FETÖ'den yasa dışı eylemlerine 'Hızır' kılıfı

Fetullahçı Terör Örgütü, cinayet, şantaj ve komplo gibi yasa dışı eylemlerinin sorgulanmasının önüne geçmek adına Müslümanlar arasında "Hızır-Musa" kıssası olarak bilinen olayı kullandı

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 14 Temmuz 2019 11:59, Son Güncelleme : 14 Temmuz 2019 12:02
FETÖ'den yasa dışı eylemlerine 'Hızır' kılıfı

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), cinayet, şantaj ve komplo gibi yasa dışı eylemlerinin sorgulanmasının önüne geçmek adına Müslümanlar arasında "Hızır-Musa" kıssası olarak bilinen olayı sembolize etti.

"Risale-i Nur" metinlerinden hareketle akademik ve özgün eserler yazan Araştırmacı Yazar Metin Karabaşoğlu, AA muhabirine, FETÖ'nün, yasa dışı eylemlerinin sorgulanmasının önüne geçmek adına Müslümanlar arasında "Hızır-Musa" kıssası olarak bilinen olayın nasıl istismar edildiğini anlattı.

Karabaşoğlu, FETÖ'nün kişi merkezli bir kült yapı olduğunu belirterek, bu durumun Kur'an-ı Kerim'in, hadislerin ve asr-ı saadet döneminin farklı bir şekilde yorumlanmasına yol açtığını söyledi.

FETÖ'nün "özel bir misyona sahip olduğu" düşüncesini batıni bir dil kullanarak rüya ve birtakım işaretler yoluyla mensuplarına anlattığına işaret eden Karabaşoğlu, "Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in tipik bir fıkıh alimi üslubuyla konuşurken öbür tarafta fıkhın ölçüleri içerisinde hiçbir mezhepte yeri olmayan şeylerin, 'maslahat' gibi kavramların suistimali ve meşrulaştırılmak istenmesi tablosuyla karşılaşabiliyoruz." dedi.

- "Sızıntı dergisinde 1993'te yazı yayımlandı"

FETÖ tarafından Müslümanlar arasında "Hızır-Musa" kıssası olarak bilinen olayın da bu şekilde sembolize edildiğini aktaran Karabaşoğlu, bundan dolayı Sızıntı dergisinde 1993'te yayınlayan bir yazıya dikkati çekti.

Karabaşoğlu, Hızır ve Musa kıssasını şöyle anlattı:

"Kur'an-ı Kerim'de Kehf Suresi'nde Hızır'ın adı geçmeden aktarılan 'Hızır-Musa' kıssasına göre, Kur'an'da 'feta' diye geçen bir genç adam ile Hazreti Musa iki denizin birleştiği yere ulaşmaya karar verip beraberce yola çıkıyorlar. Genç, iki denizin birleştiği yere vardıklarında, Hazreti Musa'nın yanına aldıkları kurutulmuş balığı sorması üzerine onu bir kenarda unuttuklarını ve balığın canlanarak denize atladığını söylüyor. Bunun üzerine Hz. Musa aradıkları yerin orası olduğunu söyler ve geriye dönerler. Hz. Musa, burada Allah tarafından kendisine 'rahmet ve ilim' verilen salih bir kul ile karşılaştı ve bu ilmi öğrenmek için onunla arkadaş olmayı istedi.

Kur'an'ın adını bildirmediği bu kişi, Hızır Aleyhisselam'dı. Hızır, iç yüzüne vakıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu beraberliğe sabredemeyeceğini belirtse de Hz. Musa'nın ısrarı üzerine meydana gelen olaylar hakkında açıklama yapmadıkça kendisine soru sormaması şartıyla teklifi kabul etti. Hz. Musa'nın bu şarta uyacağına dair söz vermesi üzerine yolculuğa başladılar.

Hızır önce bindikleri gemiyi deler, arkasından bir çocuğu öldürür daha sonra da uğradıkları bir kasabanın halkı kendilerini misafir etmediği halde orada yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltir. Bu üç olayın her birinde Hz. Musa arkadaşına davranışının sebebini sorar. Arkadaşı da 'Ben sana benimle beraber olmaya sabredemezsin demedim mi?' diye uyarıda bulunur. Hz. Musa özür dileyip yolculuğa devam etmelerini ister. Hızır, birinci ve ikinci olaylardan sonra Musa'nın ricasını kabul ederse de üçüncü olayda ayrılma vaktinin geldiğini söyler. Bu arada söz konusu hadiselerle ilgili olarak davranışlarının sebeplerini de anlatır ve bunları Allah'ın emriyle yaptığını söyler."

Karabaşoğlu, Hızır'ın bu yaptıklarının sebebini Hazreti Musa'ya şöyle açıkladığını aktardı:

"Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim. Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu delerek kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü onların gideceği yerde her sağlam gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı. Erkek çocuğa gelince, onun anne babası, mümin kimselerdi; çocuğun onları sonunda azgınlık ve nankörlüğe düşürmesinden korktuk. Böylece istedik ki Rableri onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin."

- "Hızır ve Mesih ifadeleri durduk yere kullanılmıyor"

Karabaşoğlu, "Allah'ın kulu" diye bahsedilen kişinin hadislerde ve müfessirlerin pek çoğuna göre "Hızır" olduğunu hatırlatarak, "Bu yüzden Hızır-Musa kıssası olarak Müslümanlar nezdinde biliniyor. Fetullah Gülen'in hem yazılarında hem de şiirlerinde yer alan 'Hızır' ve 'Mesih' sembolizminin bu noktada ayrıca çalışılması lazım. Bu ifadeler durduk yere kullanılmıyor." değerlendirmesinde bulundu.

FETÖ'nün ve elebaşı Fetullah Gülen'in bu kıssadan hareketle kendilerini Hızır'ın yerine konumlandırarak yasa dışı eylemlere "kılıf" hazırladığını vurgulayan Karabaşoğlu, şunları kaydetti:

"FETÖ, örgüt mensuplarına 'Bu durum Hızır'ın yaptığına benziyor. Senin açından akla, vahye ve vicdana ters gibi gelse de vardır bir hikmeti' deyince soru çalmak, darbe emri, şantaj ve yargıya müdahale meşru hale geliyor. Şeriata ve hukuka göre ters olsa da 'Hızır'ın da yaptığının bir hikmeti vardı' diyerek geliştirilen bir özdeşleştirme üzerinden, ilgili yapı tarafından söylenen veya yapılan birçok yanlış şey maalesef Kur'an-ı Kerim ve sünnetin terazisinden kaçırıldı. Siz kendinizi Hızır'ın yerine koyduğunuzda her şeyi yapabilirsiniz. Darbe dahi yaparsınız. Benim açımdan 1990'lı yılların daha başında bunu gördüğümde, bu yapının İslami mirasın genel ölçülerine uymayan pek çok şeyi yapabileceği ve bunu meşrulaştırmanın da batıni bir dilini, 'Hızır-Musa' sembolizminin suistimali üzerinden bulduğunu gördüm. O zaman ben konu hakkında yazılar yazmıştım."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber