Anasayfa

Ceza infaz kurumları memurları, yıpranma istiyor

Haber Giriş : 2016-02-22T12:43, Son Güncelleme 2018-03-27T00:42

Haber Gönder servisi yoluyla iletilen ve daha önce de sitemizce işlenen iletiye aşağıda yer verilmiştir

Uzun yıllardır ceza infaz kurumu çalışanlarına fiili hizmet zammı -yani bizim deyimimizle yıpranma hakkı- verilmesi konusu sürekli konuşulur durur. Son on yılda ise konuşmaktan öteye geçilmiş, bunun bir hak olduğu çeşitli göstergeler ortaya konarak talep edilir olmuştur.

Bilimsel araştırmalar, basına ve tüm medya organlarına yansıyan haberler, çeşitli resmi ve sivil gözlem raporları ve en önemlisi bizim kendimizi anlattığımız onlarca yazı ve raporun hepsi birden, eğer bir yıpranma hakkı verilecekse ilk sıralarda ceza infaz kurumu çalışanlarının olması gerektiğini açıkça anlatmaktadır. Aslında bu hareket 2008 yılında meyvesini vermiş, hazırlanan bir torba yasa içinde TBMM'den geçerek yasalaşma yolunda son düzlüğe girmişken, zamanın cumhurbaşkanının torba yasa içindeki bazı değişiklikler nedeniyle yaptığı vetodan dolayı rafa kalkmıştır. Ta ki Güvenlik Yasa Tasarısı içine dahil edilene kadar.

Öncelikle bu yıpranma hakkı denilen düzenleme nasıl ve ne şartlarda veriliyor diyerek ilgili yasaya baktığımızda, 18 unvanda çalışanın bu haktan yararlandığını görüyoruz. Bu hakkın veriliş sebebini baz aldığımızda bunların birçoğuna neden yıpranma verildiğini anlayabiliyoruz. Madenciler, güvenlik güçleri, riskli işlerde çalışanlar... Bunları anlamak zor değil, bizim anlamakta zorluk çektiğimiz ceza infaz kurumu çalışanlarının bunun dışında tutulma sebebi! Eğer yapılan işin riski, çalışma koşullarının zorluğu, muhtemel meslek hastalıkları ve buna benzer etmenler göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılıyorsa, ceza infaz kurumlarının bu değerlendirme dışında tutulmasının akli izahının yapılması gerekir. Birkaç yıl önce yıpranma ile ilgili en fazla muhalefet yapan bakanlık olan Maliye Bakanlığına bunun izahını sorduk ve gelen yanıtı sizlerle paylaştık. Buradan tekrar akla zarar bu yanıtı hatırlatmak isteriz. Bakanlık öncelikle ülkenin mali politikasından, Avrupa ülkeleri de örnek gösterilerek ortalama yaşam süreleri de dikkate alınarak oluşturulmaya çalışılan ekonomik dengeden uzun uzun bahsettikten sonra, eğer ceza infaz kurumlarına yıpranma payı verilmesi halinde bu ekonomik dengenin bozulabileceği belirtilmiş ve hemen arkasına da, "eğer yaptığınız iş riskli ve zor bile olsa zaten bunun karşılığı tazminatla ödenmektedir" lafı eklenmişti. Böyle bir yanıtı veren kişilerin insana verdikleri değer de sahip oldukları matematik bilgisi de açıkça kendisini ortaya koymuştu aslında.

Bu haktan yararlanan diğer meslek gruplarına bir sözümüz yok. Her meslek muhakkak çok önemlidir ve zorlukları vardır. Ancak buradan bir kez daha neden bizim yıpranan meslek gruplarının ilk sıralarında olduğumuzu yinelemek istiyoruz. Ceza infaz kurumlarında çalışan personelin vermekte görev alanı; genellikle toplum tarafından dışlanmış, özgürlüğü kısıtlanmış, çoğunlukla psiko-sosyal açıdan problemli ve bazen de ruh sağlığı sorunları yaşayan, gereksinimleri ceza infaz kurumlan tarafından karşılanan insanlara verilen hizmettir. Bu hizmeti yerine getiren yönetici ve personelin karşılaştığı güçlükler ise sayılamayacak kadar fazla...

Diğer yandan, ceza infaz kurumlan ve tutukevleri çalışanları yalnızca kurumda kalan tutuklu ve hükümlülere hizmet vermezler. Tutuklu ve hükümlülerin yakınları, avukatlar, çeşitli sivil toplum kuruluşları, basın kuruluşları da muhatap olunan kitleye dahildir. Ceza infaz kurumlan ve tutukevleri çalışanları insana ve topluma hizmet vermektedir ve yapılan iş bir toplumsal hizmet niteliğindedir.

Ceza infaz kurumu çalışanları, sadece görev yaptıkları kurumlardaki olumsuz fiziki koşullar, psikolojik ortamın ve muhatap oldukları kitlenin özellikleri yüzünden değil; kısıtlanmış sendikal haklar, yetersiz mali ve sosyal haklar ve bunların yanında toplumda yer alan olumsuz imaj yüzünden de sıkıntılar yaşamaktadır. Avrupa ülkelerinin bazılarında iş nedeniyle maruz kalınan stresin bile meslek hastalığı sayıldığı günümüzde; ceza infaz kurumu çalışanlarının büyük bölümünün yoğun stres yüzünden kalp ve damar hastalıklarına, kronik yorgunluk sendromu ve tükenmişlik sendromlarına, mide ve bağırsak hastalıklarına, vardiyalı işlerde ise sıkça görülen hormonal bozukluklara maruz kalındığı açıkça ortadadır. Bilim insanları bu iş koşullarının bu hastalıklar dışında; psikosomatik hastalıklar, alerjik hastalıklar, kanserler, peptik ülser, huzursuz bağırsak sendromu gibi hastalıklara zemin hazırlayabildiğini de belirmektedir.

Bu işin sadece bir yüzü. Diğer yüzü daha vahim. Gün geçmiyor ki ceza infaz kurumlarında personele yönelik bir darp, yaralama veya saldırı haberi gelmesin. Ceza infaz kurumları Adalet Bakanlığına bağlı kamu kurumlarıdır. Acaba kaç tane kamu kurumunda çalışan personel sürekli saldırıya maruz kalıyor, öldürülüyor, yaralanıyor, hakarete uğruyor, tehdit ediliyor? 400 civarında ceza infaz kurumu var durum hemen hemen hepsinde aynı. Ne zaman ne olacağı, neyle karşılaşılacağı belli olmayan ceza infaz kurumlarında iş riskinin oldukça yüksek olduğu da açık...

Durumu her yönüyle bu kadar açık olduğu halde ceza infaz kurumu çalışanlarının yıpranma hakkından hala mahrum olması inanılacak gibi değil. CİPDER hukuk danışmanı Av. Mutlu EŞER'e göre bugün on sekiz farklı meslek grubunun yararlandığı ve yakın zamanda diğer bazı mesleklere verilmesi düşünülen yıpranma hakkından ceza infaz kurumu çalışanlarının yararlanamaması açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil ediyor. Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Yasası bu yıl tekrar meclis gündemine gelecek, geçen yıl kaldığı yerden devam edecek. Yine umduğumu bulamazsak bundan sonraki adres Anayasa Mahkemesi gibi görünüyor.

Memurlar.Net - Özel