Prof. Dr. Türkân Saylan'ın doğuda görev almak istemeyen meslektaşlarını ağır şekilde eleştirmesi ve "Hâkimi, öğretmeni, askeri tıpış tıpış giderken doktorlar bunu zulüm sayıyor" diye yazması, zorunlu hizmet tartışmalarını alevlendirdi
Türk Tabipler Birliği'nin başvurusu üzerine "Danıştay'ın zorunlu hizmetin
yapılamayacağı" yönündeki kararıyla başlayan tartışmalar giderek artıyor.
Uluslararası başarılara imza atmış tıp doktoru Prof. Dr. Türkân Saylan, doktorların
zorunlu hizmeti reddetmesini anlamadığını dile getirdi ve "Ülkenin, sana
konfor sağlayamayan yörelerinin adını 'sürgün yeri'ne, 'mahrumiyet bölgesi'ne
çıkarmada senin rolün yok mu? Orada doğarken ölen analarda, bebelerde senin
sorumluluğun yok mu? Bunu nasıl temizleyebileceksin?" diye sordu. Saylan'ın
görüşlerine katıldığını belirten İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay
Gürsoy, "Gönüllü olarak da bu iş yapılabilir" derken, Sağlık Bakanı
Recep Akdağ da, "Keşke gönüllü hekimlerimiz olsa" diye konuştu.
Radikal gazetesinde dün "Ülke sorunlarına duyarlı sağlıkçılara açık mektup - Çözüm Üretme Zamanıdır" başlıklı yazısında Saylan, doktorlara "Sen ne katacaksın bu çorbaya, insanları sağlıklı kılmak için sen yüreğinden, beyninden, emeğinden ne vereceksin?" diye sordu.
Prefabrik sağlık ocağı
Saylan, hekimlerin sağlık hizmetlerinin çözümü konusunda gerçekçi bir plan ve
projeyi topluma ve gelip giden siyasi iktidarlara kabul ettirme çabası yerine,
yapılan ve çoğu da yanlış olan her şeye anında tepki göstermekle, tıpkı yıllardır
muhalefet partilerinin yaptıklarının benzerini yapmakla yetindiklerini vurguladı.
Saylan, 1983'lerde Van'ın Çaldıran ve Muradiye'sinde görevliyken, prefabrik sağlık ocaklarında çalıştığını anımsatarak, askeriyeden alınan ranzalarda yatarak gündüzleri köylere dağıldıkları o dönem genç sağlıkçıların içlerinde yurt sevgisi ve hizmet coşkusunun işlediğini söyledi.
'Tıpış tıpış gidiyorlar'
"Mahrumiyet bölgesi" tanımını da eleştiren Saylan, şöyle devam etti:
"Hâkimi, savcısı, askeri, öğretmeni tıpış tıpış giderken, hekimi zulüm
sayar oralara gitmeyi?.. 'Mahrumiyet bölgeleri'ni biz kendimiz yaratıyoruz.
Gitmemekle, gidince hizmet etmemekle, her şeyi kötülemekle, aldığımız eğitimi
hemen paraya dönüştürme hırsıyla, gönderilir gönderilmez dönüş yollarını aramakla
biz o bölgeleri yaratıyoruz."
"Zorunlu hizmet"in alınan raporlarla, dost ahbap bulup il merkezlerinde
görevlendirilmelerle noktalandığını anlatan Saylan, şöyle devam etti:
"Zorunlu hizmet tıp fakültelerinden ve uzmanlıklardan mezun olanlar için
salt birer yıl, kendi yaşamlarını kurmadan, sabitlemeden rahatça yapılabilecek
bir görevdir. Genç sağlıkçılarımıza, ülkelerini, insanlarını tanıma, onlara,
toprağa dokunma, bu bilgi ve deneyimlerle genel olarak ülke sorunlarına çözüm
üretme ve karar mekanizmalarına geldiklerinde, salt oy kaygısıyla popülizm yerine
gerçek ve sonuç alınabilecek kararları alabilme olanağı tanımalıyız. Tam da
ithal hekim önerileri ortalıkta dolaşırken, bu ülkenin yurttaşları olmanın onurunu
taşıyan tüm sağlıkçılarımızı, insan sağlığı konusunda somut, uygulanabilir çözümler
üretmeye davet ediyorum."
Gençlere çağrı
Prof. Dr. Saylan sağlık örgütlerinin yapılan her şeye karşı çıkarak ve kendi
aralarında da uzlaşamayarak var olageldiklerini, "Sağlık sorunlarımız nasıl
çözümlenir?" sorusuna gençlerce yanıt oluşturulmasını istediğini belirtti.
İSTANBUL TABİP ODASI BAŞKANI GÜRSOY:
'Zorunlu değil gönüllü yapılsın'
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Türkân Saylan'ın görüşlerine
katıldığını ancak bazı eklemelerin gerektiğini belirterek, "Burada hizmetin
zorunlu olmasına ihtiyaç yoktur. Gönüllü olarak da bu iş yapılabilir. Yeter
ki bu işbirliği kurulabilsin" dedi.
Sağlık sorunlarına ilişkin hazırlanan projelerde yer almak istemelerine karşın
Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından hazırlanıp Sağlık Bakanlığı'na iletilen
çok sayıda çözüm önerisinin hayata geçirilmediğini söyleyen Gürsoy, şöyle konuştu:
"Gelmiş geçmiş iktidarların sağlık bakanları, TTB ile işbirliği yapmak
yerine bir gerilim politikası gütmüşlerdir. Biz, mecburi hizmet konusunda 'hiç
kimse gitmesin' demiyoruz. 1961'deki sosyalizasyona, o dönemin hekim örgütleri
büyük bir heyecanla sahip çıkmışlardır. Yine sahip çıkıyoruz. O yöntemle, o
heyecan paylaşıldığı takdirde mecburi hizmetin benzeri uygulamalar pekâlâ yapılabilir.
Ama bir taraftan sağlığı özelleştirecek ve 'dışarıdan 100 dolara hekim getirtiriz'
diyerek hekimleri tehdit edeceksiniz, diğer taraftan da hekimlerin mecburi hizmete
gitmelerini isteyeceksiniz. Bu yasa, eşitliğe aykırı."
Genç hekimlerin Anadolu'yu tanımalarının ve deneyim kazanmalarının çok iyi bir şey olduğunu belirten Gürsoy, "Ama tek başına bununla hiçbir mesele halledilmez" diye konuştu.
Erdoğan'a eleştiri
Gürsoy, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "İthal doktor getireceğiz"
demecini eleştirerek, "Şu anda bin civarında doktor gerekli başvurularını
yapmış ve Sağlık Bakanlığı'nda görev bekliyor. Hükümet, bunlara görev vermek
yerine ithal doktor getireceğiz diyor. Bu bir fanteziden başka bir şey değildir"
şeklinde konuştu.
milliyet