Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Türk üniversitelerinin
dünyanın sayılı üniversiteleri arasında yer alabilmesi için, öğretim üyelerine
akademisyen seçiminde büyük sorumluluk düştüğünü söyledi.
Başta bölüm başkanı, dekan ve rektörler olmak üzere her düzeydeki yetkilinin,
yeni kadro ilanında popülist yaklaşımlarla kendilerine oy verecek kişiye değil,
ülkeyi yarınlarda temsil edecek, bilim yapacak ve öğretecek nitelik ve kapasitedeki
adaylardan yana olmaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Ortaş, "Yasal düzenleme
bir yana, nitelikli eleman alımı için geleceğin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan
akademisyenler olarak daha dikkatli ve seçici olmamız gerekir. Hepsinden önce,
analiz ve sentez yapabilen, yöntem (tümevarım, tümdengelim yaklaşımını), bilim
tarihi ve felsefesini bilen, istatistik, ölçme değerlendirme, pedogajik bilgisi
yanında insan ve genel kültürü konusunda altyapısı sağlam olan eleştirel düzeyi
yüksek, üretici adaylara öncelik verilmesi hepimizin yararınadır" dedi.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'deki üniversitelerin
mevcut öğretim üyesi profilinin sorunlu olduğunu öne sürerek, "Bunun bir
yansıması olarak, ülkemiz üniversiteleri dünyadaki ilk 500 üniversite arasında
yer alamamaktadır" diye konuştu.
Bilim adamı yetiştirme sorununun, doğal olarak son derece zor ve emek isteyen
bir süreç olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ortaş, gelişmiş batı üniversitelerinin
en çok yatırım yaptıkları konuların başında yetişmiş nitelikli insan yetiştirmek
geldiğini bildirdi. Prof. Dr. İbrahim Ortaş, değişik ülkelerde gördüğü uygulamalar
ve öngörüler bütün olarak işlendiğinde ilk etapta aşağıdaki işlemlerin yapılmasının
büyük önem taşıdığını savundu:
"1. Yüksek lisansa alınma şartları yeniden belirlenmeli. Gelişmiş batılı
üniversitelerde lisans öğrencilerinden 4 üzerinden 3'ten aşağı notu olan yüksek
lisansa ve doktoraya başvuramaz. Mevcut durumda TÜBİTAK burslarına başvurmak
için benzer kriterlerin olduğu bilinmektedir.
2. Yüksek lisans ve doktora sınavı için yapılan LES ve TUS sınavlarının kalitesi yanında taban puan yukarı çekilebilir. Böylece gerçekten bilim yapmak bir ekmek kapısı olmaktan çok bir uğraş ve yaşam biçimi olarak bu işten hoşlananların kendilerini erken dönemde motive etmesi sağlanır.
ÖĞRENCİLER, 'BİLİM'E TEŞVİK EDİLMELİ
3. Bölüm birincileri mutlaka araştırma görevlisi olarak alınmalıdır. Bu, lisans
öğrencileri arasında bilim yapmak isteyen öğrencileri isteklendirecektir. Resmi
olmasa bile teamül oluşturulmalıdır. Lisans öğrencileri ilk yıldan itibaren
motive edilmeli, bilim yapma isteği olan, dil bilen, yetenekli öğrenciler teşvik
edilmeli, burs veya diğer ödüllendirici önlemler ile öğrencilere bilim yapma
sevdirilmelidir. Bu şekildeki öğrencilerin yurtdışı programlardan daha fazla
yararlandırılması sağlanmalıdır.
4. Araştırma görevliliğinin yanı sıra proje asistanlığı getirilmeli, ayrıca
yüksek lisans ve doktoraya kayıt yaptıran bütün öğrencilere burs olanağı ve
bölümlerde öğretim sürecine katılma olanağı sağlanmalıdır. Böylece proje yapan
öğretim üyesi proje asistanı alabilme şansına sahip olacağı için öğretim üyesi
de bir şekilde motive edilmiş olur.
5. Yüksek lisans tezinden makale üretmeleri teşvik edilmelidir.
6. Doktora öğrencisinin savunma sınavına girmesi için mutlaka tezinden bir
veya tercihen daha fazla SCI sıralamasına giren dergilerde uluslar arası dergilerde
yayın yapması teşvik edilmelidir. İsveç ve Norveç'te yapılan tezlere bakıldığı
zaman, tezin ana gövdesini, değişik dergilerde yapılmış makaleler oluşturmaktadır.
Veya tezin apendiks kısmına yapılan makaleler iliştirilir.
7. Doktorasını tamamlamış araştırıcı mutlaka birkaç dönem kendisinin hazırladığı
projeler ile 'post-dok' diye adlandırılan doktora sonrası çalışmalarla katılması
çok yararlı olacaktır. Sanırım TÜBİTAK şimdilerde bu konuda başka üniversitelerden
gelen araştırıcılar için kariyer geliştirme programı ve projeleri öngörmekte
olup bunun yararlı olduğu kanısındayım.
8. Akademik aşama için vazgeçilmez koşul olarak aday doktorasını yaptığı kurum dışındaki bir birimde kadro alabilmelidir. Batıdaki üniversitelerin çeşitliliği ve zenginliğinin temeli buna dayanmaktadır. Aksi takdirde öğrenci hocasını geçememekte, sürekli, kendisini işe alan kişinin etkisinden kurtulamamaktadır. Ayrıca bu durum, üniversitelerde bugün rektörlerin en ciddi sorunu durumuna gelmiştir. Rektörlerin en zorlandıkları konu, öğretim üyeliğine ilk adımı atan kişilere kadro verilmesinde popre, gelişmiş batı üniverülist yaklaşım, üniversitedeki etkili kişilerin baskısı, gelecekte kendilerine verilecek oy beklentisi gibi akademik yaşamla bağdaşmayan sorunlar nedeniyle rasyonel kullanılamamaktadır.
'LİYAKATE DAYALI BAŞVURULAR'
9. Akademik kadro için artık "sadece ayakkabı numarası eksik olan"
ilan yerine, gerçekten liyakate dayalı, ölçütleri yükseltilmiş başvuruların
alınması artık bu ülkenin iyiliği için uygulanması gerekir. Norm kadroya bağlı
yani ihtiyaca bağlı olarak adaylar içinde, 'Söz dinleyen, bizden, iyi çocuktur,
terbiyeli' gibi nesnel yaklaşımlar yerine, doktorasının konusu, yayın sayısı,
dil bilgisi düzeyi, araştırma yapabilme kapasitesi gibi evrensel düzeydeki nicel-nitel
ölçütlere dikkat etmek gerekir. Ayrıca, bilim adamlığı nosyonu ölçütlerinden
hayal etme, üretme, düşünebilme, her koşulda düşündüklerini savunabilen, gerektiğinde
karşı duruş gösterebilme cesareti ve direnci, tarih bilinci gelişmiş, kültürel
alt yapısı sağlam aydın karakterli evrensel normlara sahip kişiliklerin aranması
zorunluluk arz etmektedir.
10. Fen, Sağlık ve Sosyal Bilimleri Enstitüleri, yeniden gözden geçirilerek
bilim adamı yetiştirmeye yönelik olarak yeniden organize edilmelidir. Harp Akademileri
benzeri doktora yüksek okulu kurulmalıdır. Bu okullar da bilim disiplinlerinin
gereği olan özel konular dışında genel olarak bilim tarihi, bilim felsefesi,
uygarlık tarihi, insan kaynakları, ölçme değerlendirme, bilimsel araştırma metotları
gibi dersler mutlaka okutulmalıdır.
11. Yüksek lisans ve doktora yüksek okuluna alınacak öğrencilerin seçiminde
başarı durumu yanında mutlaka batılı anlamda saygın bilim adamlarının da laf
olsun diye değil gerçek anlamda kişinin bilim yapabileceğine güvence niteliğinde
referans mektubu alınmalıdır.
12. Son yıllarda yapılan bir diğer eleştiri de kişinin standartları sağlayacak
kadar puan da alıyor ancak bilim etik kurallarına uyma ve kişilik zaafları bilime
ve kuruma daha çok zarar vermektedir. Akademik aşamaların sürekli performansa
bağlı olarak işletilmesi yöntemleri üzerinde düşünceler geliştirilmelidir. Batıda
öğretim üyelerinin modelleri son aşaması olan Profesörlük için performansa bağlı
bir kademeli gelişme modelleri ile kişiler motive edilebilirler".