‘Konu: Sizi sevmiyorum ama...
Sayın Emin Bey, sizin yazılarınızı sevmiyorum. Ama sevmediğim halde sürekli
okuyorum. Samimi söylüyorum, okuduktan sonra ‘ne çamur adam' diyorum.
Düşünce olarak sizinle tam ters düşüncedeyim. Seçimde bizim evde tam 8 kişi
oy kullandık ve hepimiz AKP'ye oy verdik. 4 Kasım sabahı sevinç çığlıkları attık.
Çünkü ‘inadına Tayyip' diyenlerdeniz. Bu insanlarda Allah korkusu olduğu
için, adaletli davranacaklarını, torpil yapmayacaklarını düşündüğümüz için tüm
aile olarak onlara oy verdik.
Ama aşağıda anlatacağım olaya isyan etmemek mümkün değil. Meğer öyle değilmiş.
O koltuk sevdası Allah korkusunun önüne geçince adaletli değil de, AKP'de tanıdığın
var mı, varsa kim olayına döndü.'
Halil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İETT'ye ambar işçisi
olmak için başvuruyor. KPSS puanı yüksek olduğu için İŞKUR aracılığı
ile mülakata çağrılıyor.
‘17 Aralık günü puan olarak üçüncü sıradan mülakata girdim. 60 kişilik listeden
ilk iki kişi gelmemişti. 85.5 puanla birinci sıradan girdim. Evli olup olmadığımı,
çocuk sayısını, birkaç soru daha sordular ve tamam deyip sonucun bir ay sonra
açıklanacağını söylediler. Ben de Antalya'ya geri döndüm. Sonuç mart ayında
açıklandı. Bu işlerin içinde olduğum halde ambar işçisi olmaya yeterli görülmemişim.
Ben de sonucu öğrendikten sonra ... no'lu telefondan Komisyon Başkanı Ali Bölükbaşı
ile görüşmek istedim. Görüşemezsiniz dediler.
... no'lu telefondan Kemal Demirci ile görüşün dediler. Onu aradım, görüşemezsiniz
dediler.
Genel Müdür Muammer Kantarcı ile görüşeyim dedim, yine görüşemezsin dediler.
Hakkımı aramak istiyorum, yardımcı olun diyorum. Kusura bakma, komisyon karar
vermiş, boşuna uğraşma deyip durdular.
Aklıma AKP İstanbul İl Başkanlığı geldi, ... numarayı aradım. Dediler ki İETT'ye
işçi alımlarından sorumlu kişi O.H.'dir. Aradım yoktu. Sekreterine telefonumu
bıraktım. Nasıl olduysa aradı. Herhalde beni dayısı kuvvetli biri zannetti.
Olayı anlattım, bana yol göstermesini söyledim. Bana dedi ki ‘Biz isim listesini
verdik, sen ismini vermiş miydin'. Ben de verdiğimi söyledim. O da
‘Biz sadece isim listesini veririz, kararı komisyon verir' dedi.
Evet Emin Bey, ben torpil bulamadım. Ama torpil bulanlar işini gördü.
Üç çocuk babasıyım. Üç aydır hiçbir sosyal güvence olmadan ekmek paramı kazanmaya
çalışıyorum. Sizce ne yapmalıyım?
Sanırım Başbakan 19 Mart'ta Antalya'ya gelecekmiş. Kendimi arabasının önüne
atıp olayı mı anlatayım? Sizce bir işe yarar mı? Bence yaramaz; çünkü Başbakan
her zaman olduğu gibi bana da bağırır. ‘Komisyon kararı vermiş, yapacak
bir şey yok' der.
Ama siz bu yazıyı yayınlarsanız sanırım bu partiye oy veren milyonlar bu olayı
öğrenince ve tekrar oy sandığına gidince bir daha düşünürler. Yayınlamasınız
bile okumanız yeterli. Halil Başaran. (Ev adresini ve telefon numarasını
veriyor).'
***
Her gün böyle nice mektup, faks ve mesajlar, sözlü yakınmalar alıyorum.
Herkes rahatsız. Devletin, kamunun ve özel sektörün bütün kurumları (son olarak
İstanbul Ticaret Odası), iktidar gücünü kullanan AKP tarafından
ele geçiriliyor.
İşsizlik korkunç bir boyutta. Kamuda işe AKP'den torpilsiz girmek mümkün
değil. Her yerde durum böyle.
Yukarıda mektubundan alıntı yaptığım Halil Başaran oyunu ailece AKP'ye
vermiş. ‘Bir zamanlar Tayyipçi' olduğunu kendisi de söylüyor. Ama insanlar
öylesine haksızlıklara uğruyor ki, içlerinden isyan patlıyor.
Dün kendisini aradım. Lise mezunu imiş, mülakata en yüksek KPSS puanı
ile girmiş ama başarılı olamamış! Şimdi işsiz!
Tüm kamu kurumları allak bullak edildi. Herkes görevden alındı, sürüldü. Yerlerine
hep kendi adamları getirildi. Bu furya ilköğretim okullarında müdür ve öğretmenlere,
hastanelerde doktor ve hemşirelere ve aklınıza gelen ve gelmeyen her yerde sürdürüldü
ve aynen devam ediyor.
Toplumun her kesiminden, Halil örneğinde olduğu gibi bunlara oy verenlerden,
hatta beni hiç sevmeyenlerden bile yakınmalar, biz yanılmışız feryatları
yükseliyor.
Bu böyle gitmeyecek. Hiçbir toplum haksızlığa, torpile, partili yandaşlara
çekilen kıyaklara bu kadar dayanamaz.
Bir şeyler olacak.
Emin Çölaşan/ Hürriyet