MEB'den 'Ergenekon' açıklaması

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 17 Nisan 2009 12:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Basın Açıklaması

Son günlerde "Ergenekon soruşturması" kapsamında sayın Bakanımızın söylemediği bir sözden yola çıkılarak yapılan haber ve yorumlarla ilgili olarak aşağıdaki açıklama yapılmıştır.

Üç gün önce (14.04.2009) bir derneğin açılışı esnasında son Ergenekon operasyonu ile ilgili olarak sorulan bir soruya Sayın Bakanımız verdiği cevapta, bu operasyona bazı eğitimcilerin adının karışmasından dolayı üzüntü duyduğunu ancak, kişilerle ilgili iddialar ispatlanıncaya kadar herkesin masum olduğunu, onların suçlu görülemeyeceğini ifade etmiştir.

Sayın Bakanımız, konuşmasında sadece profesör, eski veya yeni rektör, başarılı bir cerrah olduğu için kimseyle ilgili soruşturma, kovuşturma açılamayacağını; sadece öğrencilere burs verdiği için veya kızları okula gitmeye teşvik ettiği için de kimsenin yargı karşısına çıkarılamayacağını vurgulamıştır.

Sayın Bakan, farklı bir şey bildiği için değil, hukukun temel, genel mantığından söz etmiş, aklın gereği olanı dillendirmiştir.

Söz konusu soruya verdiği cevapta bazı eğitimcilerin "Ergenekon'un baş sorumlusu" olarak yargılanan insanlara bağlılıklarını bildirdiklerini, emre amade olduklarını ifade ettiklerini de ilave eden Sayın Bakan'ın bu sözlerinden hareketle kendisinin Ergenekon'un bir numarasını bildiği şeklinde bazı yorumlar yapılmakta ve kendisine ithamlar yöneltilmektedir.

Sayın Bakan hiçbir konuşmasında "1 numara" ifadesini kullanmamıştır. "İleri gelenler" anlamında kullanılan ifade, bazı siyasiler tarafından maksatlı olarak çarpıtılmıştır.

Esasen, söz konusu telefon konuşmaları ilgili mahkemece kabul edilen 2. iddianamede yer almanın yanında günlerdir gazetelerde yayımlanmakta ve tekzip edilmemektedir.

Ayrıca sayın Bakanımız, katıldığı bir televizyon programında Sayın Süleyman Demirel'in Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal'i yolcu etmesini "dostluklara önem verme olarak" yorumlamış, Sayın Demirel'in antidemokratik hal ve davranışlar karşısındaki tavrını eleştirmiştir.

Zorlama yorum ve çarpıtmaların önüne geçmek ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek için Sayın Bakanımızın Türkiye Eğitim Yayıncıları Derneği'ndeki konuşmasının ilgili bölümünü kayıtlardan deşifre ederek ekte sunuyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Basın ve Halkla

İlişkiler Müşavirliği

Milli Eğitim Bakanı Doç.Dr Hüseyin Çelik'in Türkiye Eğitim Yayıncıları Derneği'nin Açılışında sorulan soruya verdiği cevap

Soru: (İdil Güngör NTV) Biliyorsunuz 12. Dalga daha çok eski rektörlere ve eski eğitimcilere yöneldiği için bilhassa Türkan Saylan'a yöneldiği için siz biraz tepki topladı siz Milli Eğitim Bakanı olarak ne düşünüyorsunuz.

Ben gerek Sayın Türkan Saylan gerekse "Baba Beni Okula Gönder" Kampanyasının Koordinatörü konumunda olan Sayın Tijen Mergen hanımefendinin bu kapsamda zanlılar arasında olması veya birisi, sanırım Tijen hanım gözaltına alındı. Onlar arasında olmasına açıkçası üzüldüm. Asıl prensip şudur. Bir insanın suçluluğu ispat edilmedikçe biz ona masum gözüyle bakarız. Onu masum olarak kabul ederiz. Bu, birinci sınıfta özellikle hukuk fakültelerinin birinci sınıfında herkese öğretilen şeydir. Aksi ispat edilmediği, suçluluğu ispat edilmediği sürece herkesi masum kabul etmek zorundayız.

Bugün bir Ergenekon davası yürüyor. Şimdi bazılarına göre ergenekon davası yoktur. Bazıları bu davayı sulandırmak için, içini boşaltmak için özel bir gayret gösteriyor. Meselenin bu şekilde gösterilmesini de kesinlikle kabullenmiyorum. Sayın Türkan Saylan, Sayın Tijen Mergen yakından tanıdığım insanlardır. Birlikte bir çok programda bulunduk. Ama Sayın Tijen Mergen Baba Beni Okula Gönder" dedin diye gözaltına alınmıyor veya soruşturma konusu yapılmıyor, bundan dolayı bir tahkikata konu yapılmıyor. Sayın Türkan Saylan bazı kız çocuklarına ÇYDD faaliyetleri kapsamında burs verdiği için bu soruşturmaya konu değil.

Kaldı ki buradan hareketle bazı rektörlerin içeri alınması meseleyi öyle bir hale soktular ki özellikle bazı medya grupları meseleyi öyle bir hale soktular ki, "efendim Cumhuriyeti savunanlar, Atatürkçülüğü savunanlar sindiriliyor, muhalif sesler susturuluyor" şeklinde bir formata sokuldu Bunu kesinlikle kabul etmek mümkün değildir. Bir yargı süreci var. Cumhuriyetin savcıları, cumhuriyetin hakimleri var. Netice itibariyle yargı bağımsızdır. Bunu, hükümetle ilişkilendirmek, bunu AK Parti ile ilişkilendirmek yapılabilecek en büyük haksızlıktır.

Kimisi Mc Carty' ci anlayışla bunu ifade ediyor. Cadı avı olarak bunu ifade ediyor. Ama netice itibariyle bir şeyin altını çizmek istiyorum. 2 rektör şu anda fiili olarak 2 rektör gözaltında. Türkiye'de 132 tane rektör var. Türkiye'de 2 tane rektör Atatürkçülüğü ve Cumhuriyeti savunuyor da 130 rektör Atatürkçülük aleyhtarı ve Cumhuriyet aleyhtarı şeklinde bir kabul içinde mi olacağız? böyle bir mantık doğru olabilir mi? Dediğim gibi mahkeme buna karar verecek. Sayın Mehmet Haberal organ nakli yaptığı için, iyi bir cerrah olduğu için falan içeri alınmıyor. Netice itibariyle kimse layüsel değildir. Kimse sorgulanmaz. Kimse dokunulmaz, kimse hesap sorulmaz konumda değildir. AK parti ile ilgili kapatma davası, savcı açarsa "Ankara'da Cumhuriyetin savcıları var" diyeceksiniz. Ama Ergenekon söz konusu olduğu zaman "ben onun avukatıyım" diyeceksiniz. Bu çelişkiyi anlamakta güçlük çekiyoruz. Ben Milli Eğitim Bakanıyım. Ben Haydi Kızlar Okula" dediğim için kimse beni yargılamıyor. Ama yargı benim yaptığım bir atamada yargının mantığına göre bir eksiklik gördüğü zaman bununla ilgili bir yürütmeyi durdurma kararı ya da iptal kararı verir ben de bunu uyguluyorum. Buradan hareketle böyle bir yakıştırma yapılması Türkiye'de efendim cumhuriyet taraftarları, Atatürkçülük taraftarları, laiklik taraftarları peki ya diğerleri. Buna konu olmayan bütün insanlar bunun karşısında insanlar mı? Bırakalım, yargı rahat çalışsın. Bu yargılama sonucunda adil bir yargılama olsun. Birisiyle ilgili insan haysiyetine karşı bir tutum olursa hepimiz ona karşı çıkalım. Sayın Saylan şu anda kanser tedavisi görüyor. Eğer içeri alınmış olsaydı, gözaltına alınmış olsaydı vahim bir hata olurdu. Orada sağduyu sayesinde içeri alınmamış. Yapılmamış olmasını da son derece doğru buluyorum. Eğitimciler ister ünvanı profesör olsun kim olursa olsun bu arkadaşlar içinde aleni darbe çağrısında bulunan insanlar var. "% 95 `de alsa %35 de oy alsa hiçbir şey ifade etmez, ya kendi onurlarıyla çekip gitsinler ya da oradan indirilecekler" diyenler var. Bu işin, şu anda ergenekonun baş sorumlusu olarak yargılanan insanlar arasındaki insanlara telefon açıp da ben sizin emrinizdeyim, ona bağlılık bildiren insanlar var. Şimdi durup dururken sanki hiçbir şey yokmuş gibi ortada kendi yargımızı kendi hukuk sistemimizi allak bullak edecek tavırlardan da kaçınmalıyız.

Tekrar altını çiziyorum. Ben aleni beyanları olsa da bazı insanların çok açık beyanları olsa da yargılama süreci bitip onlarla ilgili nihai hüküm verilinceye kadar ben de siz de o insanları suçlu değil masum olarak görmek zorundayız ve yorumlarımızı da bunun üzerine bindirmek zorundayız. Hukuk devletiyse hukuk devletinin mantığına herkes uyacak. Mesele budur.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber