Tarımsal araştırma enstitülerinin bahtsızlığı son bulacak mı?

Tarım Bakanlığı Araştırma Enstitülerindeki potansiyeli doğru kullanabiliyor mu? Tarımda tecrübe kavramı yanlış mı anlaşılıyor? Ülkemizin tarımsal kaynakları ve biyolojik çeşitliliği varlığına uygun değerlendiriliyor mu?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 12 Ağustos 2020 10:34, Son Güncelleme : 12 Ağustos 2020 10:36
Tarımsal araştırma enstitülerinin bahtsızlığı son bulacak mı?

Tarım Bakanlığı gibi hızlı değişime ve yeniliğe ayak uydurmakta zorlanan kurumlarda yıllardır alışılagelen davranış ve anlayışları kısa zamanda değiştirmek oldukça güç. Ama son dönemlerde bazı liyakat sorunlu atamaları saymazsak, genç dinamik ve gelişmeye müsait bir yapılanmanın esintisini duymaya ve görmeye başladık diyebiliriz. Umarız devamı gelir.

Geçmişi taklit etmek mi? Geleceği dizayn etmek mi?

Merkez Araştırma Enstitüleri, Bölgesel Araştırma Enstitüleri, Konu Araştırma Enstitüleri ve Türkiye Botanik Bahçesi olarak sayıları 50'yi bulan bu kuruluşlar, binlerce çalışanları, teknolojik, arazi ve laboratuar alt yapıları ile güncellenmeyi, kendini hantallıkta tutan alışkanlıklardan kurtulmayı, ülkenin üreticisine, çiftçisine, akademik alana, tohumculuk ve bitkisel üretimine daha ciddi katkılar sunmayı beklemektedir.

Tarımın beyni konumundaki Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı, bünyesinde önemli birçok tarımsal potansiyeli barındıran ve ülkemizin dört bir yanında faaliyet gösteren Araştırma Enstitüleri, geçmişi taklit etmek yerine geleceği dizayn etmenin planını ve programını yapmalıdır. Araştırmacı, akademisyen, üretici ve çiftçi ortak zeminde dengeli bir şekilde buluşturulmalıdır. Bunun içinde değişime, yeniliğe ve dünyadaki gelişmelere dinamik bir refleks gösterecek yapı olmalıdır. Bunu sağlamanın yoluda canlı bilgi, bilinç, cesaret ve disiplinden geçmektedir.

Bitki Islah çalışmaları ivme kazanmalı

Ülkemiz tarımında yeni bitki çeşidi geliştirmenin ve bitki ıslahının belirli bir ivme kazandığı ancak sistemsel ve idari aksaklıkların bu ivmeyi sahaya ve üretime yeterince yansıtamadığı bilinen bir gerçektir. İdari aksaklıkların liyakat, bürokrasiyi azaltma ve mevzuatla aşılacağı, sistemsel aksaklıkların ise doğru planlama, geleceğe yönelik entegre ve sürekli projelerle aşılacağı kabul edilmektedir. Ancak yıllardır süregelen, kendini yenileyememişlik, belkide yenileme gereği duymamışlık, hantallığın en önemli sebebi olarak öne çıkan ve tecrübe adı altında kamufule edilmiş alışkanlıklar etkisini ve etkinliğini hala sürdürmektedir.

Tecrübe doğru tanımlanıyor mu?

Tecrübe; ileriye götüren, geliştiren, hataları tekrar ettirmeyen bir kavramdır. Eğer tecrübe diye ileri sürülen alışkanlıklar; yerimizde saydırıyor, geçmişi övmekle yetiniyor ve bizi tarımda global yarıştan koparıyorsa bu yaşadığımız tecrübe değil arabesk bir melodramdır. Ve bunun bizi geliştirmeye mecali yoktur. Bu manda Tarımsal Araştırma Enstitüleri Tecrübe ve kıdem adı altında yeniliğe, gelişmeye ve sıçramaya kapalı bir görünüm sergilemektedir.

Onca teknik ve teknolojik yapı, yeni nesil teknik personel, takım çalışması, uygulama yöntemleri, arazi, sayısız biyolojik çeşitlilik ve tarımsal materyal; tarımsal üretimin, araştırmanın ve tarımsal yaşamın doğal akışını sağlamayı beklerken kendimizi mesai ile, maaşla, tecrübe ve kıdem adı altında zihinsel tıkanıklıkla, kişisel ve grupsal çıkarla sınırlandırma tutarsızlığından kurtulmayı gerekmektedir.

Tarımsal Enstitüler uzman yetiştirme ve tohum geliştirme fabrikalarıdır

Aslında Araştırma Enstitüleri bir yönüyle yeni bitki çeşidi ve tohum geliştirme, diğer yönüyle de uzman, akademisyen yetiştirme fabrikalarıdır. Bu nedenle dünyayla yarışacak bitki çeşitleri ve üretim teknikleri geliştirecek şekilde dizayn edilmelidir. Bunun yoluda yeniliği getirene, güncellemeyi sürekli kılana, bilgiyi ve bilinci sahaya yansıtana, tecrübeyi aslına uygun tarif edene ve uygulayana, tarıma sistemsel yaklaşana engel olmak değil destek olmaktır.

Belkide tarımsal araştırmalarda işin sırrı, bir yönüyle bitkinin, tohumun, toprağın, suyun gözüyle insana ve tarıma bakmakta yatmaktadır. Ve bunu başaranlara yol açmaktır. İşte o zaman Enstitülerde ıslah edilen yeni bitki çeşitleri sadece kayıt kütüklerinde kalmaz sahaya iner, binlerce yabancı kaynaklı tohum çeşidi topraklarımızı istila etmez, kendi el emeği göz nuru çeşitlerimiz, kendi topraklarımızda yeşerir. Ülkemiz şartlarına uygun yetiştirme ve üretim teknikleri geliştirilir. Ve Enstitülerimizin ürünleri global tarım firmalarının ürünlerinin gölgesinden kurtulur. Çiftçiye, üreticiye yerli kaynaklı umut olur.

M. Murat Gün

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber