Eğitim Sen'in raporu, Türkiye'nin yüksek öğrenim sisteminin çarpıklığını ortaya koydu. Rapora göre, yükseköğretim çağındaki gençlerin yüzde 80'i bu haktan yararlanamıyor. Öğretim üyesi ve öğretim elemanlarının yüzde 45'inin üç büyük ilde toplandığına işaret edilen raporda, Anadolu üniversitelerinin bilimsel yönden zayıf bırakıldığına da işaret edildi. Raporda, 2005 Yükseköğretim Kurumları Bütçesi'nin 5 milyar 218 milyon 468 bin olduğu bildirilirken, son 12 yılda yükseköğretim bütçesinde öğrenci sayısına paralel artış sağlanamadığı dile getirildi. Yükseköğrenim kurumlarında öğrenci başına yapılan harcamanın 3 bin 170 dolar olduğu ifade edilirken, bu rakamın, ABD'de 17 bin 466, Şili'de 8 bin 775, Fransa'da 7 bin 177, Yunanistan'da 3 bin 990 dolar olduğuna dikkat çekiliyor.
ASLAN PAYI ÜÇ BÜYÜK İLİN
Raporda, kamu üniversitelerinde bir profesöre 122, bir doçente 251, bir yardımcı
doçente 98, bir öğretim elemanına 28 öğrenci düştüğü belirtildi. Bu rakamların,
vakıf üniversitelerinde
profesör için 108, doçent için 275, yardımcı doçent için 96, öğretim elemanı
için 20 olduğuna değinildi. Raporda, ana hatlarıyla şu bilgilere yer veriliyor:
. 2005 yılı Yükseköğretim Kurumları Bütçesi toplam 5 katrilyon 218 trilyon 468
milyar lira. Bu harcamaların yüzde 53'üne denk gelen kısmı personel harcamaları,
yüzde 18'i yatırım, yüzde19'u diğer cari giderler ve yüzde 10'u transfer ödemelerinden
oluşuyor.
. Yükseköğrenim bütçesinden yatırımlara ayrılan miktar 913 trilyon 084 milyar
TL'dir.
. Tıpkı Milli Eğitim Bakanlığı'nda olduğu gibi, yükseköğretim bütçesinde de
aslan payını personel giderleri oluşturmaktadır. Bütçe içinde yer alan yüzde
18'lik yatırım harcamalarının ne kadarının "daha nitelikli bir yükseköğretim"
için harcanacağı belli değildir.
. Örgün yükseköğretim öğrencilerinin yüzde 34'ü 3 büyük ildeki 13 kamu üniversitesinde
yükseköğrenim görüyor.
. Türkiye'deki toplam öğretim üye ve elemanlarının yüzde 45'i 3 büyük ildeki
13 kamu üniversitesinde görev yapıyor.
. Anadolu'da bulunan 40 kamu üniversitesinde öğrencilerin yüzde 66'sı okuyor,
öğretim üye ve elemanlarının ise yüzde 55'i görev yapıyor.
. Örgün yükseköğretimde okuyan öğrencilerin yüzde 5.7'si özel üniversitelerde,
yüzde 94.3'ü kamu üniversitelerinde öğrenim görüyor.
. Yükseköğretim öğrencilerinin yüzde 2.5'i özel, yüzde 97.5'i kamu üniversitelerinden
mezun oluyor.
. 2004-2005 yılında örgün yüksek öğretim programlarına kayıt olan öğrencilerin
yüzde 30'u 3 büyük ilde bulunan üniversitelere, yüzde 70'i ise diğer illerdeki
üniversitelere kayıt yaptırdı.
. 3 büyük ilde bulunan kamu üniversiteleri 2003-2004'de mezun olan öğrencilerin
yüzde 32'sine diğer kamu üniversiteleri ise mezunların yüzde 68'sine sahip.
. 24 özel üniversitenin Mersin'de bulunan biri hariç tamamı, 3 büyük şehirde
kurulmuştur.
. Türkiye yükseköğretim çağ nüfusu halen 5,5 milyon civarındadır. Yükseköğretim
çağ nüfusu olan 18-21 yaş grubunun okullaşma oranı 1965'te yüzde 4 iken, 1981'de
yüzde 6, 1993'te yüzde 18.1 ve 2002'de yüzde 28,6'ya yükselmiştir. Açık öğretim
öğrencileri çıkarıldığında bu oran 2002'de yüzde 19 olmaktadır. Yükseköğretim
çağında olan gençlerimizin yüzde 80'i yükseköğretim hakkından yararlanamamaktadır.
"EĞİTİM DEMOKRATİKLEŞMELİ"
Raporda eğitim sistemine demokratik içerik kazandırmanın önemine işaret edilerek
şöyle denildi:
"Demokratikleşmenin yolu ise; öncelikle laik, bilimsel, demokratik ve herkese
eşit-parasız eğitim ilkesini ısrarla ve daha güçlü bir şekilde savunmaktan geçmektedir.
Çünkü demokratik bir toplum, eğitim sisteminin okul öncesinden üniversitenin
sonuna kadarki tüm aşamalarında, işleyişinden yönetimine kadar, bilimsel ve
demokratik bir temel üzerinde yükselebilir."
Bütçeden eğitime ve yükseköğretime ayrılan payın en az 2 katına çıkarılması istenen raporda, "yükseköğretim sorunlarının yaratıcısı YÖK sistemi ortadan kaldırılması" ve "üniversitelerin nitelikli eğitim hizmeti verebilmesi için gerekli akademik ve idari personel ihtiyacı karşılanmasına" yönelik öneriler yer alıyor.
Alaaddin Dinçer: Tabela üniversiteleriyle sorun çözümlenemez
Alaaddin Dinçer, üniversitelerin yüksek gelirli küçük bir kesimin hizmetine
adandığını vurguladı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, "Sayılarla
Yüksek Öğretim Gerçeği" raporunu, bir basın toplantısıyla açıkladı. Giderek
artan eğitim sorunlarının 1980'li yıllardan itibaren "serbest piyasaya
havale edildiğini" dile getiren Dinçer, tüm eğitim kademelerinde yaygınlaşan
paralı eğitim anlayışının tüm eğitim sistemini sarıp sarmaladığını belirtti.
Dinçer, bu yaklaşımın AKP hükümetinin programına da aynen yansıdığını savundu.
Dinçer, "Sonuçta ortaya çıkan durumda iyi olduğu kabul edilen üniversitelerimiz,
sadece yüksek gelirli küçük bir azınlığın hizmetine adanarak, yoksul emekçi
çocukları yoksunluk içinde bulunan üniversitelerde okumak zorunda kalmışlardır"
dedi.
11 eğitim fakültesinde profesörün, 19'unda doçentin olmadığını belirten Dinçer,
"Açık öğretimi de içine katınca, üniversite çağına gelmiş olmasına karşın
3 milyon 750 bin genç üniversite hakkından mahrum kalıyor" dedi.
15 yeni üniversite kurulacağı "müjdesinin" verildiğini ifade eden
Dinçer, şöyle konuştu:
"Yıllardır siyasi yatırımların başında gelen her ile bir havaalanı ve bir
üniversite 'hayali' bir kez daha canlanmıştır. Peki Türkiye'nin ihtiyacı sadece
15 yeni üniversite midir? Daha önce seçim yatırımı olarak açılan üniversitelerin
pek çoğu 'tabela üniversitesi' olmaktan öteye gitmez iken, yeni açılacak 15
üniversitenin de tabela üniversitesi olmayacağının garantisini hangi siyasi
irade verebilir? Türkiye'de yükseköğretim sisteminin temel sorunu üniversite
azlığı değil, üniversitelerin her yönüyle sorunlar yumağı haline getirilmiş
olmasıdır."
Dinçer, mali ve idari sorunların bugün Türkiye'de bilimsel çalışmaların yapılmasının
önündeki en büyük engel olduğunu vurgularken, yükseköğretim bütçesinin son yıllarda
rakamsal olarak arttığını fakat bu artışın, öğrenci artışının çok altında kaldığını
kaydetti.
birgün