Anasayfa

Tarım, Çevre ve Sağlıklı Gıda arasındaki denge nasıl olmalı?

İnsanoğlu, hastalık felaketlerine nasıl dur diyebilir? Tarımsal üretimde kimyasal kullanımı önlenemez mi? Tarımda daha sağlıklı bir üretim sistemine geçilemez mi? Doymak mı? Sağlıklı beslenmek mi?

Haber Giriş : 2020-03-24T09:27, Son Güncelleme 2020-03-24T09:31

Yeni bir tarımsal üretim sistemi geliştirilmeli

Son zamanlarda küresel olarak yaşanan ve insan ayrımı yapmayan felaketler çevre, tarım ve sağlıklı gıda arasındaki dengenin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu kavramaların yaşamımızda birbiriyle olan ilişkilerinin ne kadar hassas bir düzlemde seyrettiği ve bu hassasiyetin ihmalinin sonuçlarının neye mal olduğunu gösteren fatura en pahalısıyla önümüzde durmaktadır, ve bu faturayı ödemek her geçen gün zorlaşmaktadır.

Çin'in kendi bünyesinden çıkan virüse yönelik müdahalesi ve engellemeye yönelik hızı, ilgi çekicidir. Ha keza ülkemizde de Sağlık Bakanlığının aldığı tedbirler de her zaman takdire şayandır. Öyle yada böyle bugünlerin geçeceğine inanıyoruz. Ancak en az zararla, ders alarak ve yenilenerek çıkmalıyız.

Çevreyi, tarımı ve sağlıklı gıdayı ihmal ederek kazanılan kazançlar, havadan, topraktan, sudan, hatta insandan feragat edilerek, tabiatın dengesini bozarak elde edilen kazançlar bir nevi geri kaybediliyor, hem de dünya genelinde derin yaralar açarak! Bu durumdan kalıcı dersler çıkarılmalı ve sağlıklı gıda, çevre, tarım ilişkisinin hassasiyetine uygun ulusal ve küresel bir sistem geliştirmek için çalışmalıdır.

Bu felaketler göstermektedir ki, yıllarca çalışılıp biriktirilenler bir anda kaybedilebiliyor, hem de hiç ayrım yapmadan. Ayrıca doymamıza rağmen sağlıklı beslenemediğimiz, hastalıklara karşı dirençli bir bünyeye sahip olamadığımız hep tartışma konusu olmuştur, olmaktadır. Öyleyse öncelik, hernasıl olursa olsun doymak, biriktirmek veya kazanmak değil, sağlıklı gıda, çevre ve tarım ilişkisinde doğruyu yapmak, doğru beslenmek, doğruyu biriktirmek ve kalıcı kazanımlar elde etmek olmalıdır.

Bütün bunlar için gerek fert, gerek resmi kurumlar ve gerekse özel sektör olarak sağlıklı gıda, çevre ve tarım konusunda şu ana kadar bilerek veya bilmeyerek yapılan hataların ve ihmallerin önüne geçmek ve bu yanlışları tekerrür ettirmeyecek sistemi öncelikle yeniden kurmak zorundayız.

Tarımda kimyasal kullanımı pahalıya mal oluyor

Tarımsal faaliyetlerin temelindeki en önemli etkenler toprak, su, hava ve tohumdur. Bunların temizliği ve sağlıklılığı hem çevreyi hem gıdayı direk etkilemektedir. Dolayısıyla da tüm canlıların sağlığı ve geleceği söz konusudur.

Son yıllarda sentetik kimyasalların tarımda pervasızca kullanılmasıyla yapılan gıda üretimi öncelikle ciddi anlamda çevre ve sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu bilinmektedir. Ancak bilinmesine rağmen ciddi bir tedbir alındığı söylenemez. Çünkü halihazırdaki tarımsal üretim sistemi, sağlıklılık üzerine değil, tamamen kar üzerine kuruludur.

Sentetik gübre ve bitki koruma ürünleri doğal kaynaklarımız olan toprak, su, hava üzerinde kirletici etkilerinin yanında gıdaya da direk geçmekte ve beslenmemize olumsuz etki ederek, direnci zayıf bünyeleri çoğaltmaktadır.

Azotlu gübre gibi bir çok kimyasal içerikli gübrenin ölçüsüzce kullanılması ve bunların toprağın derinliklerine inerek tatlı su kaynaklarını kirletmesi tüm canlıların sağlıklarını tehdit etmektedir.

Ürünü; albenisi yüksek, gelişkin ve cazip göstermek için kullanılan kimyasal içerikli bitki koruma ve geliştirme maddeleri, o ürünleri tüketen bizlerin bünyesinde aynı güzellikte ve caziplikte durmamaktadır.

Bütün bunlar, bitkisel üretim açısından toprağın sahip olması gereken kimyasal, fiziksel, biyolojik özelliklerini yitirmesine sebep olmakta, kaliteli ve sağlıklı gıda üretilmesini engellemektedir. Bu durum, insanlar için tehlikeli olan ve bir çok hastalığın tetikleyicisi olan virüslerin ve bakterilerin direnç kazanmasına, çoğalmasına ve yayılmasına zemin hazırlamaktadır.

Tarım dışı sektörün atıklarının gerek su ve toprak gerekse atmosfere salınarak tarımsal üretimi ve sağlıklı gıda üretimini olumsuz etkilemesi de bu bağlamda düşünülmelidir. Bütün bunların üstüne insanların dünya genelindeki ölçüsüz faaliyetleri sonucu oluşan küresel ısınma eklenince insanlık açısından acıklı felaketlerin oluşmasının önüne geçilememesi mukadder olmaktadır.

Bitkilerin, hastalıklara dayanıklılığını sağlayan daha dirençli virüslerin ortaya çıkmasına sebep olan bitki koruma maddeleri, ürünlerdeki kaliteyi düşürdüğü ve ürünün içindeki zengin besleyiciliği azalttığı bilinen bir gerçektir. Bu durumdaki ürünlerle beslenen insanlarında direncinin zayıf olacağı ve hastalanmaya yatkın olacağı ortadadır.

İnsanoğlu, hastalık felaketlerine öncelikle sağlıklı gıdayı ciddi manada önemseyerek dur diyebilir. Bunun içinde, dünya tarımı; tarımsal üretimde verimi artıran ancak kaliteyi ve sağlıklılığı önemli ölçüde düşüren ve bir çok hastalığa davetiye çıkaran; küresel tarım ve gıda sektörünün rant uğruna dünyayı, dünya tarım topraklarını ölçüsüzce alıştırdığı sentetik kimyasallar, sentetik gübre, bitki koruma maddeleri, ilaçları ve benzeri uygulamaları tarımsal üretimden uzaklaştırmak zorundadır.

Tarımın en önemli hammaddesi olan tohumda, her ne kadar ticari tohum kadar verimi yüksek olmasa da sağlık ve kalite açısından yerli tohumun önemi bir kez daha öne çıkmaktadır. Ancak çiftçiler, kalite ve sağlık açısından değeri iyi olan ama verim açısından ticari tohuma yetişemeyen yerli tohumun pazardaki rekabet gücünün zayıf oluşu nedeniyle yetiştirmemekte veya çok dar alanda yetiştirmektedirler. Bu durumda da sağlığımız, bol kimyasalla yetiştirilen ürünlerden elde edilen gıdalara emanet edilmektedir. Sonuç ise doyan ama sağlıklı beslenemeyen, hastalıklara direnemeyen, bağışıklık sistemi sorunlu nesillerin yaşadığı bir dünyaya dönüşmektedir. Belki çok büyük arazilerde doğal ve organik ürün üretmek mümkün olmayabilir, ancak üretimde kimyasal ve bitki koruma ürünlerinin kısıtlanması veya mümkünse hepten kaldırılması, üzerinde durulacak en ciddi konudur. Ve bu konu tarımsal üretim sisteminin merkezine alınmalıdır.

Bütün bunları göz önüne alarak genelde tüm küresel tarım sistemi, özelde kendi ülkemizin tarımsal sistemi yeniden formatlanmalıdır.

- Tarımda kimyasal ve bitki koruma maddeleri kullanımına daha etkin sınırlandırma getirilmelidir. Bu alandaki araştırma projeleri ve çalışmalar, en az bitki ıslah çalışmaları kadar ciddiye alınmalıdır.

- Bitki ıslahında ve araştırmalarında ihmal edilen ve bitki tescil işlemlerinde hala uygulanmayan hastalık testleri öncelikli testler arasına alınmalı ve bu alanda dünya standartlarında laboratuvarlar kurulmalıdır.

- Gıda denetimleri belli zamanlara sıkıştırılarak yapılmamalı, sürekli ve tavizsiz yapılmalıdır. Gıda alanında üretim yapan ve çalışan personelin eğitimli olmasına özen gösterilmelidir.

- Tarım, gıda ve çevre ile ilgili kritik kurum ve kuruluşlar kesinlikle devletin elinde ve devlet güvencesi altında hizmet vermelidir. Ve bu alanda çalışanlar ve yönetenler doğru kararlar veren konunun erbabı kişiler olmalıdır.

- İnsan sağlığı ve beslenmesi ile ilgili alanda çalışan kurumların birbirleriyle bağlantıları güçlü tutulmalıdır.

- Tarım dışı sektörün çevreyi, toprağı, havayı ve suyu kirletici faaliyetlerine, kararlı bir şekilde, müsade edilmemelidir.

- Gıdanın hammaddesi olan tohum işin başlangıcıdır. Tohumda atılacak yanlış adım sonraki evreleri de etkilemektedir. Bu nedenle üretimin başlangıcındaki adımlar doğru atılırsa devamındaki adımlar da doğru gelecektir.

- Toplum sağlığını ve beslenmesini ilgilendiren tarım, gıda ve çevre gibi konulara hizmet anlayışıyla yaklaşılmalı, özel sektörün rant endeksli anlayışına ve insafına bırakılmamalıdır.

- Tarım, gıda ve çevre alanlarında eğitim temelden dizayn edilmeli ve bu konuda tüm boşluklar doldurulmalıdır.

- Tarımsal alanların muhafazasına azami özen gösterilmeli, koruma ve iyileştirme çalışmalarına hız verilmelidir.

- Yerli çiftçiliği ve yerli üretimi özendirci destekler artırılmalı ve girişimlerin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

İnsan hayatının en temel olguları olan tarım, çevre ve sağlıklı gıda gibi alanlar hiçbir zaman boşluk kabul etmeyen alanlardır

Dünya yeni bir felaketin eşiğinde yaşarken bundan kurtuluşun çarelerini hep beraber aramaktadır. Bu kurtuluş arayışı mutlaka sonuç getirecektir. Ancak bilmemiz, kabul etmemiz ve bilinçlenmemiz gerken; ihmalimiz sonucu meydana gelen felaketlerin önüne geçmek için öncelikle bunları duruduran ve sonrasında da tekrarına müsade etmeyen kalıcı ve dinamik bir sistemi her alanda kurmaktır. Tarım, çevre ve sağlıklı gıda böyle bir sistemin en başında gelmektedir. Bu sistemin merkezinde, şu anda en çok ihmal edilen konu olan, kimyasal ve bitki koruma maddelerinin kullanımına sınırlama getirmek olmalıdır. Ayrıca yerli ve yöresel tarım, ata tohumunu geliştirme çalışmaları da yeni tarımsal sistemin merkezinde yerini almalıdır.

M. Murat GÜN

Memurlar.Net - Özel