CHP, tutuklu İBB Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için başlatılan "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerine devam ediyor. Avrupa'da ilk miting Brüksel'de Place Jean Rey Meydanı'nda yapıldı. İmamoğlu, mitingi Silivri'deki hücresinden canlı izledi.
Almanya, Hollanda ve Fransa'daki CHP örgütleri ve vatandaşlar, otobüslerle mitinge katılmak üzere Brüksel'e geldi.
CHP Genel Başkanı Özel, Brüksel'de yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Birilerinin küçümsediği gibi Avrupa'daki Türkler, ülkesini düşünmeyen insanlar değil; Türkiye için, ülkenin yarınları için söyleyecek sözü olan kahramanlardır. 19 Mart'ın ardından İstanbul'da ve Türkiye'de tam 60 kez bir araya geldiler. Önce miting yapıyoruz sandılar, 'Toplanırlar dağılırlar' dediler. Ama her çarşamba İstanbul'da bir ilçede 100 binleri, her hafta sonu Türkiye'nin bir ilinde, o şehrin en tarihi mitinglerini yaptık.
Çünkü yaptığımız şey bir miting değil, eylemdi. Suçsuz yere 207 gündür hapiste bulunan Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu'na, Adana gibi başkan Zeydan Karalar'a, 16 belediye başkanımıza, Türkiye'deki tüm siyasi tutsaklara, Selahattin Demirtaş'a, Figen Yüksekdağ'a, düşüncesinden dolayı içeride kim varsa ona sahip çıkmaya geldik. 'Birinden kurtuldum sıra ötekine gelsin' diye Mansur Başkanı hedefine almaya çalışanlara 'aklınızı başınıza alın, Mansur Yavaş yalnız değildir' demeye geldik.
Erdoğan'la al-ver ilişkisinde oldukları için susanlar var. Buradaki bütün demokratların varlığını bildiğimiz gibi birtakım çıkar hesaplarıyla Türkiye'nin karşısında sus pus olanları da kaydediyoruz. Kardeş partileri saygıyla selamlıyorum. Türkiye'deki darbeye susanları not ediyoruz.
"Erdoğan'a sevap olan başkasına neden günah?"
Irak'ın işgaline Amerika ile birlikte nükleer silah var diyerek susanları nasıl tarih bugün utandırıyorsa, bugün de Amerika'yla birlikte Suriye'deki hesaplar için Türkiye'deki darbeye susanları görüyoruz, not ediyoruz. AK Parti iktidarı siyasete işine geldiği gibi bir kural koymaya çalışıyor. Türkiye'de ne olursa olur, ben yaparım, orada kalır diyor. Sen çıkarsan dışarıda konuşursan, ben seni beni şikayet ediyorsun diye şikayet ederim diyor. O iş o kadar kolay değil. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Erdoğan'a sevap olan başkasına neden günah olsun? Ona helal olan başkasına niye haram olsun?
Türkiye'de öğrencilerin başörtüsü sorunu vardı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde geldiniz davayı açtınız. O günlerde bir hak mücadelesiydi. Ben de karşınızda olmadım. Ama o gün gelip Türkiye hakkında dava açarken bu şikayet değil. AK Parti'ye kapatma davası açılmış, dört kişilik heyet yapmış, dünya başkentlerini geziyor. Bu şikayet değil.
"Haksızlığı yapan kendisi olunca 'susun' diyor"
15 Temmuz darbesi olmuş, kapımızı çaldı. Birlikte anlatalım bu darbeyi dünyaya anlatalım diyor. Darbeye uğrayan kendi olunca herkese anlatalım diyor; darbeyi kendisi yapınca kimseye anlatmayın diyor. Susmayacağız! Haksızlığı yapan kendisi olunca 'susun' diyor.
Ben küçükken bir kusur işlediğimde ananem karşısına alırdı, utanır ve yüzümü kapatırdım. Derdi ki yapmaya utanmıyorsun, bakmaya utanıyorsun. Erdoğan, Avrupa Birliği'ne girmeyi hedefliyorsan ne yapacaksan yapıp sonra da gözlerinin içine bakacaksın. Ben öyle yapıyorum kardeşim.
"AK Parti iktidarı artık Trump'a çalışmaya başladı"
Sadece zenginlere çalışan AK Parti iktidarı artık Trump'a çalışmaya başladı. Ülkede bulamadığı meşruiyeti, Avrupa'da, dünyada bulamadığı meşruiyeti, Beyaz Saray kapılarında, Oval Ofis'lerde arar oldu. Milletin desteğini kaybetti, Trump'a güveniyor. Ülkenin her şeyini pazarlık konusu yaptı. Gelecekteki en büyük zenginliğimiz de nadir elementler de pazarlık masasında.
En zor günümüzde cumhurbaşkanı adayımız tutuklanmışken dünyanın desteği bekleniyorken Almanya hükümeti Eurofighter'ları Türkiye'ye vermekten vazgeçti. AK Parti olsa vermeyin der. Biz ne yaptık? İmamoğlu, yattığı hapishaneden mesaj yazdı. Ben şansölye yardımcısıyla görüştüm, bizzat mesaj ilettik. Bizim yaşadığımız hukuksuzluk ayrı, Türkiye'nin savunma ihtiyacı ayrı. Blokaj kalktı, Türkiye Eurofighter alma noktasına geldi. Bir tarafta memleketi Trump'a peşkeş çekenler, bir tarafta canından vazgeçenler.
"İktidar sadece kendi menfaatlerini koruyor"
Türkiye'nin menfaatlerini savunmaktan geri durmayız. Türkiye'nin ana muhalefet partisiyiz. Yurt dışına çıktığımızda Türkiye'nin partisiyiz. Ama karşımızdaki iktidar sadece kendi menfaatlerini koruyan, kollayan, kendi çıkarı için Türkiye'nin çıkarlarını bir kenara bırakabilen ve bu yüzden de her türlü müzakereyi kendi iktidarını sürdürmek üzerinden yapan bir iktidardır. Soruyorum. Bu darbe sürecinin milletimize bir faydası var mı? Türkiye'nin demokrasiden kopmasının milletimize bir faydası var mı? Bu yapılanların Türkiye Avrupa ilişkilerine bir faydası var mı? Ekonomiye faydası var mı? İşsizliğe faydası var mı? Memlekete faydası var mı?
Hiçbiri yoksa, demek ki Erdoğan yanlış yoldadır, Türkiye'nin menfaatinin karşısındadır, kendi iktidarı için pazarlık halindedir. Türkiye'nin tarafında olan, Türkiye'nin zenginleşmesini, gençlerinin iş bulmasını isteyen ve Türkiye'nin tarafında olan parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Kurulduğu gün gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin birinci partisidir.
"Bu kavga partiler arasında değil sınıflar arasında"
Dünyanın bu düzeninden memun olanlar Erdoğan'ı istiyor. Zengin daha zengin olsun, fakirler sürünsün isteyenler Erdoğan'ı istiyor. Bu milletin eşitliğini isteyenler, hakça, eşitçe paylaşalım diyenler İmamoğlu'nu, CHP'yi istiyor. Bu kavga zenginle fakir arasındadır Bu kavga partiler arasında değil, sınıflar arasındadır. Ezilenden yana olanları bu mücadelede İmamoğlu'na ve CHP'ye sahip çıkmaya çağırıyorum.
Batı sadece bir yön değildir. Bir anlayış meselesidir. Batıya gidildikçe saraylar gider. Tarihi saraylar vardır ancak ülke daha mütevazi mekanlardan yönetilir. Konvoylar kısalır. Arabalar mütevazileşir. Liderler denetim altındadır. Mütevazidir ancak halk zengindir.
Oysa bundan uzaklaşınca, otoriterlik artınca, saraylar başlar, 1.000 odalı saraylar. Uzun konvoylar, dünyanın en pahalı makam araçları, uçak filoları ancak itibar çoktur. Ancak halk fakirdir. Şimdi Erdoğan ve biz iki farklı akımı temsil ediyoruz. Bir yanda uzun konvoyları, 1.500 odalı sarayları, tasarruf etmediği itibarı ve yoksulluk vaadettiği halkıyla Erdoğan. Bir tarafta onun uçan sarayına, en pahalı limuzin Mercedes'lerine değil, ülkenin demokrasisine talip olan bizler varız. And olsun ki biz kazanacağız. Biz kazanacağız.
Buradan, buradan bütün Türkiye'ye Brüksel'den Afyon'a, Emirdağ'a selam olsun. Buradan bütün Türkiye'ye selam olsun. Biz muhalefetteyiz. Ancak güçlü, demokratik, zengin bir ülke için çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Muhalefetteyken bile yurt dışındaki tüm temaslarımızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, Filistin'in, Azerbaycan'ın çıkarlarını savunuyoruz. Bunu kimseden çekinmeden, cesaretle yapıyoruz. Biz bunu icazetle değil, Gazi Mustafa Kemal'in Partisi'nde olmanın verdiği cesaretle yapıyoruz.
"Demokrasiyi askıya almaya çalışıyor"
Avrupa'dan bakınca Türkiye'de olanı biteni anlamak çok kolay değil. Türkiye'de 23 yıllık bir AK Parti iktidarı var. 23 yıl sonra ilk kez seçim kaybetti. Biz 47 yıl aradan sonra ilk kez 1. parti olduk. Seçimde %38 oy aldık, belediyelerin %65'ini kazandık. Bugüne kadar demokrasi diyen, demokrasiden dem vuran Erdoğan, demokrasi treninden o istasyonda indi. O günden bugüne artık sandıktan değil, başka yerlerden medet umduğu için Türkiye'de demokrasiyi askıya almaya çalışıyor. Halkın tercihine saygı duymadı.
Önce belediye başkanlarımızı, bakanlarına "Bunları silkeleyin" diyerek, gelen paraları keserek, geçmişten birikmişleri CHP'li belediyelerden bir seferde tahsil ederek hizmeti aksatmaya çalıştı. Baktı bu yeterli olmuyor, bu sefer Cumhurbaşkanı adayımızın diplomasını 31 yıl sonra iptal etti. Bu diploma 31 yıldır Türkiye'de her konuda kullanılmış, hiç sıkıntı yok. 25 sınıf arkadaşından bir tanesi Türkiye'nin en önemli işletme fakültesinin dekanı, sıkıntı yok. Ne zaman ki Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı, diplomasını iptal ediyor ki karşısına rakip aday olamasın.
Diplomayı veren fakülte dahi iptal etmiyor, yetkisiz bir kuruldan diplomayı iptal ettiriyorlar. Bunun Almancaya tercümesi yok. İngilizceye, Fransızcaya tercümesi yok. Bunu uzun anlatmak lazım, iyi anlatmak lazım. Ekrem Bey'in tek suçu Erdoğan'ı yenmektir. O yüzden diploması iptal edilmiştir diye anlatmak lazım.
Değerli dostlar, bu diploma işi yetmediği gibi, bundan 206 gün önce "Bir ay içinde bütün kanıtlar çıkacak" dedikleri ancak yedi aydır tek bir kanıt ortaya koyamadıkları bir iftirayla arkadaşlarımızı hapse attılar, orada tutuyorlar. Sonra da dönüp Türkiye'ye, dünyaya "Ya bu bir yolsuzluk konusu" diyerek bir algı operasyonu yapıyorlar. Öncelikle 210 gündür, yedi aydır, tek bir kanıt olmadığı gibi, önceden söyledikleri her şeyin kendi içinde çürüdüğünü, yalanlandığını ve bizim yedi aydır artık iddianameyi beklediğimizi iyi hatırlatmak, iyice anlatmak gerekiyor.
Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı'yken rüşvetle, irtikapla, ihaleye fesat karıştırmakla, terör örgütlerine destek vermekle suçlandı. Yargılandı. Ancak bir gün evine polis gelmedi. Bir gün tutuklu yargılanmadı. Bir gün değil, cezası mahkemede görüldüğünde kesinleşene kadar kimse kendisine karışmadı. Ancak Erdoğan kendine yapılmayanı, sabah altıda eve polis yollayarak, seçilmiş belediye başkanını tutuklayıp cezaevine koyarak, yedi aydır iddianame çıkarmayıp onu millete hizmetten alıkoyarak ve şimdi de, anlaşılıyor ki, her türlü kumpası çevirip bu yargılama sürecini geciktirerek kendisini yenecek birisinin adaylığını engel olmak istiyor. Ancak yapmaya çalıştığı mesele sadece Ekrem Başkana, partisine kötülük değil.
Bugün Brüksel'de dolaşan milletvekillerimiz bakıyorlar, Belçika'da asgari ücret Türkiye'nin 4.2 katı. En düşük emekli maaşı Türkiye'nin 4.7 katı. Türkiye'de bir asgari ücret 128 kilo kıyma alırken, Belçika'da asgari ücret, düzeltiyorum, Türkiye'de 30 kilo kıyma alabilirken Belçika'da asgari ücret 128 kilo kıyma alabiliyor. Biz Ekrem Başkan, ben, Mansur Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi, Erdoğan'ın lüks arabalarına, uçaklarına, sarayına değil, Türkiye'deki emekçinin kursağından geçecek lokmayı arttırmaya, asgari ücreti arttırmaya, emekli maaşını arttırmaya, yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye ant içtiğimiz için, ona talip olduğumuz için bu saldırı altındayız.
Dünyanın, dünyanın bu düzeninden memnun olanlar Erdoğan'ı istiyor. Zengin daha zengin olsun, fakirler sürünsün isteyenler Erdoğan'ı istiyor. Bu milletin eşitliğini isteyenler, kardeşliğini isteyenler hep birlikte kazanalım, hakça, eşitçe paylaşalım diyenler, sosyal adaleti isteyenler Ekrem İmamoğlu'nu istiyor, Cumhuriyet Halk Partisi'ni istiyor.
AB üyeliği sözü verdi
Bundan tam 64 yıl önceydi. Sirkeci Garı'ndan kalkan bir tren Almanya'ya geldi. O günden beri o trendekilere gurbetçiler dendi. Buralara geldiniz, ekmeğinizin peşine koştunuz. Önce karnınızı doyurdunuz. Sonra Almanya'ya, Avrupa'ya güç verdiniz. Şimdi oranın ayrılmaz bir parçası oldunuz. İkinci üçüncü kuşakla birlikte artık gurbetçilerden değil, dedeleri gibi gururumuz olan gençlerden, pırıl pırıl bir nesilden bahsediyoruz.
Siz birilerinin küçük gördüğü gibi, uzak durduğu gibi değil. Bu Türkiye'nin, bu ülkenin Avrupa'daki pırlanta gibi temsilcilerisiniz. Hepimizin umudu sizdedir. Avrupa'daki gençlerimizdedir. Hepinizi çok seviyoruz.
"Siyasetten uzak durmayın"
Siz siyasete uzak durursanız, Avrupa'daki gençler siyasete uzak dururlarsa, Türkiye'de konserleri iptal edenler, sanatçıları sabahleyin evinden altıda alıp, sözde uyuşturucu kontrolü diye onları toplum önünde küçük düşürenler, gençlerin arzu ettikleri gibi bir ülke yerine, bir Orta Doğu ülkesine Türkiye'yi çevirenlerin işine geliyor. Buradan hem buradaki çok değerli Türk toplumuna, özellikle gençlere çağrıda bulunuyorum. Lütfen siyasetten uzak durmayın.
Sandıktan uzak durmayın. Türkiye'nin, geçmişte benim iki amcamın da bindiği, Sirkeci'den kalkan o tren gurbetçileri taşıyordu. Şimdi biz o gurbetçilerin torunlarıyla hasreti bitireceğiz. And olsun ki CHP iktidarında Avrupa Birliği'nde buluşacağız, sınırları kaldıracağız, hep birlikte başaracağız.
AK Parti yıllarca vaatlerde bulundu. Oy aldı, sırtını döndü. Oy isterken yüzü size dönüktü. Oyu verince sırtını döndü. Şimdi verdiği sözleri unutmayan ve seçim kazanınca kibre kapılmayan, kimseyi dışlamayan, kutuplaştırma yerine kucaklaşmayı, şeytanlaştırma yerine kardeşliği savunan güçlü, inançlı bir partiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Partisi'nin 100 yıl sonraki iktidar yürüyüşüyle karşı karşıyasınız. Emin olun bütün sorunları biliyoruz.
Emin olun bu sorunları ne olduğunu da nasıl çözeceğimizi de biliyoruz. Ama birileri gibi oyu alana kadar yüzü dönük, oyu aldıktan sonra sırtı dönük bir anlayışımız yok. O yüzden Ekrem Başkan ilk seçimi 13.000 farkla, ikinci seçimi 806.000 farkla, üçüncü seçimi 1.100.000 farkla kazandı. O yüzden Mansur Yavaş girdiği seçimde %60 destek alarak Ankara'yı tekrar kazandı. Biz gelince unutan değil, aksine hizmet ettikçe tanışılan, beğenilen ve iktidarından memnun olunan bir anlayışız.
İşte iktidarımızda, bugün normaldekinin dört katı beş katı fiyata çıkarıp uçak biletlerini Brüksel'den, Avrupa'dan Türkiye'ye gitmeyi sizlerin üzerinden bir fırsatçılığa çeviren anlayışın aksine her sene memleketine tatil için bir gelip dönmeyi, kışın en ucuz tarifeden bilet neyse, bir kere işaretleyip yılın istediği gün kullanılacak hasret biletinin sözünü ben veriyorum size. Ben veriyorum.
Getirdiğiniz arabalara 185 gün yurt dışı çıkışı gibi bir meseleyi çok daha akılcı, yani suistimal yollarını kapatan ama burada yıllarca çalışmış birinin Türkiye'ye gittiğinde aracını bir sefere mahsus vergisiz götürebileceği, gittiğinde aracını eşi kullanmış, kayınçosu kullanmış cezalar geliyormuş. Böyle ucuz işlerin peşini devletin bırakacağı, acil durumlarda tepene binecek değil, halden anlayacak bir devlet yönetim anlayışını hayata geçireceğiz. Emeklilik konusundaki çileyi çözmek için, emekli yurttaşlarımızın yurt dışında tam zamanlı çalışmasının önünü kesen uygulamayı kaldıracağız. Yurt dışında çalışanın Türkiye'de anasının ak sütü gibi helal emekli maaşına dokunmayacağız.
"Sizlere bakınca para makinesi gibi görüyor"
Sizlere bakınca para makinesi gibi görüyor. Burada aldığın telefonun parasının üzerinde bir parayla Türkiye'ye gidince 45.000 liraya telefon kaydettirme soytarılığına son vereceğiz. Bedelli askerliği, bedelli askerliği bu kadar emekle kazanılan paraları sağmal inek sağar gibi sağan devlet anlayışından, vatandaşı, vatandaşlıktan uzak düşüren anlayıştan makul bir yere çekeceğiz. Türkiye'de kaç paraysa burada da o para olacak. Söz veriyorum.
Sağlıkta sadece acile başvurursun. Yıllarca geldi burada çalıştı. El emeği, göz nuru döktü burada. Gitti Türkiye'ye, Türkiye'de hastalandı. Türkiye devleti sana bakmaz. Bu memlekete yıllarca getirdikleri dolarlarla, eurolarla, marklarla bakana kötü gününde de devlet bakacak kardeşim, and olsun.
Türkiye OECD'ye verdiği bir anlaşmayla verileri paylaşıyor. Buradaki vatandaşın kötü niyeti olmamasına rağmen tepesine devlet çöküyor. Veriyi paylaşırsan paylaş ama çifte vergilendirmeye, iki kere sigortaya, onur olmaz cezalara karşı vatandaşını da korumak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin boynunun borcudur.
"Başımızın üstünde taşıyacağız"
Türkiye'den kariyer göçüyle buraya gelmiş olanları elbette isteriz ki dönsünler bir gün ama buraya gelmiş olanları kaçtılar, gittiler, bilmem ne diye gören düşman bir zihniyet var. Ehliyette, ehliyet yenilemesinde bile zulüm görüyor expatlar. Gençler, hepinize söz veriyorum. Siz Türkiye'nin ne sırtında yüksünüz ne gittiniz diye gönlümüz kırık, burnumuz size bükük. Biz sizi Türkiye'nin gücü, Avrupa'daki temsilcileri olarak görüyoruz. Bırakın zulüm etmeyi başımızın üstünde taşıyacağız. Hep birlikte olacağız.
Burada milyonlarca vatandaşımızın sorunu çok, çözecek kimse yok. Ben yıllar önce yurt dışı seçim çevresi önerisinin altına imzayı atan ilk milletvekiliyim, ilk grup başkan vekiliyim. Sizler karar vereceksiniz. Oyunuzu atacaksınız. Temsilcilerinizi Ankara'ya, Meclis'e yollayacaksınız. Söz veriyoruz.
"Herkesi oy kullanmaya motive edeceğiz"
Şimdi o zaman, o zaman, sözün sonunda bir konuda anlaşmaya varalım. Bundan sonra siyasete uzak durmak yok. Gençleri, evlatları, herkesi oy kullanabilecek şekilde motive edeceğiz. Sandıkları takip edeceğiz. Omuz omuza, kol kola verip sandığa koşacağız. Bu dertleri bitirecek, Atatürk'ün partisini iktidar yapacağız. Söz mü?
Ben 31 Mart seçimlerinde demiştim ki partimizin üstünde %25'lik bir cam tavan var. Bu %25'lik cam tavanı kırıp dökeceğiz demiştim ve 31 Mart gecesi o %25'lik cam tavanı tuzla buz ettik. %38 oyla partimizi birinci parti yaptık. Şimdi Belçika'da başımızın üzerinde %16'lık görülmez bir cam tavan var. Gün bu gündür. Bundan sonra çoğalarak, birleşerek, kararlılıkla Belçika'daki cam tavanı tuzla buz etmeye var mısınız?
Bu birbirimize duyduğumuz hasreti gurbeti bitirip artık Türkiye'de gençler için yasaksız Türkiye, vizesiz bir Avrupa inşa etmenin bir seçim meselesi olduğunu, bir sandık mesafesinde olduğunu herkes bilsin. Bugün 79 ülkeden 87 partinin Cumhuriyet Halk Partisi'nin Avrupa Birliği tam üyelik hedefini desteklediğine dair sosyalist enternasyonal bildirileri mevcut. Burada temsilcileri konuşan değerli kardeş partilerimiz ve çok değerli yapılar, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'yi demokrasi yolunda ilerletirse önünü açmak için sadece kardeşlik ve dayanışma vadediyorlar.
Türkiye'yi bütün dünyanın kendisine düşman olduğu, kimsenin istemediği, yalnızlaştırılmış bir ülke haline sıkıştırıp bu nefret üzerinden oy toplamaya çalışanlara inat modern dünyanın, modern Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası, yasakların yasak olduğu, sınırların ortadan kalktığı Avrupa Birliği'ne tam üye bir Türkiye için mücadeleye hazır mısınız? Hasreti bitireceğiz.
Güzelim memleketimin güzel insanlarıyla burada da orada da omuz omuza, kol kola yepyeni bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Biz Brüksel'e şikayet etmeye de kavga etmeye de değil, dayanışmaya, moral bulmaya, güç almaya, güç vermeye geliriz. Bundan sonra da Avrupa'nın her yerinde sizlerle birlikte olacağız. Meydanlara sığmayıp taşacağız. Yarınları birlikte kuracağız"