İÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu oğlundan yana dertli, daha doğrusu oğlu için
çıkarılan söylentilerden dertli...
Yener Süsoy sormuş:
"Bazı çevrelerde oğlunuzun İstanbul'da krallık kurduğu, eğlence mekânlarının
ondan sorulduğu söyleniyor." (Hürriyet 16 Ocak 2005)
Bakan "Külliyen yalan!" diyor:
"Bunlar hep iftira... Oğlumu avukatları yapmak isteyen babalar var, bu
söylentileri onlar çıkarıyor."
Bakanın avukat olan oğlu Murat Aksu da "Bana uygunsuz, gayri ahlaki tekliflerin
geldiği çok oluyor, hepsini anında reddediyorum. Babam bakan olduğundan beri
ceza davası almıyorum" diyor.
***
DEVLETTE önemli görevlere gelen insanların aileleri, çocukları, kardeşleri,
yeğenleri yüzünden başları çok derde girmiştir, girmese bile başları ağrır.
Bakan Aksu haklı, keşke oğlu da "Bana gayri ahlaki, uygunsuz teklifler
geliyor, hepsini anında reddediyorum" demeseydi.
Ya da "Ceza davası almıyorum!" demeseydi, çok daha iyi olurdu.
Biri çıkar, "Bu ahlaksız teklifleri yapanlar, bu cesareti nereden buluyorlar!"
diye saçma bir soru sorabilir ya da hukuk davalarını tercih etme için, "Ceza
davası almayıp, hukuk davası almanın farkı ne?" diyebilir.
İki sorunun da, saçma olsalar bile, rüzgârdan nem kapan bir toplum haline geldiğimiz
için, lafı çok edilebilir.
***
PEKİ, babası bakan olunca oğlu ya da kızı mesleğini yapmayacak mı? Avukatlık
yapmayacak ya da şirket sahibi olmayacak mı?
Büyük haksızlık ama, maalesef "Şuyu, vukuundan beter" lafı oldukça
bunlardan uzak durmak gerekiyor.
***
BİR örnek...
1960 öncesi, başbakan rahmetli Adnan Menderes, bir gece misafir gittikten sonra,
üç oğlu ve eşiyle konuşurken büyük oğlu Yüksel Menderes'e sorar:
"Bu ana kadar evlat olarak hep yüzümü ağarttın, öğrenimini de tamamladın,
şimdi söyle bakalım ne düşünüyorsun?"
Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitiren, Cenevre'de Siyasi Bilimler Fakültesi'nden
mezun olan Yüksel Menderes, babasından "Serbest hayata atılmak" için
izin ister.
***
ADNAN Menderes hiç düşünmeden oğlunun isteğine karşı çıkar:
"Oğlum, ben siyasette ve devlet hizmetinde bulunduğum sürece senin serbest
hayat diye bir düşüncen olmasın, ticaret yapamazsın. Orada ne alıp ne satacaksın?
Benim senden beklediğim devlet memuriyetine girmendir. Bir ihtiyacın, bir eksiğin
olduğu takdirde, bir baba olarak bu imkânı sana vermeyi elbetteki düşünürüm,
bunu da yapacağım. Ama ben devlet hizmetinde bulunduğum takdirde, sen serbest
mesleği, ticareti ve benzer şeyleri kesinlikle düşünme." (x)
Yüksel Menderes, bunun üzerine babasından Dışişleri sınavına girmek için izin
ister.
Evet, Türkiye böyle başbakanlar da gördü, "Ben zenginleri severim!"
diyen başbakanlar da gördü, "Verdimse verdim!" diyen başbakanlar da
gördü, servetinin kaynağını, annesinin "çıkınında" gösteren ya da
oğlunun sünnet düğününde gelen takılarla açıklayan başbakanlar da gördü.
Kim bilir daha neler görecek?...
***
AÇIKLAMA - Eski İçişleri bakanlarından Hasan Fehmi Güneş, Ağca Maltepe Askeri
Cezaevi'nden kaçtıktan sonra "Kaçmadı, kaçırıldı" sözünü ilk defa
kendisinin söylediğini belirtti.
(x) Acılı Günler, Muammer Yaşar, Tekin Yayınevi.
hasan pulur/milliyet