SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNDAN KAMUOYUNA DUYURU
Son zamanlarda bazı internet sitelerinde sosyal güvenlik sistemine ilişkin kamuoyunu yanıltıcı, gerçeği yansıtmayan bilgilerin yer aldığı ve elektronik ortamda postaların dolaştığı tespit edilmiştir. Bu elektronik postada, “Şu anda mecliste bekleyen 5510 sayılı (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz.”şeklinde iddialar yer almaktadır.
1- Öncelikler hemen şunu belirtelim ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde 5510 sayılı Kanun değişikliği ile ilgili herhangi bir tasarı bulunmamaktadır.
2- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 31/05/2006 tarihinde TBMM'de kabul edilmiş, 16/06/2006 tarihli ve 26200 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış ve tüm hükümleriyle birlikte 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, o tarihten bu yana uygulanmaktadır. Bu Kanunda 2007 ve 2008 yıllarında 5655, 5754, 5763 ve 5797 sayılı Kanunlarla bazı değişiklikler de gerçekleşmiş ve bunlar da yürürlüğe girmiştir.
3- Elektronik ortamda dolaşan postadaki bilgiler kamuoyunu ve vatandaşlarımızı kasıtlı olarak yanlış yönlendirme, yanlış bilgilendirme, halkı kışkırtma, sosyal istikrarı bozma ve kamuoyunda suni gündem oluşturma amacı taşımaktadır.
4- Söz konusu elektronik postada yer alan yanlış, çarpık, çarpıtılmış ve gerçeği yansıtmayan iddialara ilişkin doğru bilgiler aşağıda verilmiştir.
E-postada yer alan iddia: Herkesin 65 yaşında emekli olacağı iddiası Açıklama:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu tüm hükümleri
ile 2008 yılı Ekim ayı başı itibariyle yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce sosyal güvenlik sistemine 08/09/1999 tarihinden önce tabi olanlar
kademeli yaş şartlarına, bu tarihten sonra dahil olanlar bayan ise 58 yaşında,
erkek ise 60 yaşında emekli olacakları 08/09/1999 tarihinde yürürlüğe giren
4447 sayılı Kanun ile düzenlenmişti. (08/09/1999 tarihinden sonra ilk defa sigortalı
olan erkek 2024 yılından sonra yaş şartını tamamladığında, bayan ise 2019 yılından
sonra yaş şartını tamamladığında emekli olacaktır.) 5510 sayılı Kanunun 28 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (b) alt bendi hükmü ile 2036 yılına kadar emekli
olma yaşı değişmemektedir. Diğer bir deyişle, 2036 yılına kadar kadınlar 58,
erkekler ise 60 yaşında emekli olacaklardır. Belirtilen hususlar göz önüne alındığında
herkesin 65 yaşında emekli olacağı gerçeği yansıtmamaktadır. 5510 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten (01/10/2008) sonra sosyal güvenlik sistemine ilk
kez girenler ise;
1) 1/1/2036 ilâ 31/12/2037 tarihleri arasında kadın için 59, erkek için 61,
2) 1/1/2038 ilâ 31/12/2039 tarihleri arasında kadın için 60, erkek için 62,
3) 1/1/2040 ilâ 31/12/2041 tarihleri arasında kadın için 61, erkek için 63,
4) 1/1/2042 ilâ 31/12/2043 tarihleri arasında kadın için 62, erkek için 64,
5) 1/1/2044 ilâ 31/12/2045 tarihleri arasında kadın için 63, erkek için 65,
6) 1/1/2046 ilâ 31/12/2047 tarihleri arasında kadın için 64, erkek için 65,
7) 1/1/2048 tarihinden itibaren ise kadın ve erkek için 65,
yaşında emekli olacaklardır. Ancak yaş hadlerinin uygulanmasında 28 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) alt bendinde belirtilen prim gün sayısı şartının doldurulduğu tarihte geçerli olan yaş hadleri esas alınacaktır.
E-postada yer alan iddia: Hizmet akdi ile çalışan sigortalıların 9000 prim gün sayısı ile emekli olacağı iddiası
Açıklama: 5510 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) alt bendi hükmü “… 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) alt bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için prim gün sayısı şartı 7200 gün olarak uygulanır.” şeklindedir. Okuyan herkes tarafından açık ve net olarak anlaşılan hükümde hizmet akdi ile çalışan sigortalıların 7200 gün üzerinden emekli olacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla hizmet akdi ile çalışan sigortalıların 9000 prim gün sayısı ile emekli olacaklarına dair iddia gerçek dışıdır.
E-postada yer alan iddia: Emekli maaşlarının %23 ila %33 arasında düşürüleceği
iddiası
Açıklama: Önceki uygulamada; SSK ve Bağ-Kur'luların emekli aylıklarının
hesabında,
hizmet sürelerinden, ilk 10 yılın her yılı için % 3,5, sonraki 15 yılın her
yılı için % 2, daha
sonraki her yıl için % 1,5 olarak belirlenen aylık bağlama oranı uygulanmaktadır.
Bu
durumda, 25 yıl çalışan bir sigortalıya ortalama yıllık kazancının % 65'i oranında
aylık
bağlanmaktadır. Yani, her yılı için uygulanan aylık bağlama oranı ortalama %
2,6'dır.
5510 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeyle aylık bağlama oranı her yıl için
% 2 olarak
öngörülmüştür. 25 yıl çalışan sigortalıların aylık bağlama oranında her yıl
için ortalama 0,6
puanlık bir azalma görülmekte ise de, aylığın hesabında dikkate alınan prime
esas kazanç
matrahları yükseltildiğinden, aylık miktarlarında herhangi bir düşme olmamaktadır.
Eski sistemde 25 yıldan fazla süreler % 1,5 oranında değerlendirilirken, yeni
sistemde % 2
olarak dikkate alınacağından, sistemde kalınan süre uzadıkça her yılın bağlanacak
aylıklara
etkisi daha fazla olacak ve daha yüksek tutarda aylık bağlanacaktır. Eski uygulamada
aylık
bağlama oranları yönünden giderek azalan bir yapı öngörülerek sigortalıların
kısa sürede
sistemden çıkmalarına neden olunarak adeta sigortaların erken emekli olmaları
özendirilmiştir. Reform sonrası yeni aylık bağlama oranı toplam prim ödeme gün
sayısının
her 360 günü için % 2 şeklinde alınarak bir yanlış düzeltilmiş ve sigortalıların
sistemde uzun
süre kalmaları özendirilmiştir.
Ayrıca, geçiş döneminde Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen sürelere
ilişkin
kısmi aylık hesaplanırken, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim
gün sayısını
doldurmamış olan sigortalıların Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen
ve Kanunun
yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin
her
360 günü için % 3 oranı esas alınacaktır.
Diğer taraftan, reformun ana parametrelerinden biri olan ve prime esas kazançların
güncellenmesinde kullanılan güncelleme katsayısı Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı
doğrultusunda sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının (GH)
% 30'u dikkate
alınmak suretiyle yeniden belirlenmiştir. Gelişme hızı belirlenirken, emeğin
GH içindeki
payının ortalaması olan % 26,3 oranının üzerinde refah payı da dikkate alındığından,
aylıklarda herhangi bir kayıp meydana gelmeyecektir.
Tüm bu açıklamalar değerlendirildiğinde emekli aylıklarının %23 ila %33 arasında
düşeceği
iddiası gerçeği yansıtmamaktadır.
E-postada yer alan iddia: Yıpranma hakkının gasp edilmesi iddiası
Açıklama: Fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki işler; ağır, riskli
ve sağlığa zararlı olup,
çalışanları fiziki, ruhi ve fizyolojik bakımdan olumsuz yönde etkileyen, dolayısıyla
bu işlerde
çalışanları diğer çalışanlara göre daha fazla yıprattığı için ömürlerini kısaltan
işlerdir.
5510 sayılı Kanundan önceki dönemdeki uygulamada kapsam içerisinde bulunan bazı
işler,
teknolojideki gelişmeler ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi nedeniyle zamanla
yıpratıcı
olmaktan çıktığı halde, bu işlerde çalışanlara hala fazladan hizmet ilavesi
yapılması, diğer
kesimlerde çalışanlar aleyhine bir adaletsizlik oluşturmaya başlamıştır.
Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla yapılan düzenlemede, bu kapsamdaki
işler
belirlenirken; Avrupa Birliği ve gelişmiş ülke uygulamaları esas alınarak iş
sağlığı, iş
güvenliği ve teknolojik gelişmeler incelenmiş ve işyerlerinde her türlü tedbir
alınmasına
rağmen yaptıkları işler dolayısıyla çalışanlarının yaşam beklentisi ülke ortalamasının
altında
kalan iş kolları için bu uygulamanın yapılması benimsenmiştir.
Ayrıca, yeni düzenleme ile sigortalıların Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
itibari
hizmet süresi kapsamında geçen süreleri mevcut kanunlar doğrultusunda 3600 gün
koşulu
aranmaksızın emeklilik haklarına yansıtılmaktadır.
5510 sayılı Kanun ile hangi işlerde/işyerlerinde çalışılması halinde fiili hizmet
zammı
alınacağı tek tek sayılarak 40 ıncı maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Hangi
işlerde/işyerlerinde çalışan sigortalıların fiili hizmet zammı alacağına ilişkin
değerlendirme
yapılırken ortalama insan ömrünü kısaltma, çalışılan işyerlerindeki çalışma
şartları esas
alınmıştır. Dolayısıyla, yıpranma hakkı olarak halk tarafından bilinen fiili
hizmet zammı
uygulamasının kaldırılmadığı açıktır.
E-postada yer alan iddia: Aylık geliri 139,6 TL'den fazla olan bütün
vatandaşların her ay 73
ila 475 TL tutarında genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda kalacak iddiası
Açıklama: 5510 sayılı Kanun ile ülkemizde yaşayan vatansız, sığınmacı
ve göçmenler dahil
herkes genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Herhangi bir işte çalışmayanların
ailesindeki fert başına düşen aylık geliri, asgari ücretin üçte birinden (243
TL) az olması
halinde ailenin genel sağlık sigortası primini Devlet karşılayacaktır. Herhangi
bir işyerinde
çalışan sigortalının aylık kazancı üzerinden %5 oranında genel sağlık sigortası
primi
alınmaktadır. Bu oran 5510 sayılı Kanundan evvel yürürlükte bulunan 506 sayılı
Kanunda da
%5 olarak uygulanmaktaydı. Dolayısıyla çalışanların ayrıca ekstradan genel sağlık
sigortası
primi ödemesi gerektiği yönündeki iddialar gerçekle bağdaşmamaktadır.
E-postada yer alan iddia: Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza,
ameliyat gibi
nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de katılım payı adı altında para ödenecek
iddiası
Açıklama: Genel sağlık sigortasıyla ülkemizde yaşayan herkesin sağlık güvencesi
kapsamına alınması suretiyle sosyal devlet ilkesinin bir gereği yerine getirilmektedir.
Genel
sağlık sigortası uygulamasının yapılabilmesi bakımından sosyal devlet ilkesi
ve genel sağlık
sigortasının amacı da gözetilerek bu konuda Kurumca düzenleme yapma yetkisi
Kanunda
öngörülmüştür. Genel sağlık sigortasında sigortalılar esas itibariyle herhangi
bir ücret
ödemeden sözleşmeli sağlık kuruluşlarından yararlanabileceklerdir.
Ancak, genel sağlık sigortası harcamalarının disipline edilebilmesi, sigortalılar
nezdinde
farkındalık oluşturulması amacıyla, kamu sağlık kuruluşları standart hizmetler
dışında kalan
otelcilik hizmeti ve öğretim üyesi ücreti için ilave ücret alabileceklerdir.
Sözleşmeli özel
sağlık kuruluşları ise belirlenen sınır dahilinde ilave ücret alabileceklerdir.
Önceki uygulamada, ayaktan tedavilerde, muayene, ilaç ve tıbbi malzeme ile protez
araç ve
gereçlerde katılım payı alınmaktaydı. Reform ile birlikte genel sağlık sigortası
harcamalarının disipline edilebilmesi, yaşanabilecek muhtemel suistimallerin
vatandaşlarca
fark edilmesi ve sigortalılar nezdinde sağlık hizmetine ilişkin farkındalık
oluşturulması
amacıyla yatarak tedavide de finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri bedelinin
yüzde birine
kadar katılım payı alabilme hususunda Sosyal Güvenlik Kurumu yetkili kılınmıştır.
Ancak,
bu uygulama henüz yürürlüğe girmemiştir.
Acil hallerde sözleşmesiz sağlık kuruluşlarına yapılan müracaatlarda, tedavi
bedelleri
Kurumca karşılanacaktır. Bu durumda, sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık kuruluşları
ilave
ücret alamayacaklardır.
Özellikle 5510 sayılı Kanundan evvelki dönemde ailelerin geliri olmadığı için
çocuklarının
hastanelerde rehin kaldıkları, hastaların saatlerce muayene ve ilaç kuyruklarına
girdikleri
durumları hep birlikte yaşarken bugün herkesin istediği hastaneden tedavi olabilme,
istediği
eczaneden ilaçlarını sıraya girmeden kolayca alabilme imkanı sağlanmıştır.
E-postada yer alan iddia: Katılım payı gerektiğinde beş katına kadar
artırılacak iddiası
Açıklama: 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde katılım payının ne kadar
alınacağı
hüküm altına alınmıştır. Bu maddede “Katılım payı, Kanunun 68 inci maddesinin
birinci
fıkrasının (a) bendindeki sağlık hizmetleri için 2 Türk Lirası olarak uygulanır.
Katılım payı,
(b) ve (c) bentlerindeki sağlık hizmetleri için gereksiz kullanımı azaltma,
sağlık hizmetlerinin
niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kişilerin prime esas kazançlarının,
gelir
ve aylıklarının tutarı ve benzeri ölçütler dikkate alınarak % 10 ilâ % 20 oranları
arasında
olmak üzere Kurumca belirlenir. Kurum, birinci fıkranın (a) bendi gereği belirlediği
katılım
payını; birinci basamak sağlık hizmeti sunucularında yapılan muayenelerde almamaya
ya da
daha düşük tutarlarda belirlemeye veya tekrar birinci fıkranın (a) bendi için
belirlenen tutara
getirmeye, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmet sunucularında yapılan muayenelerde
ise
müracaat edilen sağlık hizmeti sunucusunun yer aldığı basamak, sağlık hizmeti
sunucusunun
resmi ve özel sağlık hizmeti sunucusu niteliğinde olup olmaması, önceki basamaklardan
sevkli olarak başvurulup başvurulmadığı gibi hususları göz önünde bulundurarak
on katına
kadar artırmaya ve sağlık hizmeti sunucuları için farklı belirlemeye yetkilidir.”
hükmü
bulunmaktadır. Buna göre; Muayene katılım payı, birinci basamak sağlık hizmeti
sunucularından sağlık hizmeti alanlar 2 TL, Devlet hastaneleri ile Üniversite
hastanelerinde 8
TL, özel hastanelerde ise 12 TL muayene katılım payı alınmaktadır. Bu tutarların
gerektiğinde
5 katına kadar artırılacağına dair iddia gerçek dışıdır.
E-postada yer alan iddia: Bütün sağlık hizmetleri paralı olacak iddiası
Açıklama: Genel sağlık sigortasının ilk ayağı olarak, 2005 yılında diğer Kamu
kurum ve
kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları, sağlık bakanlığına devredilmiştir. Böylelikle,
devlet/sigorta/kurum hastanesi ayrımı kaldırılmış ve vatandaşlarımızın statülerine
(SSK,
Bağ-Kur, Emekli Sandığı) bakılmaksızın sağlığa erişimin önündeki engellemeler
ve
sınırlandırmalar kaldırılarak özel ve kamu sağlık hizmeti sunucularına müracaatlar
kolaylaştırılmıştır. Bu sayede hekim seçme serbestisi sağlandığı gibi, uzun
süre sonrasına
randevu verilmesi uygulaması da engellenmiştir.
Genel Sağlık Sigortasının yürürlüğe girmesinden önce Emekli Sandığı, Bağ-Kur
ve SSK
kapsamında olanlara sağlık yardımı sağlanmasında farklı uygulamalar mevcuttu.
Sağlık
hizmetlerinden yararlanmak için vatandaşlarımızdan farklı koşullar aranıyordu
ve tüm
vatandaşlarımız için eşit sağlık hizmeti verilmesi söz konusu değildi.
GSS ile kapsamdaki tüm kişilerin eşit ve adil bir şekilde aynı sağlık hizmetlerinden
yararlanması sağlanmış, sağlık teminat paketi kapsamı genişletilmiştir. Böylece,
kapsama
alınan kişilerin, aynı sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlandırılmaları
sağlanarak ve
farklı uygulamalara son verilerek sağlık hizmetlerinde norm ve standart birliği
sağlanmıştır.
5510 sayılı Kanun ile ülkemizde yaşayan herkes (vatansızlar ve sığınmacılar
dâhil) genel
sağlık sigortası kapsamına alınmıştır.
18 yaşın altındaki çocukların anne ve babası sigortalı olmasa, kayıt dışı çalışsa,
prim borcu
olsa ve 30 gün prim ödeme süresini doldurmasa dahi sağlık hizmetlerini alabilmesi
imkânı
getirilmiştir. Ayrıca, anne yada babasından dolayı hak sahibi olan çocukların
çalışmaya
başlaması durumunda 30 günü doldurmadan hastalanması halinde sağlık yardımı
alabilmeleri
imkanı sağlanmıştır. Böylece işe yeni başlayan sigortalıların daha önce yaşadıkları
mağduriyetler giderilmiştir.
Bu Kanun ile hastalıkların tedavisi yerine, çağdaş sigortacılık anlayışı içinde
kişilerin
hastalıktan korunması öncelenmiştir. Böylece, çağdaş sağlık anlayışı benimsenerek,
kişilerin
hasta olduktan sonraki tedavilerine ait bedellerin ödenmesinin yanında, vatandaşlarımızın
hasta olmalarını önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ilk defa kapsama
alınmıştır.
Daha önce, isteğe bağlı sigortalılar sağlık yardımı alamazlarken, GSS ile birlikte
sağlık
yardımı kapsamına alınmıştır.
Sosyal güvencesi bulunmayan vatandaşlarımızdan aile içinde kişi başına düşen
gelir seviyesi
brüt asgari ücretin üçte birinin altında olanlar genel sağlık sigortası primleri
devlet tarafından
karşılanmak suretiyle sağlık güvencesi altına alınmışlardır.
Hane içi geliri asgari ücretin 1/3'ü ile asgari ücret arasında olan ve yeşil
kart verilmeyen
kişiler, asgari ücret üzerinden GSS priminin 1/3'ü oranında prim yatırarak sağlık
yardımı
kapsamına alınmıştır. Öncesinde bu kişilere sağlık yardımı sağlanmamaktaydı.
Yine, 5510 sayılı Kanun ile ülkemizde yapılamayan tetkiklerin ilk defa yurtdışında
yapılabilmesi imkânı getirilmiştir. Ayrıca, yurtdışında tedavi görmek için 5510
sayılı
Kanundan önceki dönemde sigortalının son bir yıl içinde 300 prim gün sayısı
aranırken yeni
dönemde 30 güne düşürülmüştür.
Bağ-Kur sağlık prim oranı %20'den %12,5'e indirilmiş, hizmet akdi ile çalışanlar
(SSK) için
sağlık prim oranı değiştirilmemiştir (%12,5). Devlet Memurlarından %12,5 oranında
sağlık
primi alınmaya başlanmış, ancak toplam prim oranı artırılmamıştır. Yeşil kartlıların
sağlık
primlerini Devlet ödemeye başlamıştır. Devlet ilk defa her ay tahsil edilen
sağlık priminin
%25'i oranında GSS'ye prim katkısı yapmaya başlamıştır.
İş kazası ve meslek hastalığı hallerinde, acil hallerde, analık halinde, kişisel
koruyucu sağlık
hizmetlerinde, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklarda, tıbben başkasının bakımına
muhtaç
olunan hallerde, afet ve savaş hallerinde, grev ve lokavt hallerinde prim borcuna
ve 30 günlük
bekleme süresine bakılmaksızın sağlık hizmetleri verilmesi sağlanmıştır. GSS
öncesinde ise
yararlanma şartlarında herhangi bir istisnai durum yoktu ve kişiler sağlık yardımı
alamıyorlardı.
Çiftçi, esnaf, muhtar ve diğer kendi nam ve hesabına çalışanlarımız işe başladıktan
8 ay (240
gün) sonra, işçiler ise kendileri için 3 ay (90 gün), bakmakla yükümlü oldukları
eş, çocuk,
ana-babaları için 4 ay (120 gün) sonra sağlık hizmetlerinden faydalanabilmekteydiler.
Sosyal Güvenlik Reformu ile birlikte ise, kendi nam ve hesabına çalışanlar,
işçiler ve bunların
bakmakla yükümlü oldukları kişiler 30 gün prim ödenmesiyle sağlık hizmetlerinden
faydalanabilmektedirler.
Çiftçi, esnaf, muhtar ve diğer kendi nam ve hesabına çalışanlarımız bir günlük
dahi prim
borçları olduğunda ne kendisi ne de çocukları sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyorlardı.
Sosyal Güvenlik Reformu ile iki aydan fazla prim borcu olmayan esnaf, çiftçi,
muhtar ve
diğer kendi nam ve hesabına çalışanlara sağlık hizmetlerinden yararlanabilme
imkânı
getirilmiştir.
İsteğe bağlı sigortalı olunabilmesi için önceki uygulamada SSK'da 1080 gün prim
ödeme,
Emekli Sandığında 10 yıllık hizmet şartı aranmakta ve bu sigortalılar sağlık
yardımlarından
yararlanamamakta idi. Sosyal güvenlik reformu ile isteğe bağlı sigortalılık
için süre şartı
kaldırılmış, sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde bulunan Türk
vatandaşlarına
da bu hak verilerek kapsam genişletilmiş ve sağlık yardımlarından yararlanma
imkânı
getirilmiştir.
Yine, ev hanımlarının tercih ettiği isteğe bağlı sigortalılık için SSK'daki
3 yıllık, Emekli
Sandığındaki 10 yıllık sigortalılık bu şart kaldırılarak, süre sınırlaması olmaksızın
ev
hanımlarının isteğe bağlı sigortalı olabilmelerine imkân sağlanmış, ayrıca yapılan
düzenleme
ile isteğe bağlı sigortalılar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Böylece
ev hanımları
hem kendi sigortalılıklarından sağlık almaya başlamış hem de emekli olabilmeleri
kolaylaştırılmıştır.
Yine, yurtdışına götürülen işçilerimiz ve aile bireyleri sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyordu. Sosyal güvenlik reformuyla yurtdışına götürülen işçilerimiz
genel sağlık
sigortası kapsamına alınarak, aile bireylerinin Kurum sağlık hizmetlerinden
yararlandırılması
sağlanmıştır.
Tüm bu düzenlemelerle birlikte, sosyal sigortalar, kişileri zaman içinde tanım
ve kapsamı
değişen sosyal risklere karşı koruyan, finansmanına katkı ve katılım zorunluluğunun
bulunduğu, primlere dayalı sosyal güvenlik programıdır. Ayrıca, genel sağlık
sigortası
harcamalarının disipline edilebilmesi, yaşanabilecek muhtemel suistimallerin
vatandaşlarca
fark edilmesi ve sigortalılar nezdinde sağlık hizmetine ilişkin farkındalık
oluşturulması
amacıyla katılım payı ile uygulaması bütün çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde
var olan bir
uygulamadır.
Bu bakımdan, nuayene katılım payı, birinci basamak sağlık hizmeti sunucularından
sağlık
hizmeti alanlar 2 TL, Devlet hastaneleri ile Üniversite hastanelerinde 8 TL,
özel hastanelerde
ise 12 TL muayene katılım payı alınmaktadır.
5510 sayılı Kanun öncesinde ayaktan tedavilerde, muayene, ilaç ve tıbbi malzeme
katılım
payı alınmaktaydı ve katılım payı alınmamasına ilişkin herhangi bir istisna
yoktu. 5510 sayılı
Kanunda da ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi, Vücut dışı protez
ve ortezler,
ayakta tedavide sağlanan ilaçlar, Kurumca belirlenecek hastalık gruplarına göre
yatarak
tedavide finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için katılım payı öngörülmüştür.
Yardımcı
üreme yöntemi tedavisinde katılım payı ilk denemede % 30, ikinci denemede %
25 oranında
katılım payı belirlenmiştir. Ortez protez için katılım payında üst limit asgari
ücretin %75'ine
indirilmiş ve her bir yatarak tedavide katılım payı için sınır asgari ücretin
dörtte biri olarak
belirlenmiştir. Kanun ile katılım payı alınmayacak sağlık hizmetleri, kişiler
ve durumlar
belirlenmiştir.
GSS öncesinde özel hastanelerin vatandaşlarımızdan alabilecekleri ilave ücret
tavanı
konusunda her hangi bir sınırlama yoktu. GSS ile ilave ücrete üst sınır getirilmiş
ve bu sınırı
belirleme yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Sosyal güvenlik Kurumunun sağlık gideri 2009 yılında 28.810 milyon TL olarak
gerçekleşmiştir. (01/02/2010 tarihi itibariyle geçici gerçekleşmedir.) 2010
yılında ise 32.183
milyon TL harcama planlanmıştır.
Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde bütün sağlık hizmetlerinin paralı olacağı
iddiası
dayanaktan yoksundur.
E-postada yer alan iddia: Sağlık hizmeti alabilmek için ilave ücret alınacağı
iddiası
Açıklama: 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden evvelki dönemde her
hastanenin
verdiği sağlık hizmeti için ilave ücret alması konusunda herhangi bir üst sınır
söz konusu
değilken Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, 01.10.2008–31.12.2009
tarihleri
arasında Bakanlar Kurulu Kararı ile Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca
belirlenen sağlık hizmetleri bedelinin en fazla % 30 una kadar ilave ücret alabilmişlerdir.
08/12/2009 tarihli ve 27426 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 16/11/2009
tarihli
ve 2009/15627 sayılı Bakanlar Kurulu kararında, kamu idaresi sağlık hizmeti
sunucuları
dışındaki vakıf üniversiteleri dahil özel sağlık kuruluşları, 01/01/2010 tarihinden
itibaren
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından belirlenen ölçütlere göre (hizmet kalite standardı,
hasta hakları, hasta ve çalışan güvenliği, hastane hizmet dilim endeksi, hastane
kapasitesi, çalışan hakları ve hukuki sorumluluklar) sınıflandırılan sözleşmeli
sağlık
hizmeti sunucuları, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen
sağlık
hizmetleri bedelinin en fazla % 70'ine kadar ilave ücret alabileceklerdir.
Devlet hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde ise herhangi bir ilave ücret
alınması
uygulaması söz konusu değildir.
Belirtilenler değerlendirildiğinde 5510 sayılı Kanundan önce özel sağlık kuruluşlarınca
alınan sağlık hizmetlerinde üst sınır söz konusu değilken Kanun ile birlikte
vatandaşlarımızın
özel sağlık kuruluşlarına ödeyecekleri ilave ücret sınırlandırılmıştır.
E-postada yer alan iddia: Daha önce sigortalılara 6 ay süreyle ödenmesi
öngörülen
emzirme yardımının bir aya düşürülmesi iddiası
Açıklama: Önceki uygulamada sadece hizmet akdine tabi çalışan sigortalılar
için 50 TL
olarak ödenmekte olan emzirme ödeneğinin kapsamına yeni düzenleme ile bağımsız
(kendi
nam ve hesabına) çalışanlar da dahil edilmiştir.
Diğer taraftan, 16/06/2006 tarihli ve 26200 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
5510 sayılı
Kanunun ilk halinde emzirme ödeneğinin altı ay süreyle asgari ücretin üçte biri
olarak
verilmesi öngörülmüş, üçte biri ibaresi 5565 sayılı Kanunla onda biri şeklinde
değiştirilmiş,
5754 sayılı Kanunla da ödenek miktarının Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip
Bakan
tarafından onaylanan tarifeye göre belirlenmesi esası getirilmiştir.
Emzirme ödeneği miktarı, sosyal taraflardan kamu çalışanları, kendi nam ve hesabına
çalışanlar, işçi, işveren ve emekli temsilcilerinin de bulunduğu Kurum Yönetim
Kurulunca
2010 yılı için 75 TL olarak belirlenmiştir.
Bu itibarla, 16/06/2006 tarihli ve 26200 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5510
sayılı
Kanunun ilk halinde yer alan emzirme ödeneğinin miktarına ilişkin düzenleme,
uygulama
alanı olmaksızın 5754 sayılı Kanunla değiştirilmiştir.
E-postada yer alan iddia: Hastalanan sigortalılara verilen iş göremezlik
ödeneği %16
azalacak iddiası
Açıklama: 1 Ekim 2008 tarihinden önceki dönemde hastalanan sigortalıya
geçici iş
göremezlik ödeneği ödenebilmesi için hastalandığı tarihten geriye doğru bir
yıllık sürede 120
gün çalışmış olması, üç gün veya daha uzun süreli sağlık raporu alması durumunda
hastalandığı tarihten geriye doğru üç aylık sürede aldığı ücretin ortalama günlük
kazancının,
yatarak tedavide 1/2'si ayakta tedavi görmesi halinde ise 2/3'ünü almaktaydı.
5510 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesi ile sigortalının geçici iş göremezlik ödeneği alabilmesi
için daha
önce aranan 120 prim gün sayısı 90 güne düşürülmüştür. Ayrıca geçici iş göremezlik
ödeneğinin verilme süresi ile hesaplanma yönteminde herhangi bir değişiklik
yapılmamıştır.
Dolayısıyla hastalanan sigortalılara verilen iş göremezlik ödeneğinin %16 oranında
azalacağı
iddiası Kanunu bilmemekten kaynaklanmıyorsa kasıtlı bir iddiadır.
E-postada yer alan iddia: Emekli Bağ-Kur sigortalılarının maaşından
10 yıl süreyle %10
oranında genel sağlık sigortası primi kesileceği iddiası
Açıklama: Zorunlu Bağ-Kur sigortalısının tüm sigorta kollarına ait primleri
ödemiş olması
halinde emekli maaşından herhangi bir kesinti söz konusu değildir. 1479 ve 2926
sayılı
kanunlara göre aylık almakta olanlarla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b)
bendi kapsamında çalışmaları nedeniyle bu 5510 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine
göre
aylık bağlanacaklara ilgili dosyasından on yıl süreyle sağlık sigortası veya
genel sağlık
sigortası primi ödememiş olanlardan, sağlık sigortası ve genel sağlık sigortası
primi kesilmiş
olan süreler düşülmek kaydıyla, aylıklarının % 10'u oranında ve 10 yılı tamamlayacak
süreyle
genel sağlık sigortası primi kesilir.
E-postada yer alan iddia: Primini ödemeyen vatandaşların sağlık hizmeti
alamayacağı,
hastane kapılarından geri döneceği iddiası
Açıklama: Hizmet akdine tabi çalışan sigortalının prim ödeme yükümlüsü
işvereni olduğu
için 4/a kapsamında olan sigortalıların primlerini ödemedikleri ve sağlık yardımı
alamamaları
söz konusu değildir.
Önceki uygulamada, Bağ-Kur sigortalılarının sağlık yardımlarından yararlanabilmesi
için 240
gün staj süresi aranmakta ve bir gün dahi prim borcu olanlar sağlık yardımından
kendisi ile eş
ve çocuğu yararlandırılmamaktaydı.
Yapılan düzenleme ile sağlık yardımlarından yararlanılması için öngörülen 240
günlük süre
30 güne düşürülmüş ve 60 güne kadar prim borcu olanların da sağlık yardımlarından
yararlanması öngörülmüştür. Ayrıca daha önce Bağ-Kur sigortalısı basamak sisteminde
kazansa da kazanamasa da her yıl daha yüksek tutarda prim ödemek zorundaydı.
Ödediği
prim oranı da %40 idi. Yapılan düzenleme ile artık eski Bağ-Kur yeni 4/b sigortalısı
%33,5 ile
%39 arasındaki oranda prim ödemeye başlamıştır. Bu düzenleme ile hem daha düşük
matrah
üzerinden hem de daha düşük tutarda prim ödeme imkanı sağlanmıştır. Ayrıca,
önceki
sistemde bir günlük borç nedeniyle sağlık yardımı alamayan sigortalılar, 60
güne kadar olan
borçlarından muaf tutularak sağlık yardımı hakkına kavuşturulmuştur.
Özellikle 5510 sayılı Kanundan evvelki dönemde ailelerin geliri olmadığı için
çocuklarının
hastanelerde rehin kaldıkları durumları hep birlikte yaşarken bugün herkesin
istediği
hastaneden tedavi olabilme, istediği eczaneden ilaçlarını sıraya girmeden alabilme
imkanlarının sağlandığı unutulmamalıdır.
Ayrıca, 18 yaşından küçük çocuklar, anne veya babasının borcuyla bağlantılı
olmaksızın
sağlık hizmetlerinden yararlandırılmaktadır.
E-postada yer alan iddia: Primini ödemeyen çiftçilerin pamuğuna, buğdayına,
üzümüne, tütününe el konulacağı iddiası
Açıklama: 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce 2926 sayılı Kanuna
tabi sigortalıların prim borçlarını sattıkları ürün bedelinden tevkif suretiyle
tahsil edilmesine ilişkin 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği 26/03/1994 tarihli ve
21886 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla prim
borcu bulunan 4/b (eski Bağ-Kur) sigortalısının borcunun tahsilinde tarımsal
faaliyet sonucu ürettiği ürünlere el konulması söz konusu değildir. Prim borçlusu
ürünlerini satarken sattığı ürünlerin %1 ila %5 arasındaki tutarı ilgili kamu
kurum ve kuruluşu tarafından borcuna karşılık kesilmektedir. Primini ödemeyen
çiftçilerin pamuğuna, buğdayına, üzümüne, tütününe el konulacağı iddiası doğru
değildir.
Kaldı ki 30 Nisan 2008 tarihine kadar 60 ay veya daha uzun süreye ait prim borcu
bulunan 4/b (eski Bağ-Kur) sigortalısının borcunu 5510 sayılı Kanunun geçici
17 inci maddesi hükmü ile Sosyal Güvenlik Kurumu bu alacaklarını takip etmemiştir.
Bu düzenleme ile 60 ay ve daha uzun süreli borcu olan sigortalının cebri icraya
maruz kalmasının önüne geçilmiştir. Ayrıca sigortalıya dilediği dönemde geriye
dönük borcunu ödeyebilme imkanı da sağlanmıştır.
Yukarıda belirttiğimiz ve elektronik ortamda dolaşan postada ileri sürülen gerçek dışı iddialar ile buna karşılık gerçekleri içeren açıklamalar kamuoyuna saygıyla duyurulur.