Onüç yılönce narenciyesi ile meşhur şirin bir Akdeniz İlçesinde göreve başlamıştım. Ruhsat bölümünde çalışıyordum. Bir vatandaşın kahvehanesi ruhsat almak için kanunda belirtilen tüm şartlara haizdi ve gerekli evrakları tamamlayarak kaymakamın onayına sunmak üzere ilçe emniyet müdürüne çıkarttığımda, evrağı alarak sümeninin altına koymuş, ‘Acelesi neymiş, beklesin' demişti. Zavallı adamcağıza ne diyeceğimi şaşırmıştım. Ertesi gün aynı şahıs bana ‘Abi falanca ilçe başkanına telefon açtırdım iş tamam, burda İşler böyle yürüyor' dedi. Gerçekten aynı gün kaymakamlık oluru imzadan çıkmıştı. Bende İlçede işlerin yürüyüşü açısından önemli bir tecrübe edinmiştim.
Sayın ilçe emniyet müdürümüz, ilçenin yüksek mevkilerinden gelen telefonla işi halletmiş, hem ilçedeki siyasetçi, hemde emniyet müdürü puan kazanmıştı. Ama kaybeden Hukuk devleti olmuştu.
Sayın İlçe emniyet müdürüm şimdilerde Ankara'da genel müdürlükte önemli bir görevde. Heralde topladığı BONUS PUANLARLA o mevkiye hak kazandı. Beraber çalıştığımız teşkilatın hep üstünde görmek istediğimiz müdürler, bu işlerle uğraşamayacaklarını anlayınca çoktan emekli olup gittiler.
Sayın ilçe emniyet müdürümün Ankara'daki ilk icraatı Polis Memurlarının Komiser yardımcılığına terfi sınavlarına mülakat maddesi koydurmak oldu. O bu işleri bizden iyi biliyor olmalı. Düşünün 215 kişi alınacak. 215 çarpı bilmem kaç bonus puan onu daha nerelere taşır ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz. Ancak bu işleri iyi beceriyor olmalı ki hangi iktidar gelirse gelsin yerinde sabit kalıyor. İçişleri Bakanı, Başbakan değişiyor ama o hep yerinde.
Ben onu kahve ruhsatı verdiği günlerden tanırım, sınava giren 15000 polisin hakkı yenmiş umurunda mı?
Yıllar geçsede de partiler isim değiştirip başka isimde karşımıza çıksada herşey
aynı. Polis memurlarının yükselmesi ile ilgili yönetmelik isyanına karşın, ‘bu
yönetmelik niye değişti? Kim bu mülakat maddesini koydu?' diye soran yok.
Dünde böyleydi, bugünde böyle yarında böyle olacak. Bu ülkede birikimsizler
birikimlileri daima kovacak. Tıpkı Keynes' in ‘Kötü para iyi parayı piyasadan
kovar' hipotezinde olduğu gibi.