ve sosyal problemlerine çözüm sağlamak amacıyla kurumda görevli psikolog ve sosyal hizmet uzmanları ile görüşebildiği, kurum uzmanları bireysel ya da grup çalışmaları yoluyla çocukların daha sağlıklı ve uyumlu bireyler olmaları yönünde onları destekleyecek çalışmalar yürüttüğü, psiko-sosyal yardım servisi uzmanlarınca çocuğun bireysel özellikleri de dikkate alınarak, bireysel görüşme ya da grup çalışması yoluyla içinde bulundukları koşullara yönelik farkındalıklarını artırma, 2durumlarına yönelik alternatif ve çözümler geliştirme yönünde destek verildiği, bu esnada ailesi ya da başka sosyal destek sistemleri harekete geçirilerek çocuğa gerekli müdahalelerde bulunulduğu, salıverilme sonrası koruma ve yardım çalışmaları ile çocukların eğitimlerini sürdürmelerine ve iş bulmalarına yardımcı olunduğu, böylece toplumda uyumlu bireyler olarak yer almalarına katkı sağlandığı ülkemiz genelindeki çocuk eğitim evi sayısının yetersiz olması nedeniyle statüsü değiştirilen, İzmir 2 No'lu Kadın Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün, İzmir Çocuk Eğitimevi Müdürlüğü adı altında faaliyetine devam etmesinin 11/10/2018 tarihli Bakan Oluru ile uygun görüldüğü, diğer taraftan; Bakanlık "Eylem Planında" yer alan ve Genel Müdürlükleri tarafından yürütülen Çocuklar İçin Kademeli İnfaz Sistemi Projesinin faaliyetlerinin devam ettiği, bildirilmiştir.

Başvuranın İngilizce Derslerinden Muafiyetini Sağlayacak Şekilde İntibak İşleminin Yeniden Tesis Edilmesi

Başvuran, 1985 - 1990 yılları arasında üniversitenin farklı bir fakültesinde aldığı Teknik İngilizce derslerinin tamamından başarılı olduğunu, dolayısıyla hali hazırda öğrencisi bulunduğu fakültedeki aynı derslerden muaf sayılması gerektiğini ancak ilgili Dekanlık tarafından bu talebinin dikkate alınmadığını belirterek mağduriyetinin giderilmesini talep etmektedir.

İlgili üniversite ile yapılan yazışmalar ve incelemeler neticesinde; Üniversite tarafından Kurumumuza iletilen bir Yönetmelik, Yönerge Senato Kararı vb. bulunmadığından, idarenin konuyla ilgili Yönetim Kurulu kararlarını da göz önünde bulundurarak başvuranın İngilizce derslerinden muafiyetini sağlayacak şekilde intibak işlemini yeniden tesis etmesi hususunda İstanbul Teknik Üniversitesine Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğünün 10/10/2018 tarihli cevabi yazısında, Tavsiye Kararına uyularak adı geçenin İngilizce derslerinden muafiyetini sağlayacak şekilde intibak işleminin gerçekleştirildiği bildirilmiştir.

Eşitlik ve Hakkaniyet İlkeleri Kapsamında Başvuranın Durumuna Uygun Bir Ücret Belirlenmesi

Başvuran, bir kamu kuruluşunda sözleşmeli programcı olarak görev yapmakta olduğunu, aynı iş yerinde çalışmakta olan Sözleşmeli Programcı ve Çözümleyiciler ile kendi sözleşme ücreti arasında ciddi bir maaş farkı olduğunu, bu konuda idareye yaptığı başvurulara cevap verilmediğini belirterek sözleşme ücreti farklılığının giderilmesini talep etmiştir.

Kurumumuz tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvuranın sözleşme ücretinin eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine aykırı biçimde tespit edildiği değerlendirilmiş ve yeni bir vize işlemine gerek olmaksızın ve yeni sözleşme dönemi beklenmeksizin, Maliye ve Hazine Bakanlığınca belirlenen alt ve üst limit arasında, diğer sözleşmeli personelin almakta olduğu ücretler de gözetilerek, eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri kapsamında başvuranın durumuna uygun bir ücret belirlenmesi yönünde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı cevabi yazısında; adı geçen personelin ücret ile diğer mali ve sosyal hakları detaylı bir şekilde tetkik edildiği ve aynı statüde görev yapan personelin ücretlerinde birliktelik sağlanması, kamu yararı, personelin etkin ve verimli bir şekilde çalışması için Makam Oluru ile adı geçenin aylık brüt ücreti brüt tavan ücret olan 3.891,12 TLye yükseltilerek, söz konusu personele anılan miktar üzerinden hizmet sözleşmesi yapılmasına karar verildiği, bildirilmiştir.

Boş Kalan Kontenjan Başvurularının İnternet Ortamında Alınması

Başvuran, Anadolu Üniversitesinin 2017-2018 eğitim-öğretim yılı bahar dönemi lisansüstü programlarına Üniversitenin belirlemiş olduğu tarihlerde başvuruda bulunduğunu bu başvuru sonucunda açıklanan sonuçlara göre yedek listede yer aldığını ancak daha sonra Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından 02/02/2018 tarihinde yayımlanan 2017-2018 öğretim yılı bahar dönemi lisansüstü boş kalan kontenjanlara ilişkin başvuruların yine aynı tarihte saat 08.45 - 12.00 arasında telefon ile ön başvuru yapılabileceği açıklamasının web sitesinde yayınlandığını, söz konusu saatlerde birçok kez aramasına rağmen belirtilen hiçbir telefona ulaşım sağlayamadığını, bu gibi başvuruların telefondan değil, en azından internet üzerinden alınması gerektiğini ifade ederek bu durumun düzeltilmesi talebinde bulunmuştur.

Kurumumuzca yapılan değerlendirme neticesinde; Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün başvuruların alınışı ile ilgili mevzuat yönünden yetkili olduğu saptanmakla birlikte, Kurulun bu yetkisini kullanırken hak kaybına yol açmayacak, daha önce hak elde etmiş olanları mağdur etmeyecek şekilde karar alması ve yetkisini kullanması beklenmektedir. Telefonla başvuru alınması, Üniversitenin boş kontenjanlarının doldurulması için bir yöntem olmakla birlikte, bu yöntem bilimsel bir rekabetin uzağında olduğu gibi adaylar açısından eşitlik ve hakkaniyet ilkelerini de zedelediği değerlendirilerek Üniversitenin bundan sonraki alımlar açısından boş kalan kontenjanların başvurularının da internet ortamında alınarak daha şeffaf, hukuka ve hakkaniyete uygun bir alım yapması hususunda Anadolu Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü cevabi yazısında; yedek öğrenci alımlarında boş kalan kontenjanlara yerleştirme işlemlerinin, internet ortamından başvuru alınarak yapılmasına karar verildiğini bildirmiştir.

Başvurana, Şikayete Konu İlaç Bedelinin Ödenmesine Yönelik İşlem Tesis Edilmesi

Başvuran bir Üniversite Hastanesinde yazılan, elektronik reçete ve ilaç raporuna istinaden kendisine yazılan ilacın bedelinin, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğine (SUT) uygun olmadığı gerekçesi ile ödenmediğini, buna yaptığı itirazın kabul görmediğini iddia ederek, kesilen ilaç bedelinin kendisine ödenmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan değerlendirme neticesinde; başvurandan söz konusu ilaç bedeli kesintisi yapılmasının yerinde olmayacağı, durumunun SUT'un güncel haline göre değerlendirilmesi gerektiği, buna göre söz konusu ilaç bedelinin başvurana en kısa sürede ödenmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmak suretiyle başvurunun talebinin kabulü ile 09/09/2017 tarihli ve 30175 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin ilgili maddeleri dikkate alınmak suretiyle başvurana, şikayete konu ilaç bedelinin ödenmesine yönelik yeniden işlem tesis etmesi yönünde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü cevabi yazısında; hastanın MEDULA kayıtları incelendiğinde, ilacın Kısa Ürün Bilgisinde yer alan aralıklarla ve Tebliğe uygun sayıda uygulama yapılarak yükleme dozunun tamamlanması ve Tebliğ ile yapılan düzenlemenin 08/05/2017 tarihinde yürürlüğe girmiş olması hususları göz önüne alındığında şahıs talebinin uygun olduğunun değerlendirildiği bu itibarla Tavsiye Kararının uygulanmasına yönelik Ertuğrul Gazi Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezince ilgili eczanenin 17505232 döküm numaralı faturasında yapılan kesinti tutarının iade edilmesi için Hatay Valiliği Acil Harcama Komisyonuna 18/09/2018 tarih ve 12076478 sayılı yazının gönderildiği bildirilmiştir.

İhbar Tazminatının Ödenmesi

Başvuran, Milli Savunma Bakanlığına bağlı Milli Savunma Üniversitesinde 02/02/2017 - 30/05/2017 tarihleri arasında bir alt işveren firmasının işçisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin feshinden doğan ihbar tazminatı alacağını alamadığını, ayrıca asıl işveren olan Milli Savunma Bakanlığının konuyla ilgili soruşturma yapmadığını belirterek, Milli Savunma Bakanlığının asıl işveren olarak sorumluluğunu yerine getirmesini ve bakiye alacağının ödenmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; alt işveren işçisi olan başvuranın, iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle Kocaeli Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünce yapılan inceleme sonrasında ödenmediği belirlenen iki haftalık ücreti tutarındaki ihbar tazminatının, asıl işveren olarak idare tarafından ödenmesi gerekirken, reddi yönünde tesis edilen işlemin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulüne, başvuranın, iki haftalık ücreti tutarındaki ihbar tazminatının ödenmesi için işlem tesis edilmesi yönünde Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü cevabi yazısında; başvurana ihbar tazminatı ödemesinin yapıldığını ve tesis edilen işleme ait Ödeme Emri Belgesi tıpkıçekiminin ekte gönderildiğini bildirmiştir.

Tahakkuk Zamanaşımına Uğramış İdari Para Cezalarının Tahsil Edilmesine Yönelik İdari İşlemlerin Geri Alınması

Başvuran; ortağı olduğu anonim şirketin 2000/01-02-03-04 dönemlerine ait 3.261,48 TL borcunun şirket ortağı ve tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi sıfatlarıyla tarafından talep edildiğini, zamanaşımı ve borçlu sıfatına yönelik yaptığı muhtelif itirazlarının dikkate alınmadığını, ikinci itiraz dilekçesine istinaden sadece zamanaşımı itirazının değerlendirildiğini, söz konusu idari para cezaları hakkında idare mahkemelerinde açılacak dava sonucuna göre işlem tesis edilebileceğinin bildirilmesinin yasal haklarını kullanmasında bir sınırlandırmaya sebebiyet verdiğini ve görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu düşündüğünü belirterek konunun incelenmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemeler ve değerlendirme sonucunda; şikayet dilekçesinde belirtilen tarihlere ilişin idari para cezalarının tahakkuk zamanaşımı geçtikten sonra başvurandan tahsil edilmesine yönelik işlemlerin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulüne; ... ilgili şirket tarafından ilgili dönemlere ait aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmemesi gerekçe gösterilerek ve işverenin söz konusu belgelerin verildiği iddiası araştırılmadan eksik bir inceleme sonucu oluşturulan, tahakkuk zamanaşımına uğramış idari para cezalarının başvurandan tahsil edilmesine yönelik idari işlemlerin geri alınması için Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 14/9/2018 tarihli cevabi yazısında; konunun mer'i mevzuat çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi neticesinde; ... Anonim Şirketi tarafından 2000/1 dört aylık dönem bordrosunda eksik bildirildiği tespit edilen sigortalılar için 2000/01, 02 ve 0 üncü aylara ait aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmemesi nedeniyle re'sen oluşturulan prim belgelerinden dolayı tahakkuk eden idari para cezasının bugün için zamanaşımına uğramış olması nedeniyle Tavsiye Kararımıza uyulması gerektiğinin değerlendirildiği bildirilmiştir.

Abonelerin Kartlı Sayaç Kullanmaya Zorlanmasının Türk Borçlar Kanununa, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna ve Bu Kanunların Ruhuna, Düzenleme Amaçlarına ve Temel Tüketici Hakları ile Hukukun Genel İlkelerine Aykırılık Teşkil Edeceği

Şikayetçi, mevcut su sayacının Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MASKİ) tarafından ön ödemeli su sayacı ile değiştirilmek istendiğini iddia ederek, kendisinin çeşitli mazeretleri nedeniyle bunu istemediğini, sayacının ön ödemeli elektronik kartlı sayaçla değiştirilmemesini, 10 yılı dolan sayacın değiştirilmesi gerekiyor ise bu sayacın yerine tekrar mekanik sayaç takılmasını talep etmektedir.

Yapılan incelemeler sonucunda; mekanik veya kartlı sayaç kullanımı hususunda idareye takdir hakkı tanınmış ise de; idarenin bu takdir hakkını kullanırken objektif iyi niyet kurallarına uygun davranması zorunlu olduğu, elektronik kartlı sayaç uygulamasının abonelere sağlayacağı avantajların ve faydaların basın ve iletişim kanallarıyla dile getirilerek, mevcut abonelerin gönüllü olarak bu sisteme geçmesini teşvik edecek daha çok faaliyet ve tanıtımlara yer verilmesinin objektif iyi niyet kurallarına, temel tüketici haklarına, iyi yönetim ilkelerine ve hakkaniyete uygun olacağı sonucuna varılmak suretiyle başvurunun kabulüne; başvuruya konu hususlarla ilgili olarak şikayetçinin mağduriyet yaşamaması için gerekli olan iş ve işlemlerin yapılması, sayacının değiştirilmeyeceğine ilişkin olarak şikayetçiye yazılı bildirimde bulunulması ve ayrıca diğer abonelerin de bu şekilde mağduriyet yaşamaması için konuyla ilgili gerekli düzenlemelerin veya iş ve işlemlerin yapılması hususlarında Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

İdarenin 15/8/2018 tarihli cevabi yazısında; Tavsiye Kararına uyularak şikayetçiye ait 39401 ve 430964 no'lu aboneliklerdeki mekanik sayaçların Tavsiye Kararımız gereği 3516 Sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununa dayalı Ölçü ve Aletleri Muayene Yönetmeliğine göre 09/08/2018 tarihinde sökülerek, yerlerine mekanik sayaç montajı yapıldığı bildirilmiştir.

Başvurana, Kesinleşen Mahkeme İlamına Göre Alacağının En Kısa Sürede Ödenmesi

Başvuran, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının kesinleşmiş alacaklarını 4 yıldır ödemediğini, İcra Müdürlüğünün takibinin de kesinleştiğini, idare tarafından verilen cevapta her ne kadar sıradan söz edilmişse de bunun doğru olmadığını, daha yeni alacakların dahi ödenmekte olduğunu, ödemelerde adaletsizlik yapıldığını, belirterek; söz konusu ödemenin yapılmasını talep etmektedir.

Yapılan incelemeler sonucunda; idare tarafından başvuranın ilamlı icraya dayanan alacağının gereği gibi ifa edilmemesi işleminin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulü ile kesinleşen mahkeme ilamına göre başvuranın alacağının tamamının en kısa sürede ödenmesi hususunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına14 karar verilmiştir.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 1/8/2018 tarihli cevabi yazısında; kamulaştırma bedelinin başvurana ödendiği bildirilmiştir.

Riskli Bina Olarak Tespit Edilen Bina Hakkında Verilen Yıkım Kararının Uygulanması

Başvuran, Afyonkarahisar İli Merkez Marulcu Mahallesi ... Ada ... Parselde bulunan ve riskli bina olarak tespit edilen bina hakkında verilen yıkım kararının uygulanması talebinde bulunmuştur.

Kurumumuzca yapılan değerlendirme neticesinde; ilgili Kanun ve Uygulama Yönetmeliği ile öngörülen hukuki sürecin tamamlandığı ve mevzuatta öngörülen süreç tamamlanmış olmasına rağmen yıkım işleminin fiilen gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir. Bu durumun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulüne, şikayete konu olan ve riskli bina olarak tespit edilen bina hakkında verilen yıkım kararının uygulanması talebinin gerçekleştirilmesi hususunda Afyonkarahisar Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına, Afyonkarahisar Belediye Başkanlığınca yıkım işleminin gerçekleştirilememesi durumunda bu işlemin gerçekleştirilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

AKSA Doğalgaz Dağıtım A.Ş. nin 06/08/2018 tarihli yazısında; 27/06/2018 tarihinde Afyonkarahisar Belediyesi'nden riskli yapı vasfındaki binanın kullanılmasının uygun olmadığı, can ve mal güvenliği açısından tahliye işleminin gerçekleştirilebilmesi için ivedilikle aboneliklerin iptal edilerek doğalgazın kesilmesi yönünde yapılan bilgilendirme üzerine, bina sakinlerine aboneliklerin sonlandırılacağına ilişkin tebligat yapıldığı, verilen mehilin sonunda 09/07/2018 tarihinde aboneliklerin sonlandırılarak doğal gaz tesis ve ekipmanlarının sökülerek iptal işleminin tamamlandığı bildirilmiştir.

Afyonkarahisar Belediye Başkanlığının 06/08/2018 tarihli cevabi yazısında, 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca; yapının tahliyesini engelleyenler/gerçekleştirmeyenler hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, hususları ifade edilmiştir.

Geçerliliği Olmayan Bir Protokole Dayanılarak Katılım Payı Talep Edilmesi İşleminin Geri Alınması

Şikayetçi, Ankara/Yenimahalle/Yuva'da bir işyerinin sahibi olduğunu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca asfaltlanan caddeye işyerinin cephesi olmamasına rağmen kendisinden asfalt katılım payı istendiğini, işyeri ile asfaltlanan yol arasında kamuya açık otopark bulunduğunu iddia ederek yanlışlığın düzeltilmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuranın asfalt katılım payı tahakkukunun iptal edilmesi talebinin idarece reddedilmesi işleminde hukuka uygunluk tespit edilememiş olup başvurunun kabulüne; geçerliliği olmayan bir protokole dayanılarak katılım payı talep edilmesi işleminin geri alınması ve bu konudaki uygulamanın düzeltilmesi hususunda Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına16 karar verilmiştir.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 4/9/2018 tarihli cevabi yazısında, şikayetçi adına tahakkuk ettirilen katılım payının iptal edildiği bildirilmiştir.

Abonelik Sözleşmelerinin Mevzuatta Belirtilen Usul ve Esaslar Çerçevesinde Yapılması Hususunda Bayilere Yönelik Belli Aralıklarla Denetim Yapılmasının Sağlanması ve İhlal Durumunda Caydırıcı Nitelikte Yaptırımlar Uygulanması, Abonelik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Gerçekleştirilmesi Amacıyla Yapılan Çalışmaların İvedilikle Sonuçlandırılmasına Yönelik Makul Sürede İşlem Tesis Edilmesi

Başvuran, 2010 yılından itibaren GSM firmaları tarafından bilgisi ve rızası olmaksızın adına sahte hatlar açıldığını, e-Devlet üzerinden yaptığı sorgulamalarda adına sahte hatlar açılmaya devam edildiğini öğrendiğini, düzenleyici ve denetleyici bir kurum olan BTK'nin gerekli düzenlemeleri hayata geçirmediğini ve yeterli denetim yapmadığını iddia ederek kullanıcıların kimlik bilgilerinin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını ve sorumlular hakkında cezai müeyyide uygulanmasını talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan değerlendirme neticesinde, elektronik haberleşme sektöründeki önemli sorun alanlarından biri olan açık hatlarla ilgili Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun çeşitli düzenleme ve denetleme faaliyetini yerine getirdiği, ancak sorunun halen devam ettiği göz önüne alındığında, yapılan düzenleme ve denetimin yetersiz olduğu tespit edildiğinden, başvuranın talebinin ilgili idarece reddedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulüne; mobil telefon işletmelerine yönelik denetimlerin sıklaştırılması, işletmecilerin abonelik sözleşmelerinin mevzuatta belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılması hususunda bayilere yönelik belli aralıklarla denetim yapılmasının sağlanması ve ihlal durumunda caydırıcı nitelikte yaptırımlar uygulanması, elektronik ortamda abonelik işlemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla yürütülen çalışmaların ivedilikle sonuçlandırılmasına yönelik makul sürede işlem tesis edilmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı cevabi yazısında, Kurumları tarafından tüketicilerin hak ve menfaatleri ile kamu yararı ve mevzuata uyumun sağlanmasını teminen 2017 yılı denetimi kapsamında, abonelik sözleşmelerinin kuruluşu, uygulanması ve açık hatlara ilişkin mevzuat hükümlerine uyum yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin tespit edilebilmesi amacıyla 3 mobil işletmeci ile Türk Telekomünikasyon AŞ ve Sahra Telekom Tic. Ltd. Şti nezdinde kapsamlı bir denetim başlatıldığı, söz konusu denetim kapsamında 3 mobil işletmecinin çeşitli illerdeki bayilerinin de mevzuata uyum hususunda denetlendiği, söz konusu denetim sürecinin son aşamasına gelindiği, işletmecilerin yazılı savunmalarının iletilmesini müteakip denetim sürecinin sonuçlandırılmasının hedeflendiği, ayrıca rıza dışında yapılan abonelikler kapsamında yaşanan tüketici mağduriyetlerinin önlenmesini teminen; ilgili birimler nezdinde Emniyet Genel Müdürlüğü ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile de gerekli görüşmeler yapılarak ortak çalışma başlatıldığı bununla birlikte tavsiyelerimiz doğrultusunda açık hatlar konusunda işletmeci denetimlerinin sıkılaştırılması hususu da dahil olmak üzere, Kurumlarınca idari yönden gerekli işlemlerin yapılacağı bildirilmiştir.

Onaylı Projesine Aykırılığı Tespit Edilen Eksik ve Ayıplı İşlerin Onaylı Mimari Proje ve Yapı Ruhsatına Uygun Hale Getirilmesine Yönelik Makul Sürede İşlem Tesis Edilmesi

Başvuranlar, inşa edilen sitenin imara, mimari projeye ve binanın statiğine aykırı olarak yapıldığını, ilgili Belediye Başkanlığının ise onaylı projeye aykırı yapılan yapı ile ilgili tüm şikayetlere rağmen yapı kullanma izin belgesi tanzim ettiğini iddia ederek projeye aykırı yapı ile ilgili inceleme yapılarak gereğinin yapılmasını talep etmektedir.

Yapılan incelemeler sonucunda tespit edilen eksikliklere karşın; idare tarafından yapı kullanma izin belgesi tanzim edilmesinin hukuka aykırı olduğu tespit edilerek onaylı projesine aykırılığı tespit edilen eksik ve ayıplı işlerin onaylı mimari proje ve yapı ruhsatına uygun hale getirilmesine yönelik makul sürede işlem tesis edilmesi için Kağıthane Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına18 karar verilmiştir.

Kağıthane Belediye Başkanlığının cevabi yazısında; anılan parselin ilgilisi ... Mimarlık Mühendislik ve İnşaat San. Ltd. Şti.' ne Tavsiye Kararında belirtilen şekilde 120 gün içerisinde işlem tesis edilmesi ve gereğinin yerine getirilmesi hususunda 02/07/2018 tarih, 28942143-000- E.236421/2264949 sayılı yazı ile bildirimde bulundukları, Kurumlarının her iş ve işlemde hukukun üstünlüğü ilkesini benimsediği ve bu minvalde yürürlükteki yasa, yönetmelik ve meri mevzuat kapsamında Kurumumuzun tavsiye niteliğindeki kararının icrası için yasal süreç başlatıldığı bildirilmiştir.

Başvuranın Sürekli İşçi Kadrosuna Geçiş İşlemlerinin İlgili Mevzuat Hükümleri Doğrultusunda Tamamlanması

Başvuran, 11/11/2015 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesinde güvenlik görevlisi olarak raporlu olan çalışanların yerine çalışmaya başladığını, işçi kadrosuna geçiş başvurusunun 4/12/2017 tarihinde fiilen çalışmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, oysa bu tarihte ücretsiz izinli olması nedeniyle iş sözleşmesinin askıda olduğunu ve sigorta çıkışının 1/04/2018 tarihinde yapıldığını, işçi kadrosuna geçiş hakkı varsa bu hakkının yerine getirilmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; 4/12/2017 tarihinde çalışıyor olma şartını yerine getirdiği anlaşılan başvuranın sürekli işçi kadrosuna geçiş başvurusunun, 4/12/2017 tarihinde çalışmadığı gerekçesiyle reddi yönünde tesis edilen işlemin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulüne, başvuranın sürekli işçi kadrosuna geçiş işlemlerinin ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda tamamlanması yönünde Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Kurumumuza gönderilen 16/11/2018 tarihli cevabi yazıda, Tavsiye Kararımıza istinaden, gerekli işlemlerin yapıldığı ve başvuranın 15/11/2018 tarihinde görevine başladığı bildirilmiştir.

Başvuranın Talebine Konu İlaç İle Yurtdışından Temininde Güçlük Çekilen İlaçların İleri Teknoloji Gerektiren Yatırımların Teşvik Edilmesi Yoluyla Yurtiçinde Üretilmesi ve Bahse Konu İlaçlara Bireylerin "Kolaylıkla", "Makul Sürede", "Yeterli Miktarda" ve "Düşük Maliyetle" Erişebilmeleri İçin Gerekli Önlemlerin Alınması

Başvuran özetle, sağlık raporu ile belirlenmiş bulunan hastalığına ilişkin yurt dışı üretimi bir ilacı raporlu olarak kullandığını; kendi iradesi dışındaki çeşitli nedenlerle ilaca erişiminin zamanında ve yeterli olarak sağlanamaması sonucunda yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için, söz konusu ilacın yurtiçinde üretiminin yapılması ve hayati öneme haiz bu ilaca erişimin zamanında sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasını talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan inceleme ve araştırma neticesinde, Anayasada sosyal bir hak olarak tanımlanan "sağlık hakkı" ve "sosyal güvenlik hakkı"nın doğrudan "yaşam hakkı" ile bağlantılı olduğu gözetilerek, başvuranın talebine konu ilaç ile yurtdışından temininde güçlük çekilen ilaçların ileri teknoloji gerektiren yatırımların teşvik edilmesi yoluyla yurtiçinde üretilmesi ve bahse konu ilaçlara bireylerin "kolaylıkla", "makul sürede", "yeterli miktarda" ve "düşük maliyetle" erişebilmeleri için gerekli önlemleri alması hususunda idareye tavsiyede bulunulması gerektiği kanaati ve sonucuna varılmak suretiyle başvurunun kabulü ile başvuranın talebine konu ilaç ile yurtdışından temininde güçlük çekilen ilaçların ileri teknoloji gerektiren yatırımların teşvik edilmesi yoluyla yurtiçinde üretilmesi ve bahse konu ilaçlara bireylerin "kolaylıkla", "makul sürede", "yeterli miktarda" ve "düşük maliyetle" erişebilmeleri için gerekli önlemleri alması hususunda Sağlık Bakanlığına, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Sağlık Bakanlığının 15/11/2018 tarihli cevabi yazısında; tedarikte oluşan sıkıntıların önlemesi ve söz konusu ilaçlara erişilebilirliğin artırılması amacıyla, 30/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş olan Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile bu tür ilaçların, TEB'in yanı sıra Sosyal Güvenlik Kurumu ve Bakanlığımız tarafından uygun görülen kamu kurum/kuruluşları aracılığıyla da yurt dışından temin edilebilmesi ve doğrudan hastalara verilebilmesi hedeflendiği, yine bu şekilde temin edilen ilaçlar için, yurt dışı ilaç listesine girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde izin/ruhsat sahibi tarafından ruhsat başvurusunda bulunulması ve başvuru tarihinden itibaren iki yıl içinde ruhsat alınması zorunlu tutularak bahse konu ilaçların yurt içinde bulunabilirliğinin sağlanmasının amaçlandığı bildirilmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 21/11/2018 tarihli cevabi yazısında, yurtdışından kurumlarınca temini gerçekleştirilen ilaçların en kısa sürede, kesintisiz biçimde, hastalar açısından en kolay yöntemle ve en düşük maliyetle temininin sağlanması ve bu süreçte herhangi bir hasta mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için ilgili birimlerinin koordinasyonu ile etkin bir çalışma yürütüldüğü ve bu kapsamda gerçekleştirilen tüm işlemlerde azami özen gösterildiği, Kurumları ile TEB arasında imzalanan "Yurt Dışından Şahsi Tedavi İçin Reçete Bazında İlaç Teminine İlişkin Protokol" kapsamında temin edilen ilaçlar ile ilgili olarak söz konusu Tavsiye Kararında yer alan hususlara uyulmasının sağlanması amacıyla anılan Birliğe yazılı uyarıda bulunulduğu bildirilmiştir.

Mezun Olmaya Hak Kazanan Başvurana Diplomasının Verilmesi

Başvuran, öğrenim süresi ve derslerini tamamlayarak almaya hak kazandığı yüksek lisans diplomasının, üniversiteye olan borcu nedeniyle kendisine verilmediğini belirtmiş ve mağduriyetinin giderilmesi amacıyla Kurumumuza müracaatta bulunmuştur.

Yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; başvuranın normal koşullar altında eğitim-öğretimi süresince kendisinden talep edilen ücretleri yatırarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği, idarenin dönem başında tahsil edilmesi gereken ücretlerin tahsil edilmemesinde hizmet kusurunun olduğu ve yine hakkaniyet gereği idarenin ilgili mevzuata aykırı olan ve o dönem kullanmış olduğu sistemden kaynaklı aksaklıklardan ve uygulama hatalarından doğan zararları başvurana yansıtmaması gerektiği, ilgili Yönetmelikte diploma alabilmek için borcu bulunmamak şartı olmamasına karşın; idarenin borcu olduğunu düşündüğü başvurana diploma verdikten sonra icra takibi başlatma yolunu işletebilecekken, diploma vermeme yolunu seçmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu değerlendirilmek suretiyle başvurunun kabulüne; THK Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün öğrenim borcun olduğu gerekçesiyle diplomasının verilmemesi işleminin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılarak mezun olmaya hak kazanan başvurana diplomasının verilmesi yönünde Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörlüğünün 3/12/2018 tarihli cevabi yazısında, adı geçen öğrencinin 5.900 TL borcu bulunduğu, Kurumumuzun Tavsiye Kararının Üniversiteleri Yönetim Kurulunun 29/11/2018 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında değerlendirildiği ve mevcut borç tutarı tahsil edilmeksizin öğrencinin mezuniyet işlemlerinin tamamlandığı, Yükseköğretim Sistemine işlendiği ve diplomasının en kısa sürede teslim edileceği bildirilmiştir.

Başvuranın Önceki Aylarda Fazla Çalışma Karşılığında Hak Kazandığı Ücretinin Eksik Ödenen Kısımlarının Ödenmesi ve Personel İstihdamı Artırılarak Hali Hazırda Fazla Çalışma Yapan Benzer Durumdaki Personelin Mağduriyetinin Giderilmesi

Başvuran, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. 5 inci Bölge Müdürlüğü emrinde 2001 yılından bu yana güvenlik görevlisi olarak görev yaptığını, personel yetersizliği sebebiyle 2017 yılı ocak ayından bu yana her gün 12 saat çalışmak zorunda kaldığına, haftada neredeyse 70 saat çalıştığını, 30 saati aşan fazla çalışmasının karşılığının ödenmediğini ve bazı aylarda 30 saat fazla çalışmasının dahi eksik ödendiğini, hafta tatili kullandırılması talebinin olumsuz karşılandığını ifade ederek fazla çalışma ücretinin tam olarak ödenmesini mümkün değilse hafta tatili kullandırılmasını talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan değerlendirmede; başvuranın önceki aylarda fazla çalışma karşılığında hak kazandığı ücretinin eksik ödenen kısımlarının ödenmesi ve personel istihdamı artırılarak hali hazırda fazla çalışma yapan benzer durumdaki personelin mağduriyetinin giderilmesi yönünde Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne tavsiyede bulunulmasının uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmak suretiyle başvurunun kabulü ile başvuranın önceki aylarda fazla çalışma karşılığında hak kazandığı ücretinin eksik ödenen kısımlarının ödenmesi ve personel istihdamı artırılarak hali hazırda fazla çalışma yapan benzer durumdaki personelin mağduriyetinin giderilmesi yönünde Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğünün 22/11/2018 tarihli cevabi yazısında, Tavsiye Kararımıza uyularak adı geçenin önceki aylarda eksik ödenen fazla çalışmalarının 20/11/2018 tarihinde ödendiği, hali hazırda fazla çalışma yapılan yerlerde ise imkanlar ölçüsünde personel istihdamının arttırılmaya çalışılacağı bildirilmiştir.

Başvuranın İşçi Olarak Çalıştığı Sürelerin Emekli İkramiyesi Ödenmesinde Dikkate Alınması ve Emekli İkramiyesinin Ödenmesi İçin Yeni Bir İşlem Yapılması

Başvuran, devlet memuru olarak görev yaparken yaş haddinden emekli olduğunu, sigortalı hizmetleri ile birlikte 32 yıl 3 ay hizmeti bulunmakla birlikte emekli ikramiyesinin 30 yıl üzerinden ödendiğini, geriye kalan 2 yıl 3 ay hizmetinin memuriyete girmeden önce mevsimlik işçi olarak geçtiğini, olayların 12 Eylül 1980 askeri darbe dönemine rastladığını, sendikaların kaldırıldığı, sosyal hakların lağvedildiği, kıdem tazminatı gibi kazanımların daraltıldığı, sıkıyönetimin hüküm sürdüğü bir ortamda hakkını başka kanallardan arama imkanı bulamadığını ve 12 Eylül darbe girişiminden dolayı mağdur olduğunu belirtmiştir.

Kurumumuzca yapılan incelemeler sonucunda, kişilerin kamuda geçen çalışmalarının, 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması gerektiğinin tespitiyle; idarenin, başvuranın kamuda resmi sigortalı olarak çalıştığı sürelerin sona erme nedenine ilişkin olarak ve başvuranın 1981 yılında işe davet edilmiş olmasına rağmen iş bu davete icabet etmediği yönündeki iddiaları kanıtlayacak hiçbir belge sunamadığı dikkate alınarak, yapılan işlemin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu sonucuna varmış, başvuranın işçi olarak çalıştığı sürelerin emekli ikramiyesi ödenmesinde dikkate alınması ve emekli ikramiyesinin ödenmesi için yeni bir işlem yapılması yönünde Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ve Sosyal Güvenlik Kurumuna Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 15/2/2018 tarihli cevabi yazısında, Tavsiye Kararımıza uyularak başvurucunun Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünde geçen sigortalı sürelerinin ikramiyeye esas hizmet süresinin hesabında dikkate alındığı, ikramiyeye esas toplam 32 yıl 2 ay 24 gün hizmet süresinin, ikramiye tahakkuku yapılmamış tam hizmet yılına 4.404 TL emekli ikramiyesi farkının ödendiği bildirilmiştir.

7.1.2 TAVSİYE KARARLARINA OLUMSUZ YAKLAŞAN İDARELER

6328 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre, Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişi ile ilgili şikayet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.

Bu kapsamda, Kamu Denetçiliği Kurumunun ülkemize sağladığı katkı, idarelerin Kurum ile işbirliği içerisinde çalışması ile yakından ilişkilidir. Zira idarelerin bilgi ve belge taleplerine zamanında yanıt vermesi inceleme ve araştırmanın hızlı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayacak; aynı şekilde verilen Tavsiye Kararlarının idareler tarafından uygulanması ve başvuranlar ile benzer durumda olan kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi hem Kamu Denetçiliği Kurumunun etkinliğini artmasına hem de hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesine olumlu katkıda bulunacaktır.

Kurumumuzun şikayetleri almaya başladığı günden bugüne değin Tavsiye Kararlarının uyum oranlarına bakıldığında ise, her geçen yıl bu oranlarda artış yaşandığı görülecektir. Nitekim bu oran 2013 yılında %20 iken; 2016 yılında %42'ye 2017 yılında ise %65'e yükselmiştir. 2018 yılındaki uyum oranı ise %70 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla idarelerin her geçen yıl Kurumumuz ile işbirliği içerisinde hareket etmeleri memnuniyetle karşılanmaktadır.

Bununla birlikte, kimi bazı münferit başvurularda idarelerin gerekçe bildirerek Tavsiye Kararlarımıza olumsuz yaklaştığı da görülmektedir. Genel olarak bu gerekçeler incelendiğinde; devam eden yargı süreçlerinin ileri sürüldüğü, bütçeye ek yük getirme kaygısının dile getirildiği, mali sonuçları olan konularda risk almaktan kaçınıldığı, fiili imkansızlık ve benzeri hususların ileri sürüldüğü ve son olarak hakkaniyet ilkesi gözetilerek verilen başvurularda mevcut mevzuatın öne sürüldüğü görülmektedir.

Kurumumuz kararlarının takibini son iki yıldır sistematik bir şekilde yapmaktadır. Bunun yanı sıra gücünü Yüce Meclisin varlığından alan Kamu Denetçiliği Kurumunun faaliyetlerine ilişkin her yıl hazırladığı "Yıllık Rapor" TBMM Dilekçe ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyona sunulmakta, Karma Komisyon üyesi milletvekilleri tarafından Kurum kararlarına karşı olumsuz yaklaşan idare yöneticilerine Komisyon toplantısında sorular yöneltilebilmektedir. Böylece idarelerin Kurumun önerilerini tekrar değerlendirmeye alması sağlanmaktadır.

Bu kapsamda, 2018 yılında idarelerce olumsuz yaklaşılan başvurulara ve idarelerin gerekçelerine aşağıda yer verilmiştir:

Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Hükmedilen Tazminatın Ödenmemesi Hakkında

Başvuran vekili özetle; kamulaştırmasız el atma nedeniyle açtığı dava neticesinde hükmedilen tazminat tutarının idarece müvekkillerine ödenmediğini belirterek mahkeme kararının uygulanması suretiyle mağduriyetlerinin giderilmesini talep etmiştir.

Kurumumuzca yapılan incelemede; başvuranın 11/02/2009 başvuru tarihli dilekçesinde, müvekkillerinin İstanbul İli Büyükçekmece İlçesi Esenyurt'ta bulunan ... ada ... parsel sayılı taşınmazın malikleri olduklarını, davalı idarenin söz konusu taşınmazın tamamına park, oyun alanları yapmak suretiyle hiç bir bedel ödemeden el attığını, söz konusu parselin üstün niteliklere sahip olduğunu, bu nedenle dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atması nedeniyle kamulaştırmasız el atılan alan için bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, bu talep ile Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açtığı, adı geçen Mahkemece verilen 25/01/2011 tarihli ve E:2009/157, 2011/51 sayılı karar ile, dava konusu arsa vasıflı taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı anlaşılmakla, 412/800 hisse bedelinin 4.686.777,58 TL olarak bedelinin tespitine ve her bir davacıya 1.171.694.00 TL lüzum ve isabetine, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, karar verildiği, başvuranın söz konusu kararın kesinleştiğini iddia ettiği, şikayet edilen idarenin aksi yönde bir iddiası bulunmadığı gibi cevabi yazısında hükmedilen tutarı ödeyip ödemediğine ilişkin de bir ibareye yer vermediği anlaşılmaktadır.

Bu kapsamda idarenin, kamulaştırma işlemi yapmaksızın başvuranın müvekkillerine ait taşınmaza el atması ve bu fiili durum nedeniyle açılan dava sonucunda hükmedilen tazminatı ödemeyerek adil yargılanma ve mülkiyet haklarını ihlal ettiği değerlendirilmiş ve başvuran müvekkillerinin kesinleşen mahkeme ilamına göre alacağının tamamının en kısa sürede ödenmesi hususunda Esenyurt Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına, karar verilmiştir.

Bahse konu Karar neticesinde; önerilen çözümün uygulanabilir nitelikte olup olmadığının Kurumumuza bildirilmesi amacıyla ilgili idare ile defaatle iletişime geçilmiş ancak sorunun çözümüne yönelik bir cevap iletilmemiştir.

Başvuranın 5510Sayılı Kanunun 4/1-a Kapsamındaki Sigortalılığı İçin İki Günlük Ek Nitelikte Aylık Prim ve Hizmet Belgesi İle Ayrıca İşten Ayrılış Nedeninin Düzeltilerek SGK'ya Bildirim Yapılması Talebi

Başvuran, 24/04/2012 tarihinde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında sözleşmeli personel olarak işe başladığını, 6495 sayılı Kanun uyarınca 01/09/2013 tarihinde DMK kapsamında memur statüsüyle Genel İdare Hizmetleri Sınıfında uzman kadrosuna atandığını, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin (c) bendine tabi olarak sigortalı olduğu tarihin 15/09/2013 olarak görüldüğünü, 13/09/2013 ve 14/09/2013 tarihlerinde mali ve sosyal haklardan mahrum kaldığını, 2013 yılının Ağustos ayında sigorta priminin 29 gün üzerinden ödendiğini, 15/08/2017 tarihinde Basın İlan Kurumu Aydın Şubesinde memuriyete başladığı ifade ve iddia ederek işten ayrılış tarihinin 14/09/2013 tarihi olarak düzeltilmesi ve eksik ödenen sigorta priminin ödenmesi talep etmektedir.

Kurumumuz tarafından yapılan inceleme ve araştırma sonucunda, 6495 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde, bu madde hükümlerine göre memur kadrolarına atananların, atandıkları kadronun mali ve sosyal haklarına göreve başladığı tarihi takip eden aybaşından itibaren hak kazanacağı ve önceki pozisyonlarında aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir mahsuplaşma yapılmayacağı kurala bağlanmaktadır. Bu sebeple başvuran her ne kadar 13/09/2013 tarihinde memur kadrosuna atanmış ise de söz konusu statünün mali ve sosyal haklarına 15/09/2013 tarihi itibariyle hak kazanacaktır. Başvuran 15/09/2013 tarihine kadar önceki pozisyonundan (sözleşmeli personel) kaynaklanan mali ve sosyal haklardan yararlanacaktır, başka bir ifadeyle memur kadrosuna atama işlemi, mali ve sosyal haklar bakımından hukuki sonuçlarını 15/09/2013 tarihinde doğuracaktır. Buna bağlı olarak başvuranın 5510/4-a kapsamında sigortalı olduğu çalışması 14/09/2013 tarihinde son bulmakta, 5510/4-c kapsamında sigortalı olmayı gerektiren işe girişi de 15/09/2013 tarihinde gerçekleşmektedir. Başvuranın 5510/4-a kapsamında sigortalı olduğu işten ayrılış tarihinin 12/09/2013 olarak bildirilmesinin ve 6495 sayılı Kanun gereğince 5510/4-c kapsamındaki sigortalılık tescilinin 15/09/2013 tarihinde yapılmasının 13/09/2013 ve 14/09/2013 tarihlerinde sosyal güvenlik yönünden hak mahrumiyetine yol açtığı görülmektedir.

Diğer yandan ÖSYM tarafından SGK'ya gönderilen işten ayrılış bildirgesinde, başvuranın işten ayrılış nedeninin "Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi" olarak işaretlendiği, söz konusu işten ayrılış nedeninin düzeltilerek "35-6495 SK nedeniyle devlet memurluğuna geçenler" olarak işaretlenip SGK'ya gönderilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan gerekçelerle, başvuranın 5510/4-a kapsamındaki sigortalılığı için iki günlük ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesi ile işten ayrılış tarihi 14/09/2013 olacak şekilde 2013/8 dönemi için 30 gün hizmeti geçmemek üzere SGK'ya bildirim yapılması ve işten ayrılış nedeninin "35-6495 SK nedeniyle devlet memurluğuna geçenler" olarak düzeltilerek SGK'ya gönderilmesi hususunda Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezine Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Tavsiye Kararı sonucunda ilgili Başkanlık tarafından verilen 11/04/2018 tarihli ve 14808 sayılı yazıda, 13/09/2013 ve 14/09/2013 tarihleri için başvurana peşin ödenen maaştan istirdat işlemi yapılmadığı, sosyal güvenlik primlerinin ilgili idareye gönderildiği, sosyal ve mali haklar yönünden herhangi bir mahrumiyetin bulunmadığı açıklamalarına yer verilmiştir.

Ancak primlerin eksik ödenmesi durumda başvuranın mağduriyetinin hemen ortaya çıkmayacağının kabulü gerekir. Başkanlığın Tavsiye Kararımız neticesinde hukuka uygun olmadığı tespit edilen işlemi nedeniyle başvuranın gelecekte ortaya çıkabilecek bu mağduriyetini göz ardı etmemesi gerektiği düşünülmektedir. Bu kapsamda, başvuranın 13/09/2013 ve 14/09/2013 tarihlerinde çalışmasının bulunması ve bunun da sigorta priminin ödenmesi gerektiği, 15/09/2013 tarihine kadar sözleşmeli personel pozisyonundan kaynaklanan mali ve sosyal haklardan yararlanacağı dikkate alındığında; eksik ödenen sigorta primi nedeniyle adı geçenin mülkiyet hakkına da müdahale söz konusu olabileceği değerlendirilmiştir.

Eşdeğerlilik Talebi

Başvuran özetle; Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde başarılı olduğu bazı derslerin Hacettepe Üniversitesinde eğitim gördüğü bölüm derslerinin yerine sayılması için muafiyet talebinde bulunduğunu, ancak talebinin 22/03/2017 tarihli 2017/03 sayılı Fakülte Kurulu Kararı doğrultusunda kabul edilmediğini belirterek konuya ilişkin mağduriyetinin giderilmesini ve Açıköğretim Fakültesinden alınan derslerin muafiyetlerinin yapılamayacağına dair kararın düzeltilerek "Hacettepe Üniversitesi Ön Lisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği" ve "Hacettepe Üniversitesi Kurum İçi ve Kurum Dışı Ders Transferlerinde Eşdeğerliğe İlişkin Esas ve İlkeler Yönergesi" ne göre Açıköğretim Fakültesinde geçmiş olduğu derslere eşdeğer olan derslerden muaf sayılmasını talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemede; Hacettepe Üniversitesi Kurum İçi ve Kurum Dışı Ders Transferlerinde Eşdeğerliğe İlişkin Esas ve İlkeler uyarınca, eşdeğerlilik değerlendirmesinde dersin örgün ya da açıköğretim kapsamında olduğuna değil, kredisinin ve içeriğinin benzeşip benzeşmediğine dikkat edilmesi gerektiği görülmüştür. Nitekim Üniversite Seçmeli Dersler Koordinatörlüğünce, başvuranın eşdeğerlik talep ettiği dersler hakkında, içerik ve AKTS açısından uygun olduğu görüşüne varılmıştır. Ayrıca örgün eğitim ve açıköğretimden mezun olan kişilerin eşit hak ve yetkilere sahip olduğu da Açık Yükseköğretim Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi Senatosunca tespit olunan "Kurum Dışı Ders Transferlerinde Eşdeğerliğe İlişkin Esas ve İlkeler" arasında, Açıköğretim Fakültelerinden alınan dersler için eşdeğerlik tanınmaz şeklinde bir hüküm bulunmadığı görülmüştür.

İdarenin başvuranın talebini reddetme gerekçesine bakıldığında ise, yalnızca örgün eğitime ve derslere devam zorunluluğuna vurgu yapıldığı ve Hacettepe Üniversitesi Önlisans, Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin derslere devam koşulu dayanak gösterildiği görülmektedir. Oysa söz konusu Yönetmelik hükmünün Hacettepe Üniversitesinde alınan dersler için düzenlendiği, eşdeğerlik tespiti ile transfer edilecek dersler için uygulanacağına dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu doğrultuda; başvuranın Açıköğretim Fakültesinden almış olduğu, içerik ve AKTS açısından uygun bulunan dersler için muafiyet tanınması yönünde Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına26 karar verilmiştir.

Tavsiye Kararına istinaden Hacettepe Üniversitesi Hukuk Müşavirliği tarafından gönderilen 09/04/2018 tarihli ve 7517 sayılı yazı ekinde; Hacettepe Üniversitesi Senatosunun 18/10/2017 tarihli ve 2017/368 sayılı Kararı ile Hacettepe Üniversitesi Kurum İçi ve Kurum Dışı Ders Transferlerinde Eşdeğerliğe İlişkin Esas ve İlkeler de değişikliği gittiği, bu kapsamda 3 üncü maddede "Öğrencinin daha önce bulunduğu bir programdan veya eş zamanlı devam ettiği bir programdan ders eşdeğerliliği yaptırabilmek için (ortak zorunlu dersler hariç) öğrencinin geldiği/devam ettiği programın taban puanının Üniversitemizde kayıtlı olduğu programdan yüksek olması gerekir." şeklinde belirtildiği, dolayısıyla bundan böyle devam ettiği programın taban puanı yüksek olmayan program derslerinin eşdeğerliliğinin yapılmayacağı, başvuranın da son sınıf öğrencisi olarak şu ana kadar 219 AKTS kazandığı, 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı Bahar Döneminde 22 AKTS ders alarak başarılı olması halinde mezun durumunda olabileceği, bu bakımdan başvuran nezdinde bir mağduriyetin oluşmadığı ifade edilmiştir.

Görüleceği üzere, Tavsiye Kararının uygulanmama gerekçesinin başvuranın talebinden sonra gerçekleştirilen mevzuat değişikliğine dayandırıldığı görülmektedir. Oysa ilgili idarenin yürürlüğe giren yeni kuralının yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmaması gerekir ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanması gerekir; buna aykırı uygulamanın hukukun genel ilkelerine uygun düşmeyeceği değerlendirilmektedir. Ayrıca başvuranın herhangi bir mağduriyetinin bulunmadığı da iddia edilmiştir. Oysa hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak idare, hukuka aykırı eylem veya işlemde bulunduğunu öğrendiğinde bunu geri alma/kaldırma ile mükelleftir. Bu çerçevede, Rektörlüğün başvuran hakkında olası bir değerlendirme yoluna giderek hukuka aykırılığı tespit edilen işlem hakkında gereğini yapmaması uygun görülmemiştir.

İndirimli (Sıfır Oranlı) Emlak Vergisi Oranından Yararlanma Talebi

Başvuran özetle; Emlak Vergisi Kanunu gereğince Of Belediyesine müracaat ederek 2016 yılında emlak vergisinden muaf olduğunu, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının 14/05/2014 tarihli ve 53210 sayılı özelgesine göre 2014-2017 yılları arası yersiz ödemiş olduğu emlak vergisinin tarafına iade edilmesi için Of Belediyesine iki kez müracaat ettiğini ancak bu talebinin reddedildiğini iddia ve ifade ederek, 2014-2017 yıları arası ödediği emlak vergisinin tarafına iadesi talebiyle Kurumumuza başvuruda bulunmuştur.

Somut olayda şikayetçinin, ilgili idareye verdiği 05/09/2016 tarihli "Tek Meskeni Olan (İntifa Hakkına Sahip olanlar Dahil) Özürlülere Ait İndirimli Bina Vergisi Bildirim Formu" ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunun 8 inci maddesi kapsamında indirimli bina vergisi oranı uygulaması talebinin idare tarafından 2017 yılı ve sonrası için kabul edildiği ve indirimli (sıfır) vergi oranından yararlandırıldığı bu bağlamda, şikayetçinin Kanunun aradığı muafiyet şartlarına haiz olduğu hususunun açık olduğu tespit edilmiştir.

Diğer taraftan şikayetçinin indirimli bina vergisi oranı uygulaması talebinin idare tarafından 2017 yılı öncesi için kabul edilmeme gerekçesi olan Emlak Vergisi Kanununun "Mükellefiyetin başlaması ve bitmesi" başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen "Yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hale gelen veya vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan binalardan dolayı mükellefiyet, bu olayların vuku bulduğu tarihi takip eden taksitten itibaren sona erer." hükmü incelendiğinde, söz konusu düzenlemenin esas olarak binalarda emlak mükellefiyetinin sona ermesine ilişkin olduğu ve anılan düzenlemeyle; 1) Yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hale gelen binalardan dolayı bina vergi mükellefiyetinin sona ermesi; 2) Vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan binalardan dolayı emlak vergisi mükellefiyetinin sona ermesine ilişkin hususlarının hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.

Bununla birlikte, emlak vergisi bildirimini vermemiş ve indirimli bina vergisi oranından (sıfır) yararlanma talebinde bulunmamış mükelleflerin, gerekli formları daha sonra vermeleri halinde, indirimli bina vergisi oranı (sıfır) uygulamasından zamanaşımı süreleri de dikkate alınmak suretiyle geçmişe dönük olarak faydalanmalarının mümkün bulunduğu, bu bağlamda; şikayetçinin indirimli bina vergisi oranı uygulanması talebinin idare tarafından 2017 yılı ve sonrası için kabul edildiği hususu dikkate alındığında, ilgili mevzuat kapsamında 2014-2016 dönemlerine ilişkin ödenen emlak vergilerinin şikayetçiye iadesinin mümkün olduğu tespit edilmiştir.

Bu itibarla, başvurandan 2014-2016 dönemlerine ilişkin olarak tahsil edilen emlak vergisinin şikayetçiye iadesi ile ilgili makul sürede yeni bir işlem tesisi ve mağduriyetin giderilmesi hususunda Of Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Tavsiye Kararına istinaden Of Belediye Başkanlığından gönderilen 26/01/2018 tarihli ve 301 sayılı yazıda, başvuranın 2016 ve önceki yıllarda ödediği emlak vergilerinin iadelerine ilişkin talebinin bilgi ve belge talep edilen yazılara verilen yanıttan farklı olmadığını ifade ederek kararımıza uyamayacaklarını bildirilmiştir.

İdarenin esasen Tavsiye Kararında yer alan açıklamalara ilişkin gerekçe sunması ve başvuranın talebinin değil; Tavsiye Kararının neden uygulanmayacağını değerlendirmesi gerekirken bilgi ve belge talep ettiğimiz hususları tekrar ederek yanıt verdiği görülmüştür.

Başvuranın Diplomasının İptali Hakkındaki İşlemin Geri Alınarak Yaşadığı Mağduriyetin Giderilmesi

Başvuran, Türk Hava Kurumu (THK) Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yüksek Lisans programına 08/03/2013 tarihinde kaydolduğunu, tezsiz olarak başladığı programı başarı ile bitirdiğini, program bitiminde Enstitü yönetimince tezsiz programı başarı ile tamamlayanların herhangi bir alan türünden 55 puan ALES belgesi sunanların tezli yüksek lisans programına devamının değerlendirileceği yönünde duyuru yapıldığını, bunun üzerine ALES Sözel (SÖZ) puan türünden 76,10742 puanlı belgesini Üniversite yönetimine sunduğunu, tezli yüksek lisans programına devam etme talebinin değerlendirilerek kabul edildiğini, gerekli dersleri alarak ve tezini başarıyla sunarak 21/07/2014 tarihinde mezun olduğunu, akabinde ise 26/01/2017 tarihinde diplomasının iptal edildiğine ilişkin Yönetim Kurulu kararının tarafına tebliğ edildiğini, gerekçe olarak ise ALES Eşit Ağırlık (EA) puan türünden 55 puanının olmamasının gösterildiğini, oysa Üniversite Senatosunun Yönetmelik gereğince ALES (EA) şartı arayan herhangi bir kararı bulunmadığını belirterek diploma iptaline dönük işlemi sebebiyle ortaya çıkan mağduriyetinin giderilmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemede; Türk Hava Kurumu Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin "Öğrenci kabulü" başlıklı 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde, "başvurduğu programa ilişkin puan türü" ifadesi geçmekle, ilgili yüksek lisans bölümüne kayıt olabilmek için, ALES'te yer alan üç puan türünden bölümle ilgili olan puan türünde, Üniversite Senatosu tarafından en az 55 olarak belirlenecek puanın alınmasının şart olduğu anlaşılmıştır.

Bununla birlikte, başvuranın kayıt yaptırdığı dönemde Türk Hava Kurumu Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından yapılan "İşletme Yüksek Lisans Programı Başvuru İlanı" başlıklı duyurunun incelenmesinden, "Son üç yılda yapılmış olan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim Sınavına girmiş ve bu sınavdan en az 55 puan almış olmaları gerekir..." ifadelerine yer verildiği görülerek, adı geçen Enstitünün başvurulacak program için ALES puan türü ayrımı yapmadığı, herhangi bir puan türünden en az 55 puan alınmış olmasının Enstitü tarafından yeterli sayıldığı değerlendirilmiştir. Keza işletme yüksek lisans programı için ALES (EA) puanının aranacağına ilişkin bir Senato/ Enstitü Kurul Kararının bulunmadığı da teyit edilmiştir.

Ayrıca, Enstitü tarafından gözetilmesi gerekli olan kayıt işleminden sonra, başvuranın üzerine düşen ders/kredi sorumluklarını yerine getirdiği, ilgili jüri önünde tezini savunduğu, daha açık bir anlatımla, kayıt işleminden sonra, başvuranın yüksek lisans programından mezun olabilmek için yerine getirmekle mükellef olduğu her yükümlülüğü gerçekleştirmesi karşısında; başvuranın hatasının ya da hilesinin bulunmadığı bir işlem nedeniyle diplomanın iptalinin, idari işlemlerin geri alınmasında gözetilmesi gerekli kurallara aykırılık teşkil ettiği, üstelik kendi üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirerek diplomaya hak kazanan başvuranın diplomasının, verilişinden yaklaşık üç yıl geçtikten sonra iptal edilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığı değerlendirilerek başvuranın diplomasının iptali hakkındaki işlemin geri alınarak başvuranın mağduriyetinin giderilmesi konusunda Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Tavsiye Kararımıza istinaden Türk Hava Kurumu Üniversitesi tarafından gönderilen 05/07/2018 tarihli ve 1992 sayılı yazıda; başvuranın diplomasının iptali hakkındaki işlemin geri alınarak ilgili öğrencinin diplomasının verilmesi yönündeki kararının Üniversite Yönetim Kurulunun 18 No.lu toplantısında değerlendirildiği, adı geçen öğrenci hakkındaki diploma iptal kararının bu aşamada devamına karar verildiği, ancak söz konusu öğrencinin yargı yoluna da başvurduğu öğrenilmiş olup, yargı kararı sonucu durumun yeniden değerlendirileceği ifade edilmiştir.

İlgili Üniversitenin verdiği yanıtta Tavsiye Kararının uygulanmama gerekçesine yer verilmediği gibi ilgili Yönetim Kurulu Kararının da Kurumumuza iletilmediği görülmüştür. Dolayısıyla hangi gerekçeye dayanılarak Tavsiye Kararının uygulanmadığı anlaşılamamıştır.

Başvuru Belgesinde İsmi Kayıtlı Bir Akademisyene Ait Makalenin Bu Kişinin Doçentlik Başvuru Şartlarını Sağladığı Makalesi Olarak Kabul Edilip Edilmediği Bilgisinin Tarafına Verilmemesinden Kaynaklanan İhtilafın Çözümü

Başvuranın Üniversitelerarası Kurul Başkanlığına muhatap başvurusu ile ...nın ... dergisinin ... sayısında yayımladığı ... isimli makalesinin, adı geçenin doçentlik başvuru şartlarını sağladığı makalesi olarak kabul edilip edilmediği bilgisinin tarafına verilmesini talep ettiği, gerçekleştirdiği onca girişime rağmen söz konusu başvurusunun ancak 31/07/2017 tarihinde, "istediği bilginin tarafına verilemeyeceği" şeklinde cevaplandırıldığı iddia ve şikayet edilerek, bahse konu 26/02/2017 tarihli bilgi edinme başvurusunun gereğince cevaplandırılması talep edilmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemede, başvuruya konu uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması amacı ile iki meselenin aydınlığa kavuşturulması gerektiği anlaşılmıştır. Bunlar ise; bahse konu bilginin, mer'i mevzuat açısından bilgi edinme hakkının kapsamına girip girmediği ve bilgi edinme hakkının sınırını belirleyen istisnalardan birisine dayanak teşkil edip etmediği hususlarıdır.

Bilindiği üzere, Bilgi Edinme Hakkı Kanunun 3 üncü maddesinde, bilgi edinme hakkının konusunu oluşturan "bilginin", kamu kurum ve kuruluşlarının sahip olduğu kayıtlarda yer alan her türlü veri; "belgenin" ise yazılı, basılı veya çoğaltılmış dosya, evrak, kitap, dergi, broşür, etüt, mektup, program, talimat, kroki, plan, film, fotoğraf, teyp ve video kaseti, harita, elektronik ortamda kaydedilen her türlü bilgi, haber ve veri taşıyıcıları şeklinde tanımlandığı görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, başvuru belgesinde ismi geçen akademisyenin makalesinin, ilgilinin doçentlik başvuru şartlarını sağladığı makalesi olarak kabul edilip edilmediği bilgisinin, 4982 sayılı Kanun kapsamında tanımlanan bilgi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.

Somut olaya istisnalar açısından bakıldığında ise, 4982 sayılı Kanunun "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 21 inci maddesinde yer alan hükmün yakından incelenmesi önem taşımaktadır. Uyuşmazlık konusunun, bir akademisyenin özel hayatından farklı olarak kamusal hayatına ait bir bilgi talebinden oluştuğu anlaşılmaktadır. Zira başvuruya konu bilgi, kamusal bir bilgi olup; kişinin akademik çalışmasına dair bilginin bir kişisel veri niteliğinde özel hayatın gizliliği çerçevesinde bilgi edinme hakkının istisnaları arasında yer alabileceği düşünülse ve bu bilginin kural olarak kişinin rızası dışında üçüncü kişilerle paylaşılmasının mümkün olmayacağı değerlendirilse de kamu yararının gerektirmesi ve üstlenilen kamusal görev nedeni ile bilgi edinme hakkının konusunu oluşturacağı değerlendirilmektedir. Üstelik bu bilginin açıklanması, ilgili kişinin özel hayatına haksız bir müdahale olarak görülemeyecektir.

Bahse konu akademisyenin makalesi, bu kişiye ait bir kişisel veri vasfı yanı sıra aynı zamanda da bir fikir ve sanat eserdir. Aynı zamanda bu bilgi, bir akademisyene doçentlik unvanı verilmesi noktasında gereken şartları taşıyıp taşımadığının tespiti açısından başvurucunun ve kamuoyunun bilmeye hakkı olan bir bilgi niteliğindedir. Zira burada, Anayasal bir hak olan kamu hizmetine girme hakkına ilişkin sonuç doğuran ve buna ilişkin usul ve esasların ilgili kanun ve yönetmeliklerle belirlendiği kamusal bir işlem söz konusudur. Atamanın objektif ve bilimsel kriterlere uygun olarak yapılıp yapılmadığı değerlendirilebilmesini ve atanamayan adayların şüphelerinin giderebilmesini sağladığı için özel hayatın gizliliği istisnası kapsamında değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir.

Bu doğrultuda, başvuruya konu, akademisyenin makalesinin, adı geçenin doçentlik başvuru şartlarını sağladığı makalesi olarak kabul edilip edilmediği bilgisinin verilmesi talebinin reddine yönelik idari işlemin yeniden değerlendirilmesi ve bahse konu bilginin 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanun kapsamında başvurana verilmesi hususunda Üniversitelerarası Kurul Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Tavsiye Kararına istinaden Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı tarafından başka bir yazı gönderilmiştir. Söz konusu yazıda ise, Kurumumuzun Tavsiye Kararının incelendiği ve başvuruya konu akademisyenin doçentlik başvuru dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile başvuru şartlarını sağladığı makale isimlerinin verilmeyeceği belirtilmiştir.

Bu çerçevede, ilgili idarenin Tavsiye Kararında yer alan açıklamalara yönelik herhangi bir değerlendirme yapmadığı, ayrıca söz konusu Tavsiye Kararının uygun bulunmama gerekçesinin de açıklanmadığı, başla bir ifadeyle başvuruya konu olan bilgi edinme talebinin reddine ilişkin işlemin tekrar edildiği görülmüştür.

Yeminli Mali Müşavirlik Sonucuna İtiraz

Başvuran özetle; 2017/2. Dönem Yeminli Mali Müşavirlik Sınavının "Yönetim Muhasebesi" oturumunun sınav puanının 65 olarak açıklandığını, Yeminli Mali Müşavirlik Sınav Yönetmeliği gereği, sınavın söz konusu oturumuna yasal süre içerisinde itiraz ettiğini ve TÜRMOB tarafından yapılan yeniden değerlendirme sonucunda sınav puanında bir değişiklik olmadığını belirterek, sınav kağıdının yeniden değerlendirilmesini talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemede, Yeminli Mali Müşavirlik Sınavından başarılı sayılabilmek için toplam 10 alanda yapılan sınav konularının her birinden 100 üzerinden en az 50 alınması şartıyla, alınan notların aritmetik ortalamasının en az 65 olması gerektiği, başarılı olamayanların, ilk sınav tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde yılda 3 kez açılacak tüm sınavlara girebildiği, yani bir aday başarılı olduğu sınav konularından tekrar sınava girmediği, ancak başarısız olduğu sınav konularından 2 yıl içerisinde yılda 3 kez açılacak sınavlara başarılı olana kadar girebildiği, neticede ise tüm derslerden 50 puanın altında almamak kaydıyla, alınan notların aritmetik ortalamasının alındığı ve ortalama en az 65 ise Yeminli Mali Müşavirlik Sınavından başarılı olunduğu, bu nedenle, tüm derslerden alınan notlar aritmetik ortalamaya dahil edildiği için adaylar için alınacak her bir puanın ortalamaya etkisi olduğu anlaşılmaktadır.

Bu doğrultuda, uyuşmazlığın çözümü için uzman bilirkişilerin görüşüne başvurmak gerektiği anlaşılmış, yeminli mali müşavirlik sınav sonuçlarının yargı mercilerine intikal etmesi ve mahkemece bilirkişi incelemesine gerek görülmesi halinde oluşturulan bilirkişi heyeti usulü ile benzer şekilde biri Maliye Bakanlığı merkezi vergi denetim elemanı Vergi Başmüfettişi, biri alanında uzman meslek mensubu Yeminli Mali Müşavir birisi de başvuru konusu sınav hakkında ihtisas sahibi öğretim üyesi tarafından oluşan uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmuştur. Söz konusu sınavın "Yönetim Muhasebesi" oturumuna ilişkin, başvuranın cevap kağıdını yeniden değerlendirmek üzere görevlendirilen bilirkişilerden biri tarafından, Komisyon ile aynı puan takdir edildiği, diğer 2 bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmelerde ise, aynı sorunun aynı şıkkına yönelik cevap anahtarında eksiklik olduğu ve adayın çözümünün doğru olduğu gerekçeleriyle tam puan verilmesi gerektiği tespitinde bulunulduğu görülmüştür. Bu kapsamda bilirkişilerce 3 üncü sorunun (a) şıkkının çözümüne yönelik yapılan değerlendirme neticesinde başvuranın sınav puanının 80 puana yükseltilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan gerekçelere dayanarak idarenin başvuranın sınav puanının arttırılması talebinin reddine yönelik işleminin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup Adayın "Yönetim Muhasebesi" dersinin sınav puanının bilirkişi raporlarında belirtildiği gibi 65 puandan 80 puana yükseltilmesi hususunda Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına30 karar verilmiştir.

Tavsiye Kararına istinaden TÜRMOB tarafından gönderilen yazıda özetle; başvuranın sınavının Birlik tarafından tekrar değerlendirilebilmesi için öncelikle bilirkişi raporunun bir örneği talep edilmiş; akabinde iletilen yazıda; bilirkişi raporları üzerinden yapılan değerlendirme neticesinde sınav komisyonu tarafından yapılan inceleme doğrultusunda Tavsiye Kararının uygulanabilir nitelikte olmadığı belirtilmiştir. Yine yeminli mali müşavirlik sınav sonucuna itiraz konulu yapılan diğer başvurularda da benzer yanıtların Kurumumuza iletilerek söz konusu kararlara uyulmadığı görülmüştür.

Öncelikle Kurumumuz tarafından yeminli mali müşavirlik sınav sonuçlarının yargı mercilerine intikal etmesi ve mahkemece bilirkişi incelemesine gerek görülmesi halinde oluşturulan bilirkişi heyeti usulü ile benzer şekilde oluşturulan heyetin uzman görüşlerinden faydalanılarak verilen Tavsiye Kararlarında bilirkişi raporlarının tekrar sınav komisyonunca değerlendirildiği ve her defasında karara esas raporlara ön yargılı yaklaşıldığı ve bu raporların hatalı olduğuna dair tutum içinde oldukları görülmüştür.

Öğrenci Bilgi Sisteminde Sehven Seçilen Dersin Öğrencinin Sorumlu Olduğu Dersler Arasından Silinmesi Talebi

Başvuran, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümünde öğrenci olduğunu, okula başladığı 2016-2017 eğitim-öğretim döneminde müracaatı üzerine daha önce mezun olduğu Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde başarmış olduğu "Biyometri" dersinden Ziraat Fakültesi Yönetim Kurulunun 29/09/2016 tarihli kararı ile muaf tutulduğunu, 2017-2018 eğitim-öğretim yılı güz dönemi sonunda, tarafınca veya öğrenci bilgi sistemi işleyişinden kaynaklanan hatalar sonucu, muaf olduğu anılan dersin tekrar seçildiğini ve dersten kalmış olduğunu öğrendiğini, bu durumun düzeltilmesi için 24/01/2018 tarihinde Dekanlığa yaptığı başvuru üzerine, Ziraat Fakültesi Yönetim Kurulunun 25/01/2018 tarihli toplantısında; dersin sistemden sehven seçilmiş olduğu, öğrencinin derslere, ara sınav ve yarıyıl sonu sınavlarına girmediği tespit edildiğinden, mağduriyetin giderilmesi için anılan dersin sistemden silinmesine oy birliğiyle karar verildiğini, ancak Öğrenci İşleri Daire Başkanlığınca bu kararın kabul edilmeyerek, Ankara Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının "Öğrenciler, daha önce geçer not aldığı dersleri, tekrar alarak notlarını yükseltebilirler" hükmü gerekçe gösterilerek, daha önce lehine alınan kararın, Ziraat Fakültesi Yönetim Kurulunun 08/02/2018 tarihli kararı ile iptal edildiğini ve anılan dersin sistemden silinmesi yönündeki talebinin reddedildiğini belirterek Üniversitenin ilk vermiş olduğu karar doğrultusunda ilgili dersin sorumlu olduğu dersler arasından silinerek tekrar muafiyet kapsamına alınmasını talep etmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemede, başvuranın "Biyometri" dersinin notunu yükseltmek amacı ile bu dersi tekrar seçmiş olsaydı derslere katılması ve sınavlara girmesi yönünde irade göstereceği, ancak Fakülte Yönetim Kurulu kararında da belirtildiği üzere başvuranın derslere girmediği gibi sınavlara da katılmadığının tespit edildiği, bu kapsamda söz konusu dersi bilinçli olarak seçmediği, ayrıca başarılı ya da muaf olunan derslerin seçilmesi durumunda öğrenci bilgi sisteminin uyarı vermediği, dolayısıyla öğrenciler tarafından sehven yapılan yanlışlıkların sistem tarafından bertaraf edilemediği görülmüştür.

Bu kapsamda, başvuranın söz konusu derse ve sınavlara girmediği hususu göz önünde bulundurulduğunda, tarafının not yükseltme niyetinin söz konusu olamayacağı ve anılan dersi sehven seçmiş olduğu anlaşılmakta; bu anlamda sistemin sehven ders seçimine sebep olabilecek eksiklikleri bulunduğu hususu da göz önüne alındığında, Üniversite tarafından, öğrencinin yaşamış olduğu mağduriyeti gidermek adına, anılan dersin başvuranın sorumlu olduğu dersler arasından çıkarılması gerektiği değerlendirilmektedir. Ayrıca bu şekilde sehven seçildiği anlaşılan dersin silinmesinin, diğer öğrenciler için herhangi bir haksızlığa veya yeni bir mağduriyete sebebiyet oluşturmayacağı da dikkate alındığında, Üniversitenin, tüm öğrencilere aynı uygulamaların yapılabilmesi için Yönetim Kurulunun öğrencinin lehine olan söz konusu kararının uygulanamadığı yönündeki açıklaması da yerinde görülmemektedir.

Bununla birlikte, öğrencilerinin iyilik hallerini ve menfaatlerini korumakla, eğitim-öğretim süreçlerini hiçbir aksaklığa ve karışıklığa yer vermeyecek şekilde düzenlemekle sorumlu olan Üniversitenin, bundan sonraki uygulamalarında benzer sorunların veya mağduriyetlerin yaşanmaması adına, Öğrenci Bilgi Sisteminde yazılım geliştirme süreçlerinde kullanıcı dostu ekranların ve uyarıların kullanılması suretiyle, kontrol mekanizmalarının tüm aksaklıkları ve eksiklikleri bertaraf edecek şekilde düzenlenmesi, uyarı ekranlarının Üniversitenin bahse konu Yönetmelikle uyumlu ve öğrenci/kullanıcı dostu şeklinde tasarlanarak, kontrol süreçlerinin artırılması ve sistemin iyileştirilmesi hususunda gerekli çalışmaların yapılması gerektiği değerlendirilmektedir.

Yukarıda açıklanan gerekçelere dayanarak; başvuranın mağduriyetinin giderilmesi için, sehven seçmiş olduğu "Biyometri" dersinin, öğrencinin sorumlu olduğu dersler arasından silinmesi yönünde yeni bir işlem tesisi ile öğrenci bilgi sisteminin kontrol süreçlerinin artırılması ve iyileştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması hususunda Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne Tavsiyede Bulunulmasına31 karar verilmiştir.

Tavsiye Kararına istinaden Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından iletilen 06/08/2018 tarihli ve 54660 sayılı yazıda; 08/08/2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Ankara Üniversitesi Ön Lisans ve Lisans Eğitim Öğretim Yönetmeliğinin "Ders Tekrarı" başlıklı 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında "Öğrenciler, daha önce geçer not aldığı dersleri, tekrar alarak notlarını yükseltebilirler." hükmünün yer aldığı, bu kapsamda öğrenci bilgi sisteminde öğrenciler başardıkları/muaf oldukları dersleri kendi tercihleri doğrultusunda tekrar alabilecekleri, aynı Yönetmeliğin "Ders Tekrarı" başlıklı 39 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında "Tekrar edilen dersler için alınan son not geçerlidir." hükmünün yer aldığı, dolayısıyla adı geçenin talebinin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.

İlgili idarenin açıklamalarında da görüleceği üzere, ne öğrenci bilgi sisteminde yer alan ve Tavsiye Kararında tespit edilen eksikliklerin giderilmesi adına bir girişimde bulunulup bulunulamayacağına ilişkin açıklama yapılmış ne de öğrencinin sehven muaf olduğu dersi seçtiği dikkate alınarak işlem tesis etme yoluna gidilmiştir. Oysa sehven seçildiği anlaşılan dersin silinmesinin, diğer öğrenciler için herhangi bir haksızlığa veya yeni bir mağduriyete sebebiyet oluşturmayacağı ortada olduğu gibi başvuranın iradesinin bu dersi seçme yönünde olmadığı da açıktır. Yine aynı hususta başka mağduriyetlerin de ortaya çıkabileceği göz önünde bulundurulduğunda öğrenci bilgi sistemindeki eksikliklerin giderilmesi de oldukça önemli görülmektedir.

Başvuruda Talep Edilen Bilgi ve Belgelerin Verilmesi Talebi

Başvurucu tarafından, 16/12/2017 tarihli ve ... numaralı BİMER üzerinden yaptığı başvurusu ile Biga Belediyesi Başkanlığına 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait 1.000,00 TL üzerinde yapılan şartsız bağışların bağış yapan kişi veya kurum isimlerini, bağış tarihini gösterir listesi ve bu bağışları yapan kişi ve kurumlar ile adı geçen Belediye Başkanlığı arasında varsa yapılan idari işlemler ile belediye meclis ve encümen kararlarına ait bilgi ve belgelerin tarafına verilmesini talep ettiği, ancak bilgi ve belge talebinin reddedildiği iddia edilerek bilgi edinme hakkı kapsamında talep edilen bilgi ve belgelerin tarafına verilmesi talep edilmektedir.

Kurumumuzca yapılan incelemede; başvuranın bilgi edinme hakkı kapsamında yaptığı başvuruda şartsız bağışları yapan kişi/kurumlar ile adı geçen Belediye Başkanlığı arasında varsa yapılan idari işlemler ile Belediye Meclisi ve Encümen Kararlarına ait bilgi ve belgelerin tarafına verilmesi talebinin ayrı ve özel bir çalışma gerektirdiği ve ilgili idarenin söz konusu kişi/kurumlar ile yaptığı idari işlemleri ile meclis ve encümen kararlarını tespit etmesinin çok zor olduğu, ayrıca, başvuranın idareye 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait 1.000,00 TL üzerinde yapılan şartsız bağışların; bağış yapan kişi veya kurum isimlerini, bağış tarihini gösterir listesin tarafına verilmesi talebinde yer alan bağış yapan kişi ya da kurum isimlerin verilmesi talebinin kişisel veri nitelinde olduğu, bu nedenle ilgili kişi ya da kurumların rızası olmadan açıklanabilecek bilgi niteliğinde olmadığı değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte, Belediyeye yapılan bağış tutarı ve tarihine ilişkin bilgi ve belgelerin ilgili Kurumun ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olduğu, ayrıca 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunun 9 uncu maddesin belirtilen; "istenilen bilgi veya belgelerde açıklanması yasaklanan bilgiler ile açıklanabilir nitelikte olanlar birlikte bulunuyor ve bunlar birbirinden ayrılabiliyorsa söz konusu bilgi veya belge açıklanması yasaklanan bilgiler çıkarıldıktan sonra başvuranın bilgisine sunulması gerektiği" hükmü gereğince şartsız bağış yapan kişi/kurum isim bilgilerine yer verilmeden sadece bağış tarihi ve tutar bilgisi içerir listenin başvurana verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Bu itibarla, başvuranın yaptığı bilgi edinme başvurusunda talep ettiği 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait 1.000,00 TL üzerinde yapılan şartsız bağışların; bağış yapan kişi/kurum isim bilgilerine yer verilmeden sadece bağış tarihi ve tutar bilgisi içerir listenin başvurana verilmesi hususunda Biga Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına32 karar verilmiştir.

Kısmen Tavsiye Kısmen Ret Kararına istinaden Biga Belediye Başkanlığı tarafından iletilen 03/09/2018 tarihli ve 11321 sayılı yazıda; kararın tavsiye niteliğinde olduğu ve bağış tarihi ve tutar bilgilerinin de verilmesinin uygun görülmediği bildirilmiştir.

Görüleceği üzere ilgili idare tarafından Tavsiye Kararında yer verilen açıklamalara ilişkin bir değerlendirmede bulunulmamış, bunun yerine yalnızca söz konusu kararın tavsiye niteliğinde olduğu belirtilerek başvuruya konu işlemin değiştirilmeyeceği ifade edilmiştir.

Sürekli ve Planlı Olarak Maruz Kalınan Mobbing Sonucu Yaşanan Mağduriyet Hakkında

Başvuran, bir danışmanlık hizmeti alım ihalesinde kontrol amiri olarak görevlendirilmesi sonrasında, hizmetin gerçekleştirilmemesi üzerine hakediş belgelerini imzalamaması nedeniyle kendisine mobbing uygulandığını, bu kapsamda sürgün mahiyetinde Aydın İlinin en uzak (90 km uzaklıktaki) ilçesi olan Buharkent İlçesindeki ASKİ Şube Şefliğine görevlendirildiğini, görevlendirme nedeniyle mesaiye yetişmek için erken saatlerde yola çıkıp geç saatlerde eve dönmek zorunda kaldığını bir günün 15 saatinin yolda ve işte geçtiğini, daha sonrasında mesai kontrolü ve soruşturmalar vasıtasıyla üzerinde baskı kurulduğunu, izinlerinin kullanması sırasında idarece kendisine sıkıntılar yaşatıldığını, harcırah hakkının verilmediğini, eşinin de isteği dışında başka ilçeye görevlendirildiğini, bütün bunların aile bütünlüğünü ve sağlığını olumsuz etkilediğini, bütün bunların Genel Müdürlükteki görevinden uzaklaştırmak, cezalandırmak, bezdirmek ve yıldırmak amacıyla yapıldığının açık olduğunu ifade ederek; mobbing sonucu uğradığı mağduriyetlerin giderilmesini talep etmiştir.

Kurumumuzca yapılan detaylı inceleme sonucunda; başvuranın mobbing iddiasına yönelik olarak hukuk literatüründe "ilk görünüş ispatı" olarak tanımlanan yeterli ve ikna edici açıklamalar ve delillerle psikolojik tacize yol açan muameleleri ortaya koyduğu, idarenin bu aşamadan sonra üzerine düşen ispat külfetini gereğince yerine getirememesi ve yaptığı muamelelerin hukuka uygunluğunu ispat edici nitelikte açıklamalarda bulunamaması nedeniyle, yetişkin bir birey ve kamu görevlisi olan başvurucuya yönelik eylemlerin manevi etkileri, süresi ve yoğunluk derecesi gibi unsurlar ile başvurucunun mesleki statüsü de dikkate alındığında, başvuranın idarenin şikayete konu uygulamalarının kendisine mobbing (yıldırma) amacıyla uygulandığı iddiasının gerçek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bu kapsamda, başvuranın aile bütünlüğünü de sağlayacak şekilde atamasının Aydın İl merkezine yapılması ve bundan sonraki süreçte mobbing olarak algılanacak uygulamalara fırsat vermemesi yönünde Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tavsiyede Bulunulmasına karar verilmiştir.

Kararımız üzerine Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından iletilen 18/10/2018 tarihli ve 40803 sayılı yazıda; Kurumumuzun tavsiye niteliğindeki kararıyla ilgili kadro işlemlerinin devam ettiği belirtilmiştir.

Bu bakımdan, idarenin Tavsiye Kararına uyma veya uymama gerekçesini bildirmediği, son derece önemli iddialar ve tespitler içeren hususlara ilişkin bir yanıt verilmediği, sorununun çözümüne yönelik bir girişimde bulunulmadığı görülmüştür.

7.2 İDARELERİN BİLGİ, BELGE TALEPLERİMİZE YAKLAŞIMLARI

Kurumumuz şikayetleri insan haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde hukuka ve hakkaniyete dayalı olarak incelerken, idare ile vatandaş arasında adeta köprü görevi görmektedir. Kurumumuz bu görevleri yerine getirirken yargının da yükünü hafifleterek, vatandaşın adalete kolay ve hızlı erişiminde önemli mesafeler kat etmektedir. Başvuruları 6 ay gibi kısa sürede sonuçlandırmakla yükümlü olan Kurumumuz, dostane çözüm kararıyla da birkaç ay içerisinde bazen de bir aydan daha kısa bir sürede vatandaşın sorununa çözüm üretmektedir.

Kurumumuzun vatandaşın sorunlarına kolay ve hızlı çözüm üretebilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarının Kurumumuzla işbirliği içerisinde hareket etmesi, Kurumumuz tarafından talep edilen bilgi ve belgelerin zamanında gönderilmesi, dostane çözüm konusunda olumlu bir yaklaşım içerisinde olunması büyük önem taşımaktadır.

Kurumumuzun görev alanı ve yetkilerinin zamanla kamu kurum ve kuruluşlarınca tanınmış olmasından dolayı geçtiğimiz yıl idarelerin yaklaşık % 95'i Kurumumuzca istenen bilgi ve belge taleplerini kısa süre içerisinde ve yeterli bir şekilde karşılamış, işbirliğine açık bir tutum sergilemiştir. Ancak kimi bazı münferit başvurularda idarelerin bu konuda yeterince hassasiyet göstermediği görülebilmektedir.

Bu bağlamda, Kurumumuzun bilgi ve belge taleplerine olumsuz şekilde yaklaşan idarelere ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir:

- Türkiye Futbol Federasyonu hakkında 2016 yılından itibaren yapılan şikayet başvuruları 2017 ve 2018 yıllarında da artarak devam etmiştir. Söz konusu başvurulardan bir tanesi TFF Yönetim Kurulu eski üyesi, bir tanesi TFF Merkez Hakem Kurulu eski üyesi tarafından yapılmış, diğer başvurular ise TFF tarafından çeşitli görevlerde yer alan hakemlerin TFF ile ilişiklerinin MHK Talimatına aykırı şekilde sonlandırıldığı iddiaları36 ile gerçekleştirilmiştir. Kurumumuzca yapılan kapsamlı incelemelerin ardından söz konusu başvuruların tamamı Tavsiye Kararı ile sonuçlanmıştır.

Ancak, Kurumumuz tarafından TFF'den talep edilen bilgi ve belgeler "TFF'nin Anayasanın 59 uncu maddesi uyarınca futbol faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabileceği, tahkim kurulu kararlarının ise kesin olduğu ve bu kararlara karşı yargı yoluna başvurulamayacağı, bunun yanı sıra TFF'nin Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde tanımlanan idare kavramı ve kamu hizmeti kavramı içine dahil edilemeyeceği, Kamu Denetçiliği Kurumunca TFF hakkında inceleme ve araştırma yapma cihetine gidilmesi durumunda ise TFF'nin UEFA ve FIFA tarafından uluslararası futbol hukukunun ihlal edilmesi şeklinde değerlendirilebileceği belirtilerek istenen bilgi ve belgelerin temin edilemeyeceği" şeklindeki yanıtlarla karşılıksız bırakılmıştır.

Kurumumuzca Futbol Federasyonuna yazılan yazılarda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Sporun geliştirilmesi ve tahkim" başlıklı 59 uncu maddesinde "(Spor Federasyonları) Tahkim kurulu kararlarına karşı hiçbir yargı merciine başvurulamayacağı"; Anayasanın "Seçimlerin genel yönetim ve denetimi" başlıklı 79 uncu maddesinde ise "Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamayacağı" nın kurala bağlandığı, dolayısı ile kanun koyucu tarafından YSK'nın kararlarına karşı her türlü başvuru yolu kapatılırken tahkim kurulu kararlarına karşı sadece yargı yolu kapatılarak yargı haricindeki hak arama yollarının açık bırakıldığı hususu göz önünde bulundurularak Türkiye Futbol Federasyonunun işlem, eylem, tutum ve davranışlarının Kurumumuzun görev alanına girdiği hatırlatılmasına rağmen Federasyon olumsuz tutumundaki ısrarcılığını sürdürmektedir.

- Başvuruların incelenmesi amacıyla Sağlık Bakanlığına iletilen bilgi ve belge taleplerimize yönelik çeşitli sorunlarla karşılaşıldığı görülmektedir. Başvurular üzerinden örnek vermek gerekirse;

Birinci derece şube müdür kadrosuna atanma talebini içeren başvuru hakkında Sağlık Bakanlığından 23/03/2018 tarihinde bilgi ve belge talebinde bulunulmuş, Bakanlık taşra teşkilatına yazıyı iletmiş ancak Bakanlık tarafından cevaplandırılması gereken hususlara yer verilmemiş, tekit yazısı üzerine Bakanlıktan 09/05/2018 tarihinde yeni bir cevabi yazı gelmiş ancak talep edilen hususlara ilişkin kanaat oluşturmayacak şekilde bilgilere yer verilmiştir.

Yine, aile birliğinin sağlanması amacıyla Tunceli'ye tayin talebini içeren başvuru39 hakkında Sağlık Bakanlığından bilgi ve belge talebinde bulunulmuş, cevabi yazıda herhangi bir hukuki gerekçeye yer verilmeksizin başvuran ile ilgili olmadığı değerlendirilen genel mevzuat hükümlerine yer verilmiştir.

Benzer şekilde, tayin talebini içeren bir başka başvuruda 14/09/2018, 11/12/2018, 28/12/2018 tarihlerinde anılan Bakanlıktan bilgi ve belge talebinde bulunulmuş, ikinci kez yazılan tekit yazısından sonra gönderilen cevapta da yeterli bilgiler verilmemiştir.

Aynı zamanda, güvenlik soruşturması nedeniyle ataması yapılamayan başvuranın atanma talebini içeren başvuru41 hakkında atanmama işleminin gerekçesinin öğrenilmesi adına soruşturma dosyası talep edilmiş, ancak Sağlık Bakanlığı tarafından söz konusu dosya gönderilmemiş, bu nedenle başvurunun incelenebilmesi için Emniyet Genel Müdürlüğüne bilgi ve belge talebinde bulunmak durumunda kalınmıştır.

Netice olarak, Sağlık Bakanlığı ile bilgi ve belge temininde yaşanan sorunlar arasında bilgi ve belge talepli yazılara süresinde yanıt verilmemesi, yine bilgi ve belgelerin iletilmesi için tekit yazısı yazılmasına rağmen cevapların gecikmeli olarak gönderilmesi, talep edilen bilgi ve belgelerin başvuruları değerlendirmede yetersiz kalacak şekilde yetersiz cevaplanması ve özellikle güvenlik soruşturmasına ilişkin yapılan itirazlarda gerekli verilerin Kurumumuza sunulmaması örnek olarak gösterilebilir.

- Eyüp Sultan Belediye Başkanlığına yönelik yapılan ve başvuranın işe iade davasını kazanmasından sonra işe başlatılmadığı ve bu durumda ödenmesi gereken tazminatlarının ödenmediği iddialarını içeren başvuru42 hakkında bilgi ve belge talepli yazı yazılmasına, tekit gönderilmesine ve yapılan tüm görüşmelere rağmen Kurumumuza cevabi yazı gönderilmemiştir.

- Başvuranın 2017 yılı Dikey Geçiş Sınavı kayıt tarihleri arasında yükseköğretim kurumlarından mezun olamadığı için kazandığı programa kayıt yaptıramayan, ancak kayıt tarihinden sonra stajını tamamlama, bütünleme sınavı, tek ders sınavı vb. başararak mezuniyet hakkı elde eden önlisans öğrencilerinin bu durumlarını belgelemeleri kaydıyla 2017-2018 eğitim öğretim yılı bahar yarıyılı sonuna kadar, 2017 DGS'de kayıt hakkı kazandıkları lisans programlarına kayıt yaptırabilmeleri talebini içeren Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına yönelik yapılan bir başvuruda ise iki kere tekit yazılması akabinde ilgili Başkanlık tarafından yanıt verildiği görülmüştür.

- Yapı kullanma izin belgesi istemini içeren ve Çankaya Belediyesine yönelik yapılan bir başka başvuruda ise, Kurumumuzca talep edilen bilgi ve belgelerde belirtilen hususlarda yeterli açıklamalarda bulunulmamış ve söz konusu bilgilerin edinilmesi için tekit yazısı gönderilmesi gerekmiştir.

Sonuç itibariyle 6328 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasında "Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak istediği bilgi ve belgelerin, bu isteğin tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde verilmesi zorunludur..." ifade edilmek suretiyle, bilgi ve belge taleplerine muhatap idarelerin istemi yanıtsız bırakamayacağı düzenlenmiştir. Bu bakımdan, Kurumumuzun başvuruları altı ay içinde sonuçlandırması için ilgili idarelerin bilgi ve belge talepli yazılarımızı 6328 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde belirtilen sürelerde yanıtlanması bağımsız ve etkin bir şikayet mekanizması olarak Kamu Denetçiliği Kurumunun görevini gereğince ifa etmesi için elzemdir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber