ADALET KOMİSYONUNUN KABUL ETTİĞİ METİN
YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN
DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 1 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İcra daireleri:
MADDE 1- Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi
bulunur. Her icra dairesinde Adalet Bakanlığı tarafından atanacak bir icra müdürü,
yeteri kadar icra müdür yardımcısı, icra katibi ile adli yargı ilk derece mahkemesi
adalet komisyonları tarafından görevlendirilecek mübaşir ve hizmetli bulunur.
İcra müdür ve icra müdür yardımcıları, Adalet Bakanlığı tarafından yaptırılacak
yazılı sınav ve Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak sözlü sınav sonucuna göre
atanırlar. İcra katipleri arasından Adalet Bakanlığı tarafından yaptırılacak
yazılı sınav ve Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak sözlü sınav sonucuna göre
de icra müdür veya icra müdür yardımcılığı kadrolarına atama yapılabilir.
İcra katipliğine ilk defa atanacaklar, kamu görevlerine ilk defa atanacaklar
için yapılacak merkezi sınavda başarılı olanlar arasından Adalet Bakanlığının
bu konuda yetki vereceği adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları
tarafından yapılacak uygulama ve sözlü sınav sonucuna göre; unvan değişikliği
suretiyle atanacaklar ise uygulama ve sözlü sınav sonucuna göre atanırlar. Unvan
değişikliği suretiyle icra katipliğine atanacaklar tahsis edilen kadronun yüzde
ellisini geçemez.
İcra müdür ve icra müdür yardımcıları ile icra katiplerinin, yazılı sınav, sözlü
sınav, görevlendirme, nakil, unvan değişikliği, görevde yükselme ve diğer hususları
yönetmelikle düzenlenir.
İcra dairelerinde, gerektiğinde, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar
çerçevesinde, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından zabıt
katibi, mübaşir ve hizmetli görevlendirilir.
İcra müdürü, icra müdür yardımcısı veya icra katibinin herhangi bir nedenden
dolayı yokluğu halinde görev ve yetkileri, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet
komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü veya zabıt katibi
tarafından yerine getirilir.
Adalet Bakanlığı, icra dairelerini bir arada bulundurmaya ve aynı icra mahkemesine
bağlamaya yetkilidir.”
MADDE 2- 2004 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır.”
MADDE 3- 2004 sayılı Kanunun 8 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
8/a maddesi eklenmiştir.
“Elektronik işlemler:
MADDE 8/a- İcra ve iflas dairelerince yapılacak her türlü icra ve iflas iş ve
işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi kullanılır, her türlü veri, bilgi,
belge ve karar, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla işlenir, kaydedilir
ve saklanır.
Usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler senet
hükmündedir. Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı ispat gücünü
haizdir. Güvenli elektronik imza, kanunlarda güvenli elektronik imza ile yapılamayacağı
açıkça belirtilmiş olan işlemler dışında, elle atılan imza yerine kullanılabilir.
Güvenli elektronik imzayla oluşturulan belge ve kararlarda, kanunlarda birden
fazla nüshanın düzenlenmesi ve mühürleme işlemini öngören hükümler uygulanmaz.
Zorunlu nedenlerden dolayı fiziki olarak düzenlenen belge veya kararlar, yetkili
kişilerce güvenli elektronik imzayla imzalanarak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine
aktarılır ve gerektiğinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla ilgili
birimlere iletilir. Bu şekilde elektronik ortama aktarılarak ilgili birimlere
iletilen belge ve kararların asılları, gönderen icra ve iflas dairesinde saklanır,
ayrıca fiziki olarak gönderilmez. Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin
zorunlu olduğu hâller saklıdır.
Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hâllerde, icra müdürü
veya görevlendirdiği personel tarafından belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek,
imzalanır ve mühürlenir.
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.
Elektronik işlemlerin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla yapılmasına
dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 4- 2004 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Paranın ödenmesi ve değerli eşyanın muhafazası:
MADDE 9- İcra ve iflas dairelerine yapılacak her türlü nakdi ödeme, Adalet Bakanlığı
tarafından uygun görülecek bankalarda icra ve iflas dairesi adına açılan hesaba
yapılır. Haciz sırasında, borçlu veya üçüncü kişiler tarafından yapılan ödeme
nedeniyle tahsil edilen paralar, en geç tahsilatın yapıldığı günü takip eden
ilk iş günü çalışma saati sonuna kadar banka hesabına yatırılmak üzere icra
veya mahkeme kasalarında muhafaza edilir.
İcra ve iflas dairelerince yapılması gereken her türlü nakdi ödeme, ilgilisinin
gösterdiği banka hesabına aktarılmak üzere, icra müdürü tarafından resen bankaya
verilecek talimat gereği yapılır.
Talimat, paranın icra ve iflas dairesi hesabına yatırılmasını takip eden en
geç üç iş günü sonuna kadar verilir.
İcra ve iflas daireleri aldıkları kıymetli evrak ve değerli şeyleri kasalarında,
zorunlu hâllerde ise kiralanacak banka kasalarında muhafaza ederler.”
MADDE 5- 2004 sayılı Kanunun 13/a maddesinin birinci fıkrasında yer alan “,
diğer örneğinin ise en geç o ayın sonunda Adalet Bakanlığına gönderilmesi” ibaresi
madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 6- 2004 sayılı Kanunun 32 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Yabancı devlet aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine ilişkin icra emrinde
uluslararası andlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borçlu devlete ait olan mallar
hakkında cebri icra yapılabileceği hususu ayrıca ihtar edilir.”
MADDE 7- 2004 sayılı Kanunun 42 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz.”
MADDE 8- 2004 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının
(1) ve (2) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda
yapılır.”
“1. Alacaklının ve varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin adı, soyadı; alacaklı
veya vekili adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri; varsa Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası; şöhret ve yerleşim yeri;
alacaklı yabancı memlekette oturuyorsa Türkiye'de göstereceği yerleşim yeri
(Yerleşim yeri gösteremezse icra dairesinin bulunduğu yer yerleşim yeri sayılır.);
2. Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı, soyadı, alacaklı tarafından
biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası,
şöhret ve yerleşim yeri; “Bir terekeye karşı yapılan taleplerde kendilerine
tebligat yapılacak mirasçıların adı, soyadı, biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti
kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, şöhret ve yerleşim yerleri;”
MADDE 9- 2004 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası ile ikinci
fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İcra müdürü takip talebinin bu Kanunda öngörülen şartları içerdiğine karar
verirse ödeme emri düzenler. Talebin kabul edilmemesi halinde verilen karar
tutanağa yazılır.”
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, 58 inci
maddeye göre takip talebine yazılması lazım gelen kayıtları,
2. Borcun ve masrafların yedi gün içinde icra dairesine ait ödeme emrinde yazılı
olan banka hesabına ödenmesi, borç, teminat verilmesi mükellefiyeti ise teminatın
bu süre içinde gösterilmesi ihtarını,”
MADDE 10- 2004 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”
MADDE 11- 2004 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “yüzde kırktan” ibaresi “yüzde yirmiden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 12- 2004 sayılı Kanunun 68/a maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “yüzde kırktan” ibaresi “yüzde yirmiden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 13- 2004 sayılı Kanunun 69 uncu maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 14- 2004 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “yüzde kırktan” ibaresi “yüzde yirmiden” ve beşinci fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 15- 2004 sayılı Kanunun 82 nci maddesinin birinci fıkrasının (2), (3) ve (12) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, fıkraya aşağıdaki (13) numaralı bent ile maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“2. Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan borçlunun
mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya,
3. Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi
kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile
bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması
durumunda bunlardan biri,”
“12. Borçlunun haline münasip evi,”
“13. Öğrenci bursları,”
“Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların
kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını
karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır.
İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını
değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.”
MADDE 16- 2004 sayılı Kanunun 88 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 88– Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeler
ve sair cirosu kabil senetler ile altın, gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra
dairesi muhafaza eder.
Diğer taşınır mallar, masrafı peşinen alacaklıdan alınarak muhafaza altına alınır.
Alacaklı muvafakat ederse, istenildiği zaman verilmek şartıyla, muvakkaten borçlu
yedinde veya üçüncü şahıs nezdinde bırakılabilir. Üçüncü şahsın elinde bulunan
taşınır mallar haczedildiğinde, üçüncü şahsın kabulü hâlinde üçüncü şahsa yediemin
olarak bırakılır. Mallar satış mahalline getirilmediği takdirde muhafaza altına
alınabilir veya yediemin değişikliği yapılabilir.
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası andlaşma hükümleri saklı kalmak kaydıyla,
yabancı devlet başkanı, parlamento başkanı, hükümet başkanı veya hükümet üyelerini
taşıyan ulaşım araçları, bu kişiler Türkiye'de bulundukları sürece, muhafaza
altına alınamaz ve yediemine bırakılamaz.
İcra dairesi üçüncü bir şahsa rehnedilmiş olan malları da muhafaza altına alabilir.
Ticarî işletme rehni kapsamındaki taşınırlar ise icra dairesince satılmalarına
karar verilmesinden sonra muhafaza altına alınabilir. Bu mallar paraya çevrilmediği
takdirde geri verilir.
Haczedilen mallar, Adalet Bakanlığı tarafından yetki verilen gerçek veya tüzel
kişilere ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilir. Yetki verilen gerçek
veya tüzel kişiler, bu yetkilerini Adalet Bakanlığının onayıyla alt işleticilere
aynı standartları sağlamak koşuluyla devredebilirler. Bu devir, yetki verilen
gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Bu depoların
yönetmelikte belirlenen nitelik ve şartlara uygunluğunun saptanması sonucunda
işletme belgesi Adalet Bakanlığı tarafından verilir. Haczedilen malların muhafaza
işlemleri; lisanslı yediemin depolarının kuruluşuna, bu depolarda bulunması
gereken asgari niteliklere, depo için alınacak teminata, mallar için muhtemel
rizikolara karşı yapılacak sigortaya; işletici olma niteliklerine, işletici
lisansına, Adalet Bakanlığı tarafından bu lisansın verilmesine; Adalet Bakanlığının
lisanslı işletmelerle ilgili görev ve yetkilerine; faaliyetin durdurulması ya
da iptali gibi idari tedbir ve tasarruflara; bu depoların denetimine ve diğer
hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikte
düzenlenir. Haczedilen malların muhafazası aşamasındaki ücretler Adalet Bakanlığı
tarafından düzenlenecek tarifeyle belirlenir.
İcra dairesi, depo ve garajlarda ve yediemin olarak kendisine haczedilen malın
bırakılmış olduğu üçüncü kişilerde saklanıp da hukuken artık muhafazasına gerek
kalmayan malı, vereceği uygun süre içinde geri almasını ilgililere resen bildirir.
Verilen süre içinde eşya geri alınmazsa, icra müdürü tetkik merciinin kararı
ile taşınır mal satışlarına ilişkin hükümler uyarınca bunları satar. Elde edilen
miktardan muhafaza ve satış giderleri ödenir. Artan miktar 9 uncu madde hükmüne
göre muhafaza olunur. Bu konuda ortaya çıkan ihtilâflar tetkik mercii tarafından
basit yargılama usulüne göre çözülür.İcra müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk
kuvvetleri tarafından yakalanan araçlar, en geç üç iş günü içinde deposu bulunan
en yakın icra müdürlüğüne teslim edilir. Aracı teslim alan icra müdürlüğü, aracın
yakalanmasını isteyen icra müdürlüğüne bildirimde bulunur.”
MADDE 17- 2004 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 18- 2004 sayılı Kanunun 97 nci maddesinin onüçüncü fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 19- 2004 sayılı Kanunun 99 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 99- Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya
diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği
kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi
aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre
verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin
iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya
kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda
yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu
fıkra hükmü uygulanır.”
MADDE 20- 2004 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir.”
MADDE 21- 2004 sayılı Kanunun 110 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 110- Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü
tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse
veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki
haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa geri alınabilir.
Haczedilen resmi sicile kayıtlı malların, icra dairesiyle yapılacak yazışmalar
sonucunda haczinin kalktığının tespit edilmesi halinde, sicili tutan idare tarafından
haciz şerhi terkin edilir ve işlem ilgili icra dairesine bildirilir.”
MADDE 22- 2004 sayılı Kanunun 112 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir ay” ibaresi “iki ay” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 23- 2004 sayılı Kanunun 114 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki
cümle ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Satış ilanı elektronik ortamda da yapılır.”
“Açık artırmaya elektronik ortamda teklif verme yoluyla başlanır. Elektronik
ortamda teklif verme, birinci ihale tarihinden on gün önce başlar, ihalenin
tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer; ikinci ihalede ise elektronik
ortamda teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci gün başlar, en az on gün
sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda
sona erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler haczedilen malın tahmin edilen
kıymetinin yüzde ellisinden az olamaz; teklif vermeden önce, haczedilen malın
tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde teminat gösterilmesi zorunludur.
Satışa çıkarılan taşınır üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarıdaki fıkrada yazılı oranda ise artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat aranmaz.”
MADDE 24- 2004 sayılı Kanunun 115 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“İhalenin yapılması:
MADDE 115- Birinci ve ikinci ihale icra memuru tarafından, ilanda belirlenen
yer, gün ve saatte, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılır.
Satışa çıkarılan mal üç defa bağırıldıktan sonra, elektronik ortamda verilen
en yüksek teklif de değerlendirilerek, en çok artırana ihale edilir. Şu kadar
ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve
satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse
bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka
paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması gerekir.
Birinci ihalede, alıcı çıkmazsa veya bu maddede yazılı miktara ulaşılmazsa satış
icra memuru tarafından geri bırakılır.
İkinci ihalede, alıcı çıkmazsa veya bu maddede yazılı şartlar gerçekleşmezse
satış talebi düşer.”
MADDE 25- 2004 sayılı Kanunun 118 inci maddesinin birinci fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş ve fıkranın son cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.
“Daire dışında tahsil edilen paralar en geç tahsilatın yapıldığı günü takip eden ilk iş günü çalışma saati sonuna kadar banka hesabına yatırılmak üzere, icra veya mahkeme kasalarında muhafaza edilir.”
MADDE 26- 2004 sayılı Kanunun 123 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“iki ay” ibaresi “üç ay” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 27- 2004 sayılı Kanunun 124 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Şartnameye, artırmaya iştirak edeceklerin taşınmazın tahmin edilen kıymetinin
yüzde yirmisi nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu
tevdi etmeleri, elektronik ortamda teklif vererek artırmaya katılacakların teminat
göstermeleri gerektiği ve elektronik ortamda teklif vermeye ilişkin hususlar
yazılır.”
MADDE 28- 2004 sayılı Kanunun 126 ncı maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Artırma ilanı, artırma hazırlıkları ve ilgililere ihtar:
MADDE 126- Satış, açık artırma ile yapılır. Birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı
yer, gün ve saat önceden ilan edilir.
İlan, birinci ihale tarihinden en az bir ay önce yapılır. İlan edilen metnin
esasa müessir olmayan maddi hatalar nedeniyle tekrarlanması gerektiğinde, ihale
tarihi değiştirilmeksizin hata ilanen düzeltilir. Ancak bu düzeltme ilanının
tarihi ile ihale tarihi arasında yedi günden az zaman kalmış ise daha önce ilan
edilen günden yedi iş günü sonrası için tespit edilecek günde satış yapılacağı
düzeltme ilanında belirtilir. Bu düzeltme ilanı ilgililere ayrıca tebliğ edilmez.
Yapılacak ilana, satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, tahmin edilen
kıymeti, bulunduğu yer; birinci ve ikinci ihalenin yapılacağı yer, gün ve saat;
artırmaya iştirak edeceklerin haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde
yirmisi nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu tevdi
etmeleri gerektiği; diğer bilgilerin nereden ve ne suretle öğrenilebileceği
hususları yazılır. Ayrıca, ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin taşınmaz
üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını evrakı
müsbiteleri ile onbeş gün içinde icra dairesine bildirmeleri gerektiği yazılır;
aksi halde, hakları tapu siciliyle sabit olmadıkça, satış bedelinin paylaşmasından
hariç kalacakları da ilave edilir. Bu ihtar irtifak hakkı sahiplerine de yapılır.
Açık artırmaya elektronik ortamda teklif verme yoluyla başlanır. Elektronik
ortamda teklif verme, birinci ihale tarihinden yirmi gün önce başlar, ihalenin
tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer; ikinci ihalede ise elektronik
ortamda teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci gün başlar, en az yirmi
gün sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün
sonunda sona erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler haczedilen malın tahmin
edilen kıymetinin yüzde ellisinden az olamaz; teklif vermeden önce, haczedilen
malın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde teminat gösterilmesi
zorunludur.
Satışa çıkarılan taşınmaz üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarıdaki
fıkrada yazılı oranda ise artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat
aranmaz.
114 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları taşınmazın satış ilanı hakkında
da uygulanır.”
MADDE 29- 2004 sayılı Kanunun 127 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 127- İlanın birer sureti borçluya ve alacaklıya ve taşınmazın tapu siciline
kayıtlı bulunan ilgililerinin tapuda kayıtlı adresleri varsa bu adreslerine
tebliğ olunur. Adresin tapuda kayıtlı olmaması halinde, varsa adres kayıt sistemindeki
adresleri tebligat adresleri olarak kabul edilir. Bunların dışında ayrıca adres
tahkiki yapılmaz, gazetede veya elektronik ortamda yapılan satış ilanı tebligat
yerine geçer.”
MADDE 30- 2004 sayılı Kanunun 129 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 129- Birinci ve ikinci ihale icra memuru tarafından, ilanda belirlenen
yer, gün ve saatte, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılır.
Taşınmaz üç defa bağırıldıktan sonra, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif
de değerlendirilerek, en çok artırana ihale edilir. Şu kadar ki, artırma bedelinin
malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına
rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan
alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların
paylaştırılması masraflarını aşması gerekir. Birinci ihalede, alıcı çıkmazsa
veya bu maddede yazılı miktara ulaşılmazsa satış icra memuru tarafından geri
bırakılır.
İkinci ihalede, alıcı çıkmazsa veya bu maddede yazılı şartlar gerçekleşmezse
satış talebi düşer.”
MADDE 31- 2004 sayılı Kanunun 150/e maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Alacaklı, taşınır rehnin satışını ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren
altı ay içinde, taşınmaz rehnin satışını da aynı tarihten itibaren bir yıl içinde
isteyebilir.”
MADDE 32- 2004 sayılı Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve
(2) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, takip
talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının on gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra
dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,”
MADDE 33- 2004 sayılı Kanunun 169/a maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde
yer alan “yüzde kırktan” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 34- 2004 sayılı Kanunun 170 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
“yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 35- 2004 sayılı Kanunun 171 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1) ve (2)
numaralı bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, takip
talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının beş gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra
dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,”
MADDE 36- 2004 sayılı Kanunun 243 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“116 ve 242 nci maddeler” ibaresi “242 nci madde” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 37- 2004 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 9- 9 uncu maddenin ikinci fıkrası gereği ödeme yapılabilmesi için
ilgilisi tarafından, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı
ay içinde banka hesap numarasının bildirilmesi gerekir.
GEÇİCİ MADDE 10- Bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlatılan takip işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına
devam olunur.
GEÇİCİ MADDE 11- Adalet Bakanlığı, 88 inci maddenin beşinci fıkrası gereğince
hukuki ve teknik her türlü altyapıyı anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde tamamlar. Lisanslı yediemin depoları faaliyete geçinceye
kadar o yerdeki mevcut depo ve garajlarda muhafaza işlemlerine, mevcut yönetmelik
ve ücret tarifeleri çerçevesinde devam olunur.
Mevcut depo ve garajlarda muhafaza edilen ancak hukuken muhafazasına gerek kalmayan
malların, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde
teslim alınması için icra müdürü tarafından ilgilisine resen bildirim yapılır.
İlgilisine tebligat yapılamazsa veya verilen süre içinde mal geri alınmazsa,
üç ay içinde, 88 inci maddenin altıncı fıkrası hükmü uyarınca satış işlemi yapılır.
Ancak, satış yapılamazsa Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirilecek icra
müdürünün başkanlığında kaymakamlık, belediye, ilgili yer baro başkanlığı ve
ticaret odası tarafından bildirilecek birer kişinin katılımıyla oluşturulacak
değer tespit komisyonu tarafından tespit edilecek değer üzerinden, yedieminin
alacağına mahsup için malın mülkiyeti yediemine devredilebilir; komisyon, ekonomik
bir değerinin kalmadığına karar verirse mal bir tutanakla imha edilir.
Satılan veya mülkiyeti devredilen malın bedelinden, muhafaza ve diğer giderler
mahsup edildikten sonra varsa artan miktar talep halinde ilgilisine ödenir.”
MADDE 38- 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Birden fazla iş mahkemesi bulunan yerlerde, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan
davaların görüleceği iş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
belirlenebilir.”
MADDE 39- 5521 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 2- Bölge adliye mahkemelerinin, 5235 sayılı Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar,
Yargıtay'ın bozma kararlarına karşı verilen direnme kararının temyizi halinde
dava dosyası, önce kararı verilen daireye gönderilir.
Direnme kararları daireler tarafından öncelikle incelenir. Kararı veren daire,
direnmeyi yerinde görürse kararı düzeltir; yerinde görmezse talebi on gün içinde
Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletir.”
MADDE 40- 15/7/1950 tarihli ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve
Seyahatleri
Hakkında Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir aydan iki
seneye kadar hapis
cezasiyle” ibaresi “mülki amir tarafından beşyüz Türk lirasından üçbin Türk
lirasına kadar idarî para
cezasıyla” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 41- 5683 sayılı Kanunun 26 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 26- Sınır dışı edildikleri veya Türkiye'yi terke davet olundukları halde
müsaadesiz
gelmeye mütecasir olan yabancılar mülki amir tarafından ikibin Türk lirasından
beşbin Türk lirasına
kadar idarî para cezası ile cezalandırılır ve sınır dışı edilir.”
MADDE 42- 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği
Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “üç aydan altı aya
kadar hapis ve bin güne
kadar adlî” ibaresi “mülki amir tarafından ikibin Türk lirasından beşbin Türk
lirasına kadar idarî”, ikinci
fıkrasında yer alan “bin güne kadar adlî” ibaresi “mülki amir tarafından beşyüz
Türk lirasından ikibin
Türk lirasına kadar idarî” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 43- 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 8 inci maddesinin
(1) numaralı
fıkrasının (d) bendine “Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği,” ibaresi
ile (e) bendine “ile
düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanlıkları,” ibaresi eklenmiş, fıkranın
(g) bendi aşağıdaki
şekilde ve (3) numaralı fıkrasında yer alan “yirmi yıl” ibaresi “onbeş yıl”
şeklinde değiştirilmiştir.
“g) Kamu kurum ve kuruluşlarının başhukuk müşavirliği, birinci hukuk müşavirliği,
hukuk
hizmetleri başkanlığı ve hukuk işleri müdürlüğü,”
MADDE 44- 2575 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c)
bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“c) Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca
çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere,”
MADDE 45- 2575 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Başsavcı, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştayda görülen dava dosyalarını,
esas hakkındaki
düşüncelerini bildirmek üzere, uygun göreceği görev ayırımına göre savcılara
havale eder.”
MADDE 46- 2575 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları
aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“1. Savcılar, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştayda görülen dava dosyalarından
kendilerine
havale olunanları Başsavcı adına incelerler ve esas hakkındaki düşüncelerini,
bir ay içinde gerekçeli ve
yazılı olarak verirler. Bu süreler geçirilirse durumu sebepleriyle birlikte
Başsavcıya bildirirler. Danıştay
Başkanının ve Başsavcısının vereceği diğer görevleri yerine getirir; çalışma
düzeninin korunması ve iş
veriminin artırılması için Başsavcının alacağı tedbirlere uyarlar.”
“3. Dava dairelerince gerekli görüldüğü takdirde, Danıştay savcıları, önceden
haber verilmek
suretiyle, düşüncelerini sözlü olarak da açıklarlar.”
MADDE 47- 2575 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 24- 1. Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl süreyle Danıştay
İdari
Dava Daireleri Kurulunun oluşumu ve çalışma usulü hakkında aşağıdaki hükümler
uygulanır.
– 184 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
a. İdari Dava Daireleri Kurulu, her idari dava dairesinden en az bir üye olmak
kaydıyla Başkanlık
Kurulu tarafından görevlendirilen yirmi üyeden oluşur. Kurula, Danıştay Başkanı
veya vekillerinden
biri, bunların bulunmaması halinde Kurulun en kıdemli üyesi başkanlık eder.
b. Bu üyeler İdari Dava Daireleri Kurulunda sürekli olarak görev yaparlar. Ancak,
iş durumu
gözönüne alınmak suretiyle üyelerin daire çalışmalarına katılmalarına Genel
Kurul tarafından karar
verilebilir.
c. Toplantı ve görüşme yeter sayısı onbeştir. Kararlar, toplantıya katılanların
oyçokluğu ile alınır.
GEÇİCİ MADDE 25- 1. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce ilk derece mahkemesi sıfatıyla
Danıştayda açılmış bulunan ve bu Kanunla idare ve vergi mahkemelerinin görevleri
kapsamına alınan
davaların, Danıştayda görülmesine devam olunur.
2. Düşünce alınmak üzere Danıştay Başsavcılığına gönderilmekle birlikte, bu
Kanunun yayımı
tarihinden önce görüş bildirilmemiş yürütmenin durdurulması istemli dosyalar
ile temyiz ve karar
düzeltme dosyaları, herhangi bir görüş bildirilmeksizin, ilgili daire veya kurullara
geri gönderilir.”
MADDE 48- 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri
ve Vergi
Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin (1)
numaralı fıkrasına
aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (3) numaralı fıkrasının birinci, üçüncü, dördüncü
ve beşinci cümleleri
yürürlükten kaldırılmıştır.
“Bölge İdare Mahkemesi başkan ve üyeliklerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
atama yapılır.
Bu mahkemeler gerektiğinde birden çok kurul halinde çalışabilirler. Bu kurulların
oluşumu, aralarındaki
iş bölümü ile kurullara kimin başkanlık edeceği Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca belirlenir.”
MADDE 49- 2576 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında
yer alan
“birmilyar lirayı” ibareleri “yirmibeşbin Türk Lirasını” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 50- 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3
üncü maddesinin
(2) numaralı fıkrasının (a) bendinin sonuna “ile gerçek kişilere ait Türkiye
Cumhuriyeti kimlik numarası”
ibaresi eklenmiştir.
MADDE 51- 2577 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer
alan “bulunmayan
yerlerde” ibaresinden sonra gelmek üzere “büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde
kalıp kalmadığına
bakılmaksızın” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 52- 2577 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrası aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiştir.
“2. Bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dilekçeler, evrak bürosunca kaydedilerek
ilgili
mahkemelere havale olunur. Dilekçe sahibine evrakın tarih ve sayısını gösterir
ücretsiz bir alındı kâğıdı
verilir.”
MADDE 53- 2577 sayılı Kanunun 16 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“6. Danıştayda ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas
hakkındaki yazılı
düşüncesi taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğden itibaren on gün içinde
görüşlerini yazılı olarak
bildirebilirler.”
MADDE 54- 2577 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer
alan “birmilyar
lirayı” ibareleri “yirmibeşbin Türk Lirasını” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 55- 2577 sayılı Kanunun 20 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“6. İdare ve vergi mahkemelerinde heyet halinde görülen davalarda, birinci fıkrada
belirtilen bilgi
ve belgelerin istenmesine ve ek süre verilmesine ilişkin ara kararları, mahkeme
başkanı veya dosyanın
havale edildiği üye tarafından da verilebilir.”
– 185 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
MADDE 56- 2577 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin (2) numaralı fıkrası aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiş, maddeye (2) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (3)
numaralı fıkra eklenmiş,
diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi
güç veya imkânsız
zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının
birlikte gerçekleşmesi
durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten
sonra gerekçe
göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi
tükenecek olan idari
işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere,
idarenin savunması
alınmaksızın da durdurulabilir. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin
hangi gerekçelerle
hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi
güç veya imkânsız
zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün
iptali istemiyle
Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı
verilemez.”
“3. Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı
anlaşılırsa,
davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir.”
“9. Yürütmenin durdurulmasına dair verilen kararlar onbeş gün içinde yazılır
ve imzalanır.
10. Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde
bulunulamaz.”
MADDE 57- 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (2) ve (6) numaralı fıkraları
aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“2. Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen
miktar ile her
türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının
veya vekilinin davalı idareye
yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren,
birinci fıkrada
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen
süreler içinde ödeme
yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.”
“6. Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile
ödeme tarihi
arasındaki süreye 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunun
48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir.
Ancak mahkeme
kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği
tarih arasında geçecek süre
için faiz işlemez.”
MADDE 58- 2577 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci
cümlesinde
yer alan “işlemlerde” ibaresi “işlemler ile elektronik işlemlerde” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 59- 2577 sayılı Kanunun 33 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“4. Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, hâkim ve savcıların malî
ve sosyal haklarına
ve sicillerine ilişkin konularla, müfettiş hal kâğıtlarına karşı açacakları
ve idari mahkemelerinin görevine
giren davalarda yetkili mahkeme, hâkim veya savcının görev yaptığı yerin idarî
yargı yetkisi yönünden
bağlı olduğu bölge idare mahkemesine en yakın bölge idare mahkemesinin bulunduğu
yer idare
mahkemesidir.”
MADDE 60- 2577 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiştir.
“1. İdare ve vergi mahkemelerinin;
a) İlk ve orta öğretim öğrencilerinin sınıf geçme, not tespiti, kayıt, nakil,
ilişik kesme ve disiplin cezalarına
ilişkin işlemler ile yükseköğretim öğrencilerinin sınıf geçme ve notlarının
tespitine ilişkin işlemlerden,
b) Valilik, kaymakamlık ve yerel yönetimler ile bakanlıkların ve diğer kamu
kurum ve
kuruluşlarının taşra teşkilâtındaki yetkili organları tarafından kamu görevlileri
hakkında tesis edilen
geçici görevlendirme, ikinci görev, vekaleten atama, görev ve unvan değişikliği
içermeyen il içi naklen
atama, görevden uzaklaştırma, yolluk, lojman ve izinlerine ilişkin idarî işlemlerden,
– 186 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
c) Kamu görevlilerine uyarma ve kınama cezası verilmesine ilişkin işlemlerden,
d) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının üyeleri hakkında verdiği
mesleki faaliyeti
sona erdirmeyen her türlü disiplin ve sınav işlemlerinden,
e) Asker ailelerine yardım ile ilgili işlemlerden,
f) 2/7/1941 tarihli ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanunun
uygulanmasından,
g) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz
Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile 29/5/1986 tarihli ve 3294
sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu gereğince kamu kurum ve kuruluşları
tarafından sosyal
yardım amacıyla bağlanan aylık ve yapılan sosyal yardımlarla ilgili uygulamalardan,
h) 4/12/1984 tarihli ve 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin
Önlenmesi
Hakkında Kanunun uygulanmasından,
ı) 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun uygulanmasından,
kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihaî kararlar ile tek
hâkimle verilen nihaî
kararlara, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi mahkemelerin bulunduğu
yargı çevresindeki
bölge idare mahkemesine itiraz edilebilir.”
MADDE 61- 2577 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 6- 1. Bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde evrak büroları
oluşturuluncaya
kadar dilekçeler mahkeme başkanı veya hâkim tarafından havale edilmeye devam
olunur.
2. Bu Kanunun 45 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yazılı uyuşmazlıklarla
ilgili olarak ilk
derece mahkemelerince verilen nihai kararlardan, bu maddeyi ihdas eden Kanunun
yayımı tarihinden
önce verilen kararlar ile Danıştayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece
verilen kararlar,
Danıştayda temyiz edilebilir.”
MADDE 62- 7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun
55 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurul kararlarına karşı
açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 63- 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 12 nci
maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 12- İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava
açılabilir. Kurul
kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 64- 4/4/2001 tarihli ve 4634 sayılı Şeker Kanununun 11 inci maddesinin
onuncu fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurul kararlarına karşı
açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 65- 18/4/2001 tarihli ve 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununun 10 uncu
maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurul kararlarına karşı
açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 66- 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 21 inci
maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurul kararlarına karşı
açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 67- 2/3/2005 tarihli ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)
Piyasası Kanunu
ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 18 inci maddesinin
üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
– 187 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
“İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurul kararlarına karşı
açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 68- 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 105 inci maddesinin
birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurul kararlarına karşı
açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.”
MADDE 69- 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 62
nci maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir.
Kurum kararlarına
karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır. Kurulun kararları, Kurumun
idarî denetimi sırasında
yerindelik denetimine tabi tutulamaz.”
MADDE 70- 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları
Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 30 uncu
maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Kurul kararları kesindir. İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare
mahkemesinde dava
açılabilir. Kurul kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden
sayılır.”
MADDE 71- 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 37
nci maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“c) Bakanlık iç denetçiliğine, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol
Kanunundaki atama şartlarına tabi olmaksızın, hakimlik ve savcılık mesleğinde
fiilen en az altı yıl görev
yapmış ve üstün başarısı ile iç denetim hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış
bulunanlar arasından,
muvafakatları alınarak, Müsteşarın teklifi üzerine Bakan tarafından atama yapılır.
Bu şekilde atananlar
İç Denetim Koordinasyon Kurulu tarafından en az iki aylık eğitime tabi tutulur
ve eğitim sonunda
bunlara kendi idarelerinde geçerli Kamu İç Denetçi Sertifikası verilir.”
MADDE 72- 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa 33 üncü maddeden
sonra gelmek
üzere aşağıdaki 33/A maddesi eklenmiştir.
“Kadastro mahkemesinin yargı çevresinin değiştirilmesi:
MADDE 33/A- İş yoğunluğu ve coğrafi durum dikkate alınarak bir kadastro mahkemesinin
kaldırılmasına ve başka bir kadastro mahkemesinin yargı çevresine dahil edilmesine,
Adalet Bakanlığının
teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından karar verilebilir.”
MADDE 73- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 2 nci
maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “ve örgüt mensupları gibi cezalandırılırlar” ibaresi madde
metninden çıkarılmıştır.
MADDE 74- 3713 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ç) ve (d)
bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“ç) Kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara ilgili görevlilerin açık kimlikleri
yerine sadece sicil
numaraları yazılır. Kolluk görevlilerinin ifadesine başvurulması gerektiği hâllerde
çıkarılan davetiye
veya çağrı kâğıdı, kolluk görevlisinin iş yeri adresine tebliğ edilir. Bu kişilere
ait ifade ve duruşma
tutanaklarında adres olarak iş yeri adresleri gösterilir.
d) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın
amacını
tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla
bu yetkisi
kısıtlanabilir. Ancak bu kısıtlama, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini
içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere
ilişkin tutanaklar
hakkında, en çok üç ay süreyle uygulanabilir.”
– 188 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
MADDE 75- 6/8/1997 tarihli ve 4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İşyurtları
Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulu; Bakanlık Müsteşarının başkanlığında, Ceza
ve Tevkifevleri
Genel Müdürü, Strateji Geliştirme Başkanı, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı
ve Teknik İşler Dairesi
Başkanından oluşur.”
MADDE 76- 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 26 ncı maddesinin
birinci fıkrasına
“ceza davalarının” ibaresinden sonra gelmek üzere “bir muhakeme şartı olarak,”
ibaresi eklenmiş, fıkrada
yer alan “iki ay” ibaresi “dört ay”, “dört ay” ibaresi “altı ay” ve maddenin
altıncı fıkrasında yer alan “iki
ayı” ibaresi “dört ayı” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 77- 5187 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 3- 31/12/2011 tarihine kadar mahkemelerce basılı yayınlarla ilgili
olarak
verilmiş toplatma, yasaklama, dağıtım ve satışın engellenmesi kararları, bu
Kanunun yayımı tarihinden
itibaren altı ay içinde, yetkili ve görevli mahkemeden bu yasaklılığın devamı
niteliğinde bir karar
alınmamış olması durumunda kendiliğinden hükümsüz hale gelir. Bu tür kararlarla
ilgili bilgi ve deliller
kolluk tarafından iki ay içinde yetkili Cumhuriyet başsavcılığına iletilir.
Mahkemelerce, bu yönde alınmış
olan kararların bir örneği İçişleri Bakanlığına gönderilir.”
MADDE 78- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 132 nci maddesinin;
a) Birinci fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para”
ibaresi “bir yıldan üç
yıla kadar hapis” ve “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” ibaresi
ise “verilecek ceza bir
kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.
b) İkinci fıkrasında yer alan “bir yıldan üç yıla kadar hapis” ibaresi “iki
yıldan beş yıla kadar hapis”
şeklinde değiştirilmiştir.
c) Üçüncü fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para”
ibaresi “bir yıldan üç
yıla kadar hapis” şeklinde değiştirilmiş, fıkraya “rızası olmaksızın” ibaresinden
sonra gelmek üzere
“hukuka aykırı olarak” ibaresi ile fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı
cezaya hükmolunur.”
d) Dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 79- 5237 sayılı Kanunun 133 üncü maddesinin;
a) Birinci fıkrasında yer alan “iki aydan altı aya kadar hapis” ibaresi “iki
yıldan beş yıla kadar
hapis” şeklinde değiştirilmiştir.
b) İkinci fıkrasında yer alan “altı aya kadar hapis” ibaresi “altı aydan iki
yıla kadar hapis” şeklinde
değiştirilmiştir.
c) Üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde
edilen verileri
hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin
güne kadar adlî para cezası
ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması
halinde de aynı cezaya
hükmolunur.”
MADDE 80- 5237 sayılı Kanunun 134 üncü maddesinin;
a) Birinci fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para”
ibaresi “bir yıldan üç
yıla kadar hapis” ve “cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” ibaresi ise “verilecek
ceza bir kat artırılır”
şeklinde değiştirilmiştir.
b) İkinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak
ifşa eden kimse iki
yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin
basın ve yayın yoluyla
yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”
– 189 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
MADDE 81- 5237 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi
yürürlükten
kaldırılmış, üçüncü fıkrasında yer alan “ikinci fıkraya göre cezaya” ibaresi
“beş yıldan oniki yıla kadar
hapis cezasına”, “onbeş yıla kadar hapis” ibaresi ise “ceza yarı oranında artırılır”
şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 82- 5237 sayılı Kanunun 163 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(3) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya
doğalgazın sahibinin
rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde
tüketilmesi hâlinde kişi
hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
MADDE 83- 5237 sayılı Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“ve karşılıksız
yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(5) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık
göstererek
mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma
tamamlanmadan önce
tamamen tazmin etmesi hâlinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye
kadar tamamen tazmin
edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi,
bu fıkra hükmünden iki
defadan fazla yararlanamaz.”
MADDE 84- 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları
aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte
üye olmak suçundan
da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına
kadar indirilebilir.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek
ve isteyerek yardım
eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek
ceza, yapılan yardımın
niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.”
MADDE 85- 5237 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına
yarar
sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu
görevlisi, beş yıldan on
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve
davranışları karşısında,
kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği
endişesiyle, kendisini
mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin
etmiş olması hâlinde,
icbarın varlığı kabul edilir.”
“(4) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde
bulundurularak,
yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.”
MADDE 86- 5237 sayılı Kanunun 252 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 252- (1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için,
doğrudan veya
aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye
menfaat sağlayan kişi, dört
yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan
veya aracılar vasıtasıyla,
kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi
de birinci fıkrada belirtilen
ceza ile cezalandırılır.
(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya
hükmolunur.
(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından
kabul edilmemesi
ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması
ve fakat bunun
kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci
ve ikinci fıkra hükümlerine
göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
– 190 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının
sağlanması veya rüşvetin
temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına
bakılmaksızın,
müşterek fail olarak cezalandırılır.
(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi
veya tüzel kişinin
menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına
bakılmaksızın, müşterek fail
olarak cezalandırılır.
(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin;
yargı görevi
yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, verilecek
ceza üçte birden
yarısına kadar artırılır.
(8) Bu madde hükümleri;
a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının
iştirakiyle kurulmuş şirketler,
c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının
bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,
d) Kamu yararına çalışan dernekler,
e) Kooperatifler,
f) Halka açık anonim şirketler,
adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına
bakılmaksızın,
görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan
veya aracılar
vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından
talep veya kabul edilmesi;
bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin
edilmesi hâlinde de uygulanır.
(9) Bu madde hükümleri;
a) Yabancı bir devlette seçilmiş veya atanmış olan kamu görevlilerine,
b) Uluslararası veya uluslarüstü mahkemelerde ya da yabancı devlet mahkemelerinde
görev yapan
hâkimlere, jüri üyelerine veya diğer görevlilere,
c) Uluslararası veya uluslarüstü parlamento üyelerine,
d) Kamu kurumu ya da kamu işletmeleri de dahil olmak üzere, yabancı bir ülke
için kamusal bir
faaliyet yürüten kişilere,
e) Bir hukuki uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde
görevlendirilen
vatandaş veya yabancı hakemlere,
f) Uluslararası bir anlaşmaya dayalı olarak kurulan uluslararası veya uluslarüstü
örgütlerin görevlilerine
veya temsilcilerine,
görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması ya da uluslararası
ticarî işlemler
nedeniyle bir işin veya haksız bir yararın elde edilmesi yahut muhafazası amacıyla;
doğrudan veya
aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi ya da bunlar
tarafından talep veya kabul
edilmesi hâlinde de uygulanır.
(10) Dokuzuncu fıkra kapsamına giren rüşvet suçunun yurt dışında yabancı tarafından
işlenmekle
birlikte;
a) Türkiye'nin,
b) Türkiye'deki bir kamu kurumunun,
c) Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisinin,
d) Türk vatandaşının,
tarafı olduğu bir uyuşmazlık ya da bu kurum veya kişilerle ilgili bir işlemin
yapılması veya
yapılmaması için işlenmesi hâlinde, rüşvet veren, teklif veya vaat eden; rüşvet
alan, talep eden, teklif
veya vaadini kabul eden; bunlara aracılık eden; rüşvet ilişkisi dolayısıyla
kendisine menfaat temin edilen
kişiler hakkında, Türkiye'de bulundukları takdirde, resen soruşturma ve kovuşturma
yapılır.”
– 191 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
MADDE 87- 5237 sayılı Kanunun 254 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Rüşvet alan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, rüşvet konusu
şeyi
soruşturmaya yetkili makamlara aynen teslim etmesi halinde, hakkında rüşvet
suçundan dolayı cezaya
hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin durum
resmi makamlarca
öğrenilmeden önce durumu yetkili makamlara haber vermesi hâlinde de hakkında
bu suçtan dolayı
cezaya hükmolunmaz.
(2) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, durum
resmi
makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar
etmesi
hâlinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.
(3) Rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden
önce,
pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi hâlinde, hakkında
bu suçtan dolayı
cezaya hükmolunmaz.”
MADDE 88- 5237 sayılı Kanunun 255 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiştir.
“Nüfuz ticareti
MADDE 255- (1) Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle, haksız
bir işin
gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla,
kendisine veya bir
başkasına menfaat temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin
güne kadar adlî para cezası
ile cezalandırılır. Kişinin kamu görevlisi olması halinde, verilecek hapis cezası
yarı oranında artırılır.
İşinin gördürülmesi karşılığında veya gördürüleceği beklentisiyle menfaat sağlayan
kişi ise, bir yıldan
üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Menfaat temini konusunda anlaşmaya varılması hâlinde dahi, suç tamamlanmış
gibi cezaya
hükmolunur.
(3) Birinci fıkrada belirtilen amaç doğrultusunda menfaat talebinde bulunulması
ve fakat bunun
kabul edilmemesi ya da menfaat teklif veya vaadinde bulunulması ve fakat bunun
kabul edilmemesi
hâllerinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(4) Nüfuz ticareti suçuna aracılık eden kişi, müşterek fail olarak, birinci
fıkrada belirtilen ceza ile
cezalandırılır.
(5) Nüfuz ticareti ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü
gerçek kişi veya
tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilileri, müşterek fail olarak, birinci
fıkrada belirtilen ceza ile
cezalandırılır.
(6) İşin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunmanın müstakil bir suç oluşturduğu
hâllerde kişiler
ayrıca bu suç nedeniyle cezalandırılır.
(7) Bu madde hükümleri, 252 nci maddenin dokuzuncu fıkrasında sayılan kişiler
üzerinde nüfuz
ticareti yapılması hâlinde de uygulanır. Bu kişiler hakkında, Türkiye'de bulunmaları
hâlinde, vatandaş
veya yabancı olduklarına bakılmaksızın, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.”
MADDE 89- 5237 sayılı Kanunun 277 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiştir.
“Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs
MADDE 277- (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada,
gerçeğin
ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın
taraflarından birinin,
şüpheli veya sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak
bir karar vermesi
veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı,
bilirkişiyi veya tanığı
hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar
hapis cezası ile
cezalandırılır.
– 192 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
(2) Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde,
fikri içtima
hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.”
MADDE 90- 5237 sayılı Kanunun 278 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 278- (1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi,
bir yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması
halen mümkün bulunan
bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan
özürlü olan ya da
hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde,
yukarıdaki
fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.
(4) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak,
suçu önleme
yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.”
MADDE 91- 5237 sayılı Kanunun 285 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 285- (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan
üç yıla kadar hapis
veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun oluşabilmesi için;
a) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle, suçlu
sayılmama
karinesinden yararlanma hakkının veya haberleşmenin gizliliğinin ya da özel
hayatın gizliliğinin ihlal
edilmesi,
b) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğine ilişkin olarak yapılan açıklamanın
maddi gerçeğin
ortaya çıkmasını engellemeye elverişli olması,
gerekir.
(2) Soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı olan kişilere karşı
gizli tutulması gereken
kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlal eden
kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen
duruşmadaki
açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlal eden kişi, birinci fıkra
hükmüne göre cezalandırılır.
Ancak, bu suçun oluşması için, tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik
kararına aykırılık
açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların kamu görevlisi tarafından görevinin
sağladığı
kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi halinde, ceza yarısına kadar artırılır.
(5) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak algılanmalarına
yol açacak şekilde
görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur.
(6) Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme sınırları aşılmaksızın
haber konusu
yapılması suç oluşturmaz.”
MADDE 92- 5237 sayılı Kanunun 288 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 288- (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada,
hukuka
aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda
bulunması için, yargı
görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla
alenen sözlü veya yazılı
beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.”
MADDE 93- 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama
Şekli
Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Cumhuriyet savcısı”
ibaresi “mülki
amir” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 94- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 38 inci
maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
– 193 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
“Elektronik işlemler
MADDE 38/A- (1) Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı ispat gücünü
haiz olup,
kanunlarda güvenli elektronik imza ile yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olan
işlemler dışında, elle
atılan imza yerine kullanılabilir.
(2) Her türlü ceza muhakemesi iş ve işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
kullanılır. Bu
iş ve işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, Ulusal Yargı
Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla
işlenir, kaydedilir ve saklanır.
(3) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik
imza kullanılarak
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla incelenebilir ve her türlü ceza
muhakemesi iş ve işlemi
yapılabilir.
(4) Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge
ve karar, güvenli
elektronik imzayla elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir
ve bunlar gerektiğinde
ilgili diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilebilir. Güvenli
elektronik imza ile
imzalanarak oluşturulan ve iletilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fizikî
olarak düzenlenmez ve ilgili
kurum ve kişilere gönderilmez. Güvenli elektronik imza ile imzalanmış belgenin
elle atılan imzalı
suretiyle çelişmesi hâlinde, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde kayıtlı olan
güvenli elektronik imzalı
nüsha geçerli kabul edilir.
(5) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi
ile kanunda birden
fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(6) Bu Kanun kapsamında elektronik ortamda gerçekleştirilen işlemlerde ihtiyaç
duyulan fizikî
belgeler, elektronik ortama aktarılarak güvenli elektronik imza ile yapılan
başvuru ekinde ilgili
mahkemeye Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla gönderilir. Belgenin
aslı, istenilmesi veya
lüzumu hâlinde mahkemece belirlenecek süre içinde ayrıca ibraz edilir.
(7) Zorunlu nedenlerden dolayı fizikî olarak düzenlenen belge veya kararlar,
yetkili kişilerce güvenli
elektronik imza ile imzalanarak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine aktarılır
ve gerektiğinde Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla ilgili birimlere iletilir. Bu şekilde
elektronik ortama aktarılarak
ilgili birimlere iletilen belge ve kararların asılları mahallinde saklanır,
ayrıca fizikî olarak gönderilmez.
Ancak, belge veya kararın aslının incelenmesinin zorunlu olduğu hâller saklıdır.
(8) Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması gereken hâllerde, belge veya
karar örneği, yetkili
kişilerce “Güvenli elektronik imzalı aslı ile aynıdır.” ibaresi ile imzalayanın
adı, soyadı, unvanı, çalıştığı
birimin adı ve tarih eklenerek, elle atılan imzayla imzalanır ve mühürlenir.
(9) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
(10) Bu madde kapsamında yargısal ve idarî işlemlerin elektronik ortamda yapılması
için toplanması
ve işlenmesi gerekli olan kişisel veriler, kişisel verilerin korunması ve bilgi
güvenliğinin sağlanmasına
ilişkin tedbirler alınarak korunur.
(11) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil ve arşiv kaydı
gibi dış bilişim
sistemlerinden Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla temin edilen bilgi,
belge ve kayıtlar özellikle
gerekmedikçe ayrıca fizikî olarak istenmez. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
vasıtasıyla dış bilişim
sistemlerine iletilen bilgi ve belgeler ayrıca lüzum olmadıkça fizikî ortamda
gönderilmez.
(12) Bu madde kapsamında her türlü ceza muhakemesi iş ve işlemlerinin Ulusal
Yargı Ağı Bilişim
Sistemi vasıtasıyla yapılmasına dair usûl ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.”
MADDE 95– 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiştir.
– 194 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
“(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki
yıldan fazla olmayan
suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
MADDE 96- 5271 sayılı Kanunun 101 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin
kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın
içeriği şüpheli veya
sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine
verilir ve bu husus kararda
belirtilir.”
MADDE 97- 5271 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde
değiştirilmiş, üçüncü fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiş, yedinci fıkrasında
yer alan “birinci fıkradaki
süre koşulu aranmaksızın” ibaresi madde metninden çıkarılmış ve dördüncü fıkrası
yürürlükten
kaldırılmıştır.
“(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama
sebeplerinin
varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına
karar verilebilir.”
“j) Konutunu terk etmemek.
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.”
MADDE 98- 5271 sayılı Kanunun 308 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını
düzeltir; görmezse
dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.”
MADDE 99- 5271 sayılı Kanunun 324 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki
cümle
eklenmiştir.
“Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az
olması hâlinde, bu
giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.”
MADDE 100- 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük
ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5- (1) Ceza Muhakemesi Kanununun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler,
bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunda bulunan ve henüz karara
bağlanmamış
dosyalar hakkında da uygulanır.”
MADDE 101- 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 43/A maddesinden
sonra
gelmek üzere aşağıdaki 43/B maddesi eklenmiştir.
“Tüzel kişilerin bildirim yükümlülüğü
MADDE 43/B- (1) 5411 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan; bankalara,
finansal
kuruluşlara veya paranın sayım ve incelemesini yaparak bankalara destek hizmeti
veren kuruluşlar ile
mevzuat çerçevesinde dövize ilişkin işlemler yapmasına izin verilen şirketlere,
her ne amaçla olursa
olsun ibraz edilen paranın sahte olduğunun anlaşılması halinde, 5237 sayılı
Kanunun 278 inci
maddesinde düzenlenen bildirim yükümlülüğü yerine getirilmediği takdirde, bu
maddede sayılan tüzel
kişilere Cumhuriyet savcısı tarafından bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına
kadar idarî para cezası
verilir.”
– 195 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
MADDE 102- 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 6 ncı maddesine
aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
“(2) Karşılıksız yararlanma suçunda etkin pişmanlıktan yararlanması dolayısıyla
şüpheli, sanık
veya hükümlü hakkında verilen kararlar adli sicilde bunlara mahsus bir sisteme
kaydedilir. Onbeş yıl
süreyle muhafaza edilen bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla
bağlantılı olarak
Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi halinde verilebilir.”
MADDE 103- Ekli (1) ve (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983
tarihli ve
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin
Adalet Bakanlığına ait bölümüne, ekli (3) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (II) sayılı cetvelin Danıştay Başkanlığına ait bölümüne
eklenmiştir.
MADDE 104- Aşağıdaki hükümler yürürlükten kaldırılmıştır:
1) 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun ek 10 uncu maddesinin
ikinci fıkrası,
2) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 12 nci ve 116 ncı
maddesi,
3) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun;
a) 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası,
b) 13 üncü maddesi,
4) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 19 uncu maddesinin
yedinci fıkrası,
5) 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununun 19 uncu maddesi;
6) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;
a) 141 inci maddesinin ikinci fıkrası,
b) 257 nci maddesinin üçüncü fıkrası,
7) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a) 251 inci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları,
b) 252 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentleri,
8) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 128 inci maddesinin
birinci fıkrasının
birinci cümlesi,
9) 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 61 inci
maddesinin birinci
fıkrasının üçüncü cümlesi.
Dava ve cezaların ertelenmesi
GEÇİCİ MADDE 1- (1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da
sair düşünce ve
kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para
cezasını ya da üst sınırı beş
yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
171 inci
maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükümlerindeki hapis ve adli para cezalarının
infazının
ertelenmesine,
karar verilir.
(2) Hakkında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı
verilen kişinin,
erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına
giren yeni bir suç
işlememesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir. Bu
süre zarfında birinci fıkra
kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş
hükümle cezaya mahkûm
olunduğu takdirde, ertelenen soruşturma veya kovuşturmaya devam olunur.
– 196 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 278)
(3) Cezasının infazı ertelenen kişinin erteleme kararının verildiği tarihten
itibaren üç yıl içinde
birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde mahkûmiyet bütün
sonuçlarıyla ortadan
kalkar. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi
hâlinde, bu suçtan dolayı
kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen cezanın infazına
kaldığı yerden
devam edilir.
(4) Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesi hâlinde erteleme
süresince ceza
zamanaşımı durur; kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi
hâlinde, erteleme
süresince dava zamanaşımı ve dava süreleri durur.
(5) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararının
verilmiş olması hâlinde dahi, bu madde hükümleri uygulanır.
(6) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı verilmiş mahkûmiyet hükmünün
infazının
tamamlanmış olması hâlinde bu mahkûmiyet hükmüne bağlı yasaklanmış hakların
25/5/2005 tarihli ve
5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 13/A maddesindeki şartlar aranmaksızın geri
verilmesine karar verilir.
(7) Bu madde hükümlerine göre verilen kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın
veya cezanın
infazının ertelenmesi kararları adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir.
Bu kayıtlar, ancak bir
soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya
mahkeme tarafından
istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(8) Bu madde hükümlerine göre kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya
cezanın infazının
ertelenmesi kararlarının verildiği hâllerde, bu suçlar 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun erteleme ve tekerrüre ilişkin hükümlerinin uygulanmasında göz önünde
bulundurulmaz.
GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan
dolayı açılan
ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında
bulunanlar,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar
ise bu dairece, hükmü
veren mahkemeye gönderilir.
(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğalgazın
sahibinin rızası
olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi
dolayısıyla bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı
kovuşturma yapılan veya
kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu
Kanun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi halinde, hakkında
cezaya hükmolunmaz,
verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.
GEÇİCİ MADDE 3- (1) 12 Eylül 1980 tarihinden önce işlenmiş olan suçlardan dolayı
lehe Kanun,
1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun cezaların içtimaına ilişkin
hükümleri uygulandıktan
sonra ortaya çıkan sonuç ceza göz önünde bulundurularak belirlenir. Belirlenen
bu ceza infaz bakımından
lehe hükümler içeren kanuna göre infaz edilir.
MADDE 105- Bu Kanunun;
a) 3 üncü, 4 üncü, 8 inci, 9 uncu, 16 ncı, 20 nci, 22 nci ila 32 nci maddeleri
ile 35 inci ve 36 ncı
maddeleri, 37 nci maddesiyle 2004 sayılı Kanuna eklenen geçici 9 ve geçici 11
inci maddeleri ile
104 üncü maddesinin birinci fıkrasının (2)