Anasayfa

AYM'den gizli tanık kriterleri

Ergenekon ve Balyoz davalarında mahkümiyetlerde etkili olan 'gizli tanık' ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) önemli bir karar çıktı.

Haber Giriş : 2015-06-26T13:33, Son Güncelleme 2021-08-15T19:01

AYM, gizli tanığın kimliğinin mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden gizlenmesi ve sanıkla avukatına duruşmada sorgulama imkanı verilmemesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğuna karar verdi. Böylece mahküm edilen sanıklara AYM'ye başvurup ihlal kararı alarak yeniden yargılanma yolu açıldı.

GİZLİ TANIKLIĞA İLİŞKİN BARAN KARADAĞ KARARI

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 7/5/2015 tarihinde Baran Karadağ'ın bireysel başvurusunda (B. No: 2014/12906) oybirliğiyle, başvurucunun bazı suçlara yönelik mahkumiyetlerinin belirleyici ölçüde bir gizli tanığın ifadesine dayandırıldığı, tanığın kimliğinin neden gizlendiği hususunda bir gerekçeye yer verilmediği ve gizli tanığın menfaatleri ile başvurucunun haklarının dengelenmediği gerekçeleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu hakkında Van Cumhuriyet Başsavcılığınca "PKK KONGRA GEL terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işlemek, terör örgütü faaliyeti çerçevesinde görevli memura etkin direnme ve terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlarından 2011 yılında soruşturma yürütülmüştür.

Anılan soruşturma kapsamında bir gizli tanığın beyanlarına başvurulmuştur. Tanığın kimliğinin gizlenmesi hususunda Van Cumhuriyet Başsavcılığınca herhangi bir gerekçe gösterilmemiştir.

Başvurucu hakkında atılı suçlardan Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250. madde ile görevli) kamu davası açılmıştır. Mahkeme, soruşturma evresinde dinlenen gizli tanığı, başvurucu ve vekiline gününü ve saatini bildirmediği bir tarihte dinlemiştir.

Tanığın kimliğinin gizlenmesi hususunda mahkemece de herhangi bir gerekçe gösterilmemiş ve karara dayanak olabilecek hukuki ve fiili nedenlere yer verilmemiştir. Gizli tanığın beyanlarının alındığı celsede Cumhuriyet savcısı da hazır bulunmuştur.

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 25/9/2013 tarihli ve E.2013/215, K.2013/193 sayılı kararıyla başvurucunun terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, izinsiz patlayıcı madde bulundurma, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme, "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve patlayıcı madde bulundurma" suçları dışındaki suçlar yönünden mahkümiyet kararlarının açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.

Anılan karar hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeyen suçlar yönünden Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 5/3/2014 tarihli ilamıyla onanmıştır.

İddialar

Başvurucu, yargılandığı ceza davasında, gizli tanığın gerçeği yansıtmayan beyanlarına dayanılarak mahkümiyetine karar verildiğini, kovuşturma evresinde tercüman hakkından yararlandırılmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki taleplerinin reddedildiğini belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa'nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi gereği sanığın, aleyhinde olan tanıkları aleni duruşmada çelişmeli bir biçimde sorgulama hakkı bulunmaktadır. Kovuşturma sırasında tanık delili de dahil olmak üzere bütün kanıtların tartışılabilmesi için kural olarak, bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulması gerekir.

Ancak, bazı olaylarda tanığın kimliğinin sanıklar tarafından bilinmesi, tanık veya yakınları için tehlike doğurabilir; tanıklık yapacakların beyanlarından ötürü kendilerine zarar verilmesinden korkmaları için haklı sebepleri bulunabilir. Bu kişilerin yaşamları, özgürlük ve güvenlikleri gibi birçok menfaatleri tehlikeye girebilir. Bu bakımdan kamu görevini yerine getirerek verdiği bilgilerden dolayı tanığın, kendisinin veya tanıklığı nedeniyle yakınlarının ya da mallarının korunmasını isteme hakkı bulunmaktadır.

Örgütlü suçlarla mücadele için, ceza muhakemesinde tanığın kimliğinin gizli tutulması mümkündür. Ancak, mahkümiyet kararı yalnızca kimliği açıklanmayan tanığın ifadesine dayandırılamayacağı gibi bu ifade mahkümiyetin belirleyici delili konumuna da yükseltilemez. Gizli tanık beyanlarına ancak savunma için, tanığın ve ifadesinin inanılırlığını ve güvenilirliğini sorgulama fırsatını teminat altına alan telafi edici önlemlerin sağlanması, savunma hakkı kısıtlamalarının asgari düzeyde tutulmuş olması ve bu kısıtlamaların tanığın korunmasını sağlamak için gerekli olması koşullarında başvurulmalıdır. Diğer bir ifadeyle, sanığın çıkarlarının ona karşı ifade veren tanığın çıkarlarıyla dengelenmesi gerekir. Çünkü bu hallerde savunma, kimliği gizlenen kişinin, önyargılı, düşmanlıkla hareket eden veya güvenilmez biri olup olmadığını sınama veya söyleyeceklerinin inanırlığını sorgulama imkanından yoksun kalabilir.

Bu durumda tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığının ve gizli tanık ifadesinin, verilecek hükmün tek veya belirleyici temel dayanağı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda, yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya belirleyici delil ise ve savunma tarafına dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olabilecektir.

Somut olayda, "patlayıcı madde bulundurma ve mala zarar verme" suçlarına ilişkin mahkümiyet kararı esas olarak gizli tanığın anlatımına dayanmıştır. Diğer bir ifadeyle, bu suçlar yönünden gizli tanık beyanları mahkümiyette belirleyici delil olarak kullanılmıştır.

Gizli tanığın beyanları soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından alınmıştır. Gizli tanık mahkeme tarafından, celse arasında ve başvurucuya haber verilmeksizin dinlenmiştir. Tanığın kimliğinin neden gizlendiği hususunda Cumhuriyet Başsavcılığınca ve mahkemece gerekçe gösterilmemiştir. Başvurucu ve müdafii, kovuşturma evresinde gizli tanığın beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunamadıklarından, ses bağlantısı yoluyla da olsa onu sorgulayamamışlar, sorulan sorulara verdiği cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edememişlerdir. Savunma tarafı böylelikle, sorgulama yoluyla gizli tanığın güvenilirliğini test edememiştir.

Sonuç olarak, tanığın kimliğinin neden gizlendiği hususunda bir gerekçeye yer verilmediği, hükmün belirleyici ölçüde gizli tanığın ifadesine dayandırıldığı ve bu durum nedeniyle başvurucu (sanık) lehine mahkemece alınan teminatların da yetersiz kaldığı, dolayısıyla tanığın menfaatleri ile sanığın savunma hakkının adil bir şekilde dengelenmediği sonucuna varılmıştır. Bu sebeplerle, başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.

Karara ulaşmak için tıklayınız.

Memurlar.Net