Danıştay, FETÖ'den ihraç edilen hakimin başvurusunu karara bağladı
Danıştay, FETÖ'den ihraç edilen bir hakimin açtığı davada, Devlete sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verdi.
15 Temmuz 2016 yılındaki FETÖ darbesi sonrasında meslekten çıkarılan bir hakim, daha sonra itirazda bulunmuş ancak bu itirazı da HSYK Kurulunda reddedilmiştir.
Anayasada yer alan, Kanunilik ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini belirten eski hakim, göreve dönmek için Danıştay nezdinde dava açmıştır.
Danıştay yaptığı incelemede, hakimin, daha sonra kanunlaşan KHK ile ihraç edildiğini belirtmiş ve kanunilik şartının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Özel hayata saygı hakkına ilişkin olarak ise AİSH'in 15. maddesinde yer alan maddeye dikkat çekmiştir. AİHS'in 15. maddesinin birinci fıkrasında, savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike halinde sözleşmeci devletlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla bu sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir; ikinci fıkrasında ise bu hallerde dahi AİHS'te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Türkiye, AİHS'ın 15. maddesinin verdiği yetki doğrultusunda, 23/07/2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini bağlamında daha az güvence sağlanabileceğine ilişkin olarak derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
Danıştay 5. Dairesi, AİHS'in 15. maddesini gerekçe göstererek, Bylock kullanıcısı olan ve birden fazla tanık tarafından örgütle ilişkisi olduğu iddia edilen eski hakimle ilgili olarak, özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğini ancak FETÖ'yle ilişkisi nedeniyle dava açan eski hakimin Devlete sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir.
Danıştay'ın 4 Eylül 2019 tarihli kararı için tıklayınız.
AİHS'in 15. maddesi şu şekildedir:
"Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme'de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir"