Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'yı cezaevinde birer saat ziyaret ettiğini açıkladı.
Lider Haber TV'ye konuşan Arınç, Demirtaş ve Kavala'yı ziyaretiyle ilgili şunları söyledi:
"İkisi de iyi, Demirtaş'ı biraz zayıflamış gördüm"
"İkisi de iyi, Demirtaş'ı biraz zayıflamış gördüm. Diğeri zaten bildiğimiz yani hiç yüz yüze gelmemiştik, burada gördüm. Tabii Kavala açısından ikinci bir üzüntüm de şudur, eşi bir profesör, Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışmış Ayşe Buğra Hanımefendi. Onunla da yüz yüze görüşmedik. Ama benim ona saygı duymamın yani eşine bağlılığı yanında, bizim çok değer verdiğimiz Tarık Buğra Han'ın kızı olması. Tarık Buğra yani romanlarıyla bizim gönlümüzde taht kurmuş bir insandır. Düşünce yapısı, şu su, bu su filan bir kenara ki onun en büyük eseri 'Küçük Ağa', sonradan TRT bunu dizi yaptı.
Ben bunu herhalde 20 sene evvel izlemişimdir. Yani İstiklal Mücadelesi'nin içinde yaşanan bir olayı anlatıyor. Tarık Buğra Akşehirlidir. Zaman zaman oraya gittiğimde kendisinden daha çok bahsederlerdi. Eşine de selamlarımı gönderdim. Yani eşi bu kadar saygın bir kadınken ve böylesine müstesna bir insanın eşiyken 'teröristin karısı' diye affedersiniz çok çirkin sözler, ona laf söylenmesini, ben o günden beri hazmedemiyorum. Ama onlar sabır denen bir şeyi biliyorlar.
Sanıyorum ki önümüzdeki günlerde artık bu tahliyeler olacak
Arınç, "Onlar için söyleyeceğim tek şey Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasıdır. Bu konuda bir geçmişte mesajlar verdim ve inşallah ben gidinceye kadar çünkü ben izni bir ay kadar önce almıştım, tahliye olurlar ve evlerinde onları ziyaret eder, bir kahvelerini içerim demiştim. Bu nasip olmadı ama sanıyorum ki önümüzdeki günlerde artık bu tahliyeler olacaktır."
Demirtaş: Eşim 4 gündür burada tahliye bekliyordu, 'Artık sen git' dedim
Demirtaş'ın da Kavala'nın da tahliyelerini beklediğini söyleyen Arınç, şu ifadeleri kullandı:
"Hatta 'eşim 4 gündür burada tahliye bekliyordu' dedi. 'Artık sen git' demiş Selahattin Bey. İnşallah bu gerçekleşirse ondan sonra bir araya geliriz. Ama ikisinde de hiç kimseye karşı bir kin yok, nefret yok. Ben asıl buna hayret ettim. Şimdi aynı şeye ben maruz kalsam 'bir çıksam şuradan bana bunu yapanları filan' yani normal insan böyle düşünür. 12 Eylül'de Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar insanlık dışı muamelelere maruz kaldılar ki, kadınıyla erkeğiyle, onların bir kısmı belki daha çıkmayı düşündü. Bu kısmı sabretti, siyasete girdi. Siyasetteki o sert ve sivri dili kullananların çoğu o eziyeti çekenlerdir. Ama onlardan birisi mesela Ahmet Türk, onu unutmaya çalışıyor. 'Ben bu ülkenin bütünlüğü için sadece barışa odaklandım' diyorlar. Çoğu da böyledir. Onlara hepimizin saygı duyması lazım."