İlk defa ortaya çıktığında bir solunum yolu hastalığı olarak bilinen ve sadece akciğerleri etkilediği düşünülen koronavirüse bağlı ölümlerin en önemli sebebinin virüsün etkisiyle vücutta oluşan pıhtılar olduğu bildirildi.
Türkiye gazetesinden Ziyneti Kocabıyık'ın haberine göre, pıhtının bağışıklık sisteminin Kovid-19 virüsü ile savaşı sırasında ortaya çıktığını söyleyen Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Reyhan Diz Küçükkaya koronavirüs pandemisi öncesinde de dünyada her dört kişiden birinin pıhtı sebebiyle hayatını kaybettiğini belirterek "Bu açıdan bakıldığında günümüzde insanoğlunun en önemli sağlık tehdidinin 'pıhtı' olduğu anlaşılıyor. Özellikle ağır geçirilen Kovid-19 enfeksiyonlarında tromboz dediğimiz pıhtı gelişme riski katlanarak artıyor. Hem enfeksiyon sırasında hem de sonrasında meydana gelen ölümlerin en önemli sebebi damarların içinde oluşan pıhtılar" dedi.
İki yıldır bütün dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 pandemisi sırasında koronavirüs enfeksiyonuna bağlı olarak yaklaşık 5 milyon kişi hayatını kaybetti. 47. Ulusal Hematoloji Kongresi'nin basın toplantısında yaptığı konuşmada pandemi sürecinde tromboza bağlı ölüm tablosunun korkutucu olduğunu ve ölüm oranlarının artmasında Kovid-19'un büyük etkisi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Küçükkaya "Kovid-19 salgını sürerken iki yılda yaklaşık 18 milyon insanın kalp kriziyle (kalp damarlarının trombozu), 10 milyon kişi inme (beyin damarlarının trombozu) ve 3 milyon kişi de toplardamarların tıkanması sebebiyle hayatını kaybetti. Bu ölümlerin önemli bir kısmı Kovid-19 virüsü yüzünden meydana geldi" diye açıkladı.
Prof. Dr. Küçükkaya, "Ağır Kovid-19 hastalarında hem akciğer küçük damarlarında hem de kalp ve beyin damarlarında tromboz görülme sıklığı yüksektir. Bu durum bu hastalarda en önemli ölüm sebebidir" dedi.
Neden pıhtı gelişiyor?
Bütün ağır infeksiyonlar sırasında, mikroplar veya toksinlerin dokularda ve damarlarda hasara sebep olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Küçükkaya, bağışıklık sistemi mikroplarla savaşırken açığa çıkan maddelerin pıhtılaşma sistemini uyardığını belirterek "Amaç mikropları pıhtı ağıyla çevirmek ve kana karışmalasına engel olmaktır. Ağır infeksiyonlarda bazen bu süreç kontrolden çıkabilir. İnfeksiyon alanında ve vücudun başka yerlerinde pıhtılar oluşabilir. Ağır Kovid-19 hastalarında hem akciğer küçük damarlarında hem de kalp ve beyin damarlarında tromboz görülme sıklığı yüksektir. Bu durum bu hastalarda en önemli ölüm sebebidir. Obezite, diyabet, kalp hastalığı, kanser gibi zaten pıhtı riski yüksek hastalarda Kovid-19 hastalığından ölümlerin fazla olmasının da en önemli nedeni budur" diye konuştu.
Toplumda bazı grupların Kovid-19 enfeksiyonu dışında da tromboz riski altında olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Küçükkaya, özellikle hamilelerin, doğum kontrol ilaçları ve adet düzenleyiciler gibi östrojen içeren hormon ilaçları kullananlarda riskin yüksek olduğunu belirterek "Kalp hastalıkları, kanserler, ağır infeksiyonlar, büyük ameliyatlar, bazı ortopedik operasyonlar, bazı kan ve romatizma hastalıkları seyrinde damar tıkanıklığı artabilir. Yaşlanma da bir risk faktörüdür. Yaşlanma ile damarlar da bozulur ve pıhtı riski artar" dedi.
Hermatolojik kanser hastalarına aşı çağrısı
Türk Hematoloji Derneğinin düzenlediği '47. Ulusal Hematoloji Kongresi' dolayısıyla gerçekleştirilen basın toplantında konuşan Derneğin Genel Sekreteri Prof. Dr. Cem Ar, Kovid -19 salgınından en çok etkilenen gruplardan birisinin hematolojik kanser hastaları olduğunu belirterek bu hastaların mutlaka Kovid-19 aşısı yaptırması gerektiğini söyledi.
Bu gruptaki hastaları tedavi etmek amacıyla kullanılan ilaçların bağışıklık sisteminin baskılanmasına sebep olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ar "Söz konusu hastalarda virüse karşı bağışıklık cevabını oluşturacak hücre grupları ya hastalık sebebiyle ya da uygulanan tedavi neticesinde işlevini tam anlamıyla yapamıyor. Bu sebeple özellikle hematolojik kanserli veya kök hücre nakli geçiren bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda aşılama çok daha fazla önem kazanıyor" dedi.
'Aşılanmada sakınca yok'
Mevcut durumda ister aktif hastalığı sebebiyle tedavi altında ister tedavi sonrası nekahet döneminde olsun hematolojik kanser ve kök hücre nakli hastalarının aşılanmasında sakınca olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Ar "Mutlaka aşılanmalarını tavsiye ediyoruz. Cevap oranları aşıya, kişiye ve hastalığa bağlı olarak değişmekle birlikte hastalar Türkiye'de uygulanan inaktif veya mRNA aşılarından herhangi biriyle aşılanabilir. Söz konusu aşıların bağışıklık sistemi düşük kişilerdeki cevap oranları hakkında yapılmış geniş çaplı çalışmalar yok. Ancak birçok hematolojik hastalığı olan kişide antikor oluşturdukları biliniyor"diye konuştu.