Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile bir yandan yemek yiyor, bir yandan
sohbet ediyoruz. Konu Şener'in gruptaki konuşmasına geliyor.
Şener, AK Parti Grubu'nda yaptığı konuşmada siyaset-rant ilişkisine değinmişti.
Türkiye'de siyasetçi olmanın güçlüklerinden söz ediyor ve gerçekten çok ilginç
bir anekdot anlatıyor.
Bakan Şener, Ankara dışındayken ofisine kim olduğunu bilmediği birinden siyah
bir poşet bırakılır. Şener bakanlığa gelince poşeti açtırır ve hayretler içinde
kalır. Çünkü, poşetin içinden görkemli bir gerdanlık, bir bilezik takımı, pahalı
bir dolma kalem takımı ve altın bir tespih çıkar.
Şaşkınlıktan nutku tutulan Abdüllatif Şener, paketi kimin gönderdiğini araştırmaya
koyulur, çünkü hediye paketine ya kartvizit eklenmemiş veya konulan kart kaybolmuştur.
Araştırma sonucu paketi bir bayanın getirdiği anlaşılır. Polis ziyaretçi kayıtları
tek tek araştırılıp hanımın kimliği ve telefon numarası bulunur.
Telefonu bizzat Abdüllatif Şener açar. Firmanın sahibini ister, karşısına çıkan
beye bu paketi kendisine bırakan hanımı tanıyıp tanımadığını sorar. Aldığı cevap
"Şirketimizin özel kalem müdürüdür" olur.
Bunun üzerine Şener, "Bana bir paket göndermişsiniz, bunu iade edeceğim"
der ve firma sahibiyle aralarında şu diyalog geçer:
- Ama efendim siz çok çalışıyor, çok yoruluyorsunuz. Bu memleket için çalışmalarınızın
küçük bir karşılığı.
- Kardeşim sana mı çalışıyorum. Ben devlete çalışıyorum, karşılığını da devletten
alıyorum.
Bu Türkiye'de yaşanan bir olay. Siyasetçiye pahalı bir armağan yoluyla yaklaşabileceğini,
karşısındakinin de hiç yüksünmeden bunu kabul edeceğini, geri çevrilmesinin
mümkün olmadığını düşünen bir yaklaşımın örneği.
Abdüllatif Şener, demiryolcu bir babanın oğlu. Babası çok küçük yaştan itibaren
ona başkasının malına göz dikmenin, kullanmanın yanlışlığını anlatmış. Mesela,
Şener küçük bir çocukken topacın ucundaki metal kısmı kopmuş. O da babasının
masasından bir raptiye alıp topacın ucuna takmak isteyince, babası yarım saat
ona devlete ait bir mala el uzatmasının ne kadar yanlış olduğunu anlatmış.
Bu Cumhuriyet'i kuran bir kadronun ahlak anlayışı. Bu anlayış Şener örneğinde
olduğu gibi kimi ikinci kuşaklara taşınmış.
Ancak günümüzde siyaset- rant ilişkisinde bu denli titizlik gösterenlerin sayısı
hızla azalıyor. Abdüllatif Şener gibiler nesli tükenen, koruma altına alınması
gereken türlere dönüyor.
Temiz bir siyaset anlayışıyla iktidara gelen ve kısaltılmış adını AK yapacak
kadar iddialı olan AK Parti kulislerinde bile siyaset-rant ilişkisinden duyulan
rahatsızlık gittikçe yükselen bir sesle dillendiriliyor.
Turhan Çömez'in çıkışı bunun çarpıcı bir örneği.
Partiyi yakından izleyen arkadaşlarımız, doğalgaz dağıtım anlaşmaları, Galataport
ihalesi gibi gündemden inmeyen konuların parti grubunda huzursuzluk yarattığını
ve fısıltı gazetesinin yoğun bir biçimde çalıştığını anlatıyor.
Dileriz, kulislerdeki fısıltılar sadece asılsız dedikodudan ibarettir. Yoksa,
Türkiye'de bir şeylerin iyiye gittiğine inanmak imkânsız hale gelecek.
Ergun Babahan-Sabah