Diyarbakır'daki 500 Evler Lisesi, kütüphane ve bilgisayarıyla
modern bir binada. Lisenin öğretmen eksiği yok, dersler boş geçmiyor. Okulun en
başarısız liselerden biri olmasının nedeni öğrencilerin yoksulluk yüzünden
çalışmak zorunda kalması
Şanlıurfa'ya uzanan yolda çöp kamyonunun arkasına asılmış, lise üniformalı bir
genç okuluna gidiyor. İlk derse geç kaldı. Oysa köyündeki yoksul, derme çatma
evinden bir buçuk saat önce çıktı. Çamur yollarda saatlerce yürüdü. Anayolda
otostop çekti. Okul birincisi Fevzi Anuk, çöp kokan rüzgâr ile yolculuk yaparken
hayaller kurdu: 'Bir gün doktor olmuş.' Onun yoksulluğu sadece öğrencisi ol-duğu
500 Evler Lisesi'ne geldiğinde bitiyor. O ise okuluna umut oluyor. Çünkü 500
Evler Lisesi, iki eğitimcinin özverili çalışmaları sonucu tam donanımlı olmasına
karşın 2005 ÖSS sınavını hiçbir öğrencisi kazanamayan 123 okuldan biri.
Yoksul 500 ev
Diyarbakır-Urfa yolunun 10. kilometresindeki 500 Evler tabelası aslında ülkenin
yıllardır yaşanan bir sorununu özetliyor. Buraya adını veren tek katlı, gri,
yoksul 500 evde, Lice ve Kulp'ta köyleri yakılmış, boşaltılmış insanlar yaşıyor.
İki odadan ibaret evlerde sekiz çocuk, 12 kişi yaşıyor. Uzakta 500 Evler
Lisesi'nin binası bakımlı, modern görünüyor.
İstanbul Üsküdarlı genç müdür Tolga Bileyzik ve müdür
yardımcısı Faruk Albayrak, okullarını zenginleştirebilmek için yıllardır
çalışıyor. Okul 2002'de kurulduğunda Bileyzik okulundaki öğrencilerin
yoksulluğunu ve okulun ihtiyaçlarını anlatan bir e-mektup yazdı. Bununla
kampanya başladı. Yoksul semtin çıplak okuluna koliler dolusu kitap, 10 tane
bilgisayar, kitap rafları, çocuklar için kıyafetler geldi. Bugün 500 Evler
Lisesi'nde 5 bin kitaplı bir kütüphane var. Bir bilgisayar laboratuvarı ve ADSL
bağlantıları bulunuyor. Okulun öğretmen açığı yok. Boş ders geçmiyor. Sınıflar
en fazla 30 kişilik. Ancak tüm bunlara karşın 2005 yılı ÖSS'yi hiçbir öğrencisi
kazanamayan okullar listesinde 500 Evler Lisesi'nin adı da var. İlk mezunları 92
öğrenciden hiçbiri geçen ÖSS'de başarılı olamadı.
'Öğrenci açlıktan bayıldı'
Okulun olanaklarına karşın öğrencilerinin yoksul yaşamlarındaki engeller,
başarısızlığın nedenlerini ortaya koyuyor. Okulun 380 öğrencisinin yarısı
bölgenin çok yoksul köylerinden diğer yarısı ise artık köyleri, toprakları
olmayan ailelerin 500 evinden geliyor. Kurşun kalemlerini parmakları ile
tutamayacakları kadar küçülene kadar kullanıyorlar. Bir gün okula eşofman ile
gelen çocuğa öğretmeni, neden önlüğünü giymediğini sorduğunda "Boyum uzadı.
İçine sığamıyorum" yanıtını alıyor. Okulun müdürü Tolga Bilyezik gözleri
yaşararak anlatıyor: "Bir çocuk önü parçalanmış ayakkabısı ile ağabeyinin arkası
parçalanmış ayakkabısını birbirine dikmiş. Giyiyor. Başka biri açlıktan bayıldı.
Üç gün gündüz okula gelmiş, akşam hayvanların başında nöbet tutmuş. Bir şey
yememiş. İneğin altında birkaç damla süt içmiş. Her akşam gördüklerime
ağlıyorum."
Öğrencilerin çoğunluğu kitapları alacak paraları olmadığı
için kütüphaneden günü birlik ders kitaplarını alarak çalışıyor. Yoksullukları
nedeniyle okul idaresi kıyafet ve tıraş zorunluluğu uygulayamıyor. Pek çoğu
evlerindeki kalabalık yaşam içinde bir detay. Velilerin çoğu çocuklarının hangi
sınıfa gittiğini bilmiyor. Sosyal Hizmetler Vakfı'nın yardımını alırken
çocukları okula uğurluyor.
Dershane istiyor ama...
Çöp kamyonunun arkasında okula gelen Fevzi'nin ailesinin tek geçim kaynağı 15
koyunları ve küçük bir tarla. Ama anne ve babası, not ortalaması 4.90 olan lise
birincisi çocuklarını okutmakta kararlı. 11 fen sınıfı öğrencisi Fevzi Anuk,
Topraktepe Köyü'nde yerin içine gömülü bir evde yaşıyor. Babası, hasta
çalışamıyor. Ağabeyi asker olduğu için çoğu zaman hayvanlara bakması, tarlada
çalışması gerekiyor. Çobanlık yaparken ders çalışıyor. Bazen köyün kadınlarının
kuyulardan evlerine su taşımasını izliyor. Çocuklarını hasta edeceğini
bildikleri suya mahkûm kadınlara bakıp doktor olma hayalleri kuruyor. Adının
açıklanmasını istemeyen bir hayırseverin gönderdiği aylık 75 YTL sayesinde
okuyabiliyor. Bu parayı, un alıp ekmek yapması için hemen annesine veriyor. Bir
dershane onu parasız olarak almak istiyor. Ama hafta sonları tarlada çalışması
gerektiği için gidemiyor.
Hafta içi evinden 7.30'da çıkıyor. Köyünden anayola, çamurlu
patikadan bir saat yürüyor. Anayolda otostop çekerken bazen onu tanıyan çöp
kamyonları duruyor. O, üzerine çöplerin kokusu sinerken dersine yetişebilme
telaşında oluyor. 500 Evler'de oturan öğrencilerin tamamı mayısın ortasında,
mevsimlik işçi olarak gidiyor. Fevzi'de ailesi ile Bursa'ya domates toplamaya
gidiyor. Ancak ailesi onu okul kapandıktan sonra götürüyor. Okul açılırken
ailesi İzmir'e geçiyor, Fevzi ise eğitimi için köyüne dönüyor.
Kınalı eller okumak istiyor
500 Evler Lisesi'nin kütüphanesinde iki kız öğrenci ders çalışıyor. Belkıs ve
Hava Karahanlı kuzenler. 15 yaşındaki dokuzuncu sınıf öğrencisi Belkıs, gururla
konuşuyor: "Biz köyümüzün lise okuyan ilk kızlarıyız." Ancak köyün gururu
oldukları söylenemez. Çünkü okumalarına babaları, çevre baskısı nedeniyle karşı
çıkmış. Belkıs, anlatıyor:
"Beni iki kez okuldan aldılar. Altıncı sınıfta iki ay, yedinci sınıfta bir ay
gidemedim. Hep ağladım. Annem çok uğraştı, babamı ikna etmek için." 16 yaşındaki
Havva ise "Babam, artık liseden sonra okumamı istemiyor. Ama ben okumak
istiyorum. Eve gidince hayvanlarda, tarlada, ev işlerinde çalışıyorum. İlk
fırsat bulduğumda ders yapıyorum. Ama 11 kardeşin içinde zor oluyor" diyor.
Kütüphaneye sınıf arkadaşları 16 yaşındaki Mukaddes Diri, geliyor. Okuldaki
öğrencilerin çoğunluğu gibi kitabı yok. Evde ders çalışabilmek için biyoloji
kitabını, kınalı elleriyle raftan alıyor. Okula gelirken kardeşinin hali içinde
bir ukte. "Ben okuyorum diye hayvanları yemleme işi kardeşime kaldı. O da çok
zeki ama okula babam onu gönderemiyor" diyor. Üçü de en önemli sorunlarının
'yol' olduğunu söylüyor. Ailelerinin servise verecek parası yok. 30 kilometrelik
yolu zorlukla gelip gidiyorlar. Valiye kadar giderek sorunlarını anlatmışlar.
Ama çözüm yok. Havva soruyor: "Okumak bizim hakkımız değil mi?"
radikal