Meslek liseleri ve sosyal şanslar (Eser Karakaş /Referans/ Yorum )
Meslek liselerinden üniversitelere geçişin adeta engellenmesi toplumda bir tür kast sisteminin oluşumuna neden oluyor, gelir grupları arasındaki geçişlilik kalmıyor ya da aza iniyor, üniversiteler bu açıdan toplumsal açıdan oynaması gereken rolü oynayamıyorlar.
Dünkü yazımda açık öğretim lisesi yönetmeliğinin yaratacağı tartışmalara değinmiş
ve maalesef tüm bu tartışmaların pedagoji ya da öğretim kavramları düşünülmeden,
sadece siyasi bazda yürütülmesinden duyduğum rahatsızlığı dile getirmiş idim.
Toplumda yaygın kanı, şayet bu yönetmeliğin imam hatip liseleri hariç diğer
meslek liselerini kapsam içine çektiği bilinse örneğin YÖK'ün ilgili yönetmeliği
yargıya taşımayacağı doğrultusunda; imam hatip liseleri üzerinden yapılan bir
kavga topluma ve daha doğrusu gençlere gerçekten çok pahalıya patlıyor.
Mevcut katsayı uygulaması ile imam hatip liseleri de kapsam içinde olmak üzere
tüm meslek liselerinin üniversitelere girişi adeta olanaksız hale getirlmiş
bulunmaktadır; bu uygulamanın, dünkü yazımda belirttiğim gibi, üniversite öğrenci
profili açısından elitist amaçlar doğrultusunda savunulabilecek yönleri yok
değildir ama ülkemizde klasik lise mezun profilinin de elitizm ile pek bir ilişkisi
yoktur, kalmamıştır.
Bu pratikte mevcut olmayan faydanın yanında ise mevcut uygulamanın üniversiteler
işlevler doğrultusunda inanılması güç sakıncaları yatmaktadır.
Tartışmaya üniversite kavramının içermek zorunda olduğu temel hedeflerin tanımlanması
ile başlamak gerekmektedir ve bu hedeflerin arasında önde gelenlerden biri de
toplumun başka yerlerinde oluşmuş eşitsizliklerin birey bazında üniversite öğretimi
ile aşılabilmesi gelmektedir.
Açmaya çalışayım: fakir bir aileden ve/ ya da geri kalmış bir bölgede dünyaya
gelmiş bir çocuğun büyük kent gençleri ile yaşamda eşit yarışabilmesinin temel
koşullarından biri de bu gencin üniversite olanağı ile toplumsal bir şans elde
etmesinin önünün açık tutulmasıdır, örnek isterseniz kanımca en iyisi Sayın
Süleyman Demirel.
Bilindiği gibi sekiz senelik temel öğretim sonrası imam hatip ya da diğer meslek
liselerine çocuklarını gönderen ailelerin çok büyük bir bölümü düşük gelir grubu
aileleri ve bu ailelerin meslek lisesine çocuk göndermede temel amaçları bu
çocukların en kısa sürede emek piyasasına girmeleri ve böylece aileye ek gelir
sağlamaları, buna hiç kuşku yok.
Ben bugüne dek yüksek gelir gruplarından meslek liselerine çocuk gönderen bir
aileye pek rastlamış değilim; düşük gelir gruplarını caydıran diğer bir konu
da üniversite yarışında karşılarına çıkacak olan dershane harcamaları vs.
Pek şaşmaz bir ilke olarak düşük gelir grupları çocukları meslek liselerine
gidiyor ve mezun olduklarında da ikinci ya da üçüncü sınıf işler buluyorlar
(Türkiye'de meslek lisesi mezunlarının yapması gereken işlerin önemli bir bölümününün
kötü mühendisler tarafından yapılması da işin bir nedeni), yaşam boyu elde ettikleri
gelirler düşük kalıyor ve böylece en az arzu edilen bir durum gerçekleşiyor
ve düşük gelir grubundan gelen bir gencin yaşamı küçük istisnalar dışında yine
düşük gelir grubuna ait bir yaşama mahkum kalıyor ve üniversitelerin sosyal
şans yaratma, toplumsal mobilite sağlama fonksiyonu yaklaşık tümü ile askıya
alınıyor, rahmetli Cem Karaca'nın “işçisin sen işçi kal” şarkı dizesinde olduğu
gibi.
Yüksek gelir grupları çocuklarını klasik liseye ve oradan da klasik üniversitelere
yönlendiriyor (bu uzun öğretime katlanabilecek aile kaynağı mevcut), klasik
üniversite mezunları yaşamlarında daha yüksek gelir elde ediyorlar ve zengin
çocukları yine zengin bir yaşamı kendileri için kurabiliyorlar.
Meslek liselerinden üniversitelere geçişin adeta engellenmesi toplumda bir tür
kast sisteminin oluşumuna neden oluyor, gelir grupları arasındaki geçişlilik
kalmıyor ya da aza iniyor, üniversiteler bu açıdan toplumsal açıdan oynaması
gereken rolü oynayamıyorlar.
Yeni yayınlanan “Açık Öğretim Lisesi Yönetmeliği” tartışılır iken yukarıda özetlemeye çalıştığım ve eğitim ekonomistlerinin aşina olduğu bu görüşlerin hiç tartışıldığını duydunuz mu?