Denizden 2 bin 78 metre yükseklikte yer alan gölde sonbahar aylarında yapılan rehabilitasyon çalışmalarının ardından kar sularının erimesiyle göl çanağında su seviyesi 1,5 metreye ulaştı. Gölün bulunduğu yamaçtaki karların erimesiyle birlikte göldeki su miktarının biraz daha artacağı öngörülürken, su seviyesinin yükselmesi için gölün doğal yapısının bozulmaması için göl tabanında kullanılan doğal malzemenin suya doyması gerektiği ifade edildi.
Göle yeniden su verilecek
Su seviyesinin 1,5 metreye ulaştığı alanda doğal ortamın oluşmaya başladığı
ve kurbağaların yüzdüğü gözlenirken, uzmanlarca yapılan değerlendirmede aşırı
sıcaklarla birlikte kurak bir bahar döneminin geçtiği, alanın sadece kar sularının
birikintilerinden faydalanabildiği kaydedildi. Bölge yakınında kar sularıyla
beslenen derenin Temmuz ayı ortalarında kuruduğunu göz önüne alan uzmanlar,
kurak havanın Temmuz - Ağustos aylarındaki canlı yaşam üzerindeki olumsuz etkilerini
bertaraf edebilmek için göle su takviyesi yapılabileceği öngörüsünde bulundular.
Bunun üzerine harekete geçen Gümüşhane Valiliği ise uzman önerileri doğrultusunda
alanın hemen yakınındaki dereden bölgeye bir miktar su aktarımını sağlayacak
olan sistemin kurulması için harekete geçti ve geçtiğimiz yıl olduğu gibi alana
su verilmesi planlandı.
12 bin yıllık buzul göl olduğu iddia edilmişti ama su birikintisi olduğu ortaya çıkmıştı
İstavroma Yaylası'ndaki Dipsiz Göl'de geçtiğimiz yıl Kasım ayında define aranmış ve arama sırasında gölün suyu boşaltılmıştı. Suyu boşaltılan gölle ilgili daha sonra 12 bin yıllık bir buzul gölü olduğu ve bir tarihin yok edildiği iddia edilmiş ancak yapılan araştırmalarda gölün su birikintisi olduğu ortaya çıkmıştı. O dönemde basında çıkan haberlerin ardından bölgede incelemelerde bulunan Gümüşhane Üniversitesi Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Alemdağ, "Buzul gölleri genellikler dağların zirvelerinde, zirveye yakın eteklerde oluşan çanaklarda meydana gelir. Bu daha çok bizim için yamaç molozu çöküntüsünü andırmakta. Teknik incelemeler de bu durumu yansıtmaktadır...Bu alana su birikintisi de diyebiliriz. Bu tür alanları biz genelde birikinti suları olarak değerlendiriyoruz; doğada bu tür alanlar çok fazla" ifadelerini kullanmıştı.