MEB'in neredeyse tüm icraatları tartışmalı durumda. Aldığı kararlardan çoğu, ya Çankaya'dan ya da yargıdan dönüyor. Bakanlık, kendisine karşı açılan davaların yüzde 80'ini kaybediyor. Bakan Çelik, 'Haklı olan biziz. Yüz kızartıcı suç işleyen bile yargı kararı ile geri dönüyor. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum' diyor
Diğer bakanlıklarla ile yargının arası nasıl bilmiyorum. Ama çok iyi bildiğim
bir şey var ki MEB ile yargının yıldızı hiç barışmıyor. Milli Eğitim bürokratlarının
aldığı kararlar, eskiden de yargıdan dönüyordu. Ama AKP iktidarında bu oran,
zirve yaptı. Alınan hemen her karar, neredeyse yargıdan dönmeye başladı.
Bu konuda sendikalar, okul idarecileri ve öğretmenler, bakanlığı keyfi kararlar
almakla suçlarken, Bakan Çelik ve Personel Genel Müdürü Remzi Kaya, üstü kapalı
da olsa yargıya zehir zemberek eleştiriler getiriyorlar.
Görevden alınan ya da sürgüne gönderilen her kararın faturası ise bakanlık bütçesinden
çıkıyor. Öğretmen ya da bürokratlar, sürgün giderken de harcırah alıyorlar,
mahkeme kararıyla dönerken de...
Veliler de mahkemelik
Milli Eğitim Bakanlığı'nı mahkemeye veren en son merci veliler oldu. Çocukları
OKS'ye giren veliler, liselere girişte, anadolu liselerine haksızlık yapıldığı
gerekçesiyle Bakan Çelik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürü Nizami Aktürk
hakkında dava açtılar.
Okullar açıldı. Dersler devam ediyor. Peki ne olacak? Bunun cevabını da önümüzdeki
günlerde yargı verecek.
Milli Eğitim Bakanı Çelik, yargıya ve alınan kararlara sonsuz saygı duyduğunu
her vesile ile dile getiriyor. Ama doğru olanın kendi kararları mı yoksa yargı
kararları mı olduğu konusunda, ibrenin kendilerinden yana söylüyor.
Hukuka aykırı bir işimiz olamaz diyor ve ekliyor:
"Ankara'da hiçbir iş yapmadan oturan 4 bin öğretmene maaş veren personel
genel müdürünü almayıp da ne yapacaktım?"
Hukuk yıpranmasın diye
Milli Eğitim Bakanlığı'nın sadece icraatları değil, hazırladığı yasa teklifleri
ve yönetmelik de sık sık yargı tokadı yiyor. Örneğin birkaç ay önce değiştirilen
anadolu liseleri nakil yönetmeliği, yargıdan döner diye, daha mürekkebi kurumadan
değiştirildi. Örneğin kamuoyunun yakından izlediği YÖK yasa taslakları, örneğin
10 bin öğrencinin kolejlerde ücretsiz okutulması. Bakanlığa kalırsa alınan tüm
kararlar yasal. Yanlış olan yasalar ya da kamuoyu tepkisi.
Çelik'e o halde yasaları değiştirin ya da kendinizi daha iyi savunacak avukatlar
bulun önerisi getirdiğimiz de topu taca atıyor.
Ama gerçek olan bir şey var ki, Milli Eğitim müfettişlerinin aldığı kararların
çoğu yargıdan dönüyor. Bakan Çelik bakın bu konuda neler diyor:
"Üst düzey bürokratlar hükümetle gelip hükümetle gitmelidir. 10 yıldır
o koltukta oturup da iş yapmayan il milli eğitim müdürünü ben niye görevden
alamayım? Aynı konuda bir mahkeme başka karar veriyor, bir başkası başka karar
veriyor. Danıştay kendi içtihatlarını tanımıyor. Hâkimler bizim kimi, hangi
gerekçe ile açığa aldığımızı bilmiyor. Yüksek Disiplin Kurulu kararı ile atılanlar
bile geri dönüyor. Bazı kararlar da Sayın Cumhurbaşkanı'ndan dönüyor. Bu da
doğru değil. Hukuki sorumluluğu ona değil bize ait. Eğer bu konuda konuşmuyorsak,
hukuk tartışmalı hale gelmesin, adalet yıpranmasın diye..."
milliyet/abbas güçlü