Fen lisansiyerleri ile mühendis-mimarın ek göstergesi farklı olabilir

4856 sayılı Kanun ile Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı birleştirilmiştir. Birleştirme sırasında, 657 sayılı Kanunun I sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II - Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (b) bendi de değiştirilmiştir. Yapılan bu değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Anayasa Mahkemesi, yapmış olduğu değerlendirmede teknik ve fen bilimi veren, temel matematik, fizik ve kimyaya dayalı kariyerlere sahip olarak aynı kuruluşlarda eşdeğer görevleri yapan fen lisansiyerleri ile mühendis-mimar grubu arasında ek gösterge ayrımı yapılabileceğini belirtmiştir. 30 Mayıs 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan karar için başlığa tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 30 Mayıs 2009 09:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ

B. 42 NCİ MADDENİN (d) BENDİ İLE DEĞİŞTİRİLEN 657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNUNUN I SAYILI ?EK GÖSTERGE CETVELİ?NİN ?II - TEKNİK HİZMETLER SINIFI? BÖLÜMÜNÜN (b) BENDİNİN ANAYASA'YA AYKIRILIĞI

4856 sayı ve 01.05.2003 tarihli Kanunun 42 nci maddesinin (d) bendi ile değiştirilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun I sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II - Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (b) bendi, Anayasa'nın 10 uncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 1897 sayılı kanunla değişik 3.b maddesince ?TEKNİK HİZMETLER SINIFI?nın kesin tanımı yapılmış ve bu sınıfta yer alan meslekler; yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, jeolog, hidrojeolog, jeofizikçi, fizikçi, kimyager, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci, ... şehir plancısı, bölge plancısı ... olarak belirlenmiştir.

1970 yılından 1990 yılına kadar yukarıda bahsi geçen mesleklerden mühendis, mimar, şehir plancısı, bölge plancısı, matematikçi, fizikçi, kimyacı, istatistikçi, jeolog, hidrojeolog, jeofizikçi, yöneylemci aynı grupta yer alırken ve eşit özlük haklarına sahipken;
1. 09.04.1990 tarih ve 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimarlar yukarıda belirtilen grupta bir üst seviyede tutularak diğer fen bilimcilerin de dahil olduğu teknik meslekler alt seviyeye indirilmiştir. Bu durumun maaş ve emeklilik haklarına yansıması yok denecek kadar az olmuş ve daha sonra 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. (Bkz. E. 1990/22, K. 1992/6 ve 05.02.1996 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı)
2. 18.05.1994 tarih ve 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan düzenleme, esasta 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılmış olan düzenlemenin bir benzerini getirirken, uygulanacak katsayılar arasındaki farkı da arttırmıştır. 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiştir.
3. 25.07.1995 tarih ve 562 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu'nun Ek 70 inci maddesi de ek göstergeye bağlanmış ve ek göstergesi 3600 olanlar maddede belirtilen % 75, ek göstergesi 3000 olanlar ise maddede gösterilen % 40 uygulamaya tabi tutulmuştur. Bu uygulama oranları 25.08.1998 tarih ve 98/11588 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.12.1998 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 3600 ek göstergeliler için % 130, 3000 ek göstergeliler için ise % 70 olarak değiştirilmiştir.

Bu düzenlemeler, teknik ve fen bilimi eğitimi veren, temeli matematik - fizik -kimyaya dayanan kariyerlere sahip olarak, aynı kuruluşlarda eşdeğer görevleri yapan fen lisansiyerleri ile mühendis - mimar grubu arasında ayırım meydana getirmiştir.

Bu ayırım, (b) grubuna alınan meslek grubu mensuplarını manevî bakımdan rahatsız ederken, özlük hakları bakımından da önemli kayıplara uğramalarına yol açmıştır. Çalışırken aylık 8-10 milyon TL. olan kayıp, Emekli Sandığı keseneğinde 30 milyon TL. olan fark, emekli olunduğunda her ay emekli aylığında 160 - 200 milyonu, emeklilik ikramiyesinde de 4 - 5 milyarı bulmaya başlamıştır. Katsayı artışları ile bu fark daha da artacaktır.

4. Bu durum ilk defa şehir ve bölge planlamacıları bakımından, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi önüne götürülmüş ve Anayasa Mahkemesi 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3 üncü maddesiyle 657 sayılı Kanuna eklenen 1 sayılı cetvelin ?II - Teknik Hizmetler Sınıfı? (b) bendinde yer alan ?... Şehir Plancısı, Bölge Plancısı, ...? sözcüklerinin iptaline karar vermiştir. (E. 1997/17, K. 1997/6, T.30.01.1997)

Bu karar sonrasında 4 Nisan 1998 de yayımlanan 4359 sayılı Kanunla Şehir ve Bölge Plancıları 657 sayılı Kanunun I sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II - Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (a) bendine alınmış ve böylece (a) grubu için belirlenmiş ek göstergeden yararlandırılmıştır.

Aynı şekilde yapılan itirazlarla Anayasa Mahkemesi, 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3 üncü maddesiyle 657 sayılı Kanuna eklenen 1 sayılı cetvelin ?II - Teknik Hizmetler Sınıfı? (b) bendinde yer alan fizikçi, matematikçi, kimyacı, istatistikçi, teknik yüksek öğretmen okulu mezunu ve jeomorfolog sözcüklerini de iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin bu kararları karşısında, idari yargıya başvurmuş bulunan (b) grubundaki meslek mensupları için idari yargı organları 03.08.1994 tarihli ve 1994/29 sayılı Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü Genelgesi uyarınca 243 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanması gerektiği doğrultusunda kararlar vermişlerdir.

Söz konusu genelgede; Kamu kurum ve kuruluşlarına ait kamu personelinin özlük haklarına ilişkin düzenlemeleri kapsayan Kanun Hükmünde Kararnameler Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiğinde, geriye doğru gidilerek daha önce usulüne göre yürürlüğe konulmuş bulunan ilgili mevzuatın yürürlükte bulunduğu kabul edilmek suretiyle uygulanmasına devam olunacağı ve bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten sonra Anayasa Mahkemesince iptal edilecek Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında da, bu kararda belirtilen esasın uygulanacağı bildirilmiştir.

Bu nedenle T.C. Emekli Sandığı, idari yargıda dava açan ve iptal kararı alan pek çok (b) grubu meslek mensubuna, 3600 ek gösterge uygulayarak ?ödeme yapmıştır ve davacıların maaş hesaplamaları da 3600 ek göstergeden gerçekleştirilmiştir.

03.08.1994 gün ve 1994/29 sayılı Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü Genelgesi'nin ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında uygulanacak hükümler açısından hukuki dayanaktan yoksun bulunduğu, Danıştay 5 inci Dairesi'nin E. 1998/126, K. 1999/2202 sayılı kararında hükme bağlanmış ve söz konusu genelge iptal edilmiştir.

Durum bu iken, 4856 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin (d) bendi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun I sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II - Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (b) bendi değiştirilerek jeolog, hidrojeolog, hidrolog, jeomorfolog, jeofizikçi, fizikçi, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci, matematiksel iktisatçı, ekonomici, kimyager unvanını almış olanlarla Teknik Yüksek Öğretmen Okulu mezunlarına, Teknik Hizmetler Sınıfı'nın (b) bendinde yer verilerek (a) bendindekilerden farklı ve daha düşük ek gösterge belirlenmiştir.

Bu durum teknik ve fen bilimi eğitimi veren, temeli matematik - fizik - kimyaya dayanan kariyerlere sahip olarak aynı kuruluşlarla eşdeğer görevleri yapan veya yöneticilik durumunda bulunan fen lisansiyerleri ile mühendis ve mimarlar arasında makul nedene ve kamu yararına dayandırılamayacak bir eşitsizlik doğmasına neden olmuştur.

Halbuki Teknik Hizmetler Sınıfı'nın (a) bendinde yer alan meslek grupları ile (b) bendinde yer alanlar arasında, eğitim düzeyleri ve yaptıkları iş bakımından böyle bir ayırımı gerektirecek herhangi bir fark bulunmamaktadır.

Kuşkusuz yasa koyucu, ek göstergeleri meslek grupları bakımından tayin etmek konusunda takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir yetkisinin de Anayasa'ya uygun biçimde kullanılması gerekir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 3/b maddesinde tanımlanan teknik hizmetler sınıfında yer alan meslek grupları arasında ek gösterge bakımından yapılacak bir ayırım makul bir nedene dayanmalı veya kamu yararına yönelmelidir.

Yapılan düzenleme böyle bir makul nedene dayanmaksızın aynı sınıftaki eşdeğer meslek grupları arasında özlük hakları bakımından farklılıklar yarattığı için, Anayasa'nın 10 uncu maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir.

Diğer yandan Anayasa'nın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, devlet erkinin hukuk kuralları çerçevesinde kullanıldığı bir yönetim biçimidir. Anayasa'nın 10 uncu maddesi ile çelişen bir hukuk kuralı, hukuk devleti anlayışıyla bağdaşamaz.

Hukuk devleti adı verilen yönetim biçimleri, hukuki güvenliği sağlamak ve bunun için de öncelikle kazanılmış haklara saygı göstermek durumundadırlar.

4856 sayılı Kanunla yapılan düzenlemede ise, kazanılmış haklar korunmamıştır; çünkü idari yargı kararı ile 3600 ek gösterge uygulanan kimyager, matematikçi, fizikçi, ...için herhangi bir ayrık hüküm getirilmediği gibi; geriye dönük bir yürürlülük tarihi belirlendiği için, kazanılmış haklarla ilgili bir takım sorunların doğmasına da imkân hazırlanmıştır.

İdari yargı kararı ile 3600 ek gösterge uygulananların bu haklarının kazanılmış hak olarak korunması halinde ise, (b) grubunda yer alan meslek grubu mensupları arasında bu kez de ?idari yargı kararı ile 3600 ek gösterge uygulananlar? ve ?4856 sayılı Kanuna tabi olanlar? şeklinde, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı bir ayırım ortaya çıkacaktır.

Bu açılardan değerlendirildiğinde Anayasa'nın 2 ve 10 uncu maddelerine aykırı nitelikler taşıyan bu düzenlemenin, Anayasa'nın 11 inci maddesi ile de bağdaşamayacağı açıktır.

4856 sayılı Kanunun 42 nci maddesinin (d) bendi ile değiştirilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun I sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II -Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (b) bendinin, bu nedenlerle Anayasa'nın 2 ve 10 uncu maddelerine ve dolayısı ile Anayasa'nın 11 inci maddesinde yer alan Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesine aykırı olduğu için iptali gerekmektedir.


ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞERLENDİRMESİ

2) Yasa'nın 42. Maddesinin (d) Bendinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36/b maddesinde ?Teknik Hizmetler Sınıfı?nın düzenlenmiş olduğu ve bu sınıftaki mesleklerin de yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, jeolog, hidrojeolog, jeofizikçi, fizikçi, kimyager, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci, şehir plancısı, bölge plancısı olarak belirlenmiş olduğu, bu unvanlara sahip olan devlet memurlarının 1970-1990 yılları arasında eşit özlük haklarına sahip olduğu, 9.4.1990 günlü, 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile özlük haklarının ayrıldığı, 418 sayılı KHK'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiği, benzer düzenlemeler içeren 18.5.1994 günlü, 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin de iptal edildiği, bu düzenlemelerle teknik ve fen bilimi veren, temel matematik, fizik ve kimyaya dayalı kariyerlere sahip olarak, aynı kuruluşlarda eşdeğer görevleri yapan fen lisansiyerleri ile mühendis-mimar grubu arasında ayrım meydana getirildiği ifade edilmiştir.

Dilekçede ayrıca, Teknik Hizmetler Sınıfı'nın (a) bendinde yer alan meslek grupları ile (b) bendinde yer alanlar arasında, eğitim düzeyleri ve yaptıkları iş bakımından böyle bir ayrımı gerektirecek fark bulunmadığı, böyle bir ayrımın makul bir nedene dayanmaması, kamu yararını esas almaması ve aynı sınıftaki meslekler arasında farklılıklar yaratması nedenleriyle Anayasa'nın 10. maddesine aykırı olduğu; 10. maddeye aykırı olan bir düzenlemenin Anayasa'nın 2. ve 11. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa'nın 10. maddesinde, ?Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.? denilerek hukukun temel ilkelerinden olan eşitlik ilkesine yer verilmiştir.

Anayasa'nın bu ilkesi ile aynı hukuksal durumda olan kişilerin aynı kurallara bağlı tutulması, değişik hukuksal durumda olanların ise değişik kurallara bağlı tutulmasının bir aykırılık oluşturmayacağı kabul edilmiştir.

Yasa önünde eşitlik; herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılması Anayasa katında geçerli görülemez. Bu mutlak yasak, birbirinin aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplumların yaratılmasını engellemektedir. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilir. Özelliklere, ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi aykırı değil, geçerli kılar. Aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme aykırılık oluşturur. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik, eylemli değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi, Anayasa'nın eşitlik ilkesinin çiğnendiğini göstermez.

657 sayılı Kanun'da hizmet sınıfları itibarıyla, özellikle yetenekli eleman temininde karşılaşılan güçlüklerin aşılması amacıyla belli sınıflara öncelik tanındığı gibi; hizmet sınıfları içerisinde de böyle bir tercihin yapılması söz konusu olmuştur. Ek göstergelerin tespitinde, meslek grupları bakımından farklı düzenlemeler öngörülmesi yasa koyucunun takdirindedir.

Eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilebilmesi için bir yasanın aynı hukuksal durumda olanlar arasında bir ayırım veya ayrıcalık yaratması gerekir. Mühendis ya da mimar unvanlı, teknik hizmetler sınıfına mensup Devlet memurları ile yüksek öğrenim görmekle birlikte farklı unvanlarda olan teknik hizmetler sınıfına mensup Devlet memurları aynı hukuksal konumda değillerdir. Dolayısıyla bu unvanlar arasında ek gösterge farklılıklarının bulunmasının eşitsizliğe yol açtığı ileri sürülemez.

Açıklanan nedenlerle; aynı hizmet sınıfı içerisinde yer almakla birlikte farklı meslek gruplarına farklı ek gösterge tayin edilmesi Anayasa'nın 10. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa'nın 2. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

1.5.2003 günlü, 4856 sayılı ?Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un;

1- 2. maddesinin (h) bendinin,

2- 42. maddesinin (d) bendi ile değiştirilen 14.7.1965 günlü, 657 sayılı ?Devlet Memurları Kanunu?nun (I) sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (b) bendinin,

3- Geçici 2. maddesinin üçüncü fıkrasının,

4- 44. maddesinin (a) bendinin,

YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 26.6.2003 gününde E. 2003/60, K. 2003/5 (Yürürlüğü Durdurma) ile oybirliğiyle karar verilmiştir.

VI- SONUÇ

1.5.2003 günlü, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun'un;

1- 2. maddesinin (h) bendinin,

2- 42. maddesinin (d) bendi ile değiştirilen 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun (I) sayılı ?Ek Gösterge Cetveli?nin ?II- Teknik Hizmetler Sınıfı? bölümünün (b) bendinin,

3- Geçici 2. maddesinin üçüncü fıkrasının,

4- 44. maddesinin (a) bendinin,

Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, 2.5.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber