Üniversite, bilimsellik ve askerler
Salı günkü gazetede Yıldız Teknik Üniversitesi'nin yeni akademik yıl açılış
konuşmasını emekli general Hurşit Tolon'un yaptığını okudum. Yani insan hakikaten
ne diyeceğini şaşırıyor. Kendisini solda sayan Atatürkçülerin bir kısmı, ama
bu kesimin sözcüsü konumunda bulunan bir kısmı pusulayı öylesine şaşırdı ki
kimlerin değirmenine su taşıdığının farkında bile değil.
Celal Şengör'ün, uluslararası alanda yüz akımız olan bu saygın bilimcimizin, ülkemizin en iyi üç üniversitesi olarak kara, hava ve deniz harp okullarını gösterdiğini daha evvel yazmıştım. Bu üç kurum araştırmalarıyla ve hocalarının kalitesiyle teknik konularda Türkiye'deki üniversitelerden ileride olabilir. Ama bırakın en iyisi olmayı, bunlar üniversite bile sayılamazlar.
Teknik düzey önemli değil
Üniversite kavramının esprisi tüm düşüncelerin özgürce tartışıldığı yer olmasıdır.
Askeri bir kurum sırf bu nedenle üniversite kavramına ters düşer, teknik düzeyi
çok yüksek olsa bile.
Yıldız Teknik Üniversitesi'nin yaptığı da tüyü dikmek oluyor. Bu üniversitenin
sayın rektörü kendisini Atatürk milliyetçisi sayıyor olabilir, şu sıralar Atatürk
milliyetçiliğinin özellikle vurgulanması gerektiğini düşünüyor olabilir. Ama
buradan hareketle emekli general Hurşit Tolon'u yeni akademik yılın açılış konuşmasını
yapmaya çağırmakla "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir", "Benim
manevi mirasım ilim ve akıldır", "Öğretmenler, cumhuriyet sizden aklı
hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenizi ister" diyen bir adamın felsefesine
ters düştüğünü fark ediyor mu acaba?
Bizim memlekette ilim denildiğinde, Batılılaşma denildiğinde bunu Batı'nın teknolojisini almak olarak anlayan zihniyet hâkimdir. Öyle ki birbirine en ters fikir akımlarının önde gelen temsilcileri bile bu noktada birleşirler. Necmettin Erbakan'la Celal Şengör ve Yıldız Teknik'in rektörü ilim denildiğinde fen bilimlerini anlıyorlar. Çünkü fikir özgürlüğü ve bunun ilimle ilişkisi onları pek ilgilendirmiyor. Bu ülkemizde geleneği olan bir akım. Kısaca Batı'dan fenni almak, ama kendi kültürümüzü korumak diye ifade edilir. Buradaki kültürümüzü korumak lafı uygulamada hep özgürleşmeye ve demokratikleşmeye karşı olmak anlamına geldi.
'Sözde aydın'
Hurşit Tolon kendisi gibi düşünmeyen aydınlara 'sözde aydın' diyor. Sözde aydın
dediklerinin çoğu bu ülkenin üniversitelerinin hocaları. Böyle birini üniversitenin
açılış konuşmasını yapmaya davet etmek ne büyük bir çelişkidir?
Yaşanmakta olan dönemde özgürleşme ve demokratikleşmenin , özgürleşme ve demokratikleşmeyi
baltalamak, hatta yok etmek isteyenlerin işine yaradığına ya da ülkenin maddi
kalkınmasını engellediğine inanıyor olabilirsiniz. Bu bağlamda orduyu uzun vade
itibarıyla özgürlük ve demokrasinin garantisi olarak da görebilirsiniz. Bu başka,
kendisi gibi düşünmeyene saygısı olmayanı üniversitenin açılış konuşmasını yapmaya
çağırmak başka. Aradaki ince ama çok kritik farkı kaçırdığınız an neye hizmet
ettiğinizi göremez olursunuz.
Yıldız Teknik Üniversitesi'nin sayın hocaları Hurşit Tolon'un açılış konuşması
yapmasına ses çıkarmadığına göre rektör onları temsil ediyor demektir. Bu da
işin başka yönü.
Prof. Dr. Ahmet Çakmak: Marmara Üniversitesi öğretim üyesi