Türkiye ekonomisi son yıllarda yüksek faiz, artan enflasyon, durgun üretim ve kapanan fabrikalarla zor bir süreçten geçiyor. Yapısal sorunlarına çözüm bulmak ve özellikle yüksek enflasyonla mücadelede kalıcı başarı amacıyla kapsamlı bir reform reçetesi şart oldu.
Yeni Şafak'ın son iki yılda yaptığı haberlerde sunduğu öneriler, ekonomide reform niteliğinde. Ekonomik bağımsızlığı güçlendirecek, Türk Lirasının değerini koruyacak, enflasyonu düşürecek ve işsizliği azaltacak bu öneriler, radikal ama gerekli adımlardan oluşuyor. Önerdiğimiz altı maddelik ekonomik reform paketi, uygulanması halinde Türkiye'yi yeniden üretim, istihdam ve refah dönemine taşıyabilir.
ALTI ADIMDA YENİ DÖNEM
Türk Lirası'nın değerini korumak için, yüklü miktarda al-sat yaparak döviz işlemlerinden elde edilen kazançlardan ve faiz gelirlerinden alınan vergileri yükselterek kaynak oluşturulmalı. Akaryakıt fiyatları içerisinde önemli bir yere sahip ÖTV ve KDV oranları düşürülerek lojistik maliyetleri ve hizmet enflasyonu aşağı çekilebilir. Ayrıca, dış ticaret açığının en büyük kaynağı Asya ülkelerinden ithalata ek gümrük tarifesi koyulmalı. Dar gelirli vatandaşların alım gücünü arttırmak ve piyasada gıda güvenliğini güçlendirmek için zincir marketlerde maliyetine yakın ürünlerin satılacağı "Cumhur Reyonu" projesinin başlatılması gibi radikal adımlar, ekonomide yeni bir dönemin kapılarını aralamayı amaçlıyor. İşte altı adımda ekonomide reform reçetesi:
TL'NİN DEĞERİNİ KORUMAK İÇİN DÖVİZ KAZANCINDAN KANUNUN EMRETTİĞİ GİBİ VERGİ
ALINSIN
1 Şirketlerden alınan kur farkı vergisinin bireylerden de alınması gerekiyor.
Mevcut yasalar açıkça belirtiyor: Döviz kazançlarından %15 ile %40 arasında
vergi alınabilir. Ancak bu uygulama uzun süredir bireyseller için göz ardı ediliyor.
Anayasa'nın 73. Maddesinde "Herkes mali gücüne göre vergi öder" hükmüne rağmen
Hazine ve Maliye Bakanlığı bu açık hükmü görmezden geliyor. BDDK verilerine
göre bireysellerin bankada 153 milyar dolarlık dövizi var. Türk Lirası'nın değerini
korumak için yüksek miktarda döviz al-sat işlemlerinden elde edilen kazançlardan
yüzde 25-40 oranında vergi alınsın. Gelişmiş ülkelerde uygulanan bu yöntem Türkiye'de
de mali kural olmalı. Böylece faiz ve enflasyonun düşürülmesini önündeki en
büyük engel kaldırılmış olur. Döviz spekülasyonu bitince vatandaş parasını TL
tutacak. Döviz artışı durduğunda ise faiz ve enflasyonun düşmesi kendiliğinden
gerçekleşecek. Bu uygulamayla devletin kasasına yılda yaklaşık 5 milyar dolarlık
vergi geliri girer.
FAİZ GELİRİNE VERGİ YÜZDE 30'A ÇIKARILSIN
2 Bugün ticaretle uğraşan bir esnaf kazancının %25'ini vergi olarak ödüyor. Ancak bankaya parasını yatıran birey, faiz gelirinden sadece %10-17 arasında vergi veriyor. Bu adaletsizlik, sermayenin üretimden kaçıp faize yönelmesine neden oluyor. Bizim önerimiz açık: Faiz gelirlerinden vergi oranı %30'a çıkarılsın. Yüzde 30'luk vergi adımı, hem paranın yatırıma dönüşmesini hızlandıracak hem de kamunun gelir kalemine yılda yaklaşık 10 milyar dolarlık katkı verir.
AKARYAKITTA KDV VE ÖTV DÜŞÜRÜLSÜN
3 Enflasyonun düşürülmesinde karşılaşılan en büyük engellerden biri de akaryakıt
fiyatlarından kaynaklı lojistik maliyetleri olarak dikkat çekiyor. Ağırlıklı
olarak ithal ettiğimiz akaryakıtta uygulanan ÖTV ve KDV'nin yüksekliği hizmet
enflasyonunda katılığa neden oluyor. Merkez Bankası'nın baş edemediği bu durumun
faturasını 86 milyon vatandaş ödüyor. Bugün akaryakıtta vergi yükü %45'e yaklaştı.
Bu yük, taşımacılıktan gıdaya kadar her alana yansıyor. Bunun için akaryakıttaki
yüzde 20'lik ÖTV sıfırlanmalı. Yüzde 20 olan KDV oranı da yüzde 10'a düşürülmeli.
Lojistik maliyetleri azalırsa enflasyon hızla düşer. Üretici nefes alırsa, ülke
kalkınır. Böyle bir karar, şu anda 55 TL civarındaki akaryakıt litre fiyatlarını
35 lira civarına çeker. Böylece enflasyon kolayca ve hızlıca aşağıya indirilir.
ÇİN'E YÜZDE 40 EK GÜMRÜK VERGİSİ 16 MİLYAR DOLAR KAZANDIRIR
4 Türkiye, Asya'nın en büyük ekonomilerine sahip dört ülkesi olan Çin, Güney
Kore, Japonya ve Hindistan ile dış ticarette devasa açık veriyor. Dört Asya
ülkesi ile son 1 yılda 80 milyar dolarlık dış ticaretimizin yaklaşık 75 milyar
dolarını ithalat oluşturuyor. 5 milyar dolarlık ihracat yaptığımız düşünüldüğünde
son 12 aylık dış ticaret açığımız 70 milyar dolara tekabül ediyor. Bu rakam
toplam yıllık dış ticaret açığımızın yarısından fazlası demek. Bu tabloyu değiştirmek
için sözkonusu dört ülkeden yapılan ithalata yüzde 40 ek gümrük vergisi getirilsin.
Bu dört ülkeye uygulanacak yüzde 40 ek gümrük vergisi Hazine'ye yılda yaklaşık
16 milyar dolar gelir kazandırır.
İTHALAT 36 MİLYAR DOLAR AZALACAK, TÜRKİYE'DE ÜRETİM ARTACAK
Bunun yanısıra bu dört ülkeyle dış ticaret açığı yarı yarıya azalınca yerli üretim canlanacak, kapanan fabrikalar yeniden çalışacak, her ay yaklaşık 3.5 milyar dolarlık üretim kapasitesi Türkiye'ye dönecek.
ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE CUMHUR REYONU
5 Türkiye genelindeki 55 bini aşkın zincir markette, temel gıda ürünlerini
daha uygun fiyatla halka ulaştırmak amacıyla "Cumhur Reyonu" projesi başlatılsın.
Gıda enflasyonunu düşürmek için uygulanacak projeyle aracılar kaldırılsın, fiyatlar
sabitlensin ve dar gelirli vatandaşın gıda güvenliği güçlendirilsin. Zincir
marketlerde her şubenin yüzde 10-15'inde "Cumhur Reyonu" açılsın. Modele göre,
her marketin yüzde 10-15'lik bölümünde "Cumhur Reyonu" adıyla özel bir köşe
oluşturulsun. Bu alanlarda, devletin tek merkezden sağlayacağı sabit fiyatlı
ve devlet etiketli ürünler satılsın. Ürünler maliyetine yakın fiyatlarla tüketiciye
ulaştırılsın, marketler ise yalnızca sembolik işletme karı alsın. Ayrıca her
ilde kurulacak Cumhur Depoları, bakkal ve pazarcılara da uygun fiyatla ürün
sağlayacak. Tıpkı eczanelerdeki sabit ilaç fiyat sistemi gibi, bu model de fiyat
istikrarını sağlayacak, fırsatçılığın önüne geçer.
KUR VE FAİZ SARMALI KIRILIR ENFLASYON VE FAİZ %15'E İNER
6 Türk Lirası'nın değeri korunursa döviz artmayacak. Yıllardır Türkiye ekonomisinin
sıkıştırıldığı faiz-enflasyon kur sarmalı kırıldığında faiz ve enflasyon %15
seviyelerine indirilebilir. Düşük faiz ortamında üretim maliyeti azalır, ürün
arzı artar ve enflasyonun aşağıya çekilmesi kolaylaşır. Bu adımların koordineli
atılması halinde Türkiye gerçek büyüme potansiyeline kavuşur. Büyümenin yanı
sıra yatırım, istihdam, ihracat gibi temel konularda 6 ay gibi kısa bir sürede
hızlıca iyileşme olur.
Bu adımlar eş zamanlı uygulandığında * Döviz yükselmeyecek * Faiz baskısı azalacak
* Enflasyon hızla gerileyecek * Fabrikalar yeniden üretime geçecek * İşsizlik
düşecek * Türk Lirası güven kazanacak * Cari açık azalacak * Hazine 10 milyarlarca
dolarlık ek gelire kavuşacak * Devlet daha ucuza borçlanacak * Yatırım ve üretim
arttıkça mükellef daha fazla vergi verecek * Türkiye ekonomisi 6 ayda sağlam
bir dengeye oturacak.
Cabir Turğut