'Akademisyen' genel sekreterler faydalı mı?

Yükseköğretim kurumlarında idari mekanizmanın verimli bir şekilde yürütülebilmesi neredeyse bütün üniversitelerde görevlendirilen akademisyen kökenli genel sekreterlerin faydaları tartışılmalıdır!

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 13 Ağustos 2020 10:00, Son Güncelleme : 10 Ağustos 2020 18:02
'Akademisyen' genel sekreterler faydalı mı?

Ülkemizdeki yükseköğrenim sistemi kendine has yapısı nedeniyle diğer kamu kurumlarından ayrılmaktadır. Bu nedenle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda akademik birimler tek tek sayılmışken idari yapı müstakil bir mevzuat olan 124 sayılı Yükseköğretim Üst Kuruluşları İle Yükseköğretim Kurumlarının İdari Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiş, görev alanları ve sorumluluklar belirlenmiştir.

Böylelikle yükseköğretim kurumlarının idari teşkilatına hususi bir önem atfedildiği görülmüş, daha çok bilim ve eğitimle ilgilenen akademik camiadan seçilen/atanan kişilerle yönetilen üniversitelerin yönetim süreçlerinin sağlıklı bir şekilde işletilmesine imkan sağlanmıştır.

Yürütmenin başı bu şekilde bir düzenleme yaparken bu düzenlemenin muhatabı olan kurumlar idari teşkilatta yer alan ve başta Genel Sekreterlik görevi olmak üzere çeşitli idari makamlara akademisyen görevlendirerek ya da akademik kadrodan kişileri atayarak Bakanlar Kurulu Kararının ruhuna aykırı iş ve işlemler tesis etme yoluna gitmiştir.

Takip edenlerin hatırlayacağına eminiz, 06 Şubat 2017 tarihli haberimizde bu konuyu farklı açılardan ele almıştık. Ne var ki üç yılı aşkın süreçte üniversitelerde yaşanan sorunlar had safhaya ulaşmıştır. Bu sorunların içerisindeki en büyük payı idari işlemlerden kaynaklanan karar ve eylemler almaktadır. Yükseköğretim sistemini düzenlemek ve denetlemek ile görevli Yükseköğretim Kurulu ise sadece Ulusal basına düşen konularda ve sadece o konuya mahsus tedbirler ve önlemler almakta, yerelde kalan diğer sorunlara eğilmemektedir.

Pamukkale Üniversitesinde yaşanan en son olay bunun somut bir örneğidir. İlk ilan sürecinden itibaren ilanının kişiye özel olduğu, hatta eşini tanımlar nitelikte olduğu bilinmesine rağmen konu ulusal basına taşınıncaya kadar herhangi bir adım atılmamıştır.

Konumuza gelecek olursa Pamukkale Üniversitesi başta olmak üzere birçok devlet üniversitesinin web sitesi incelendiğinde Genel Sekreterlik görevinde farklı bilim alanlarına mensup akademisyenlerin yer aldığı, az da olsa bir kısım üniversitelerde akademik kadrodan geçen idarecilerin olduğu, diğer bir kısım üniversitelerde ise hiçbir şekilde Üniversite tecrübesi olmayan çeşitli yakınlık vesileleri ile diğer kurumlarda görev yapan kişilerin Genel Sekreterlik görevlerine atandığı görülmekte ve bilinmektedir.

Yıllardır bilimle uğraşan, idari işleyiş, mevzuat, usul esas gibi konuların hiç birinden haberdar olmayan ve bir günde Üniversite idari teşkilatının başına getirilen kişilerin akademik anlamda üniversiteye bir şeyler katsa dahi idari anlamda üniversitenin idari gelişmişliğini sekteye uğrattıkları, Rektörlerin hatalı kararlar almasına neden oldukları, Daire Başkanlıkları ve diğer idari birimlerle iletişimde sorun yaşadıkları tüm yükseköğretim camiasınca malum olan bir durumdur. Konu bu derece malum olmasına rağmen her bir Üniversitenin özerk bir yapıda olması, Yükseköğretim Kurulunun yereldeki sorunlara yeterince eğilmemesi konuyu giderek kangren haline getirmiştir.

Başta Pamukkale Üniversitesi örneğinde olmak üzere son günlerde yer verdiğimiz birçok üniversite haberindeki sıkıntıların önüne geçebilmek ya da en az düzeyde tutabilmek için, Genel Sekreterlik kadrolarına akademisyen ya da akademisyenlikten geçen kişilerin atanmaması ya da görevlendirilmemesi, Yükseköğretim Kurulunun yereldeki sorunlara daha etkin bir şekilde eğilmesi yerinde bir uygulama olacaktır.

Son olarak, amacımız bu görevi layıkıyla yapanları kırmak değildir. Bu yazımızı okuyanlar etraflarına, bu görevde olanlar ise "özgeçmişlerine" bakarlarsa hangi görevde bulunarak memlekete hizmet etmelerinin daha doğru olacağını anlayacaklarını düşünüyoruz. Mukaddes dinimizin emrettiği gibi her düzeydeki göreve atamalarda ehliyet ve liyakati işin merkezine koymadığımız müddetçe başımızın belalardan kurtulmayacağı kesindir. Bizden söylemesi!

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber