Milliyet/ Taha Akyol
Org. İlker Başbuğ gazetecilere brifing verirken ben de Ankara'da yine terör
konusunda neler düşünüldüğünü sivil bürokrasi düzeyinde araştırmaya çalıştım.
Verileri toplayınca, Ankara'nın bir hazırlık içinde olduğu anlaşılıyor:
Terörle mücadelede bilgi ve istihbarat koordinasyonu yapacak üst düzey bir
birim oluşturulması... Devletin çeşitli birimlerinin koordinasyonu eski bir
problem... ABD'de de 11 Eylül'den sonra yeniden düzenlendi.
Dağdaki gençlerin çok büyük bir kısmı, Apo'nun yakalandığı 1999 yılından sonra
örgüte katılmış! Bu, Ankara'nın dikkatini çekiyor. Demek ki, Apo yakalandıktan
sonra da örgütün cazibesi devam ediyor! Bunu sadece gençlerin işsizliği ile
izah etmek yanıltıcı olur. Bu noktada 'sosyo-psikolojik' araştırmalara ihtiyaç
duyuyor Ankara...
Eskiler yorularak, yılgınlığa kapılarak dağılırken, örgüte daha çok gencin katılması
elbette çok önemli.
Dağdaki gençlerin neredeyse yüzde 40'ı henüz çatışmaya girmemiş. Bunları topluma
kazandırmak için kapsamlı bir yasa düşünülüyor. Bu fikir Cumhurbaşkanı Sezer'e
de sunulmuş. Eski 'pişmanlık' yasaları gibi değil, daha etkili, daha cazip bir
yasa... Mesela dönenlere belli ekonomik yardım yapılması, durumuna göre iş sağlanması,
'dönüş'ü psikolojik olarak kolaylaştıracak bir yaklaşım sergilenmesi gibi alternatifler
düşünülüyor. Henüz siyasetin gündeminde değil. Eylülde yapılacak bir 'güvenlik
zirvesi'nde gündeme alınması bekleniyor.
Halkın durumundaki olumlu değişme Ankara'yı cesaretlendiriyor. Gençler arasında
örgütün cazibesi devam etse de, PKK'nın eskiden sahip olduğu sivil taban desteği
giderek daralıyor. Bu, PKK'nın siyasi inisiyatifinin daralması anlamına geliyor.
PKK denetiminden kurtulmuş yeni siyasi kadrolar. Bölgede teröre tepki geliştikçe,
PKK bağlantılı siyasilerin yerini zamanla teröre karşı yeni politikacılar alabilir,
böyle bir gelişme 'çözüm'ü kolaylaştırır.
Terörle mücadelede yeni teknikler üzerinde duruluyor. Mesela ASELSAN'ın uzaktan
mayın denetimi yapan ve mayınları uzaktan patlatan teknik cihazlar geliştirmesi
gibi... Bu önemli, çünkü PKK, eylemlerinde mayınlı tuzaklara ağırlık veriyor.
* * *
TOPLUMSAL olarak iki dinamik gerçekten çok önemli: Halk ve gençlik...
Bölge halkının teröre karşı çıkması, PKK'ya vekâleten siyaset yapan DEHAP gibi
partilerin, Leyla Zana, Hatip Dicle gibi isimlerin artık eleştirilmeye başlanması...
Tam turizm ve yatırım mevsiminde, mesela Diyarbakır'da otellerin boşalmasına,
yatırımların duraklamasına yol açan terörü Apo'nun hangi akılla başlattığını
soran halka, aklı başında bir cevap veremiyorlar!
Üstelik, halk, silahlar susunca ekonominin de demokrasinin de gelişme yoluna
girdiğini gördü; şimdi tekrar niye teröre başlandığının halk tarafından kabul
edilebilir bir izahı yok!
Hikmet Fidan'ın PKK tarafından katledilmesi karşısında bile sustular!
Bu tablo, Kürt hareketindeki PKK bağlantılı kadroların halkla iletişimde girdikleri
darboğazı gösteriyor.
* * *
ASIRLAR ve son zamanlar gösteriyor ki, Kürtleri yok saymak ve çağın gereği olan
bireysel liberal özgürlükleri tanımamak da, etnik milliyetçilik de yanlış!
Topluma bağlanmak için iş ve sosyal statü gibi irtibatlara sahip olmayan heyecanlı
gençlerde bir "dağ" romantizmi, belli ki, devam ediyor.
İş ve sosyal statü bağlarının geliştirilmesi ve politik tansiyonun düşürülmesi
gerekiyor.
Halk elbette daha gerçekçi; ekonominin de demokrasinin de ancak silahsız mümkün
olacağını daha iyi görüyor. Üstelik son çeyrek asırda bölgede doğan her üç kişiden
biri Batı'ya yerleşti, iş güç kurdu; Hikmet Fidan ailesi gibi...
Nasıl ayıracaksın?
Bu sosyolojik entegrasyon gerçeği ve onun politik ifadesi olan üniter devlet
esas alındıktan sonra, sorun kolay çözülür. Kudretini kandan alan PKK bundan
telaşlı zaten.