Dahiliye uzmanı Dr. Güngör Sitar'ın, 25 Mart'ta çalıştığı Sağlık Bilimleri
Üniversitesi Sancaktepe Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin
(EAH) ek binasındaki mesaisine giderken aniden göğsü ağrımaya başladı. Tecrübeli
hekim, kalp krizi geçirdiğini anlayıp yolunu değiştirdi ve aracıyla ana binanın
aciline gitti. Güvenlik görevlilerinin dikkatini çekebilmek için kullandığı
aracı ambulans giriş yolunun ortasına park etti, aracından indi, ancak birkaç
adım attıktan sonra yere yığıldı. Yardıma koşan güvenlik görevlilerine, "Burada
hekimim, sanırım kalp krizi geçiriyorum" diyebildi ve birkaç saniye sonra
bilincini kaybetti. Acil kırmızı alanda kalp masajına başlandı ve o şekilde
anjiyo ünitesine nakledildi. Burada pıhtı sonucu tıkanan damarına stent takıldı,
yoğun bakıma alındı.
YAPAY KALP AKCİĞER MAKİNESİ ALTINDA ÇALIŞAN KALBE BYPASS YAPILDI
Bu kez takılan stent pıhtı ile tıkandı ve kalbi yine durdu. Anestezi doktoru,
sedyeye çıkıp kalp masajı yapmaya başladı ve genç hekim o şekilde ameliyathaneye
götürüldü. Toplamda 2 saat süren kalp masajı ile beyninin oksijensiz kalarak
hasar görmesi engellenen Dr. Sitar, son çare yapay kalp akciğer cihazı ECMO'ya
bağlandı. O anda kalp ritmi alınınca, acilen bypass ameliyatına başlandı. Mesai
arkadaşları Kalp Damar Cerrahisi Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Murat Uğur ile Doç.
Dr. Yücel Özen tarafından 2 saat süren kalp masajı sonrası, üstelik çalışan
kalbe, ECMO altında bypass ameliyatı yapıldı. Dr. Sitar'ın komplikasyonları
bununla da bitmedi, pıhtıya bağlı yüksek doz kan sulandırıcı kullanılmak zorunda
kalındığı için aşırı kanaması oldu. 12 saat içinde vücudundaki tüm kan 2 kez
değiştirilmek zorunda kalındı. Toplamda 100 ünite kan verilen Dr. Sitar, 1 buçuk
ay süren tedavisinin ardından mucizevi bir şekilde hiçbir hasar kalmadan sağlığına
kavuştu.
"BİR HEKİM OLARAK KENDİM GİBİ BİR VAKA GÖRMEDİM"
Yaşadıklarını Demirören Haber Ajansı ile paylaşan Dr. Sitar, "Mesaime gidebilmek
için o sabah evden çıktım. Ek hizmet binamızdaydı o günkü mesaim. Ama yolda
göğüs ağrısı hissettim. Yönümü değiştirip bizim acil servise döndüm. Hatta güvenliklerin
dikkatini çekebilmek için arabayı yolun ortasında bıraktım. 'Galiba kalp krizi
geçiriyorum' deyip, 4 adım attıktan sonra bilincimi kaybetmişim. Hemen kalp
masajına başlamışlar acilde. Yoğun bakım ve anestezi hekimlerine haber vermişler.
Hatta bana sonradan anlattılar, acil servis kırmızı alandan, kalp damar cerrahi
yoğun bakımına, anestezi doktoru üstüme çıkıp sedyenin üstünde kalp masajı yaparken
nakletmişler beni. Kalbim çok sağlıklı çalışmadığı için ECMO cihazına bağlanmışım.
O esnada da kalbe müdahale edilerek yeniden atması sağlanmış. Toplamda 100 üniteye
yakın kan ürünü almışım. Sağ olsun o gece çevredeki vatandaşlar kan vermek için
seferber olmuşlar. Hatta bir süre sonra Kızılay 'Yeter artık gelmenize gerek
yok' diye uyarı geçmiş. Mucize bir şekilde hayatta kaldım. Uzun yıllardır hekim
olarak çalışıyorum, gördüğüm en ağır kalp krizi vakası oldum" dedi.
UYANIR UYANMAZ İSTİFA DİLEKÇESİNİ GERİ ALDIRDI
Kalp krizi geçirdiği gün, İlhan Varank EAH'deki son mesai haftası olduğunu da
anlatan Dr. Sitar, başka bir hastaneden iş teklifi aldığı için ayrılma dilekçesi
verdiğini ancak yaşadığı bu inanılmaz tecrübeden sonra onu hayata döndüren ekip
arkadaşlarıyla kalmak istediğini bir kez daha anladığını belirterek, sözlerini
şöyle sürdürdü: "Başka bir hastaneden teklif almıştım. Oraya başlamama
1 hafta kalmıştı. Arkadaşlarıma veda edip gitmek gerçekten zor geliyordu. Böyle
bir süreç olunca da, ilk aklıma burada kalmayı istediğim geldi. Hatta ilk uyandığımda
eşime, kardeşime, istifa dilekçemi geri alıp almadıklarını sordum. Sağ olsunlar
onlar ilgilenmişler. Hastanemde kaldım, gideceğim hastanedeki yöneticiler de
anlayış gösterdiler"
"HİÇBİR SAĞLIK SORUNUM YOKTU, 1 BUÇUK AY ÖNCE COVİD GEÇİRMİŞTİM"
Daha önce hiçbir sağlık sorunu olmadığını, hatta aktif sporla uğraşmaya çalıştığını
da sözlerine ekleyen Dr. Sitar, bu kadar ağır bir kalp krizinin altında yatan
asıl nedenin pıhtı olması nedeniyle krizden 1 buçuk ay önce geçirdiği Covid
hastalığının buna neden olduğuna dair kafasında soru işaretleri oluştuğunu da
belirterek "Trekking yaparım, gücüm yettiğince dağa tırmanırım. Hatta geçen
yıl Kaçkar'da zirveye çıkmaya çalıştık, bu çok ağır bir efordu aslında. Anjiyomda
kalbimde plak çıkmadı. Sadece pıhtı vardı. Covid'i hafif geçirmiştim ama kafamda
soru işaretleri var bununla ilişkisine dair. Çünkü böyle çok hastalarımız oldu"
diye konuştu
"HASTASI İÇİN YOĞUN BAKIM LAZIM SANDIM, MEĞER KENDİSİYMİŞ"
Dr. Sitar'ın yoğun bakım sürecinde, bir an olsun başından ayrılmayan Anestezi
ve Reanimasyon Bölümü'nden arkadaşı Doç. Dr. Esra Adıyeke ise, tüm ekibin onun
kriz geçirdiği Cuma gecesinden yoğun bakımda stabil hale geldiği Salı gecesine
kadar 5 gün boyunca evlerine dahi gitmeden hastanede kaldığını anlatarak duygularını
şöyle ifade etti: "Hastane kurulduğu andan itibaren Güngör'le birlikte
çalışıyoruz. Mesai arkadaşım. O gün beni aradıklarında, 'Güngör'ün yoğun bakıma
ihtiyacı var' dediler. Normalde Güngör kendi hastaları için beni arar, 'Yoğun
bakıma ihtiyacımız var' der. Allah Allah, neden kendisi aramadı diye şaşırdım,
çünkü hiç beklemediğim bir tablo bu. 'Güngör'ün kendisi arrest oldu (kalbi durdu)
Esra dediklerinde, büyük bir şok yaşadım. Hiç hatırlamıyorum anjiyoya nasıl
koştuğumu. Yoğun bakımda ilk 5 günlük süreci çok ağır seyrettiği için ve bir
türlü stabil olmadığı için, biz bütün ekip evimize gitmedik, neredeyse hep başındaydık"
"ANCAK BANA GÜLÜMSEDİĞİNDE İÇİM RAHATLAYABİLDİ"
Doç. Dr. Adıyeke, hekimlik hayatı boyunca bu derece zor bir vaka görmediğini
ifade ederek, "Belki de hekimlik hayatımda gördüğüm ilk ve son vaka olacak
bu şekilde. Çünkü 10 hastada göreceğimiz tüm komplikasyonları tek biri vakada
görmüş olduk. 2 saatlik kalp masajı yaptığımız için, beyni oksijensiz kaldı
mı endişesini çok yaşadım. Uyanana kadar çok endişeli bir bekleyişimiz vardı.
En sonunda 'Güngör benim için gülümser misin?' dedim ve bana gülümsediğinde,
'Evet artık arkadaşım hipoksik (oksijensiz) kalmamış diyebildim ve rahatladım"
diyerek sözlerini noktaladı.
SON ÇARE ECMO CİHAZINA BAĞLANDI
Kalp Damar Cerrahisi ekibi olarak Doç. Dr. Yücel Özen ile birlikte mesai arkadaşlarına
'dünyada ilk kez' böylesine mucizevi bir müdahale yaparak onu sağ salim ailesine
kavuşturmayı başaran Doç. Dr. Murat Uğur ise o günü şöyle anlattı: "25
Mart sabahı biz eğitimimizi yaparken anjiyo ve yoğun bakım koridorunda ciddi
bir kalabalık gördük. Ne olduğunu sorduğumuzda 'Dahiliyeden Güngör Bey kalp
krizi geçirdi, anjiyoda' dediler. İlk başta kalp damar cerrahilik bir durumu
yoktu. Ama yoğun bakıma gittiğimizde, tekrar kalp masajına başlanmıştı ve tekrar
anjiyoya alındı hızlı bir şekilde. Takılan stent de tıkanmıştı ve pıhtı eritici
ilaçlar verilmişti. Kalp masajıyla da cevap alınamayınca biz hemen orada kasığından
yapay kalp akciğer makinası ECMO'ya bağladık ve kalp ameliyatına aldık. Çok
riskli bir ameliyattı. Çünkü kalp kriziyle gelmişti, stent tıkanıklığına bağlı
olarak pıhtı eritici, kan sulandırıcı yüksek doz ilaçlar verilmek zorunda kalınmıştı,
kanama riski çok yüksekti. Bu tabloyla ECMO desteğinde, çalışan kalpte bypass
ameliyatı yaptık."
"TRABZONSPOR'UN ŞAMPİYONLUK MAÇINI İZLEYECEKSİN DİYE SÖZ VERDİK"
İlk 24-48 saatte gerçekten de ciddi bir kanaması olduğunu belirten Doç. Dr.
Uğur, sözlerini şöyle noktaladı: "Hatta ilk 12 saatte vücudundaki tüm kanı
2 kez değiştirdik. Aralıklı da olsa 2 saate yakın kalp masajı öyküsü vardı ve
uyanacak mı, uyanırsa sekel (hasar) kalacak mı diye çok endişelendik. Güngör
uyandıktan sonra yoğun bakımdayken ona verdiğimiz bir söz vardı. Kendisi koyu
bir Trabzonspor taraftarıdır. 'Trabzonspor'un şampiyonluğunda serviste olacaksın
ve maçı serviste izleyeceksin' demiştik. Çok şükür bunu da başardık. Kalp damar
cerrahı olarak karşılaştığım en zor vakaydı açıkçası. Ama düğme baştan doğru
iliklenmişti. Acil servise geldikten sonra derhal müdahaleye başlanmıştı ve
2 saat kalp masajına rağmen hiçbir nörolojik sekel kalmadan Güngör'ü taburcu
etmeyi başardık."
"BURAYA GELMESİ ŞANSTI AMA SONRASI BÜYÜK BİR EMEK"
Dr. Sitar'ın kendisi gibi hekim olan eşi Dr. Cemre Sitar ise 'Dizilerde görsek
senaryo derdik. Hadi canım buradan da dönmez bu hasta derdik ama hepsini bizzat
kendimiz yaşadık' diyerek yaşadıkları süreci şu sözlerle ifade etti: "Güngör'ün
tedavi süreci boyunca çok şükür ki benim, 'hekim olarak' düşünmemi, endişe etmemi,
sorgulamamı gerektirecek bir süreç olmadı. Çünkü tedavisini yapan ekip çok iyiydi.
Sağlanan şartlar, kişisel fedakarlıklar benim bu kaygıları yaşamamın önüne geçti.
Böyle bir ekiple karşılaşmış olması şanstı. O sırada herkesin burada olması,
bu hastaneye varabilmiş olması, kendi hastanesinin aciline gelebilmiş olması
büyük bir şans faktörüydü. Ama sonrası, sonrası şans değil, emekti. Biz bunca
badireye rağmen hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliyoruz. Kötü bir kabus
gördük gibi, çok kötü bir kabustan uyanmış gibiyiz."