Anasayfa

İstinaf'ın Bozma Kararına Uyması Ama Danıştay'ın Bozma Gerekçesine Yer Vermemesi Hukuka Aykırıdır

Anayasa'nın 141. maddesinde bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı kurala bağlanmış ve bu konuda herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir. Türk Dil Kurumuna göre gerekçe, Mahkeme kararlarının dayandığı kanuni ve hukuki sebeplerdir.

Haber Giriş : 2025-07-21T00:10, Son Güncelleme 2025-07-16T15:19

Danıştay 8. Dairesi, bozma kararına uyan ancak bozma kararında gerekçesini değiştirmeden bozulanı karardaki gerekçeyi yazan istinaf mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğuna karar verdi.

Olay

Sözleşmeli yabancı uyruklu öğretim görevlisi olarak görev yapan davacı tarafından, sözleşmesinin yenilenmeyerek görev süresinin uzatılmamasına ilişkin açılan davada ilk derece mahkemesi işlemin iptaline karar vermiş, istinaf ise işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. Danıştay ise istinafın kararını bozarak göndermiş istinaf da bozma kararına uyarak işlemin hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir. Ancak istinaf Danıştay'ın gerekçesine yer vermemiştir.

İşte 8. Dairenin değerlendirmesi

Bölge İdare Mahkemelerinin Danıştay tarafından verilen bozma kararlarına uyabileceği gibi kararlarında ısrar da edebileceği açıktır.

Bozma kararı üzerine Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince bozma kararına uyulduğu belirtildikten sonra, kararda herhangi bir gerekçe yazılmaksızın İstanbul 10. İdare Mahkemesince verilen iptal kabul kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Bu haliyle Bölge İdare Mahkemesince her ne kadar Dairemizin bozma kararına uyulduğu belirtilmiş ise de; ilk derece mahkemesinin gerekçesini benimsemiş, Danıştay Bozma kararındaki gerekçeyi ise göz ardı etmiş olmaktadır. Eğer istinaf dairesi gerçekten bu kanaatte ise yapması gereken ısrar kararı vermektir. Dairemizin bozma kararındaki gerekçeye katılınmış ise, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesini değiştirmek ve parasal haklar konusundaki kabul kararını kaldırmak suretiyle bir karar vermelidir.

Bölge İdare Mahkemesince Dairemizce verilen bozmaya uyma kararı sonrası hukukun genel ilkeleri ve Yasa kuralı uyarınca benimsediği gerekçeyi kararına yansıtması gerekmekte olup Dairemizin bozma kararı bir bütün olarak incelendiğinde gerekçenin İdare Mahkemesi kararından farklı olduğu, parasal haklar bakımından ise gerekçe yanında hüküm farklılığının da bulunduğu açıktır.

T.C.

DANIŞTAY

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas No: 2024/6666

Karar No: 2024/7992

İSTEMİN KONUSU:

... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesi'nin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

... Üniversitesi... Fakültesinde, sözleşmeli yabancı uyruklu öğretim görevlisi olarak görev yapan davacı tarafından, sözleşmesinin yenilenmeyerek görev süresinin uzatılmamasına ilişkin ... tarih ve E... sayılı işlem ile ... tarih ve E... sayılı işlemin iptali ve uğranıldığı ileri sürülen özlük haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararında; 2547 sayılı Kanun'un 34. maddesi gereği, ilgili fakülte ve üniversite yönetim kurullarının kararlarının ardından üniversite rektörü tarafından karar alınması gerekirken, bu konuda yetkili olmayan dekan tarafından tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği; dava konusu işlem nedeniyle mahrum kalınan özlük haklarının, davanın açıldığı 29/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödemesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, dava konusu işlem nedeniyle yoksun kalınan özlük haklarının 29/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödemesine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:

İdare Mahkemesi tarafından verilen karara yönelik davalı idarenin istinaf başvurusu kabul edilerek, davacının görev süresinin uzatılması noktasında ilgili birimlerce alınmış olumlu bir kararın bulunmaması nedeniyle devam eden idari süreçler işletilmemiş ise de, ilgili idari birimlerin aksi yönde iradesini/iradelerini somut olarak ortaya koyacak herhangi bir bilgi ve belgenin dava dosyasına intikal ettirilmediği, davacının hizmetine ihtiyaç olmadığının yine hizmet sunucusu yetkili birimlerce ortaya konulduğu, davalı idarenin takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gereklerini öncelleyerek hukuka uygun olarak kullandığı, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddine dair karar Dairemizce bozulmuş olup, Bölge İdare Mahkemesi tarafından, Dairemizin 27/03/2024 tarih ve E:2022/3295, K:2024/1867 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle, dava konusu işlemin iptaline, dava konusu işlem nedeniyle yoksun kalınan özlük haklarının 29/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davalı idare tarafından, tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasamızın 'Hak arama hürriyeti' başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü, 'Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması' başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." hükmü yer almış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Kararlarda bulunacak hususlar' başlıklı 24. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde; "Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm: tazminat davalarında

hükmedilen tazminatın miktarı"nın kararlarda belirtileceği düzenlenmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'İstinaf' başlıklı 45. maddesinin 3. fıkrasında; "Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.", 4. fıkrasında; "Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu halde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir...

", 'Temyizen verilen karar üzerine yapılacak işlem' başlıklı 50. maddesinin 3. fıkrasında; "Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında ısrar ederse, ısrar kararının temyizi halinde, talep, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur." hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa'nın 141. maddesinde bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı kurala bağlanmış ve bu konuda herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir.

Türk Dil Kurumuna göre gerekçe, Mahkeme kararlarının dayandığı kanuni ve hukuki sebeplerdir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil Yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde, herkesin, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makül bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiş olup, adil yargılanma hakkının düzenlendiği bu maddede, kanun ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davanın görülmesi, davanın makül bir süre içinde sonuçlandırılması, hakkaniyete uygun yargılama ve aleni yargılama ilkelerine açıkça yer verildiği görülmektedir. Hakkaniyete uygun yargılama ilkesi, silahların eşitliği, çekişmeli dava, gerekçeli karar hakkı unsurlarının bir arada mevcut olmasını gerektirmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde, gerekçeli karar hakkı denetiminin, gerekçenin hukuki olup olmadığı, yeterli ve makül olup olmadığı, gerekçenin öğrenilip öğrenilmediği, tarafların iddialarının karşılanıp karşılanmadığı, gerekçenin makül sürede yazılıp yazılmadığı ilkeleri açısından yapıldığı görülmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin 13/06/2013 tarih ve Başvuru No: 2013/1235 sayılı kararında;

'23.Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi halinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez.

24.Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyucak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortaya usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

25.Bununla birlikte derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp, hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan kanun yolu mercilerince; onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi halinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek bulunmamaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları da bu yönde' olduğu belirtilmiştir.

2577 sayılı Kanunun 45. maddesi uyarınca bölge idare mahkemelerinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik olarak istinaf isteminin reddine karar verebileceği gibi mahkemenin hukuka uygun bulmadığı gerekçesini değiştirerek hüküm verebileceği de tabidir.

Bakılan uyuşmazlıkta, ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi tarafından, ... İdare Mahkemesince verilen iptal/kabul kararı kaldırarak davanın reddine karar verildiği, bu kararın temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce rektör tarafından karar verilmesi gerekirken, bu konuda yetkili olmayan anabilim dalı başkanı tarafından tesis edilen dava konusu işlemlerin; hukuka, yetki ve usulde paralellik ilkesine aykırı olduğu, kesin ve net olarak belirli olmayan özlük hak kayıpları hakkında da sözleşmenin yenilendiği varsayımı ile doğrudan bir kabul kararı verilmesinin mümkün olmadığı gerekçeleriyle bozulduğu anlaşılmaktadır.

Bölge İdare Mahkemelerinin Danıştay tarafından verilen bozma kararlarına uyabileceği gibi kararlarında ısrar da edebileceği açıktır.

Bozma kararı üzerine; ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince bozma kararına uyulduğu belirtildikten sonra, kararda herhangi bir gerekçe yazılmaksızın İstanbul 10. İdare Mahkemesince verilen iptal kabul kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Bu haliyle Bölge İdare Mahkemesince her ne kadar Dairemizin bozma kararına uyulduğu belirtilmiş ise de; ilk derece mahkemesinin gerekçesini benimsemiş, Danıştay Bozma kararındaki gerekçeyi ise göz ardı etmiş olmaktadır. Eğer istinaf dairesi gerçekten bu kanaatte ise yapması gereken ısrar kararı vermektir. Dairemizin bozma kararındaki gerekçeye katılınmış ise, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesini değiştirmek ve parasal haklar konusundaki kabul kararını kaldırmak suretiyle bir karar vermelidir.

Bölge İdare Mahkemesince Dairemizce verilen bozmaya uyma kararı sonrası hukukun genel ilkeleri ve Yasa kuralı uyarınca benimsediği gerekçeyi kararına yansıtması gerekmekte olup Dairemizin bozma kararı bir bütün olarak incelendiğinde gerekçenin İdare Mahkemesi kararından farklı olduğu, parasal haklar bakımından ise gerekçe yanında hüküm farklılığının da bulunduğu açıktır.

Bu kapsamda, İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu gerekçesiz ve parasal haklar yönünden bozma kararına uygun olmayan Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle,

1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,

2. ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine,

4. Kesin olarak 31/12/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Memurlar.Net