Anasayfa

Yıldırım: Gözaltına alınan şahıs sayısı 13 bin 2

Başbakan Binali Yıldırım: Milletimizde "idam" diye büyük bir öfke var. Biz vatandaşların bu talebini aldık. Biz bu mesaja duyarsız kalamayız. Bu ayaküstü verilecek bir karar değil. Partilerle karar vereceğiz. Türkiye bir hukuk devleti, intikam duygusu ile değil adaletle karar vereceğiz.

Haber Giriş : 2016-07-23T22:00, Son Güncelleme 2018-03-27T00:42

Başbakan Binali Yıldırım, darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmeye ilişkin, "Cumhurbaşkanımız da bir şeylerin ters gittiğini biliyordu ve birtakım olayların yayılarak devam ettiği kanaati onda da vardı. Şunu konuştuk, dedik ki, (Ölmek var, dönmek yok. Halkın iradesini bunların eline, bu eşkiyaların, bu canilerin eline asla vermeyeceğiz. Son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Vatandaşımızı bu zilletten kurtaracağız.)" dedi.

Yıldırım, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

15 Temmuz gecesi darbeyi saat kaçta öğrendiği ve o anda neler hissettiği yönündeki soru üzerine Yıldırım, İstanbul'da Dolmabahçe Ofisi'nde çalıştıktan sonra saat 21.30 sıralarında Anadolu yakasına Tuzla civarındaki evine doğru hareket ettiğini söyledi. Boğaziçi Köprüsü'ne geçtikten 10 dakika sonra, daha eve varmadan köprünün tutulduğunu ve oradaki insanlara "Sıkı yönetim ilan oldu, hadi geri gidin, evlerinize dağılın." diye uyarılar yapıldığını duyduğunu aktaran Yıldırım, ilk andaki yaşananları yakın korumasından ve kendisini arayan dostlarından öğrendiğini belirtti.

Saat 22.00 sıralarında da eve vardığını anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hemen bir durum değerlendirmesi yaptık. Önce İçişleri Bakanı'nı aradım, Genelkurmay Başkanı'nı aradım ama ulaşamadım. Genelkurmay Başkanı'nın telefonu çalıyor, cevap vermiyor. İçişleri Bakanı'nın telefonu kapalı gözüküyor. Sonra öğrendik ki İçişleri Bakanı Erzurum'a gidiyormuş, uçaktaymış o esnada. Genelkurmay Başkanı'nın da elinden telefonu almışlar, dolayısıyla telefona cevap veremiyor. Hemen bir gariplik olduğu kanaati bende zaten hasıl oldu. Ne yapmamız gerekiyor, ayaküstü hemen yanımdaki arkadaşlarla bir değerlendirme yaptık. Ankara Valisi'ni aradım, Emniyet Genel Müdürünü aradım, İstanbul Valisi'ni aradım, bir durum tespiti yaptım. Baktık ki iş kötüye gidiyor. Her yandan tanklar çıkmaya başlamış, uçaklar alçak uçuş yapıyor, helikopterler sahada, belli ki bir şey var ama işin adını koymak gerekiyor. Orada şöyle bir karara vardım, bu bir kalkışmadır, silahlı kuvvetleri içerisinde emir komuta zinciri dışında gelişen bir kalkışmadır. Neye karşı, milli iradeye karşı, demokrasiye karşı bir silahlı eylemdir, terörist bir faaliyettir."

Gelişen bilgileri vatandaşa aktarmak için bir televizyon kanalına bağlantı kurulduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'de demokrasiye, siyasi iradeye karşı bir kalkışma olduğunu ancak bu kalkışmanın silahlı kuvvetlerin komuta kademesinin hiyerarşik yapısıyla alakalı olmadığını aktardıklarının altını çizdi.

Başbakan Yıldırım, silahlı kuvvetler içerisinde askeri üniformaya bürünmüş birtakım terör gruplarının bir hareketinin yaşandığını vatandaşlara bildirdiklerini söyledi.

"Kalkışmanın emir komuta zinciri içinde olmadığına nasıl emin oldunuz?" sorusuna ise Yıldırım, şu yanıtı verdi:

"Açıkcası ben orada kısa değerlendirmem ve aldığım bilgiler sonucu böyle bir karara vardım. Daha doğrusu benim buradaki teşhisim böyleydi. O tamamen kendi inisiyatifimle verdiğim bir karardır. Daha sonra olayların gelişiminden, bu silahlı darbe teşebbüsünün ortadan kaldırılması için çok ciddi katkı sağlandığını öğrendim. Nasıl bir katkı sağlanmış...Bizim bu beyanatımızı duyan bazı komutanlar, 'Başbakan açıkladı, bu bir kalkışma, bu, komuta kademesinin bilgisi, onayı doğrultusunda olan bir iş değil, dolayısıyla hemen valilerle, bütün emniyet güçleriyle bir araya gelerek neler yapılabileceğini, hangi adımların atılacağını birlikte planlamışlar. Bu önemli bir gelişmeydi."

Halka yaptığı çağrıyı hatırlatan Yıldırım, vatandaşlara, "Merak etmeyin, hükümetimiz, başta başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız olmak üzere biz bu çapulculara pabuç bırakmayacağız, gereğini yapacağız. Rahat olun. Bunu yapanlar da hesabını en ağır şekilde ödeyecek." şeklinde açıklamalar yaptığını ifade etti.

Televizyon kanallarına da telefonla bağlantı kurduğunu aktaran Yıldırım, "Adım adım sorular soruları getirdi. Bu örgüt kimdir, nedir, hangi gruptur, boyutu nedir gibi sorulara muhatap olduk. O ara başta grup diye tanımladığım bu yapının FETÖ olduğunu anladık. Saldırılardan, gelişmelerden, bu işe katılan isimlerden hareketle adını da koyduk. Aşağı yukarı gece yarısından biraz önceydi, zannediyorum 22.30 gibi adını da koydum. Ondan sonra tabii orada biz bunları yaparken bir yandan da arkadaşlar, tanklar buraya doğru geliyor. Burası güvenli değil, gitmemiz lazım. Biz hala Tuzla'dayız." diye konuştu.

- "Ölmek var, dönmek yok"

Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştüklerini anlatan Başbakan Binali Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:

"Cumhurbaşkanımız da bir şeylerin ters gittiğini biliyordu ve birtakım olayların yayılarak devam ettiği kanaati onda da vardı. Şunu konuştuk, dedik ki, 'Ölmek var, dönmek yok. Halkın iradesini bunların eline, bu eşkiyaların, bu canilerin eline asla vermeyeceğiz. Son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Vatandaşımızı bu zilletten kurtaracağız.' Bunun için ne yapalım, elimizde emniyet güçleri var, özel harekat polisi var, asker içerisinde de vatanını, milletini, bayrağını seven askerlerimiz var, subaylarımız var. Bunlara bu işe bulaşmamalarını, bu konuda devletinden, milletinden taraf olmalarını istedik ama ciddi bir orantısız güç var. Bir yandan bombalamalar da başlamış. Kritik noktalar, bomba atmaya başladılar. Tabii burada dedik ki, Sayın Cumhurbaşkanımızla kararlaştırdık, artık işin sahibi milleti de bu mücadeleye davet etmemiz gerekiyor ve dedik ki, 'Gün bugündür, darbeye karşı, bu soysuz darbe girişimine karşı milletimiz, ülkeye, demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmalı ve sokağa inmelidir' dedik. Meydanlara halkı davet ettik."

Başbakan Binali Yıldırım, FETÖ'nün darbe girişiminin yaşandığı gece bulunduğu İstanbul'da yaşadıklarına ilişkin, "Önce 'Sabiha Gökçen'e gidelim' dedik, sonra arkadaşlar 'Burası hedef yeri' dediler, 'Oraya gitmemiz çok sakıncalı Ankara istikametine gidelim'. Nihayet Ankara'ya gideceğimiz için öyle karar verdik. Ama giderken, evden çıktık, devam ederken tanklara rastladık, onlar 'durun' diye bize işaret ettiler, durdurmaya çalıştılar, bir müddet durduk, riayet ettik. Azıcık gittikten sonra yol genişledi, oradan da süratle uzaklaştık vesaire atlattık" dedi.

Yıldırım, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Darbe girişiminin ardından insanların akın akın işgalcilerin olduğu noktalara hareket ettiklerini ifade eden Yıldırım, insanlıktan nasibini almayan üniformalı teröristlerin doğrudan insanları helikopterlerden taradıklarını, tankları insanların üzerine sürdüklerini, uçaklarla havadan bomba atıp toplu ölümlere yol açtıklarını, binaları yerle bir ettiklerini söyledi.

- "Tanklara rastladık"

Yıldırım, Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Polis Özel Harekat Merkezi'ndeki polislerin, Güneydoğu'dan iki üç gün önce bölücü terörle mücadeleden geldiklerini ve o gece olaylara müdahale etmek için hazırlık yaparken bombalandıklarını, 50 polisin şehit olduğunu belirtti.

Bir şekilde bu işin kontrol altına alınması için harekete geçtiklerini anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanımız orada güvenli değil. Bulunduğu yerden ayrılma planları yapıyor. Biz de dedik ki 'Bu hava akınlarını durduralım. Bunlar Akıncı'dan koordine ediliyor.' Tuzla'dan çıktım. Nereye gidelim? Önce 'Sabiha Gökçen'e gidelim' dedik, sonra arkadaşlar 'Burası hedef yer, oraya gitmemiz çok sakıncalı Ankara istikametine gidelim' dediler. Nihayet Ankara'ya gideceğimiz için öyle karar verdik ama giderken, evden çıktık, devam ederken tanklara rastladık, onlar 'durun' diye bize işaret ettiler, durdurmaya çalıştılar, bir müddet durduk, riayet ettik. Azıcık gittikten sonra yol genişledi, oradan da süratle uzaklaştık, atlattık. Bu arada tabii mutlaka şunu yapmamız gerektiğini düşündük. Bir yandan Hava Kuvvetleri ile irtibat kurmaya çalışıyoruz. Genelkurmay Başkanımız ile görüşemiyoruz tabiatıyla. Hava Kuvvetlerinde kuvvet komutanını aradık, ona da erişemedik. Bu sefer Hava Savunma Komutanlığı var Eskişehir'de. Orada 3-4 tane general var. Onlarla görüştüm."

Yıldırım, komutanların "Efendim izinsiz, kontrol dışı Diyarbakır, Akıncılar ve Balıkesir'den kalkan uçaklar Ankara, İstanbul üzerinde akçak uçuş yapıyor, bombalıyor helikopterler aynı şekilde" dediklerini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Onlara 'Kardeşim sizin elinizde başka araç yok mu, niye kaldırıp bunları baskılamıyorsunuz, niye bunların insanlar üzerine saldırılarını engellemiyorsunuz?' dedim. İşte, 'Araçlar yüklü değil, yüklenmesi iki saat sürer, Erzurum'dan bir saat gelmeleri sürer' şeklinde konuşuyorlar. Bu benim canımı çok sıktı. 'Böyle bir şey olamaz kardeşim. Bu dedikleriniz ikna edici değil. Bakın size emrediyorum, derhal bu saldırıları püskürtmek üzere uçakları kaldırın ve bu kepazeliği ortadan kaldırın, emrediyorum' deyince generallerden biri 'yazılı emir gönderin' dedi. Orada tabii benim sigortam attı. 'Ne yazılı emri kardeşim' dedim. 'Bak ben senden bunun hesabını soracağım. Bu telefonda dediğim her şey yazılı emir niteliğindedir. Ya bu emrin gereğini yaparsın yahut da bunun bedelini ağır şekilde ödersin' dedim. Bu kadar mücadeleden sonra oradan uçakların gelmesini başarabildik ama en az iki saat kaybettik."

Yıldırım, "Telefonda konuştuğunuz general gözaltında mı?" sorusu üzerine "Zannediyorum gözaltındaki generallerden biri." ifadesini kullandı.

- "Jandarmalar içerden fırladı, ateş etmeye başladı"

Bu konuşmalar sırasında Ankara'ya gitmeye devam ettiklerini aktaran Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anayoldan gelince 'Karayolu güvenli değil, girmeyin' diye uyarılarda bulununca arkadaşlar, farklı güzergahı tercih etme ihtiyacı duyduk. Bir yandan da yapılacak işleri organize ediyoruz, gelişmeleri takip ediyoruz. Bir yandan da yola devam ediyoruz. Böyle böyle Petek yoluna geldik. Gerede'den ayrıldık Samsun istikametine, oradan Ilgaz'a. O ara biraz tehditler arttı. Ilgaz Tüneli'ne gittik. O tünelde biraz kaldık. İnsanın nereden aklına gelecek. Temelini attığımız tünel gün gelecek kalkan, sığınak olacak. Böyle bir hatıra da yaşadık. Artık hava taarruzlarının püskürtüldüğünü, düşman unsurların baskılandığını anlayınca yavaş yavaş döndük Çankırı üzerinden Ankara'ya geleceğiz. Yavaş yavaş gün ağarmaya başladı. Ilgaz Dörtyol'a gelmeden karşıda Jandarma aracını gördük ve yaklaşınca içeriden fırladılar ve başladılar ateş etmeye. Arkadaşlar karşılık verdi. Şoförümüz hemen geri vitese taktı ve süratle atış menzilinden çıktık ve oradan bir tali yola girerek Ilgaz merkeze geldik. Merkezde biraz kaymakamın evine konuk olduk."

- "Bu bir terörist ama hasta bir terörist"

Yıldırım, "Aracınıza isabet eden kurşun oldu mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Hayır isabet etmedi ama ateş oldu, yani birkaç el ateş edildi. Bize doğru hedef gözeterek ateş ettikleri belli. Ama arkadaşlarımız da karşılık verdi. Allah'tan herhangi bir sıkıntı yaşamadık yani. Ucuz atlattık diyebiliriz. Yiyeceğimiz ekmek, içeceğimiz su varmış. Allah sakladı. Önemli değil tabi. Önemli olan bu kadar masum insanı gözünü kırpmadan öldüren bu canileri bu millet asla affetmeyecek. Bunların ne dinle işi var, ne imanla işi var. Bunları kıblesi, kutsalı yok. Bu bir terörist ama hasta bir terörist. Dini kullanıyor. Din Müslümanların ortak değeri. Bu değeri kullanarak insanları suçuna ortak etmek için her şeyi yapıyor. İşin adını doğru koymak lazım. Amerikalı başkan yardımcısına da bunu aynen söyledim. 'Bu adamı daha fazla muhafaza edemezsiniz. Ayan beyan bu insanlık suçu işliyor. Bu kadar insanın kanına girdi. Dolayısıyla bu suç makinesini ülkeye teslim edin' dedim. İşin özeti bu."

Başbakan Binali Yıldırım, askeri birliklerin şehir dışına çıkarılması ile ilgili "Halka tehdit olmayacak her türlü tedbiri alacağız, her türlü kontrol mekanizmasını hayata geçireceğiz. Bu süreç, yaşanan bir dizi hatanın, bir dizi zaafların ortaya çıkması ve bunlara yönelik tedbirlerin alınması sürecidir." dedi.

Yıldırım, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın darbe girişimi gecesi İstanbul'a gelerek halka hitap ettiğini ve milletin yüreğini ferahlattığını dile getiren Yıldırım, vatandaşların o sırada hala tehdidin bitip bitmediği konusunda net bir bilgiye sahip olmadığını belirtti.

Yıldırım, yaşananları, "Biz büyük oranda püskürtüldüğünü biliyoruz ama hala oradan, buradan tacizler, saldırılar oluyor, sokağa tam hakim değiliz, çünkü asker bizim elimizde değil. Sadece elimizde polisler var, özel kuvvet var. Ama bizim, onların hesap edemediği çok büyük bir gücümüz var, vatandaş. Meydanlara indi, gözünü kırpmadan onların kurşunlarına karşı geldi, tankların altına yattı, üstüne çıktı, tankların kafesine çıktı, onları aşağı aldı. Bu iman, bu inanç ülkesine, memleketinin geleceğine olan bu güven vatandaştaki hakikaten takdire şayan." şeklinde anlattı.

- "Sonuç ortada..."

"Bu zorlu dönemeçte, istihbarat teşkilatı ve Genelkurmay'ın nasıl bir sınav verdiğine" ilişkin soruya Yıldırım, şu cevabı verdi:

"Şu kadar talimatnameden bahsediyoruz, bir buçuk santimetre kalınlığında. Bu bir dakikada hazırlanır mı? Bütün birliklere, hangi ile kim sıkıyönetim komutanı olacak, hangi ile kim belediye başkanı olacak, sıkıyönetim mahkemelerinin başkanları kim olacak? Bir ton emir. Karargahta sorumlu generaller kimler olacak, kara kuvvetleri, deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri, genelkurmay hepsini inceden inceye çalışmışlar. Ama sonuç ortada...

Ben olanları anlatıyorum, bunun yorumunu da vatandaş yapsın. Burada kamuoyuna yansıdı, istihbarat, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı bundan bir vesile, bir ihbarla haberi olmuş ve bu haberin üzerine Genelkurmay Başkanına bu bilgiyi aktarmış. Genelkurmay Başkanı bununla ilgili gerekli talimatları vermiş, 'böyle böyle tehlikeler var dikkat edin' diye. Hatta yetmemiş Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı da gitmiş oraya bir, iki saat de beraber çalışmış, bütün bunlara rağmen önlem alınamamış, üstüne üstlük de kuvvet komutanlarının tamamını, Genelkurmay Başkanını da derdest ederek, Akıncı'ya götürmüşler. Bu tarafı rahatız edici bir şey ama oldu."

- "Onun cevabını ben de arıyorum"

"Size niye haber verilemedi?" sorusuna Yıldırım, "Onun cevabını ben de arıyorum. Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı bana bağlıdır. Cumhurbaşkanımıza sürekli her şeyi haber verir, 24 saat 7 gün. Ama maalesef bizim süreçten haberimiz olmadı, işin özeti bu." karşılığını verdi.

Başbakan Yıldırım, "MİT ve Genelkurmay'dan yeniden yapılanma ve görevden almalar bekleniyor mu?" sorusu üzerine "Bütün bunlar bizim için büyük bir sınavdır, çok büyük bir musibettir. Bundan çıkarmamız gereken dersler var. Her şeyi yeni baştan almamız lazım. 'Bir daha böyle hiç başımıza gelmez' diye düşünecek halimiz yok. Her şeyi, Genelkurmay'daki yapılanma, nasıl yapılanma? Bu tanklar canı istediği zaman dışarı nasıl çıkıyor, çıkmaması lazım. Bunların şehrin ortasında olma ihtiyacı var mı, tehdit oluşturuyor mu, oluşturmuyor mu? Bu havaalanlarındaki uçak, her aklına esen bir pilot kalktı geldi İstanbul'u bombaladı, Ankara'yı bombaladı, cinnet getirdi, buna karşı bir tedbir var mı? Bunların hepsinin gözden geçirilmesi lazım." değerlendirmesini yaptı.

- "Halka tehdit olmayacak her türlü tedbiri alacağız"

"Askeri birlikler şehir dışına mı çıkarılacak?" sorusu üzerine Yıldırım, "Gayet tabi. Halka tehdit olmayacak her türlü tedbir alacağız, her türlü kontrol mekanizmasını hayata geçireceğiz. Bu süreç yaşanan bir dizi hatanın, bir dizi zaafların ortaya çıkması ve bunlara yönelik tedbirlerin alınması sürecidir. Bu işin bir tarafı. İstihbarat tarafında neler var, hangi sorunlar var, bunları birer birer ele alacağız, masaya yatıracağız ve bir daha Türkiye bir yandan bölücü terörle mücadele ediyor, güneydeki sınırlarını korumak için var gücüyle çalışıyor. Bütün bu kadar bu konularla meşgulken bir de ülkemizin güvenliğine, vatandaşımızın huzuruna yönelik bu tür aptalca girişimlere de asla ve asla tahammülümüz olamaz, buna izin veremeyiz." diye konuştu.

"Askeri birlikler, meskun mekanların, şehir merkezlerinin dışarısına mı çıkarılacak?" sorusuna Yıldırım, "Bunlarla sınırlı değil. Bunlar var. Bunun dışında da çok köklü tedbirlerimiz olacak. Bunun neler olduğunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz." yanıtını verdi.

- "Cumhuriyet tarihinde bir ilk"

Başbakan Yıldırım, Genelkurmay Başkanlığı ve MİT'te görevden almalar olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, "Askeri Şura var. Askeri Şura'yı 28 Temmuz'a aldık ve burada yapacağız, belki de Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Askeri Şura'yı Başbakanlıkta Çankaya Köşkü yerleşkesinde yapacağız." dedi.

"Niçin, Genelkurmay güvenli mi değil?" sorusuna Yıldırım, "Hayır, o anlamda değil. Biz teklif ettik. Nasıl olsa bu başbakanın başkanlığında toplanan bir kuruldur. O halde bunu Başbakanlık'ta bu sefer yapalım dedik, makul görüldü. Sayın Cumhurbaşkanımız da vardı, orada teklif ettik, kabul gördü. Burada yapacağız." karşılığını verdi.

Yıldırım, 28 Temmuz'da yapılacak YAŞ toplantısının diğer şuralardan farklı olacağını vurgulayarak, "Burada sadece terfiler, tayinler vesaire konuşulmayacak aynı zamanda 15 Temmuz'da ülkemizin yaşadığı başarısız, silahlı darbe ve onun sebepleri, sonuçlarını da konuşacağız. Büyük bir şeffaflıkla bunlar konuşulacak. Nerede hata yapıldı, düzeltici çalışmalarımız neler olmalı, bir daha böyle sorunlarla karşılaşmamak için hangi tedbirleri almalıyız? Bunları enine boyuna konuşacağız." ifadelerini kullandı.

- Başbakan Binali Yıldırım, FETÖ'nün darbe girişiminin olduğu gece bazı komutanların düğünde olmasına ilişkin, "Bunların hepsi rastlantı mıdır, yoksa planın bir parçaları mıdır bu sorular haklı olarak soruluyor. Bunlar ortaya çıkacak, bunların hepsi detaylı olarak araştırılacak. Herkes düğüne gidiyor, yıllarca kendisinin komutanlık yaptığı, nikah şahidi olarak davet edildiği insan gitmiyor. İzmir'de tatildeyken tatilini kesiyor, Ankara'ya gelme ihtiyacı duyuyor. Garip olacak birçok olay arka arkaya geliyor. Düğün basılıyor, o komutanlar derdest ediliyor. Bütün bunlar, hepsi bir şeylerin ters gittiğini ve bir şeylerin çok öncesinden planlandığını, hazırlıkların yapıldığını gösteriyor." dedi.

Yıldırım, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Türkiye'nin bir daha böyle bir darbe girişimiyle karşılaşmaması için alınacak tedbirler arasında, askeri liselerin kapatılmasının da yer alıp almayacağına" ilişkin soru üzerine Yıldırım, hiçbir şeyin ihtimal dışı olmadığını, bu yapının, gelecek dönemler içinde Türkiye'ye ve millete bela olmasını engelleyecek tedbirlerin alınacağını belirtti.

"Sadece askeri kurumlarımızda değil, aynı zamanda bütün devlet kurumlarımızda da iş hayatında da her yerde bu tedbiri alacağız." ifadesini kullanan Yıldırım, "Bundan kaçış yok. Bununla ilgili süreci de başlattık malum. Dolayısıyla şundan emin olmamız lazım. Bunu bir daha yaşamayalım, asla ve asla böyle bir sorunu Türkiye yaşamamalıdır." diye konuştu.

Yaşanan kalkışmanın bedelinin ağır olduğunu vurgulayan Yıldırım, 246 şehit verildiğini, tedavi gören 370'in üzerinde gazinin bulunduğunu bildirdi.

Toplam 2 binin üzerinde yaralının tedavisinin tamamlandığını belirten Yıldırım, "Milletçe büyük bedel ödedik. Bu bedelin hesabını da soracağız. Ondan hiç kimsenin tereddüdü olmasın." dedi.

- "Azmettiricisi Amerika'da"

Darbe girişimine ilişkin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yaptığı iki yazılı açıklama hatırlatılarak, "Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'le ilgili düşünceniz nedir? Bu darbe girişiminin Türkiye'deki bir numarası kimdir?" sorularına Yıldırım, şöyle yanıt verdi:

"Bunun tespitini yargı yapacak. Benim burada kendimi mahkeme yerine koymam yanlış olur. Bu, bir kişinin tek başına yaptığı iş değildir. Azmettiricisi Amerika'da, Amerika'daki meczup. Terör başı o. Azmettiricisinin o olduğundan hiçbir tereddüt yok. Onun emir ve talimatlarını hiç sorgulamadan uygulayan asker içinde de yargı içinde de polis içinde de hiç de küçümsenemeyecek sayıda insan var.

Bir süreden beri 17-25 Aralık tarihi, bu terör örgütünün faaliyetlerini aleni ve aşikar hale getirdiği tarihtir. O günden bugüne de temizlik harekatı devam ediyor. Ama bunlar son bir tarihi hata yaparak, milletin üzerine tankla, topla, bombayla gitme yolunu tercih ettiler. Milletin dişinden, tırnağından artırdığı bombaları, mermileri yine milletin kendi üzerine atmak suretiyle ne kadar insanlık dışı bir yapıya sahip olduğu ne kadar bu terör örgütü tarafından adeta kiraya alındığı süreci yaşıyoruz. Bu vahim bir şey."

- "Asker üniforması içindeki terörist, rütbeli terörist"

Yıldırım, "Türkiye'nin yıllarca emek verdiği general terör örgütü üyesi çıkıyor. Asker üniforması içindeki terörist, rütbeli terörist. Şimdi artık rütbeleri de yok. Hem kendilerini berbat ettiler hem millete zarar verdiler hem de asırlık ordumuzun itibarını maalesef lekelediler." diye konuştu.

Yıldırım, vatandaşlardan bu konuda ricada bulunarak, "Bu ordu bizim, bu asker bizim. Bütün askerlerimizi, bütün subaylarımızı aynı gözle göremeyiz. Bunlar silahlı kuvvetlerimiz içerisinde, asker elbisesi içindeki FETÖ mensuplarıdır. Hedefimiz budur. Bunun dışındaki değerlendirmeler silahlı kuvvetlere, komuta kademesine haksızlık olur. Bu ordu bize her zaman lazım. Onun için vatandaşlarımızın bu iki hususu birbirinden ayırmasını özellikle istirham ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, gözaltı ve tutuklamaların 10 bin 500'ü geçtiğine dikkati çekti.

Gözaltına alınanlardan yaklaşık 2 bin kişinin serbest bırakıldığını belirten Yıldırım, "Daha da nereye gideceği soruşturmalarla ortaya çıkacak. Ama hatırı sayılır bir rakam olduğu ortada. Maalesef bu yapılanma bugünün işi değil, dünün işi değil. Geriye doğru en az 30-35 yıllık bir mazisi var. En önemlisi tabii eğitim kurumlarından başlanarak bu noktalara gelinmiş durumda." değerlendirmesinde bulundu.

- "Nihayetinde işin kendilerine kadar dayandığını bugün görüyoruz"

TSK komuta kademesiyle ilgili bir üzüntüsünü de dile getiren Yıldırım, şunları ifade etti:

"Benim komutanlarımızla, komuta kademesiyle ilgili bir üzüntüm, olayın vahametini anlattığımız zaman 'O kadar abartılacak bir şey yok.' demeleridir. Yani birkaç yıldır, 17-25 Aralık'tan beri Sayın Cumhurbaşkanımız, 'bu işin çok hafife alınacak bir mesele olmadığını ve mutlaka bu işin üzerine gidilmesi gerektiğini hem emniyet teşkilatında hem yargı teşkilatında hem de silahlı kuvvetler içerisinde bu konuda çok keskin tedbirler alınması gerektiğini' hep söylemiş. Ama 'Bu kadar büyütülecek bir mesele yok.' diye aslında olay biraz olduğundan küçümsenmiştir. Nihayetinde işin kendilerine kadar dayandığını bugün görüyoruz. Kuvvet komutanlarının, Genelkurmay Başkanının özel kalemi, yaveri, herkesin en yakınındaki insanlar maalesef acıdır, kelepçe takılarak, tehdit edilerek götürülme gibi bir durumla karşı karşıya kaldılar."

"Darbeciler arasında sizi hiç şaşırtan, sürpriz gelen isim var mı?" sorusuna Yıldırım, "Hiçbirini tanımam. Tamamı zaten ahmakça bir şey. Burada şaşkınlık hafif kalır, bu canilik, ne şaşkınlığı! 79 milyona savaş açan, insanlara 'Şaşırdım, hayal kırıklığı yaşadım.' demek iltifattır. Kusura bakmayın." karşılığını verdi.

- "Bunların hepsi detaylı araştırılacak"

Darbe girişimi konusunda istihbaratın Genelkurmay Başkanlığına saat 16.00'da ulaştığı fakat bazı komutanların buna rağmen "düğüne gittikleri" iddiası hatırlatılarak, "Bu da kamuoyunda eleştirilere yol açtı. Haberleri oldu mu, olmadı mı, olduysa halen düğünde nasıl devam ettiler?" sorusu üzerine Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bunların hepsi rastlantı mıdır yoksa bir planın parçaları mıdır? Doğru, bu sorular haklı olarak soruluyor. Bunlar ortaya çıkacak. Bunların hepsi detaylı olarak araştırılacak. Herkes düğüne gidiyor, yıllarca kendisinin komutanlık yaptığı, nikah şahidi olarak davet edildiği insan gitmiyor. İzmir'de tatildeyken tatilini kesiyor, Ankara'ya gelme ihtiyacı duyuyor vesaire. Garip olacak birçok olay arka arkaya geliyor. Düğün basılıyor, oradaki komutanlar derdest ediliyor falan... Bütün bunlar, hepsi bir şeylerin ters gittiğini ve bir şeylerin çok öncesinden planlandığını, hazırlıkların yapıldığını gösteriyor.

Yani bir şaşkının, bir çılgının 'Hadi ben ihtilal yapıyorum' diye harekete geçtiği bir iş olarak düşünmüyoruz. Zaten ele geçen dokümanlarda da ciddi bir emek olduğunu görüyoruz. O yüzden de sahadaki, çeşitli illerdeki komutanlar, ordu komutanlarının bazıları, kolordu komutanları, tümen komutanları, tugay komutanları... Bu kadar şeyi bir arada görünce mecburen inanmışlar. Ancak biz komuta kademesiyle ilgili bir iş değil deyince biraz onların da kafası karışmaya başlamış."

Anadolu Ajansı